13 Haziran 2006 Salı

Öteki Samsun-II



Yeni nesil Çingenece bilmiyor
Türkiye'nin her yerinde akrabaları olduğunu savunan Selim Gökçer, "Ana dillerinin Çingenece olduğunu söylüyor. Yeni neslin bu dili pek bilmediğini de ifade eden Gökçer, "Bizim kuşak bile tam anlamıyla bilmiyor bu dili. Zannediyorum bir sonraki nesil tamamen unutacak bu dili." diyerek bize bambaşka bir konuyu anımsatıyor. Bu ülkede bölücülük niyetleriyle devletten ana dilleriyle eğitim hakkı isteyen etnik kökenlilere Avrupa menşeli nice haklar veriliyor da; ömürleri ezilerek geçen Romanların tamamen zenginlik sayılması gereken dilleri yok olma aşamasında ve kimsenin sesi çıkmıyor. Kendilerini asla azınlık olarak görmeyen bu insanların devlete sadakatini bugüne kadar kimse tartışma konusu bile yapamamışken hala zihinlerimizde yıkmamakta kararlı olduğumuz önyargı surlarının nasıl bir çifte standart yarattığına da dikkat çekmek gerekir.

İNSANCA YAŞAMAYI HAK EDİYORLAR
Samsunlu Romanların yüz kızartıcı suçlardan hep uzak durduklarının altını çizen SAM-SEV Başkanı Sadi Subaşı, "Bu insanları insanca yaşatmak görevimizdir. Namuslu yaşamak uğruna gösterdikleri direnç ile bunu hak ediyorlar." dedi.

SAM-SEV Başkanı Sadi Subaşı Samsunlu Romanların değer verdiği bir isim. Konuştuğumuz bir çok kişiden onun adını duyduk. Bunun tesadüf olmadığını daha sonraki araştırmalarımızda anladık. Sadi Subaşı, hem gazetedeki köşe yazılarında, hem de SAM-SEV çatısı altında Samsunlu Romanların sorunlarına hep dikkat çekmiştir.

Samsun'un yapabildiği
Samsun'da yaşayan Romanlara ilk uzanan elin merhum Muzaffer Önder olduğunu hatırlatan Subaşı, "O yıllarda Mert Irmağı'nın kıyısında yaşayan bu insanlarımızın bir kısmı 200 Evler adıyla kurulan bir mahalleye taşınmıştı. Benim bildiğim kadarı ile Samsun'un bu insanların yaşam şartlarını düzeltmek için yapabildiği bu kadar." diyor.

Şehrin simgesidirler
Subaşı, "Türkiye'nin diğer bölgelerinde yaşayanları bilmem ama Samsun'dakilerin övgüye değer çok yönü vardır." diyor ve ekliyor: "Hemen hepimizin evine gündelikçi olarak gelen temizlikçiler bu insanların kadın ve kızlarıdır. Ben bugüne kadar evlerimizi emanet ettiğimiz bu insanların yanlış yaptığını duymadım. Ayrıca yanlarındaki radyolarıyla ayakkabı boyacılığı yapan erkekleri bu şehrin simgesi gibidirler. Bugüne kadar kimseyle kavga ettiklerini, yan gözle baktıklarını görmedim, duymadım."

Yüz kızartıcı suç yok
Samsunlu Roman erkeklerinin kadınlar kadar şanslı olmadığına değinen Sadi Subaşı, SAM-SEV'in kuruluş yıllarında yaptıkları bir araştırmada cezaevi müdüründen aldıkları bir bilgiyle şaşırdıklarını dile getiriyor: "O dönemde cezaevinde sadece 4 veya 5 roman tutuklu vardı. Müdür bunların içinde hiç yüz kızartıcı suç olmadığını söylüyor ve ilave ediyordu; bunlardan hırsızlık ve yankesicilikten gelen olmaz. Bugün de bundan farklı bir tablo olduğunu zannetmiyorum."

Bunu hak ediyorlar
Ülkede kapkaç ve yankesicilik olaylarının arttığına işaret eden SAM-SEV Başkanı Sadi Subaşı, "Açlık ve sefalet içinde yaşamaya mahkum ettiğimiz bu insanlardan yine de hırsız çıkmıyor. Sayıları hızla artan bu insanları insanca yaşatmak görevimizdir. Namuslu yaşamak uğruna gösterdikleri direnç ile bunu hak ediyorlar." diyerek en başından beri dikkat çekmek istediğimiz noktayı vurguluyor.

CANİK'TE ROMAN MECLİS ÜYESİ
Canik Belediyesi Meclis Üyesi Ahmet Mengü Tekin, Yavuz Selim Mahallesi'nde oturuyor ve bölgenin ilk belediye encümeni. Pazarcılık yaparak geçimini sağlayan Tekin de yaşam koşullarının kötülüğünden yakınıyor. "Gençlerimizi parasızlık yüzünden Orta 1'e kadar okutabiliyoruz" diyen Encümen, "İnsanların uzay çağına girmekten bahsettikleri şu günlerde kimsenin bizim halimizle ilgilendiği yok." diyerek yetkililere sitem ediyor.

Artık az çocuk yapılıyor
Tüm ülkede olduğu gibi Samsun'da da Romanlar hakkında insanların yanlış bilgilere sahip olduğundan yakınan Tekin, "Örneğin bizim mahallelerimizde ki doğum oranlarını insanlar yüksek zanneder. Güya çok çocuk yapıyoruz diye geçinmekte zorlanıyormuşuz. Yok öyle bir şey. Bilmeden konuşuyorlar. Artık eskisi gibi değil. Bir ailenin en fazla 3 çocuğu var." diyor.

Mahalle arası düğün bile pahalı
Romanların dışarıya kız verip almak konusunda tutucu olduklarını biliriz. Aslında durum zannettiğimiz gibi değil. Bir çoğu kızlarını dışarıya vermeye prensip olarak sıcak bakıyor lakin, insanların önyargılı tutumlarından emin olamadıkları için uygulamada böyle evlilikler yok denecek kadar az oluyor. Mengü Tekin bu konuyla ilgili de ezberimizi bozacak açıklamalar yapıyor: "Bakın, bizler kendi aramızda düşük maliyetli evlilikler gerçekleştiriyoruz. Eş dost birbirini tutup, müzikli eğlenceli düğünler yapıyoruz. Böyleyken bile asgari bir düğün maliyetimiz 6-7 milyarı buluyor. Bu durumda nasıl dışarıdan kız alabiliriz ki?"

Küçük yaşta evlilik kültürümüz
Konu evliliklerden açılmışken çocuklarını neden küçük yaşlarda evlendirdiklerini soruyoruz. Tekin, çocukları 15-16 yaşlarında evlendirmenin Romanlar arasında yüzyıllar ötesinden gelen bir gelenek olduğunu söylüyor. Bu sayede çocukların erken yaşlarda aileler tarafından himaye altına alındığını kaydeden Tekin'in konuşmalarında Romanlar hakkında yeni bir şey daha öğreniyoruz: Erken yaşta evlenen çiftler erkeğin babaevinde duruyor. Ta ki erkeğin askerden dönüşüne kadar. Bu hemen her evde böyle.

'Devlet işine giremiyoruz'
Mübadele yıllarında Samsun'a ilk Romanların geldiğini hatırlatan Tekin, "Ama daha sonra gelenler hepimizden daha iyi işler, araziler buldu. Devlet işlerine girdiler. Biz hala ilk geldiğimiz koşullarda yaşam savaşı veriyoruz." diyerek uğradıkları çifte standardı açıklıyor: "200 Evler Mahallesi'nden bir tane devlet işinde çalışanımız yok. Bu nasıl adalettir?"

'Gençlerimiz tecvitli Kur'an okuyor'
Mahallelerinin dini bilinç olarak toplumun bir çok kesiminden ilerde olduklarını iddia eden Ahmet Mengü Tekin şunları söylüyor: "Camilerimiz gençerle dolu. Samsun'da hiç bir mahallede olmadığı kadar genç var camimizde. Hepsi Kur'a-ı Kerim'i tecvitli okuyor. Buradaki insanlarda olan Allah korkusu bütün toplumda olsa dünya dünyamız cennete dönerdi. Elbette bazı yanlış insanlar da çıkıyor. Ama bu her toplumda yok mu zaten?"

'Tüccar bize güveniyor'
İş dünyasında kimsenin elde edemedikleri güveni kendilerinin sağladığına dikkat çeken Tekin, "Romanlar borcuna sadıktır. Birçok mobilyacı, beyaz eşyacı, kuyumcu, toptancı hiç kimseye güvenmediği kadar bize güvenir. Bunu da söylerler: Keşke herkes sizin gibi güvenilir olsa diye..

MODERN PAZAR'IN MODERN ROMANLARI
Modern Pazar civarında oturan Romanların kaderi, diğer Romanlardan mübadele yıllarında ayrılıyor. Canik Belde sınırları içinde oturan soydaşlarıyla aynı yerden göç eden bu insanlar, şehir hayatına karışmış.

Yeni nesil büyük ölçüde üniversite mezunu

Bugüne kadar 'Öteki Samsun' başlığı altında size Samsunlu Romanların daha doğrusu Yavuz Selim ve 200 Evler Mahallesi'nin Romanlarını; çileleriyle, küskünlükleriyle aktarmaya çalıştık. Samsun'un öteki yüzünü temsil eden Roman vatandaşlarımızın bir de kendi içlerinde 'Öteki'leri var. Bunlar şehir merkezinde yaşayan ve halk arasında 'Modern Pazar Romanları' diye bilinenler.


Şehir hayatına karıştılar
Edindiğimiz bilgilere göre, Modern Pazar civarında (İstiklal Caddesi ile Bulvar üzeri arası) oturan Romanların kaderi diğer romanlardan mübadele yıllarında ayrılıyor. Canik Belde sınırları içinde oturan soydaşlarıyla aynı yerden göç eden bu insanlar, Samsun'a göç ettikleri ilk yıllarda şehir hayatına angaje olmakta zorlanmamış. Rivayetlere göre, Selanik'ten gelenlerin arasında geldikleri yerde çiftçilikle uğraşmayanlar ve başka meslekleri olanlar Modern Pazar civarına yerleştirilmiş. Müzisyenlerin daha çok şehir içini tercih ettikleri söyleniyor.

Şehirde tutunamayanlar olmuş
Mübadelenin ilk yıllarında şehirde tutunamayan Romanlar, Canik'teki Romanların yaşadığı bölgelere gitmiş. Bunun dışında aralarında akrabalık yok. Ama Selanik'ten Türkiye'ye uzanan çizgide kaderlerini ve kederlerini birlikte yaşamışlar.


600 civarında aile var
Eski Vilayet Binası önünden Rasathane Camii civarına kadar olan alana yayılmış Romanlar artık apartman hayatına tamamen alışmış. Roman olmayanlara kız vermişler. Kız almışlar. 600 aile olarak tahmin edilen bu Romanlar arasından bu şekilde dışarıdan evlilik yapanların sayısı 100'ün üzerinde olduğu söyleniyor.

En az lise mezunu
Modern Pazar Romanları'nın çocukları en az lise mezunu. Aksanları tamamen şehirli. Artık sadece Samsun şehir merkezinde değiller. Atakum ve diğer bölgelerde de yaşıyorlar. Gençler evlenerek kendi hayatlarını kuruyor. Ve böylece çözülme hızlanıyor. Eskisi gibi birbirlerini tanımıyorlar. Özellikle yeni nesli simaen tanıdıklarını söyleyenler var.

ABD'de master yapanlar var
Milli Eğitim'den emekli İbrahim Arslan da Modern Pazar Romanları'ndan. Ama dışarıdan bakışta kimse onun Roman olduğunu fark edemez. Arslan, Romanlığını gizlemiyor. Siyasette aktif görevleri var. Atalarının şehirde seyyar satıcılık, müzisyenlik, ayakkabı boyacılı yaparken şimdi o neslin devamının memur, doktor, öğretmen, polis ve çeşitli kamu kurumlarında yönetici olduğunu söylüyor. Çocuklarının bir çoğunun üniversite mezunu olduğunu söyleyen Arslan, "Bazı arkadaşlarımızın çocukları Amerika'da master yapıyor." diyor.

'Bir an önce ayrışım şart'
Hürriyet Mahallesi Sakinleri Derneği adlı bir lokalleri olan Modern Pazar Romanları'nın Amatörde 2. kümede mücadele eden Hürriyetspor isimli futbol takımları da var. İbrahim Arslan'ın özellikle altını çizdiği bir diğer konu ise şu: "Ben inanıyorum ki Canik beldesindeki Romanlar bir an önce birbirinden ayrışmalılar. Bir arada bulundukça yaşadıkları hayata alışır gibi oluyorlar."

Milli Eğitim'e çağrı
İbrahim Arslan hayatı boyunca her ortamda dikkatli davrandığını söylüyor. Nedeni ise Roman olarak yapılan hataların toplumda önyargıları pekiştirdiğini ve hemen 'zaten ne olduğun belli' gibi yorumlara neden olduğunu belirtiyor. Ve Canik beldesinde oturan Roman çocuklar için yetkililere bir çağrıda bulunuyor: "Bu bölgelerdeki çocuklarımızın bir an önce yatılı okullara alınması ve en azından lise sonuna kadar okutulması gerekiyor. Bunun için Yatılı Bölge Okulları'nda kontenjan ayrılması gerekiyor. Daha önce benzer bir proje Adana'da pamuk tarlalarında yaşayan çocuklar için geliştirilmişti."

'ARKANDA NAMAZ OLMAZ' DEDİLER
Gençliğinde hamallık yaparak geçimini sağlayan ve dindarlığıyla bilinen Çetin Amca, hafızasından hiç silemediği bir olayı anlatıyor bize. Namazı camide kılmaktan çok hazzettiğini söyleyen Çetin Amca başından geçen bir olayı şöyle anlatıyor: "Bir gün cemaate yetişemiştim. Benim gibi bir kaç kişi daha vardı ve cemaatle namaz kılmak istiyorlardı. Ben de cemaatle namazın çok daha sevap olduğunu biliyorum. Camiye sık gittiğim için imam olmamı istediler. Tam namaza başlıyorduk ki biri daha geldi. Ben tam niyet edecektim ki, o son gelen kişi arkamda diğerleriyle tartışmaya başladı. Hemen meseleyi anladım. Zaten adam sonbra sesini yükseltmeye başladı. "Bu çingenenin arkasında namaz olmaz. Bir başkası kıldırsın." diye bağırıp çağırmaya başladı. Çok utandım. Camide bulunan herkes bize baktı. Onlar tartışmaya devam ederken ben ağlayarak çıkıp gittim. Bir süre namaz kılasım bile gelmedi. Daha sonra bir arkadaşım bunun mazeret olamayacağını anlattı bana. Şimdi de Allah'a şükür namazlarımı kılıyorum. Ama o adamı ve söylediklerini hiç unutmuyorum."


DALGA GEÇTİLER, OKULU BIRAKTIM
Yine Sanayi'de hamallık yapan Cem'in hikayesi ise daha trajik. Arkadaşları arasında zekasıyla ve hesap kitap işlerine hakimiyetiyle bilinen Cem, ilkokul yıllarında başarısının, öğretmenleri tarafından da sık sık dile getirildiğini, babasının kıt imkanlara rağmen onu okutmakta kararlı olduğunu fakat sınıftaki diğer öğrencilerin kendisiyle alay ettiği için okulu bıraktığını söylüyor. Şimdi sanayide kereste tüccarlarının günübirlik hamallıklarını yapan Cem, "Şimdiki aklım olsaydı asla okulu bırakmazdım. Ama çocuktum ve benimle "Çingene" diye alay edilmesine dayanamamıştım." diyor. Akşam eve geldiği zaman annesine okulda kendileri hakkında duyduğu asılsız hikayeleri anlatan bu küçük çocuk, annesinin "onlar yalan oğlum, uyduruyorlar" demesiyle de kafasındaki karışıklığı ve ezikliği gideremiyor yorganın altında usul usul ağlıyormuş. Ağladığını utanarak söyleyen Cem, "Şimdi kaskatı olduk. Kimsenin ne dediği, ne düşündüğü umurumda değil. Ama keşke okuyup adam gibi bir işte çalışsaydım." demeyi de ihmal etmiyor.


'Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş sayılmazsınız'
Hüseyin Pınar, Yavuz Selim Mahallesi sakinlerinden ve tasavvufi eğilimleri olan bir Roman. Pınar, "Yaratıcı bizi eşit yarattı. Bütün insanların kardeş olduğunu söylemeye lüzum dahi yok aslında. Nitekim gözbebeğimiz Peygamberimiz a.s. buyurmuyor mu ki: 'İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de kamil iman etmiş sayılmazsınız.' diye. Bunu anlamamak için deli ya da cahil olmak gerekir. Burada yaşayan Romanların yaşayış biçimi, kültürleri, gelenekleri kabul edilemez şeyler değildir. Bu farklılığı zenginlik olarak görmek gerekir. Eğer bazı eksiklikler varsa bunu da eğitimle aşmak lazım. Toptan bu insanları dışlamak Cenab-ı Allah'ın gazabına neden olur." diyor. Hüseyin Pınar sözlerine şöyle devam ediyor: "Yunus, "Yaratılanı sev, yaratandan ötürü" diyor. İnsanların önyargısının tek nedeni vardır, o da cehalet. Başka izahı yoktur bunun. Bu insanlar peygamberi anlamamışlar."


VEDA HUTBESİ'Nİ BİLMİYORSUNUZ
Çetin Gökçen başından geçen bir olayı anlatıyor: "Bir ortamda oturuyorduk. Bir kişi esmer vatandaşların, yani bizim aleyhimizde konuşmaya başladı. Sustum. Diğer arkadaşlar onun adına çok mahçup oldu. Sonra o gidince onun adına benden özür dilediler. Önemsememiştim zaten. Dedim ki: 'Ben ona kızmam, o cahildir. Peygamber Efendimizin Veda Hutbesi'ni okumamıştır. Okusaydı Allah katında üstünlüğün ancak takva ile olacağını bilirdi.' Gerçi daha sonra o arkadaş benim de Roman olduğumu öğrenince gelip özür diledi hatta elimi öpmeye kalktı." Gökçen kendi halinde geçimini sağlamaya çalışan bir Roman. Aynı zamanda AK Parti Belde Teşkilatında görevli. Roman olmayan bir arkadaşı ona demiş ki, "Seni tanımadan önce sizin kadar kimseden korkmazdım. En çok sizden nefret ederdim. Ama içinize girip sizi tanıyınca gördüm ki sizin kadar güvenebileceğim, cana yakın kimse görmedim." Hatta Çetin Gökçen o arkadaşının daha sonraki yıllarda kendilerinin evine misafir olduğunu şöyle anlatıyor: "Benim evimde öyle çok kap kaçak yok. O arkadaşım, yani bizden nefret eden o arkadaşım bizim eve gelip aynı kaptan benimle birlikte yemek yedi."

CAMİMİZDE HİÇ BİR CAMİDE OLMADIĞI KADAR GENÇ VAR
Ahmet Çelik Yavuz Selim Mahallesi'ndeki camiden emekli imam. Hala orada yaşıyor. 4 yıl önce tayini bu mahalleye çıktığı zaman biraz çekinmiş. Ahmet Hoca, "Herkesin düşündüğü gibi düşünüyordum. Ama geldikten sonra insanlara saygı duydum. Çünkü onlar o kadar saygılı ki anlatamam." diyor. Dine bağlılıklarının teslimiyetçi bir çizgide olduğunu söyleyen İmam, "Ne anlatırsanız onu anlamaya çalışıyorlar. Sadece dini konulara değil, her türlü eğitime açıklar." diyor ve ekliyor: "Bu insanlara verilen her eğitim karşılığını alır." Dört yıldır Romanlarla içiçe olduğunu, olmaya da devam edeceğini söyleyen Ahmet Çelik, halen mahallede özellikle gençlere yönelik eğitim çalışmalarını karşılık beklemeden sürdürüyor. Buna karşılık bütün mahallelinin saygısını kazanmış. 27 yıllık görev hayatında mesleğinin imamlık olduğunu burada algıladığını ifade eden Çelik, "Çünkü istek var. Size de elektrik veriyorlar. İnsanlar önyargılı davranıyor. Bunun için de diğer insanlara tavırlı oluyorlar ki bunda da haklılar. Bu insanları da Allah yaratmış. Hepimiz Roman olarak dünyaya gelebilirdik. Buradaki camide vakit namazlarda hiç bir camide olmadığı kadar genç var." Diyor


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder