7 Haziran 2006 Çarşamba

Samsun Yelken Kulübü



Şimdiki durağımız Samsun Yelken Kulübü. Burada kimsesiz çocukların yelken eğitimi aldığını duyduk ve onlarla tanışmaya geldik.

Yelken çok sayıda alet gerektiren ve beceri isteyen bir spor. Buna rağmen, yelken sporuna dört yaşında başlanabiliyor. Çocukların yelken dünyasıyla tanışmaları için yaratılan optimist sınıf tekneler sayesinde bu mümkün.

Samsun Yelken Kulübü’ndeki çocuklar arasında anne ve babasıyla yaşamayan bir tek çocuk var : Murat Soley. Kimsesiz yurdundan gelen 20 arkadaşı, yelkene devam etmek istememiş. Murat’sa sebat etmiş ve yelkende diretmiş.

Anne ve babası var ama söylediğine göre annesi onu istemiyor. Aslen İstanbul’lu olan Murat 11 yaşına yeni geçmiş. Babası muz satıyormuş. Annesiyse ev hanımı. İki büyük kardeşi daha var ama onlarla da görüşemiyor.

Murat yelkene önem veriyor ve en büyük hedefi iyi bir optimistçi olmak. Bunun için de çok çalışması gerektiğinin farkında. Kulübe gelen diğer çocuklar da bunu biliyor. Bu yüzden antrenörlerinin verdiği bilgiler hepsi için altın değerinde. Burada kalem kağıt yok. Rüzgar ve yelken var.

Antrenörün günlük bilgilendirmesinin ardından, denize açılmak için herkes işinin başına koşuyor. Yelken sporunun zahmeti de burada başlıyor. Önce kayıkhaneye gidilip, tekneler alınacak. İki buçuk metre uzunluğunda ve 1,13 metre enindeki optimistler, çocukları yelkene başlatmak için kullanılan son derece güvenilir tekneler. Küçük görünseler de fiyatları yüksek. Her bir optimist sınıfı tekne 3200 Euro. Bugün dünyada 1 milyondan fazla optimist sınıfı tekne olduğu sanılıyor.

Denize çıkmadan önce, son kontroller yapılıyor. Herkes mutlaka can yeleğini giymiş olmalı. Murat da denize açılmaya hazır. Coşkun bu sporu hiç denememiş olduğu için, meraklanıyor.

Murat ne kadar vakur görünürse görünsün, kalbi kırık. Yine de bunu belli etmemekte kararlı. Belki de anne şefkatini, denizin ılık melteminde arıyor. Kim bilir.

Teknesine vuran dalgalar ninni söylüyor ona. Annesinden duyamadığı şarkıları mırıldanıyor kulağına, Karadeniz’in serin suları. Güvende olduğu tek yer optimistinin içi belki de. Sığınacak ana kucağı olmayınca, o da dikiyor gözlerini ufka, rüzgara karşı hayat denizinde pupa yelken gidiyor uzaklara.

Yaşı gibi denizdeki özgürlük alanı da küçük Murat’ın. Antrenör için çocukların güvenliği her şeyin üstünde. Bu nedenle, sürekli sıkı takipte. Belirlenen rota değişmiyor ve sınırlar dışına asla çıkılmıyor. Geri dönüş vaktini de antrenör belirliyor.

Karaya çıkışın ardından yapılması gereken işler var. Bunlar arasında en önemlisi tekneleri tatlı suyla yıkamak. Malum, deniz suyu teknelere zarar veriyor. Her optimistçi, kendi işini kendi yapmalı. Murat için bu durum ta baştan beri geçerli olsa gerek. Şu kısacık hayatında, her işini yapmaya alışmış olan Murat’ın anne-babası belki de onu hiç aramayacak. Ama Murat, hayatının sonuna dek, bu eksikliğin ağırlığını omuzlarında taşıyacak. Gün gelecek, onun da çocuğu olacak ve ancak onun çocuğu zinciri kıracak. Babasıyla annesi onu hiç bırakmayacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder