14 Haziran 2006 Çarşamba

Pontuslu Soykırımıyla İlgili Şamata



Dr. Yorgos Nakratzas
Doktor-Yazar
4 Temmuz  2004
Roterdam Hollanda 
Son yıllarda, İyonya ve Pontustaki Yunanalıların 1922’ deki sözde sokırımıyla ilgili inanılmaz bir şamatadır süregelmekte.

İyonyalı Yunanlıların soykırımıyla ilgili ve  cumhurbaşkanı tarafından imzalanmış olan kararnamenin, son anda dahi olsa, resmi gazetede basılmadan Başbakan Simitis tarafından geri çevrilmesi önemli bir gelişmeydi. Kararname, sözde soykırımının resmen anılacağı tarihi saptamaktaydı.

Pontuslu Yunanlıların soykırımyla ilgili sağıredici şamata ise hala süregelmekte ve son derece milliyetçi, büyük çoğunluğunu profesyonel vatanseverlerin oluşturduğu Pontuslular tarafından da desteklenmektedir.

Pontus’taki Yunanlıları konu alan tarihi bir analizle ve gerçeğin diğer yüzüyle ilgilenecek bir uzman bugüne kadar maalesef çıkmadı.

Pontuslu halkın 1915-1924 arası çektikleriyle ilgili Pontuslu milliyetçilerin argümanları, birçok gerçeğe değinirken, aynı zamanda bu savları gerçeği yarım yamalak, saptırarak, yalanlarla süsleyerek sunmaktan da geri kalmamaktadır.

Sosyal ve siyasi açıdan bakıldığında, Pontus’u Türk işgalinden kurtarmak ve bir Pontus Yunan Cumhuriyeti kurmak üzere sözde bir ihtilal teorisi, tamamen gerçek dışı ve hayali bir üründür.

Teorik açıdan bakıldığında, ihtilal tanımı ancak, büyük bir toprak parçasında yaşayan etnik grubun nüfusu açısından çoğunluğu temsil ettiği taktirde gerçekçi bir içerik kazanır. Bizi ilgilendiren durumda ise Pontusun üç ilinde veya vilayetinde yaşayan Yunan nüfusu önemli, küçük veya tamamen önemsiz bir azınlıktı.

1912 yılı istatistiklerini sağlayan Atina Üniversitesi profesörü Sotiriadis’tir. Venizelos hükümeti bu verileri, ulusal amaçlarını desteklemek üzere çeşitli uluslararası görüşmelerde kullanmıştır.(5)

Trabzon vilayetinde veya ilinde, Yunanlılar, toplam nüfusun % 25,9’unu oluşturmaktaydı, yani Türklerin nüfusu 957.866 iken,Yunanlıların nüfusu 353.533 idi.

Kastamonu vilayetinde veya ilinde, toplam nüfusun % 2,5’ini temsil eden Yunanlılar, sayıca önemsiz bir etnik grubu oluşturmaktaydı ve son olarak Sivas vilayetinde veya ilindeki Yunanlılar nüfusun % 8,9’uydu.

Milliyetçilerin adlandırdığı gibi Pontusun bağımsızlığı için verilen mücadele başarıyla sonuçlansaydı, bu sadece, Yunan azınlığın, devasal Türk çoğunluğun üzerinde sağladığı askeri hakimiyet ile gerçekleşebilirdi. Tabii ki bu hakimiyet, Yunanistan’da da yaşadığımız gibi ve Papadopulos’un vatana ihanet suçundan mahkumiyetiyle sonuçlanan, acımasız diktatörlüğü de beraberinde getirirdi.
Pontus nüfusunun milliyetçi eğitimi, ki bu olay yıkımının nedeni oldu, aşamalı olarak, Trabzon Yunan azınlık eğitim sistemiyle gerçekleştirildi.

Bu milliyetçi propaganda, 1870’te, klasik bir örnek teşkil eden, Trabzon Dershanesi’ndeki öğretmen S.İoannidis’in çalışmasıyla başladı. Adı geçen öğretmen «Trabzon ve Civar Bölgesinin Tarihi ve İstatistiği » başlığıyla bir kitap yayınladı.

Bu eserde birçok tarihi yalan yer almakta ve en klasik örneğini de aşağıdaki metin oluşturmaktadır :  “... Yunan dostu 6.Mithridatis döneminde (63 İ.Ö) milyonlarca Yunanistan sakini Küçük Asya’ya akın edip, Yunan ırkını Pontus’a getirmiştir.”

Bir başka noktada aynı yazarın söz ettiği gibi: “...Zira belirtilen Mithridatis, birinci Mithridatis’ten sonra Pontus’un altıncı kralı olup, Pers kökenlidir, fakat aynı zamanda Büyük İskender’in generali ve dostudur.”
Yunanlıların Pontus’a 63 İ.Ö yılındaki göçü yazarın tamamen hayali ürünüdür ve Pontuslularda olmayan Yunanlı Asya kökenini eski Yunan’a dayatmayı hedefler. Öte yandan en gülüncü de, 1.Mithridatis’in kral ilan edilmesinden 50 yıl önce vefat eden Büyük İskender’den bahsetmesidir.

Pontuslu milliyetçiler günümüzde dahi, kabul edilemez bir şekilde, İoannidis’in eserini ciddi yazılı bir kaynak olarak sunmaktadırlar. Bu bilgiler de, eleştirebilecek pozisyonda olmayan çocukların arasında yayılmaktadır.

İlgili çalışmada bahsedilen eylemlere de gelince, özellikle Pontus Bağımsızlığı Andart Savaşı gibi, bunlar da rahatlıkla Kuzey Yunanistan’daki Yunan milliyetçiliğinin kalesi olarak tanımlanabilecek, Selanik Makedon Araştırmaları Birliği kütüphanesinin yayınlarına ve Pontuslu milliyetçilerin çalışmalarına dayanır.

Pontus andart savaşı ve eylemleri Pontusun iki bölgesinde yer aldı, Samsun ’un Bafra ve Trabzon’un dağlık kesimindeki Sanda bölgelerinde.

Özellikle Bafra’da, 1.Dünya Savaşı’nın başladığı yıl, yani 1914’ten sonra, Türk ordusundan Hıristiyan asker kaçakları baş gösterdi ve bu kişiler daha çok Türk köylerine saldırıp, hayvan ve yiyecek çalarak, yaşamlarını sürdürdüler.

Milliyetçilik içerikli kitaplarda ortodoks kaçakların asılmaları, Yunan unsurunu düzenli bir şekilde yoketme çabası olarak anlatılır ve asılsızdır.

Valavanis’in son derece milliyetçi çalışmasında kelimesi kelimesine şunlar geçer: “ Otuz Türk asker kaçağı, içeri bildirilmeyen Hrıstiyanlarla birlikte asıldılar ”(2 sayfa 63)

Yani asker kaçağı olma suçunun cezası, Yunanlıları olduğu kadar Türkleri de kapsıyordu ve savaş döneminde tüm Avrupa ülkelerinde uygulanıyordu.

Asıl andart savaşı 1916’da, Rusların Trabzon’u işgali ve Rus-Türk cephesinin Trabzon bölgesine taşınmasıyla başladı.

Yunan andart savaşını organize eden “general” Germanos Karavagellis idi ve Samsun’a 1908’de metropolit olarak gelmişti.

Elini kana bulayan din adamı, bu başarılarını, anılarını yazarken şu metinle tasvir emekte : “Bu küçük ve düzensiz grupları, Makedonya’daki mücadelemizden de edindiğim ve yılların verdiği tecrübeye dayanarak, düzenli ve savaşabilen andart birlikleri olarak örgütlemeye başladım. Bu birlikler çoğaldı. Değerli ve savaş tecrübesi olan liderlere sahip olduklarında da, ki onları ben tayin ediyordum, gerçek bir askeri birliğe dönüştüler, vilayetin belirli bölgeleri korumaları altınaydı ve tüm yetkilere sahiptiler.” (1 sayfa 227)

Metropolit, Ruslardan almış olduğu para ve savaş malzemeleriyle oluşturduğu andart birliklerini,  Rus ordusuyla Trabzon cephesinde savaşan Türk ordusuna, cephe gerisinden saldırmak üzere salıverdi.

Zavallı Bafralı andartlar, ki çoğunluğu Türkçe konuşan cahil kişilerdi, kana susamış bu papazın tuzağına düştüler ve sözde bağımsızlık savaşının sonuçlarını düşünemediler. Yani, savaşın bitmesiyle ve papazın kurtulmak üzere yok olmasıyla, ki öyle de oldu, ne olacaklarının bilincine dahi varamadılar. Onlar orada kalacaklardı.

Bafralılar Pontus’ta kalmayışlarını da Eleftherios Venizelos hükümetine borçlular. Bahsedilen hükümet, onları, Lozan Anlaşması gereğince, diğer mültecilerle Yunanistan’a gelmelerini zorunlu kıldı. Mübadele Anlaşma gereğince zorunluydu. Venizelos bunu, kaynaklara göre, 1915’ten bu yana hedefliyordu.

Bafralı andartların eylemlerini hafifletici bir unsur, dışdünya ile iletişimlerinin olmayışı ve sadece kana susamış metropolitin verdiği bilgilerle kısıtlı kalmaları gösterilebilir. Andartlar, en azından andartların liderleri, savaşın bitmesiyle, 1945-1946 yıllarında Yunanistan’da Slav dilini konuşan Makedonların veya Latin dilini konuşan Ulahların kaderini paylaşacaklarını tahmin dahi edemiyorlardı. Onlar, Yunan hükümeti tarafından vatana ihanetle suçlanıp, idam edilmişlerdi.

Aynen Türk hükümetinin, Türk uyruğu olan Bafralı ve Sandalı Hıristiyan andartları vatana ihanetle suçladığı gibi, Yunan hükümeti de, yukarıda belirtilen grubu, yani Slavca konuşan Makedonları ve Ulahları vatana ihanetle suçladı.

Pontuslu andartlar, savaş sırasında düşman Rus ordusunun yanında yeraldılar. Vatandaşı oldukları devletin ordusuna karşı savaştılar. Farklı dine mensup hemşehrilerine baskı uyguladılar ve öldürdüler.

Karavagellis’in kriminal eylemlerine karşın, Trabzon bölgesindeki Yunanlılar bu güçlüklerle dolu dönemde neredeyse hiçbir zorluk çekmediler. Trabzon bölgesinde bir kişinin burnunun dahi kanamaması iki faktöre bağlıydı.

Bunlardan ilki, Trabzonluların ruhani liderlerinin Hrisanthos Filippidis olmasıydı. Adı geçen piskopos daha sonra Yunanistan Başpiskoposu oldu ve insanlığın parlak bir örneğiydi. İkinci ve en önemli faktör de, Trabzon sakinlerinin yüksek kültür seviyeleriydi.

Son derece milliyetçi olan Valavanis yazılarında, Trabzonluları şu metinle tasvir etmekte : “Trabzonlu Yunanlılar, tüccar ve bilim adamlarıydı, diğer Pontuslu Yunanlıları niteleyen aşırı heyecan ve coşku onlarda fazla gelişmemişti...Ermenilerin dehşet verici anılarının baskısı altında, milli duygularını daha dizginlemiş olarak, Yunan Kızıl Haccını yaygarasız karşıladılar ve bu akılcı tavırlarıyla Türklerin Doğu eyaletine başından beri saygıyla yaklaşmalarını sağladılar” (2 sayfa 76)

Trabzon metropoliti Hrisanthos, Karavagellis’i kendine örnek almadı, ne de bölgesinde andart birlikleri oluşturdu. Tam tersine, 1916’da, Trabzon’un Rus işgali süresince, Türkleri, Ermenilerin intikam cinnetinden ve haddini bilmeyen Yunanlılardan korudu.

Bunun dışında, Hrisanthos, yoksul olan Türk göçmenlere düzenli olarak yemek verdi. Daha sonra, sultanın yetkilileri Trabzon’a tekrar döndüklerinde, bu hizmetini tanıyarak, ona madalya verdiler.

Ermenilerin dehşet verici olaylarına ve Trabzonluların konuyla ilgili anılarına da gelince, bunlar Van’daki korkunç gelişmelere aittir. Özellikle, 1.Dünya Savaşı ve Türk ordusuyla Rus ordusu arasında Kafkasya’da süregelen  çatışmalar sırasında, Van gölü civarında, Türk hattının ardında, 1915’te Ermeni ihtilali patlak verdi.

Ermeni ihtilalciler, 17 Mayıs 1915’te, küçük Türk muhafız birliğini şehri terk etmeye zorladı ve Van Ermeni Cumhuriyetini ilan ederek, şehrin Türk kesmini ateşe verdiler, 3 günde toplam 30.000 sivil Türkü öldürdüler. Türk ordusu, 22 Haziran 1915’te şehri geri aldı ve intikam amaçlı 20-25.00 Ermeniyi öldürdü. (2, sayfa 81)

Yunan andartlarının Pontos’ta buna benzer soykırımı suçları, daha çok Sanda ve Paf’ta yer aldı.

Sanda bölgesinin 7 köyündeki nüfusu, 2.500 metre yükseklikteki yaylada yaşayan, daima silahlı,  acmasız dağ adamları ve aynı zamanda savaş canlısı Hıristiyanlar oluşturuyordu. Sanda bölgesi 1916’da geçici olarak Rus ordusu tarafından işgal edildiğinde, Sandalılar tarafından coşkuyla karşılandı ve civar Türk köylerine saldırılar düzenlediler.

1920 ylında Türk devleti Sandalılara af önerisinde bulundu, fakat Sandalılar, belirtildiği gibi, ilgili şartları kabul etmeyip, sürekli ihlal ettiler ve herhangi bir uzlaşmadan yana olmadılar. (1,sayfa 373)
Kanın bir çay gibi akıtıldığı bölge Bafra’ydı ve bu da yerel nüfusun, ister Türk olsun, ister Yunanlı, ahlakını bozmakta başrol oynayan Germanos Karavagellis’in önderliğinde gerçekleşti.

Aşağıda, Bafralı Hıristiyanların, asırlardır barış içinde yaşadıkları Müslüman hemşehrilerine olan tavırlarını tanımlayan, sadece birkaç olaya değinilmektedir.

Karavagellis’in  kriminal buyruğu altında Hıristiyanlar andart saflarını yoğunlaştırmaya başladılar ve Türk ordusunu sırtından vuruyorlardı. Hayatta kalabilmek için de özellikle Türk köylerini soyuyorlardı.
Bu eylemlerden dolayı Türk ordusu, Bafra bölgesinde andart avına başladı. Andartlar, Nisan 1917’de, kendilerini kovalayan Türklerden kurtulmak üzere, Nepten Dağı eteklerindeki, Otkaya köyü yakında bulunan ve Meryem Ana adını taşıyan mağraya sığındılar.

Andartlar 80 kişiydi ve beraberlerinde yaklaşık 700 kadın ve çocuk vardı. Türk güçleri mağrayı kuşattı, yaralı andartları öldürdüler ve sivillere zarar verdiler.

Tam iki yıl sonra, 15 Nisan 1919’da, Otkaya’daki Meryem Ana panayırı sırasında, tam 12.000 andart, Türkleri aldatmak için kadınlarının ve çocuklarının eşliğinde, bir Türk kasabası olan komşu Çasur’a gece saldırdılar. Ciddi kriminal eylemler gerçekleştirdiler ve sadece silahlı Türkleri öldürmekle kalmayıp,  silahsız vatandaşlarına da saldırdılar. Hıristiyanlar 1000 askeri ,400 kadın ve çocuğu öldürdüler. 400 ev yaktılar, 800 asker, jandarma ve sivil yaraladılar.(1, sayfa 410)

Türk halkına karşı gerçekleştirilen bu soykırımı suçunun lideri, aynı zamanda Karavagellis’in sağ kolu, Bafra Piskoposu Zinonas Agritelis idi.

Sürekli Türklerin Yunanlılara karşı işlemiş olduğu soykırımı eylemlerinden bahsedildiği  ve düzenli bir şekilde Yunanlı andartların kriminal faaliyetleri hiç anılmadığı için, bunların sadece bir kısmına, Pontuslu milliyetçi yazar Anthemidis’in çalışmalarında bahsedildiği şekilde değineceğiz.

Bahsedilen yazar, “İhtilalci Terör-Yunanlıların Türk nüfusuna karşı misilleme eylemleri ” başlığını verdiği kitabında, diğerlerinin yanısıra, şunlardan da bahsetmektedir:

“ Aralık 1922’de, Yunan andartlar düzensiz Türk çetelerine karşı saldırdılar ve sadece bir tek operasyonda 8 Türk köyünü yaktılar....Yunan andart birliklerinin geçtiği bölgelerde bulunan Türk köyleri tamamen harap olmaktadır.” Andartların Türk sivillerine karşı misilleme eylemleri, savaş hukuku ve o dönemin andart savaşı hukuku çerçevesindeydi.

Aynı yazar kitabının bir başka noktasında şöyle devam etmekte : «...levazımları için başlıca kaynakları bundan böyle Türk köyleriydi... Eylül ayında, yaklaşık 200 andart 150 haneli Sivaslı köyünü istila etti, 200 hayvanı alarak, tamamen yaktı. Tam beş gün sonra 70 haneli Kuteti köyünü istila etti devamında 50 haneli Tayıplı köyünü ve Karoğlar köyünü.......

20 gün dinledikten sonra, 500 Yunan andart ve 1000 sivil 600 haneli Şehri’yi istila etti, tüm hayvan ve yiyecekleri alıp, sivillerin yardımıyla köyü yaktılar...... Kaptanın yaralandığı Pontusun dağlarında şimşek hızıyla duyuldu. Herkes yardım amaçlı onun yanına koştu. Çamiliköy’de kaptanın emriyle, andartlar misillemeye geçti ve herşeyi tahrip etti»(1, sayfa 340)

En ilginci de bazı Pontuslu yazarların, günümüzde dahi, Pontuslu andartların soykırımı suçlarını gururla anlatmasıdır. Aynı zamanda Pontuslu milliyetçiler, Türk tarafın işlediği soykırımı suçlarını  histerik bir şekilde ve büyük gürültü kopararak kınamaktadır. Ayrıca  soykırımının uluslararası alanda tanınmasını talep ederken, kendi taraflarının gerçekleştirmiş olduğu benzer suçlardan dolayı da Türklerden özür dilememekteler.

Anlaşıldığı üzere bu profesyönel vantanseverlerin aklından bir kere olsun, bundan böyle geçmişe bakmadan , geleceğe yönelerek, iki tarafın da birbirlerine yaptığı kötülükten dolayı özür dilemesi geçmedi. 

Bu bigiler, farklı bir görüşü dinleyerek, kendi sonuçlarını çıkarmaları için Yunan gençlerine, özellikle de Pontus kökenli Yunan gençlerine sunulmaktadır.  

Bibliyografya :
1-Anthemidis, A, S, (1998):Pontuslu Yunanlılarının Bağımsızlık Birlikleri (Pontustaki andart birlikleri) 
       1912-1924
2-Valavanis, G, K,(1925) :Çağdaş Pontus Tarihi
       1995 yılında tekrar basıldı, Afon.Kiriakidis yayınları, Selanik
3-İoannidis, S, (1870) Trabzon ve Civar Bölgesinin Tarihi ve İstatistiği
       1988 yılında tekrar basıldı, Afon.Kiriakidis yayınları, Selanik
4-Nakratzas,G, (2001) Küçük Asya ve Göçmenlerin Kökeni
        1922’deki emperyalist Yunan politikası ve Küçükasya felaketi Batavia Yayınları, Selanik
5-Sotiriadis, G, (1918) Balkan Yarımadasında Yunanlıları Gösteren bir Etnik Harita ve Küçük Asya,
         Londra, Edward Stanford, Ltd

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder