29 Nisan 2006 Cumartesi

Topal Osman Kimdir

Osman Ağa, Giresun'un Hacı hüseyin mahallesindeki Ferudunzadeler ailesindendir. Babası Hacı Mehmet Efendi, Annesi Zeynep hanım olup ailesi ticaret ile uğraşmakta idi. 1912 yılında balkan savaşı başladığına Osman Ağa ticaret işi ile uğraşmakta idi, babası askerlik bedelini ödemesine rağmen O gönüllü birlik oluşturarak savaşa katıldı. Savaşta göstermiş olduğu başarılarından dolayı Yarbaylık rütbesine kadar yükseldi. Bu savaşlarda sağ dizinden yaralanarak Gazi unvanını aldı. Giresun'a döndükten sonra 1.Dünya savaşına katılmış, Batum ve Harşit çayında Ruslara karşı savaşarak, Rusların Harşit çayını geçmelerini engelleyerek Tirebolu'nun işgalini önlemiş.

Mondros Mütarekesinden sonra Belediye başkanı olmuş, Uzun yıllar beraber yaşayan Ermeni ve Rum işgalci çetelerinin belini gönüllüler kurarak kırmış. Bu Rum ve Ermeni işgalci çeteler,Osmanlı hükümetine Osman Ağa'yı şikayet ederek hakkında tutuklama kararı çıkarttırmışlar, Bunun üzerine Osman Ağa, Şebinkarahisar bölgesine yerleşmiş.

8 Mayıs 1919 tarihinde Yunan Kızılhaç heyetini taşıyan bir Yunan gemisi Giresun'a gelir. Heyet 11Mayıs 1919 tarihinde Taşkışla'ya beyaz renkli Yunan Kızılhaç Bayrağını asar, 5 Haziran 1919 Tarihinde ise Pontus bayrağını asarlar. Bu olaylar üzerine Osman Ağa , Harekete geçerek arkadaşları ile birlikte işgalcilerin bayraklarını indirip, yerlerine Türk bayrağını asarlar.

 Osmanlı hükümeti tarafından affedilen Osman Ağa; İzmir ilinin Yunanlılar tarafından işgal edilmesi üzerine, 17 Mayıs 1919 tarihinde Giresun'da büyük bir miting düzenleyerek işgalci devletleri ve göz yumanları protesto etmiştir.

29 Mayıs 1919 tarihinde Havza'da Mustafa Kemal Atatürk ile gizlice buluşmuş. Bu buluşmadan sonra Atatürk 'ten aldığı emirler doğrultusunda hareket etmiş, ayrıca bu emirler kendisine güç verdiği için daha rahat hareket etmeye başlamış.

Erzurum Kongeresine Dr Ali Naci DUYDUK ve İbrahi Hamdi Bey'i temsilci temsilci olarak göndermiş. Giresun Askerlik Şubesi Başkanı Hüseyin Avni Alpaslan ve Jandarma Komutanı Hamdi Bey ile anlaşarak, Eylül 1920'de Giresun gençlerinden oluşan 'GİRESUN GÖNÜLLÜLER TABURU 'nu kurmuştur.

Kurulan bu tabur ilk önce Ermeni saldırılarında görev almış. 12 Kasım 1920'de Osman Ağa  Mustafa Kemal ATATÜRK ile tekrar buluşmuş, Atatürk'ün korunması içi önce yanındaki on kişiyi, Daha sonrada Giresun'dan topladığı 100 kişilik muhafız gurubunu Ankara göndermiş. Bu şekilde Atatürk'ün ilk muhafız birliği Giresunlulardan kurulmuş.

Giresun'da GEDİKKAYA isimli bir gazete çıkartarak, Milletin milli şuurun 'un oluşmasını sağlamaya çalışmış. Bu çalışmaları art niyetli kişiler tarafından engellenmeye çalışılmış.

 Giresun Müdafa-i Milliye Başkanı ve Belediye Başkanı sıfatıyla Kasım 1920'de Ankara'ya gitmiş,Gerekli emirleri aldıktan sonra Giresun'a dönerek, 12 Ocak 1921 tarihinde 42. ve 47. Gönüllü Alayların kurulması çalışmalarını başlatmış.

 Mart 1921'deki Koçgiri ayaklanması Topal Osman Ağa komutasındaki 47. Gönüllü Alayının büyük katkıları ile bastırılmıştır.
   
Çorum-Merzifon-Tokat ve Samsun havalisinde Rum ve Ermeni çetelerini tamamen kaldıran Osman Ağa , komutasındaki Gönüllü Alayı ile birlikte Sakarya savaşına katılmıştır.  Bu savaşta 42. Alay, Tirebolulu Binbaşı Hüseyin Avni Bey Komutasında büyük kahramanlıklar göstermiştir, Taşlıtepe sırtlarını kanlarının son damlasına kadar savunmuşlar.Bu alayın tamamını şehit veren Osman Ağa, Mangaltepe sırtlarında büyük kahramanlıklar göstermiştir.

Trabzon milletvekili Ali Şükrü beyin ölümünden sorumlu tutulmuş, 2 Nisan 1923'de çıkan bir çatışmada 40 yaşında iken vefat etmiş. Mezarı Giresun Kalesindedir.

KRONOLOJİ
1884 Yılında Giresun ‘un Hacıhüseyin Mahallesinde doğdu.
• Ekim 1912 yılında Balkan Harbine gönüllü katıldı. Sağ dizinden yaralanarak sakat kaldı ve "TOPAL" lakabı ile anılmaya başlandı.
• Aralık 1913 yılında İstanbul ‘dan Giresun ‘a döndü.
• 30 Kasım 1915 ‘te gönüllü olarak Doğu Cephesinde Ruslara karşı savaştı.
• Şubat 1918 ‘de Giresun Belediye Başkanı oldu.
• Şubat 1919 ‘da Muhafazai Hukuk-u Milliye Cemiyeti Giresun Şubesini kurdu.
• Nisan 1919 ‘da İstanbul Hükümetince hakkında tutuklama emri çıkarıldı, tutuklamadan kurtulmak için Keşap ve Şebinkarahisar yöresine çekildi.
• 29 Mayıs 1919 ‘da Atatürk ile Osman Ağa Havza ‘da gizli olarak buluştular. Osman Ağa ve arkadaşları, 5 Haziran 1919 ‘da Pontusçu Rumlar ‘ in Giresun ‘daki Rum Mektebine astıkları Pontus bayrağını indirdiler.
• 8 Temmuz 1919 ‘da Osman Ağa hakkındaki tutuklama kararı Padişah Vahdettin tarafından kaldırıldı.
• Temmuz 1919 ‘da Osman Ağa Giresun ‘a geri döndü, yeniden Belediye Başkanı ve Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Başkanı oldu.
• Temmuz 1919 ‘da Osman Ağaya Kaymakam Baki Bey başarısız bir suikast düzenledi.
• Şubat 1920 ‘de "GEDİKKAYA" gazetesini yayınlamaya başladı.
• Eylül 1920 ‘de Giresunlu gönüllüler Doğu ‘daki Ermeni harekatını bastırmak üzere Kars ‘a gittiler.
• 12 Kasım 1920 ‘de Osman Ağa ve Giresun Uşakları Ankara ‘da Atatürk ‘ün muhafızlığına başladılar.
• Nisan ve Mayıs 1921 ‘de Osman Ağa ve 47. Gönüllü Alayının Koçgiri İsyanını bastırmaları; Zara, Niksar, Kavak ve Merzifon yöresindeki Pontusçu Rumların direnişini kırmıştır.
• 5 Ağustos 1921 ‘de Osman Ağa komutasındaki 47.Giresun Gönüllü Alayı Ankara ‘ya geldi.
• Ağustos 1922 ‘de 42. ve 47. Giresun Gönüllü Alayları Başkomutanlık, Sakarya Meydan Muharebesine katıldılar.
• Ocak 1923 ‘te Osman Ağa Giresun ‘a geldi.
• Mart 1923 ‘ te Osman Ağa Ankara ‘ya döndü.
• 2 Nisan 1923, Osman Ağa ‘nın ölümü.
• Nisan 1923 Osman Ağa ‘nın Giresun Kalesine gömülmesi.
• Mart 1925 ‘te Osman Ağa ‘nın naaşı anıt mezara taşınmıştır.


Topal Osman Nedir

Osman Ağa Balkan Harbine katılmış, Kafkaslar’da Teşkilâtı Mahsusa emrinde Ermenilere karşı çalışmış, Giresun’daki Pontusçu Rumların kökünü kazımış, Liseye çekilen Yunan bayrağını indirip çeken Rumu kazığa oturtmuştur.

Büyük bir ihtimalle Tuncay Özkan, Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs’ta Samsun’a çıktığını biliyordur da, sadece on gün sonra 29 Mayıs’ta Havza’da haber göndererek çağırttığı Osman Ağa ile buluştuğunu bilmiyordur. Mustafa Kemal, orada Osman Ağa’ya “İstanbul hükümetinden aksi bir emir gelse bile sen Rumlarla mücadeleye devam et” emrini verir.

Osman Ağa Sakarya Meydan Muharebesine katılan iki Giresun gönüllü alayından birinin komutanıdır. Diğerinin Komutanı ise yukarıda bahsettiğimiz Binbaşı H.Avni Alpaslan’dır ve Sakarya’da bütün alayıyla beraber şehit olmuştur. Osman Ağa bu arada çetesiyle Koçkiri isyanını bastırmakla da görevlendirilir.

Hizmetleri o kadar göze batar ki, arkadaşlarıyla beraber Gazi’nin muhafız birlik komutanlığı görevi verilir.

Hayatında açıklığa kavuşturulamayan tek olay, Atatürk’e muhalefeti ile tanınan, karşı çıkışlarıyla Lozan’ın kesintiye uğramasına neden olan mebus Ali Şükrü’nün öldürülmesi olayıdır.

Hadi şunu ifade edelim, bir insanın şöyle veya böyle bir öldürme olayına karışması “hain” damgası vurulmasına yeter mi? Ona en fazla “cinayet zanlısı” denir, ama hain değil.

Yunan tarihleri, halâ bugün bile bölgede Pontus amaçlı emeller besleyen Yunan Devlet yetkilileri Osman Ağa’dan “eşkıya” diye söz etmektedirler.

Çok basit... O halde, yani Yunanlılar ona eşkıya, hain, çeteci yakıştırmasını yapıyorlarsa bana göre Osman Ağa kahramandır.

Hem Tuncay Özkan belki çok üzülecek ama Osman Ağa “Millî Kahraman”dır.

Millî Kahramandır ki her sene ölüm yıldönümünde Giresun’da Vali, Belediye Başkanı ve Garnizon Komutanı’nın katıldığı resmî törenlerle kaledeki mezarı başında anılır, öğrenciler şiirler okur, üniversite hocaları konuşmalar yapar.

Ve bana göre de, geçmişi böyle olan bir insana hain diyenler haindir.
/Hüseyin MÜMTAZ



(...) Cumhuriyet döneminde de devletin çeşitli kesimleri ve kişileri kullanma geleneği devam etmiştir. Yüzlerce, binlerce örnek sayılabilir belki ama en çarpıcılarından birisi Topal Osman olayıdır.

Topal Osman İttihat ve terakki döneminin karanlık ilişkiler ağı içinde yer alan ve Müslüman halka yönelik birçok katliamda adı geçen biridir. Kurtuluş Savaşında Kuvva-i Milliye saflarında yer almıştır. Birçok ayaklanmanın bastırılmasında aktif rol oynamıştır. Cumhuriyetin ilanı sonrası Kemalistlerle çelişkiye düşen Lazistan milletvekili Ali Şükrü'nün öldürülmesini de Topal Osman üstlenir. Kurbanını boğup cesedini toprağa gömmüştür... Kısa süre sonra tepkiler ve cinayetin Topal Osman tarafından işlendiğinin anlaşılması üzerine Kemalistler Topal Osman'ı bir evde kıstırırlar. Topal Osman çatışır, yaralı yakalanır. Sonradan ölen Topal Osman'ın ölüsü Meclis 'in kapısına asılır. Dünün devletin sadık adamı artık haindir.
http://www.kurtulus-online.com/www/kurtulus200004/038.html



topal osman’ ın düştüğü yerde
sarı bir hüzün yatar
kızıl bir öfke
              kasım 99

/Hamit AKÇAY

Yarbay Osman Ağa

topal osman’ ın düştüğü yerde
sarı bir hüzün yatar
kızıl bir öfke
                                           /Hamit AKÇAY



-1-
Pontus Meselesi, Yunanistan’ın kurulmasıyla birlikte Yunan yayılmacılığının bir gereği olarak ortaya çıkmıştı. Etnik-i Eterya Cemiyeti’nin çalışmaları sonucu, Tanzimattan sonra Karadeniz kıyılarında bir Rum pontus devleti kurulması düşüncesi iyice yerleşmişti.

Pontus istekleri, Türkiye’nin Balkan Savaşlarında yenilgisi üzerine yeniden gündeme gelmiştir. Bilhassa Mütareke döneminde Paris Barış Konferansı’nda diplomatik görüşmelerde yerini almıştır. Pontus Meselesinin gelişmesinde Yunan devlet adamlarından daha çok din adamları ve Rum eşrafının büyük gayret gösterdikleri bilinmektedir. İlk pontus teşkilâtını İnebolu’da, Amerika Rum göçmenlerinden rahip Klematyos kurmuş idi. İstanbul Patrikhanesinin direktifleri doğrultusunda işlerini yürüten Samsun metropoliti Yermanos, Trabzon metropoliti Hrisantos ve Giresun metropoliti Lavrentos aynı zamanda Pontuscuların lideri görünümündeydi.

Anadolu’ya henüz Yunan kuvvetleri çıkmadan önce, Giresun’da Rumlar bir takım taşkınlıklara girişmişlerdi.Giresun’da Mavridi kardeşlerin çarşı içindeki bir hanın bodrumundaki mahzende 33 sandık 7-5’lik top mermisi ele geçirilmiştir.8 Mayıs 1919’da içinde Yunan kızılhaç heyeti bulunan bir Yunan gemisi Giresun iskelesinde demirledi.Taşkışla denilen Rum okuluna Yunan Kızılhaç bayrağı çekildi. Bütün bu olaylar halkı galeyana ve karışıklığa götürüyor ve hiç bir tedbir de alınmıyordu. 5 Haziran’da aynı okula -mavi beyaz renkte- büyük bir Pontus bayrağı asılmıştır.

Mustafa Kemal’in Anadolu’ya geçtiği günlerde Karadeniz bölgesinde kırktan fazla Rum çetesi faaliyet gösteriyordu.

Türklerden ise, sadece “tehcir işlerinden dolayı firarda olan” Osman Ağa’nın Giresun’daki çetesi önemli idi.Diğer çetelere göz atarsak, Goloğlu Mehmet Ağa, Ali Ağa, Hacı Velioğlu İdris Ağa, Ayaroğlu Hasan Ağa, Caferoğlu Mustafa Efendi, Giresun’un Ayvasıl köyünden Karaibrahimoğlu Şükrü Ağa ile kardeşi Bahaeddin’in mahiyetinden oluşuyordu.Trabzon muhafaza-i Hukuk-ı Millîye Cemiyeti kurulduktan sonra Topal Osman ile anlaşmaya karar verdi. Çünkü sadece Topal Osman’da ve adamlarında silah vardı. Topal Osman ile görüşerek Rum çetelerine karşı birlikte mücadele etmek konusunda anlaştılar.Bir süre sonra Giresun Belediye Başkanı Dizdarzade Eşref Bey hastalığı nedeniyle İstanbul’da bulunurken, sağlık nedeniyle istifa etmesi üzerine bu makama Osman Ağa geçti.
8 Temmuz’da mahiyetiyle birlikte Karahisar’da bulunduğu sırada tehcir suçundan affedildiği kendisine resmen bildirilmiştir.

İzmir’in işgalini protesto etmek amacıyla Trabzon ve Giresun’da mitingler yapıldı.

17 Mayıs’ta çamlı çarşıda düzenlenen toplantının önderliğini Belediye Başkanı Osman Ağa yapıyordu. Mitingde heyecanlı konuşmalar yapıldı; İstanbul Hükümetine Amerikan Cumhurbaşkanı Wilson’a, İngiliz, Fransız ve İtalyan hükümetlerine telgraflar çekildi. Osman Ağa, Giresun ve çevresindeki gençleri teşkilâtlandırarak Millî Mücâdeleye katılmalarını sağladı.

Giresun Askerlik Şubesi Başkanı Avni Alpaslan Bey ve Jandarma Komutanı Hamdi Bey’le anlaşarak başta Giresun olmak üzere Tirebolu, Trabzon, Rize ve Ordu’dan birçok gençin, Ağa’nın kuvvetlerine katılması gerçekleştirildi.

1920 yılında Giresun Gönüllü Taburu oluşturuldu.

1920 yılında Rum çeteleri, özellikle samsun ve çevresinde Rum köylerini denetimleri altında tutarak dışarıdan yapılacak bir müdahaleyi beklemeye başlamışlardı. Yalnızca, Osman Ağa milislerinin nüfusu altında bulunan Giresun ve çevresinde etkili olamıyorlardı.

Giresun’un, Karadeniz’de Ankara Hükümetinin önemli bir üssü konumunda bulunması, özellikle silah ve cephanenin çıkarıldığı bir merkez özelliğini taşıması itilaf devletlerinin dikkatini çekiyordu. Osman Ağa Kasım 1920’de Ankaya’ya gittiği zaman Giresun gazetesi bu haberi “Müdafa-i Millîye Reisimiz Ankara’da” başlığı altında vermişti.

Giresun ve yöresinde herhangi bir faaliyet göstermeyen Rum çeteleri, buna karşılık olarak Samsun kesiminde faaliyetlerini artırmışlardı. Yunanlı Subayların yardımıyla köylerin hakim noktalarına yerleşen çeteler, Sakarya savaşı öncesinde ordunun gerisi için tehlikeli bir durum oluşturmuşlardı.

Yunan tarruzu ile harekete geçmek Türk kuvvetlerini arkadan vurup dağıtmak için iyi eğitilmiş ve silahlandırılmış çok kalabalık çeteler teşkil olunmuştur. İşte Samsun’da asayiş ve huzuru temin için, Osman Ağa’nın komutasındaki 42 nci Piyade Alayından faydalanılmıştı.

Alay, 16 Nisan 1921’de Ümit Vapuru ile Samsun’a intikal etmiş ve orada 15.Tümen’den donatılmıştır. Osman Ağa karargahını şehrin içinde Mıntıka Palas oteline yerleştirdi.

Samsun’da sokak çatışmalarına son verilmiş, Pontuscular topluca şehre giremez olmuşlardı. Topal Osman’ın aldığı bazı tedbirler çok defa abartılarak Rumların şikayetlerine sebep olmuştu.

Aynı yıl Osman Ağa Koçgiri isyanının bastırılmasında da yer almıştı.

Topal Osman’ın emrindeki gönüllü kuvvetler düzenli orduyla birlikte cephede Yunanlılara karşı da savaşmıştır.

47 nci ve 42 nci Alaylar Osman Ağa ile Hüseyin Avni Bey’in komutasında Ağustos 1921’de Sakarya Cephesine sevkedildi. Hüseyin Avni Bey’in şehit olduğu bu savaşta, özellikle Mangaltepe’de büyük başarılar gösterdiler.

Osman Ağa’nın kişiliği üzerinde bir çok şeyler söylenmiş, bazı hatıralarda bir takım değerlendirmelerde bulunulmuştur. Biz en objektif değerlendirmenin çağdaşı belgelerin ışığında yapılabilirliği inancındayız.


SUMMARY
The Pontus question had occured as a result of the Grek exqansionist policy by the establishment of Grece. After Tanzimat, the idea of establishing a Grek pontus State along the coast of the Black Sea had seriously intensified. The pontus demands had taken into agenda after the defeat of Turkey in the balkan Wars. Especially it had taken place in the diplomatic negotiations in Paris Peace Conference. İt is known that priests and notable Grek citizens paid more efforts than the Grek statesmen in the spread of Pontus Question. Monk Klemotyus, from American Grek immigrants, had founded the first Pontus Organisation in Inebolu. The samsun Metropolitan Yermanus, who works under the directives of İstanbul Patriarchal, the Trabzon Metropolitan Hrisantos and the Giresun Metropolitan Lonrentios had appeared to be the leaders of Pontus movement. Before Grek forces invaded western Anatolia, Greks had attempted some minor rebels in Giresun. 33 cases containing ammunition for 7-5 artillery had ben captured in a cellar located at the basement of an inn in the Mavriti Brothers’ Bazar in Giresun. On 8 May 1919 a Grek ship carrying a Grek Red Cross Delegation had anchored at the pier of Giresun. The Grek Red Cross flag was hoisted to the Grek school, which was called Taşkışla. all these events were provocating people to excitement and disorder and no measures were being taken. In 5 June a big Pontus flag - in blue and white color- had ben hoisted to the same school. When Mustafa Kemal departed for Anatolia, there were more than forty Grek rebels functioning in the Black Sea Region. Among Turks, only the band in Giresun of rebel Osman Ağa who was in exile was particularly important. The other rebels were consisting of the followers of Goloğlu Mehmet Ağa, Ali Ağa, Hacıvelioğlu İdris Ağa, Ayanoğlu Hasan Ağa, Caferoğlu Mustafa Efendi, Kara İbrahimoğlu Şükrü Ağa from Ayvasıl that is the village of Giresun and his brother Bahaeddin After Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Millîye society was established, they decided to cooperate with Topal Osman Because only Topal Osman and his men had weapons. They negotiated with Topal Osman and agred on o joint struggle against the Grek rebels. After a while when Mayor of Giresun was in Istanbul because of his illness, he resigned due to his health problems and Topal Osman came to this position. On 8 July when he was in Karahisar with his followers, he was officially informed that he was granted pardon for his exile sentence. In order to pretest the occupation of İzmir, meting were held in Trabzon and Giresun. The meting which was held in Çamlı Pazar in 17 May was held under the leadership of Mayor Osman Ağa. In the meting, eşciting speches were made; and telegraphs were sent to İstanbul Government., president of USA, Wilson, British, French and İtalian Governments. Osman Ağa ensured the joining of the youngsters to National Struggle in Giresun and its vicinity by organising them. In cooperation with the Head of Giresun Local Draft Office, Avni Alpaslan and the Gendarme Commander hamdi Bey, he ensured the joint of many youngsters from Tirebolu, Trabzon, Rize, Ordu and especially Giresun to Ağa’s forces. In 1920 Giresun Volunter battalion was formed. In 1920 Grek rebels, by controlling the Grek villages especially in Samsun and its vicinity started to wait for an exterior intervene. They weren’t so effective only in Giresun and its vicinity which was under the infuence of Osman Ağa’s Militia. Giresun was attracting attention of Entente States, because it was an important base of Ankara Government in Black Sea and moreover it was a centre where particularly weapons and munitions were supplied. When Osman Ağa went to Ankara in November 1920. Giresun papers published this news under the title of “Our Leader of National Defence Is In Ankara.” The Grek rebels who failed to act in Giresun and its vicinity, increased their activities in Samsun region. The rebels who were settled in the proper localities of the villages with the assistance of Grek Officers, were being a danger for the back side of the army before Sakarya War. Vell-trained and armed crowded rebels were formed to act simultaneously with Grek attacks and shot and defeat Turkish forces by striking form back side. Therefore 42nd Infantry Regiment under the command of Osman Ağa was utilized to provide security and welfare in Samsun. The Troop arrived in samsun by the Steamship Ümit on 16 April 1921, and there it was equipped by the 15th Division. Osman Ağa settled his Headquarters in the Mıntıka Palas Hotel in the city. Stret fights were ceased in samsun; after this, Pontus followers couldn’t enter the city as a group. The measures, which were taken by Topal Osman were exaggerated occasionally and this caused complaints by Greks. In the same year, Osman Ağa played a major role in suppressing the Koçgiri Rebellion. The volunter forces under the command of Topal Osman, fought with regular army against Greks in the front-line. 47th and 42nd Troops were sent to Sakarya Front -line under the command of Osman Ağa and Hüseyin Avni Bey in August 1921. They showed great success, especially in Mangaltepe in this battle in which Hüseyin Avni Bey died. A lot of thing have ben said about Osman Ağa’s personelity and some judgments were made in some memories. We believe that the most objective judgment could be made under the light of his contemporary documents.



  

-2-

Genetik yapılarındaki gayrı-Türk unsurların etkisiyle "dostluk, kardeşlik ve hoşgörü" afyonlamasının tesirinde kalan bilinçsiz koyunlarımız "Irkçılık kötüdür" diye feryad ederek Türk Irkı'nın kayıtsız şartsız üstünlüğünü savunan bizim gibi gerçek Türk evlatlarını toplum nazarında "sakıncalı kişiler" ilan etmeye çalışırlarken, Rum ırkçılığını sinsice güden karşı taraf sürekli işbaşında... Onların "kardeşlik" masallarına karnı yok. Onlar ırkçılığı suç değil, bir milletin yükselebilmesi için yegâne yol olarak görüyorlar. Bir dava tutturmuşlar ve uzun yıllardır bunun peşinden gidiyorlar. Ortada kimi zaman üstü örtülü, kimi zaman ise açık bir mücadele söz konusudur... Peki bu düşmana karşı bizim silahımız "kardeşlik" türküleri mi olacak? Biz Türkleri "yok edilmesi gereken bir millet" şeklinde gören ve bu amaç uğruna her yolu deneyerek canla başla uğraşan diğer milletler, topluluklar veya da yurdumuzdaki azınlıklara karşı platonik (tek taraflı) sevgi besleyen "koynumuzdaki yılanlar"ın Türk Irkı'nı uyuşturmasına göz mü yumacağız? Kürt ve Rum bizim topraklarımızda rahat rahat ırkçılık yaptığı ve bu duruma kimse karışmadığı halde Türk Yurdu'nda Türk ırkçılığını suç olarak lanse etmeye çalışan birtakım satılmış zihniyetlilerin milletimizi yanlış yönlendirmelerine seyirci mi kalacağız? Türklerin büyük bir kısmı, aramızdaki hainlerin söylediği ninniler sayesinde maalesef uyurken, karşı taraf bakın hangi işlerle uğraşıyor:

Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı'nda Türk Sancağı altında çarpışarak Gazilik mertebesine erişen, Karadeniz kıyılarındaki Pontusçu Rumlar ile işgalci Ermeni çetelerinin kökünü kurutan, 1921 senesinde kürtlerin çıkardığı Koçgiri ayaklanmasını bastıran, Müdafa-yı Milliye Cemiyeti'nin kurucusu, Karadenizli Kuva-yı Milliyecilerin komutanı ve Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün yakın koruması, büyük vatan kahramanı Yarbay Topal Osman Ağa'nın Giresun Kalesi'ndeki anıt mezarının başında bulunan, hayatı ve bu vatan uğruna yaptığı çalışmaları özetleyen Osmanlıca kitabedeki yazıların bir kısmı Giresun Belediyesi tarafından kazınmak suretiyle değiştirildi. Yazının değiştirilen kısmına dikkat ettiğimiz zaman, bu işin iki sebepten ötürü yapılmış olabileceğini düşünüyoruz:


1) Yazıyı kazıyan Giresun Belediyesi'ne emirin "yukarıdan" geldiği, haçlı kulübü AB'ye girebilmek uğruna milli kimliğimizi ve milli tarihimizi yok etmeye çalışan hainlerin, Türkiye'nin AB'ye girmesine karşı çıkan ezeli düşmanımız Yunanistan'a ve diğer Avrupa devletlerine hoş görünmek uğruna bu büyük ihaneti gerçekleştirmiş olabilecekleri...

2) Yazıyı, son yıllarda bölgedeki faaliyetlerini iyice hızlandıran Pontusçuların kazıtmış olma ihtimali... Pontusçuların Giresun Belediyesi'ne sızdıkları biliniyor fakat nedense hiçbir önlem alınmıyor.

                                                           ***

KAZINAN MEZAR KİTABESİ

Yarbay Topal Osman Ağa'nın anıt mezarındaki kitabenin gerçek halinin Osmanlıca'dan Türkçe'ye çevrilmiş metni. (Kazınan kısımların altı çizilmiştir):

"Hüvel baki Giresunlu Feridunoğlu 1883 doğumlu Merhum Osman Ağa 1912 Balkan Harbine gönüllü olarak gidip, Çorlu savaşında ayağından yaralanarak sakat kalmıştır. Umumi harpte gönüllü müfrezesi ile Harşıt Müdafaasında bulunmuş, Koçgiri isyanında, Pontosluların imhasında, teşkil ettiği alay ile Sakarya harbine girmiş, Yunan'ın denize atılmalarına kadar bütün savaşlara katılmış, gösterdiği yararlıklara karşı Binbaşılıktan Yarbaylığa yükselmiştir. Sulh'tan sonra Hicaza gitmek niyetine ölümü mani olduğundan kendisine bedel harp arkadaşı Kurtoğlu Hacı Hafız hacca gönderilmiştir. Hacı Osman Ağa Ruhuna Fatiha. 1923"


ŞİMDİKİ KİTABE

Kitabenin kazındıktan sonraki, yani şimdiki hali. (Sonradan eklenen kısımların altı çizilmiştir):

"Hüvel baki Giresunlu Feridunoğlu 1883 doğumlu Merhum Osman Ağa 1912 Balkan Harbine gönüllü olarak gidip, Çorlu savaşında ayağından yaralanarak sakat kalmıştır. Umumi harpte gönüllü müfrezesi ile Harşıt Müdafaasında bulunmuş, Koçgiri isyanının bastırılmasına katılmış, teşkil ettiği alay ile Sakarya harbine girmiş, işgal kuvvetlerinin yurdumuzdan atılmasına kadar bütün savaşlara katılmış, gösterdiği yararlıklara karşı Binbaşılıktan Yarbaylığa yükselmiştir. Sulh'tan sonra Hicaza gitmek niyetine ölümü mani olduğundan kendisine bedel harp arkadaşı Kurtoğlu Hacı Hafız hacca gönderilmiştir. Hacı Osman Ağa Ruhuna Fatiha. 1923"


Havza İlçemizi Tanıyalım



TARİHİ
Havza M.Ö.2000 li yıllarda kurulmuş olup, kuruluşu Hitit Uygarlığı dönemine dayanır. M.Ö.7.yy.da Samsun’un İonyalılarca kıyı kenti olarak kuruluşundan bir süre sonra Miletliler’in etkisi altına giren bölge, daha sonra Kafkaslardan gelen Kimerler’in istilasına uğramış, savaşlar sonucunda ise önce persler tarafından idare edilmiş, Büyük İskender’in Anadolu’yu istilasından sonra Makedonya İmparatorluğunun egemenliğine girmiştir.

M.Ö. I.yy.da Roma  istilasına uğrayan Havza. M.S. 935’te imparatorluğun bölünmesiyle Doğu roma (Bizans) imparatorluğuna dahil olmuştur.

Havza ,1071 Malazgirt Savaşından sonra Türk hakimiyeti girmiş ise de, haçlı seferleri sonucu sık sık el değiştirmiştir. 13 yy..’da  Selçukluların eline geçen bölge Selçuklu Hanedanlığının Çöküşünden sonra Canik Beyliği’ne daha sonra 1414’te Osmanlı yönetimine geçmiştir.

Bölgede M.S. 1050 yılında olan ve iki gün süren deprem sonucu çoğu bina ve bir de kilise yerle bir olmuş, yıkılan kilisenin altından çok sıcak su çıkmıştır. Eski tarihçiler ilçedeki şifalı suların o dönemlerde çok meşhur olduğunu hatta Romalıların buraya Thermee-Phoseemeomitarem adını verdiklerini belirtmişlerdir.

Havza, Osmanlılar döneminde Amasya ‘ya bağlı olarak yönetilmiş, 1882 yılında ilçe olmuş, 1925 yılında Samsuna bağlanmıştır.

Havza,Milli kuruluş Hareketlerinin başlangıcında önemli gelişmelerin  kaydedildiği yer olarak da Cumhuriyet tarihimize damgasını vurmuştur.

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk 25 Mayıs 1919’da Samsun’dan Havzaya geçmiş, 18 gün orda kalmıştır. Rahatsız olarak geldiği ilçede, şifalı kaplıcalarda sağlığına kavuşmuştur. Atatürk ilçede şimdi Atatürk evi olarak Restore edilen o zamanın Mesudiye Oteli’nde kalmış, Karargahını ise Ali Osman Ağa  konağında kurmuştur.

Kurtuluş savaşı hazırlıkları Havza’da başlamış, Amasya tamimim Havzada ele alınmıştır. Yurdun işgali  ilk kez Havzada düzenlenen mitinglerde kınanmıştır. M. Kemal Paşa,26 Mayıs 1919 tarihinde kendisini ziyarete gelen heyete şu tarihi sözleri söylemiştir.

“Hiçbir zaman ümitsiz olmayacağız, kurtulacağız, bizi öldürmek değil canlı canlı mezara gömmek istiyorlar. Şimdi çukurun kenarındayız. Son bir azim bizi kurtarabilir.”

27 Mayıs 1919’da Havza’da Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuştur. M Kemal 13 Haziran 1919’da bir miting düzenler. O sırada Havza’dan geçen İngiliz temsilcisi Kecil durumu Samsuna bildirir. Haber İstanbul hükümetine iletilerek M. Kemal’in geri çağrılması istenir.

Aynı gün Havzadan ayrılan M. Kemal ayrılırken Havzalılara:

“Bu gün artık üniforma sahibi değilim. Size evvelce bildirdiğim gibi sade bir millet adamıyım” demiştir.

Atatürk’ün Havzaya 24 Eylül 1924 tarihinde ikinci teşriklerinde Havzalılara Hitaben söylediği sözler şöyledir:

“Sizinle en önemli, en yeisli günlerde tanıştım. Aranızda günlerce kaldım. Bana mazinin hatırasını tekrarlatan şu daire içinde kıymet kar mesai ve muavenetinizden (yardımlarınızdan)  pek müstefit oldum (faydalandım).  Eğer havzalıların o samimi ve metin hüsnü kabulleri olması ve eğer Havzanın nafi (faydalı) Şifalı kaplıcaları ahval-i sıhhiyem üzerinde müspet bir tesir bırakmasaydı,emin olununki inkılap için çalışmayacaktım. Bundan dolayıdır ki Havza ve havzalılara çok şey borçluyum. Kalbi rabıtam ebediyen saklayacak ve sizi hiç unutmayacağım. İlk cüreti, ilk cesareti gösteren sizlersiniz inkılap ve Cumhuriyet tarihinde kahraman Havzanın ve havzalıların büyük bir yeri vardır”.

Atatürk'ün Havza'ya gelişi her yıl 25 Mayıs’ta parlak törenlerle kutlanmaktadır.

Havza kelimesinin anlamının, Kurucusu Hititlerin (turaniler) Amasya Valisi “Kavuzhan” adıyla ilgili olarak “Kavza” kelimesinden geldiği ileri sürülmektedir.

Havza kelimesi 930 veya 1245 yıllarından sonra kullanılmaya başlanmıştır. Havza adının kullanılmasının ağırlıklı bir nedeni, kaplıca ve hamamlardaki “Havuz”ların çokluğudur. ”Havza”nın nehir veya maden çevresi anlamı da vardır.


COĞRAFİ KONUMU
Havza kısmen ova ve kısmen de dağlık ve engebeli bir arazi yapısına sahiptir. İlçe merkezi, üç tarafı dağlarla çevrili bir vadi içinde kurulmuştur.

İlçe Orta ve Doğu Karadeniz bölgesinin sahil illerin iç Anadolu’ya, Batı ve Marmara Bölgelerine bağlayan önemli bir karayolu ve demiryolu üzerinde bulunmaktadır. doğusunda Kavak ve Ladik, Batısında Vezirköprü, Kuzeyinde Bafra, Güneyinde ise Amasya’nın Merzifon ve Suluova ilçeleri bulunmaktadır.

Rakımı 675 m. Olan ilçenin yüz ölçümü 793 km2 dir.

Başlıca dağları; İbrecik dağları, Ömürcük ve Göl (Ilıca) dağıdır.

Tersakan, Kamlık çayı ve Havza Hacı Osman deresi en önemli akarsularıdır.

Mesudiye, Çayırözü, Şeyhkoyun, Hacıdede başlıca yaylalarıdır.



İKLİMİ
Ilıman deniz ikliminden karasal iklime geçiş özelliği arz eder. Bazı yerlerde Karadeniz iklimi,bazı yerlerde Karasal iklim hakimdir. Kış aylarında sislidir kışın kar yağışı ve buzlanma görülür.


SOSYO-EKONOMİK YAPISI
Havza'nın ekonomisinde tarım hakimdir. İlçede üretimi yapılan başlıca ürünler; şeker pancarı, buğday, arpa ve ayçiçeğidir. Tütün, fasulye, mısır, yulaf, nohut ve mercimekte yetiştirilmektedir. Meyve üretimi; elma, armut, ceviz, erik, vişne, ayva, kızılcık, üzüm üretimi olarak gerçekleştirilir. Ayrıca yem bitkileri ve sebzede yetiştirilmektedir. Sulama için akarsularından yararlanılan ilçede 7 sulama göleti mevcuttur.

İlçede 6 tarım kredi kooperatifi mevcuttur.

Havzada hayvancılık büyük baş hayvancılık ve kümes hayvancılığı şeklinde gerçekleşmektedir. Sivrikise ve güvercinlik köylerinde boğa barınağı mevcuttur.

Dağlarla çevrili ilçede orman alanları geniş yer kaplar. Yüzölcümü79.300 ha olan ilçenin 28.449 ha’ı ormanlık alanıdır.Orman köylerinde yaşan halk geçimini büyük ölçüde orman ürünlerinden sağlamaktadır.

İlçede 6 tanesi faaliyette olmayan 21 un fabrikası mevcuttur.

Özel sektöre ait 3 adet fabrika faaliyettedir. Bunlar Çivi fabrikası,Vidasan vida ve cıvata fabrikası ve süt ürünleri fabrikasıdır.

İlçenin 1989 yılında hizmete girmiş, çeşitli meslek dallarında 120 esnafın çalıştığı birde küçük sanayi sitesi vardır. Havza ekonomisinde Turizm de önemli bir yer tutar. İlçenin sahip olduğu şifalı sular çevre il ve ilçelerden çok sayıda ziyaretçi çekmektedir. İlçede çok sayıda otel, motel ve pansiyon mevcut olup termal turizme hizmet vermektedir.

İlçede Salı günleri normal Pazar,Cuma günleri ise hayvan pazarı kurulmaktadır.


ULAŞIM
Havza,Samsun-Ankara devlet karayolu üzerinde kurulmuş bir ilçemizdir. Samsuna uzaklığı 84 km.dir. Samsundan Havzaya ulaşım problemi yaşanmamaktadır. Her gün her saat araç bulmak mümkündür.


Lerdüge Tümülüsleri
Havzanın 21 km. doğusunda Lerdüge köyünde beş tümülüsü saptanmıştır. 1946 yılında başlatılan çalışmalarda çıkan buluntular Ankara Arkeoloji müzesine gönderilmiştir.

Ortaya çıkartılan yapının,mimari tekniği ve diğer buluntulardan M.S.100 - M.S.200 yılları arasında kullanıldığı anlaşılmıştır. Demir kenetlerle birbirine bağlanmış taş girişten 15 m. Uzunluğundaki tonoz örtülü dramos7a geçilmektedir. Moloz taş duvarlar sıvalı alt bölüm al boyalıdır. Gömüt odasına taştan oyularak açılmış küçük bir kapıdan girilmektedir. Gömüt odasının duvarları insan hayvan tasvirleriyle süslenmiştir. Altın süs  gereçler,tunç kandiller, çeşitli şişeler tümülüste bulunan eşyalardır.

Havza ilçesindeki diğer arkeolojik alanlardan elde edilen buluntular üzerinde yeterli araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Bunlar; Tepecik, DökmeTepe, Patlaguç ,Kayalı Tepe, Garco Tepe, Cin Tepe, Cevizbaşı, Ören Tepe, Çamtepe, Çeştepe, Bacatepe, Şeyh Safi, Manevra Tepe, Hakim Tepe, Kale tepe, Taş karaca ören, Anıttepe höyükleridir.

Mustafa Paşa Camii
Havzanın imaret mahallesindedir. 1256 yılında yapılmıştır. Osmanlılar döneminde iki kez onarılan cami, kare planlı ve üstü kiremit çatı ile örtülüdür.


Mustafa Bey Türbesi
1429 yılında yapılmıştır. Kare planlı olup, alt kesimi kesme taştan, üst kesimi taş ve tuğla karışımı, kubbeli bir yapıdır. Geometrik motiflerle örülmüş tuğla örtüsü özgündür.


İmaret
Havza ilçe merkezinde imaret mahallesindedir. Amasya emirlerinden Atabeyzade Mustafa Beyin damadı Yörgüç Paşazade Mustafa Bey tarafından 1429 yılında yaptırılmıştır.

Kesme taştan, yapılmış olup, düz çatılıdır. 1938 ve 1940 yılları arasında onarılıp Atatürk Kütüphanesi olarak hizmete açılmıştır. 1968 de ikinci kez onarılan yapı 1928’den beri aşevi olarak kullanılmaktadır.


Kurt Köprüsü
Havza ilçesinde bağlı kayabaşı (Tahna) köyündedir. Kesin yapılış tarihi bilinmeyen köprünün Roma döneminde onarıldığı tahmin edilmektedir. İstavroz çayı üzerinde kurulmuş olan köprünün iki büyük gözü ve ortasında bekçi evi bulunur. Yaklaşık 2m. Genişliği ve 12 m. yüksekliği vardır.


MUSTAFA KEMAL’İN HAVZA KARARGAHI KRONOLOJİSİ (ATATÜRK EVİ) MESUDİYE OTELİ
Günümüzde “Atatürk Karargahı” olarak hizmet verip müzeye dönüştürülme çalışmaları sonuçlandırma aşamasında olan bu bina’nın ilk olarak Ermeniler tarafından inşaa edilip uzun yıllar Ermeni Kız Mektebi olarak kullanıldığı ileri sürülmektedir.

Ermeniler’in bölgeyi terk etmesinden sonra hükümete devredilen bu binayı Havza eşrafından Hurdazlı İsa Efendi satın alarak otel haline getirmiş daha sonra bu otelin işletmeciliği belirli bir kira bedeli karşılığı Havza’da uzun yıllar kaplıca müstecirliği de yapmış olan Ali Baba’ya verilmiştir.

Ali Baba’nın işletmeci-liği döneminde 25 Mayıs 1919 - 13 Haziran 1919 tarihleri arasında Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Havza bürosu olarak kullandığı bilinen bu bina 1338 (1922) yılında Hurdazlı İsa Efendi’den 4.500 lira karşılığında satın alınarak belediye binası haline getirilmiştir.

Bu şekilde 50 yılı aşkın bir süre belediye hizmet binası olarak yararlanılan eski Ermeni Kız Mektebi ve tarihte bilinen adıyla ünlü Mesudiye Oteli 1993 yılında restore edilerek “Atatürk Karargahı” haline getirilip, ziyaretçilerin hizmetine sunulmuştur. Müzeye dönüştürülme çalışmaları sonuçlandırma aşamasında olan Atatürk Karargahı’nda Atatürk’ün Havza’da kaldığı süre içerisinde çalışma bürosu olarak kullandığı bir oda ve istirahatini temin ettiği bir yatak odası içindeki orjinal yada o döneme özgü ve orjinaline yakın eşyalarıyla birlikte korunmaktadır. Karargah’ın diğer odaları Atatürk’ün Milli Mücadelemizde izlediği yol üzerinde bulunan kentlerimizin adına ithaf edilerek, Atatürk’ün bu kentlerimizdeki etkinlikleri ile ilgili belge, kitap ve fotoğraflarla dekore edilmiştir.
 

İstasyon Binası
İki katlı olan yapı kesme taştan inşa edilmiş olup çatısı Marsilya kiremiti ile örtülüdür.


Büyük Hamam(Vakıf Hamamı)
İmaret mahallesi, hamam sokağında bulunan tarihi kaplıca; Bizans dönemi nede yapılmış olan eski yapı yıkılarak yerine yeniden inşa edilmiştir. Adeta Havzanın sembolü haline gelen bu tarihi hamam vakıf kayıtlarına göre 1256 yılında Selçuklu Sultanı II.Mesud tarafından yaptırılmıştır.

Bu hamam kızgözü-Aslanağzı hamamı olarak ta bilinmektedir. Hamama bu adın verilmesi tabi ki bir efsaneye dayanmaktadır Bir çok kaplıcada olduğu gibi  Kız gözüne de kutsal yer olarak bakılmakta; bu sudan içen ve 20 defa banyo yapan insanın hiçbir hastalığının kalmayacağına inanılmaktadır.

Soyunmalık, soğukluk ve sıcaklık olmak üzere üç bölümlü ve kubbeli klasik Türk hamamı tarzındadır. Sıcaklık bölümünün ortasında bir havuz bulunmaktadır.

Hamamın ana kurnası aslanağzı, yanında bulunan sütun ise kız gözü olarak adlandırılır. Bazıları kız gözünden akan sıcak suyun ince muntazam tertibatlı bir mercandan sızdığın iddia etmekte ise de, bazıları da hamam buharlarının toplanmasından ibaret bir su olduğunu söylemektedirler. Hamamın kubbesinden hiç su damlamadığına göre mimarın bu buhar sularını herhangi bir şekilde toplayıp bir noktaya taşımış olması ihtimali daha kuvvetli görünmektedir.

100 kişi kapasitesi olan hamam gündüzleri kadınlara geceleri erkeklere açıktır. Bu hamamın hemen yanında 22 özel banyosu da vardır.

Küçük hamam (şifa kaplıcası) 1429 yılında Amasya Emiri Mustafa Bey tarafından büyük hamama ilave olarak yaptırılmıştır. Bir havuzu olan bu hamam 50 kişi kapasiteli olup devamlı erkeklere açıktır.

Maarif Hamamı
İmaret mahallesi hamam sokağında Büyük hamamın 50 m. batısında yer almaktadır. II.Abdülhamit’in son dahiliye nazırı Maznun Paşazade Mehmet Memduh Paşa tarafından Sivas valisi iken “1890-1894” tarihleri arasında yaptırılmıştır. Üstünde bulunan özel banyolar ve otel kısmı yenidir.

Bu hamamda 1 havuz,3 kurna,6 tek kur5nalı özel bölmeler bulunmakta olup, 100 kişi kapasitelidir. Hamamın yeni eklenmiş olan kısımlarında ise 9 özel banyo vardır.Hamamın üstünde 60 yataklı bir otel yer almaktadır. Bu hamam gündüzleri bayanlara, geceleri erkeklere hizmet vermektedir.


Diğer Tarihi eserler
Dereköy’de ki emir El-hacı Veliyüddin Bin Berekat-Şah Camii (12499 ve türbesi, Sivrikise köyündeki Sivrikise Camii(1903), Şeyh Safi Köyündeki Şeyh Savcı Türbesi (Selçuklular dönemi).


KAPLICALAR
Havzada turizm faaliyetlerinin büyük bir bölümü termal turizme dayanmaktadır. Şifalı suları bulunan ilçeye eski çağlardan beri bazı hastalıkların tedavisinde yaradığı için çevreden hatta bütün Anadolu’dan çok sayıda insan gelmektedir. Diğer bir deyişle Havza’da daha çok sağlık, dinlenme ve temizliğe dayalı turizm söz konusudur.

Havzanın içerisinde Samsun-Ankara yoluna yaklaşık 1 km. uzaklıkta bir tepenin eteğinde beş kaplıca bulunmaktadır. Bu kaplıcaların üçü eski tarihlerde yapılmış; Aslanağzı-Kız gözü; Şifa ve maarif Hamamları; diğer iki tanesi ise MTA’nın araştırmaları sonucu 1986 yılında bulunan ve çıkarılan sıcak suyun değerlendirilmesi amacıyla sonradan yapılmış Modern Türk Hamamı, Lokman Hekim Hamamı'dır.

Havza kaplıcalarının şifalı suları; çeşitli romatizma, kırık, çıkık sek elleri ve mevzi ağrılar, sinir, mide, bağırsak, metabolizma, kansızlık gibi hastalıklara iyileştirici etki yapmaktadır.

Havza kaplıcaları Turizm Bakanlığı tarafından Termal Turizm merkezi olarak ilan edilmiştir. 56 C sıcaklığa ve günde 10.080 kişi banyo kapasitesine sahiptir. (56 C kaynak çıkış sıcaklığıdır).

Milli mücadele yıllarında Atatürk Havzaya geldiğinde,şifalı kaplıcalardan faydalanma fırsatıda bulmuştur.

İmaret mahallesi hamam sokağında Büyük hamam, Küçük hamam ve Maarif Hamamı gibi tarihi hamamların yanında 1986 yılında yapılmış hamamlar şunlardır:


Modern Türk hamamı
1986 yılından sonra Havza belediyesi tarafından yapılan hamamlardan birisidir. Vakıf kaplıcalarının yaklaşık 100m aşağısında inşa edilmiştir. Umumi hamamın ortasında bir havuz bulunmakta olup, 150 kişilik kapasiteye sahiptir. Hamamın altında 13 özel banyosu bulunmaktadır. Bu hamam gündüzleri bayanlara, geceleri erkeklere açıktır.


Lokman Hekim Kaplıca ve Motelleri
Maarif hamamının 50m. İlerisinde inşa edilmiştir. 100 kişilik umumi bölümünden hariç 24 özel banyosu vardır.

Bunların haricinde umumi bölümleri olmayıp, özel banyoları olan termal oteller, motellerde mevcuttur.


Gezi ve Mesire Yerleri
Çevresinde ve ülke çapında böylesine meşhur kaplıcalara sahip olan Havza’ya yakın yerlerden günübirlik gelenler olduğu gibi yurdun her köşesinden bir haftalık, 15 günlük, 20 günlük süreler için gelenler de vardır.

Havzanın etrafı ormanlarla kaplanmış dağlarla çevrilidir. Bu nedenle yakın çevresinde piknik ve mesire alanı oldukça fazladır. Ancak, Havza’da bunun için pek fazla uzağa gitmeye gerek yoktur. Çünkü ilçe merkezini çevreleyen ağaçlarla kaplı bayırlar bu iş için ideal mekanlardır. Özellikle hamamların bulunduğu imaret mahallesi oturup dinlenmek, piknik yapmak için son derece elverişli alanlara sahiptir.


Belirli Günler
Milli mücadele yıllarında Atatürk’ün Havzaya geldiği gün olan 25 Mayıs’ta her yıl “Atatürk’ü Anma ve Kutlama Festivali” adı altında bir şenlik düzenlenmektedir. Bu şenliklerde Karadeniz Kırk pınarı diye adlandırılan yağlı pehlivan güreşleri yapılmaktadır. Bir hafta süreli festivalde çeşitli spor müsabakaları, eğlenceler, kültürel etkinlikler gerçekleştirilmektedir.

25 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA VE KUTLAMA FESTİVALİ
Türk Ulusu’nun ebedi önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün Havza’ya gelerek burada 18 gün boyunca konuk olmasının anısını sonsuza kadar yaşatmak amacıyla Cumhuriyet’in ilk yıllarından 1989 yılına kadar “Mahalli Bayram” olarak kutlanan 25 Mayıs etkinlikleri bu tarihten itibaren, “Atatürk’ü Anma ve Kutlama Festivali” ne dönüştürülerek günümüze kadar sürdürülen bir gelenek halini almıştır.

Atatürk’ün Havza’ya gelişlerini anmanın yanı sıra bu Festival’i Ulu Önder’e olan sevgi, saygı ve özlemleriyle O’nun kurmuş olduğu Cumhuriyet başta olmak üzere tüm ilke ve devrimlerine bağlılıklarının çelikleşmiş bir ifadesi sayan Havzalılar her yıl 25 Mayıs’larda düzenlenen etkinliklere tıpkı 79 yıl önce Mustafa Kemal’i bağrına basan dedeleri gibi yurt sevgisi ve bağım-sızlığımıza tutku konusunda aynı ruhu ve heyecanı taşıdıklarını göstermektedir. Genellikle 25 Mayıs günü düzenlenen törenler, final olmak üzere bir hafta, on gün süreli gerçekleştirilen festival etkinlikleri, Kültür-Sanat
şöleni ve spor yarışmaları havasında geçer.

Her yıl değişik konser, tiyatro, halk oyunları gösterileri ile sergiler, konferanslar ve panellerin
Yanı sıra birbirinden ilginç yarışmalar tertip edilir.

13-20 yaş grubu gençler bisiklet yarışması, Liseler Arası Bilgi Yarışması, Amatör Ses Yarışması ve Damızlık Düve ve Buzağı Yarışması bu yarışmaların belli başlı olanlarıdır.

Bunlar arasında özellikle Damızlık Düve ve Buzağı yarışması etkinliklere apayrı bir renk katmaktadır. Havza yöresinde büyük bir kitlenin geçimini hayvancılıktan sağladığı göz önüne alınarak gerek bu kitleyi özendirmek gerekse bu etkinlik kapsamında kendilerine sunulan çeşitli eğitim hizmetleri (Paneller, Konferanslar vb.) ve verilen ödüllerle kendilerine katkıda bulunmak amacıyla düzenlenen bu yarışma üreticilerimiz tarafından büyük bir rağbet görmesinin yanı sıra genel basınımızda da konu olması sağlanarak yöremizin hayvancılık potansiyeli bakımından etkin bir tanıtıma dönüştürülmektedir.
 
Ulu Önder Atatürk’ün İlçemize gelişlerinin anısına her yıl düzenlenen “25 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Kutlama Festivali’nin 1997 yılı etkinliklerine Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman DEMİREL’de katılarak ilçemizi onurlandırmış, bu suretle Atatürk’ten sonra İlçemiz ikinci bir Cumhurbaşkanı tarafından ziyaret edilmiştir.

 
Her yıl görkemli gösteri ve törenlerle kutlanan festivalin bir diğer özelliği de, Festival etkinlikleri içerisinde her yıl düzenlenen ve “KARADENİZ KIRPINARI” olarak tanınan “Havza 25 Mayıs Büyük Yağlı Pehlivan Güreşleri”dir.

Her şeyden önce, Anadolu’nun en güzel güreş alanlarından birine sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğimiz Havza’nın, bölgede düzenlenen güreş organizasyonları arasında ilk sırada gösterilen 25 Mayıs Büyük Yağlı Pehlivan Güreşleri ile gerek müsabakalara katılım gerekse izleyici oranı ve mükemmel organizasyonu bakımından “Karadeniz Kırpınarı” ünvanını fazlasıyla hak etmektedir.


Folklorik Değerler
Kaplıcalar Havzanın öylesine etkili olmuşlardır ki; gelenek ve göreneklerinde bile onların etkisi hemen fark edilir. Tarihi hamamların türbe olduğuna inana insanlar vardır. Bunlar kaplıca suyu deposunun duvarına taş yapıştırıp, dilek tutarlar ve adak adarlar. Dilekleri yerine gelince kaplıca bahçesinde adaklarını gerçekleştirirler. Kaplıcaların Havza düğünlerinde de yeri önemlidir. Düğünden önce gelin ve damat hamamları yapılır. Gelin kendi arkadaşları ve yakınlarıyla gündüz damat ise kendi arkadaşlarıyla gece davul zurna eşliğinde hamama  götürülür. Hamamda hem yıkanılır, hem de eğlence yapılır.

Yemekler
Samsun’un hemen hemen tüm ilçelerinde olduğu gibi keşkek ve tirit Havzanın  da en meşhur yemeğidir. Havzada hamur işleri de yaygın olarak yapılmaktadır.

KONAKLAMA VE YEME İÇME
Havza’ya uzun süreli gelenlerin konaklama ihtiyaçları oteller,moteller ve pansiyonlarla giderilmektedir. İçerisinde kaplıca suyu bulunan otel ve moteller şunlardır.

Maarif Oteli , Lokman Hekim Oteli,  Belde Termal Oteli, Tursal Termal Oteli, Termal Moteller, Tuğra Termal Oteli, Zeybek Oteli.

İçerisinde kaplıca suyu olmayan oteller de mevcuttur. Bunlar; Çevik Otel (20 yatak), Bülbül Palas Oteli (40 yatak). Bunların haricinde içerisinde yüzme havuzu, sauna, özel banyolar bulunan 3 yıldızlı yeni bir otel de yapılmaktadır. Ayrıca ilçede pansiyonculuk ta gelişmiş olup yaklaşık 150 ev yaz sezonunda pansiyonculuk yapmaktadır. Kaplıcalar yıllık ortalama 150.000 kişi gelmektedir. İlçede yeterli miktarda lokanta ve restoran mevcut olup lezzetli yemekleri ile hizmet vermektedir.