14 Haziran 2006 Çarşamba

Mübadele ve Samsun



Göç, tarihte, özellikle Türk tarihinde sık sık tesadüf edilen bir olgudur. Türkler, nüfus ve nüfuzu arttıkça iyi yaşamak ve çoğalmak için yaşamaya daha elverişli yerleri aramaya yönelmişlerdir. Türkler, bu sebeple Asya ve Anadolu sahasına yayılmışlar ve söz konusu bölgeleri kültür ve medeniyetleri ile damgalamışlardır.

Türk tarihi açısından muhacir kelimesinin ayrı bir anlamı vardır. Türk tarihinde muhacir denince, düşmandan kaçıp Türk hakimiyetindeki topraklara sığınan kahır-zede, zulm-dîde Müslümanlar akla gelmektedir. Bunlar ekseriya ya malını mülkünü terk ile savaş bölgesinden ve düşman mezaliminden kaçanlar, ya da savaş sonrası düşmana terk edilen arazide kalıp ecnebi devletin zulüm ve baskısına dayanamayarak Anadolu'ya iltica edenlerdir.

Halbuki, ecnebî lisanlarında göç her ne sebeple olursa olsun bir şahsın bir daha geri dönmemek üzere vatanını terk ederek diğer bir memlekette yerleşmesidir. Bu münasebetle göçte iki fiil mevcuttur: Terk ve başka bir memlekette iskân.

Göç, geçim şartlarının yetersizliği, daha iyi bir gelecek sağlamak ümidi veya siyasî baskı gibi sebeplerle meydana gelir. Anadolu'ya yönelik göç genellikle üçüncü şekilde olmuştur. Mübadiller de yine bu sebepten dolayı ocağını, yerini yurdunu terk ile göç etmişlerdir. Mübadele sonucunda Anadolu'daki Türk nüfus çoğalmış, Anadolu'nun ticaret ve sanayisi Türkler'in eline geçmiş ve Anadolu her yönüyle Türkleşmiştir.

Mübadil Rumlar'ın büyük bir kısmı mübadele protokolü imzalanmadan önce Yunan ordusuyla birlikte Anadolu'yu terk etmiştir. Mübadil Rumlar bu esnada gerek kendilerine ait ve gerekse komşuları Müslümanlardan gasp etmiş oldukları taşınabilir malları beraberlerinde Yunanistan'a götürmüşlerdir. Hatta, cami ve tekkelerdeki halıları da yağmalamışlardı. Buna karşılık, Yunanistan'ı terk eden mübadil Müslümanlar gasp edilen mallarını dahi geri alamamışlardır. Netice itibarıyla, Anadolu'dan Yunanistan'a giden Rum mübadillerin büyük bir kısmı Müslüman köylüsünün taşınabilir ve taşınamaz servet kaynakları ile adeta zenginleşirken, Müslümanlar sefil bir durumda kalmışlardır.

Yunanistan'daki Türk köylüsü koyun, keçi, çift hayvanı ve hububatını köyünde ve yollarda terke mecbur olarak sahile dökülmüştür. Makedonya köylüsü, bölgenin en faal ve üretici bir unsuru olduğu için nispeten mühim bir servete sahip olduğu halde, bu serveti Yunanistan'da bırakıp göç etmek zorunda kalmıştır. Bu ise Türkiye'nin iskân masraflarını arttıran bir unsur olmuştur.

Mübadele suretiyle Anadolu'ya nakledilen 500.000'e yakın Müslüman’dan yardıma muhtaç olanların iaşelerinin temini sosyal ve ekonomik şartlarına uygun iskân mıntıkalarına yerleştirilerek üretici bir hâle getirilişleri oldukça zor bir mesaî gerektiriyordu. Ülke koşulları göz önüne getirildiğinde bu işin tamamen başarılması mümkün değildi. Özellikle, gerekli hazırlıklar yapılmaksızın mübadil nakline başlanmasındaki zaruret, bu husustaki başarı şansını iyice yok etmişti. Firarî Rumlar'ın terk ettiği binalar oturulamayacak bir durumdaydı.

Mübadil, gayr-i mübadil, mülteci ve harikzedeleri yerleştirerek üretici bir vaziyete getirmek için kuvvetli bir teşkilâta, konunun uzmanlarına ve büyük bir sermayeye ihtiyaç vardı. Oysa, söz konusu vekâleti oluşturmak için ne istenilen unsurlar ne de devlet bütçesinden başka bir kaynak mevcut değildi.Vekâlet çalışanları devşirme suretiyle toplanmıştı. Maddî imkansızlıklar sebebiyle kanunda belirtildiği şekilde bir imar bankası teşkil edilemediğinden vekâletin çalışmaları iktisadi bir teşkilât ile desteklenemedi.

Azınlıkların terk ettiği gayr-i menkuller felâketzede, memur, zabit ve kamu kuruluşları tarafından işgal edildiğinden mübadillerin iskânı çalışmaları esnasında büyük zorluklarla karşılaşılmıştır. İskân sahaları uzun tetkikler sonucu belirlenmesi gerekirken zaruret ve aciliyet sebebiyle çarçabuk tespit edilmiştir. Terk edilmiş arazisi çok olan yerlerdeki binalar hemen hemen tamamen tahrip olunmuş, oturulabilecek durumda olanlar ise Balkan göçmenleri, mülteci, harikzede, memur veya subaylar tarafından işgal edilmişti. Tüm bu hususlar iskân faaliyetini zorlaştırmakta ve bu sahadaki başarıyı azaltmaktaydı.

1923-1929 seneleri bütçelerinden iskâna toplam 28.018.352 lira tahsis edilmiş olup bunun 16.871.876 lirası sarf edilmiştir. Bu tarihler arasında Türkiye'de 499.239 mübadil, 172.029 gayr-i mübadil, 14.312 harikzede, 35.936 mülteci, 18.430 yerli ahali, 2.774 doğudan batıya naklolunanlar adî iskâna tâbi tutulmuşlardır. Aynı dönemde adiyen iskân olunanlara 88.700 hane, 5.000.000 dönüm arazi, bağ ve bahçe, 4.300.000 adet zeytin, incir ve sair meyve ağacı, 7.618.000 kilo tohumluk zahire, 27.501 adet pulluk, 41.253 adet muhtelif türden ziraî alet, 12 adet traktör, 19.070 kilo kükürt ve göz taşı, 22.994 res çift hayvanı ile 15.238 lira sermaye dağıtılmıştır. Yine, bu dönemde 19.279 metruk hane tamir görmüş, 4.567 iktisadîhane inşa edilmiş, Antalya, Samsun, İzmir, Bilecik, Cebel-i Bereket, Mersin, Ankara ve Manisa’da 1.786.684 lira mukabilinde numune köyleri inşa edilmiştir.
http://www.ttk.gov.tr/yayinlar/mubadeleoz.htm


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder