16 Haziran 2006 Cuma

Bir Coğrafi Bölge Olarak "Canik" -II

5.  Alfabe Konusu:
Peçenek Türkçesi ile ilgili diğer ele alınması gereken konu, her halde alfabe olsa gerektir. Günümüze ulaşan dil malzemelerinden anlaşıldığına göre, Peçenekler Runik yazısını kullanmışlardır. Ele geçen metinlerde kullanılan harfler, tam bir alfabe oluşturmamızı engellemektedir. Fakat harfler şekil bakımından açık bir biçimde Runik yazısını ortaya koymaktadır. Hatta gelişmiş bir edebî metin olarak değerlendirdiğimiz Göktürk alfabesi ile en az üç harfin ortak olduğu açıktır. Diğer pek çok şekil birbirine benzemektedir, ancak harf olarak karşılıkları farklıdır[60].

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Suşehri'nin Sarıyar Yaylası'nda bir taş üzerinde Runik yani Köktürk alfabesiyle yazılmış metin bulunmaktadır[61]. Peçeneklerin Runik yazısını kullandıkları ve Suşehri'nde Peçenek isimli köy olduğu dikkate alındığında  kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Sarıyar yaylasındaki bu yazı büyük bir ihtimalle Peçenekler tarafından yazılmıştır.

6. Ticaret Hayatı:
Trabzon ve çevresinde ticaret hayatı büyük oranda yörede yaşayan Hristiyan Türkler tarafından yürütülmekteydi. Çeşitli bölgelerden gelen tacirler; getirdikleri malları yörede yaşayan Hazar, Bulgar ve Peçenek Türklerinin ürettikleri mallarla değiştirirlerdi[62]. Trabzon Rumları kaynaklarında bazı zanaat ve meslek isimlerinin Türkçe kelimelere Rumca ekler getirilerek yapılması diğer bir delildir[63].

Trabzon ve çevresinde yüzyıllar boyunca ticaretin Türklerin elinde olduğu anlaşılmaktadır. Çeşitli bölgelerden gelen tacirler; getirdikleri malları yörede yaşayan Hazar, Bulgar ve Peçenek Türklerinin ürettikleri mallarla değiştirirlerdi[64].

Trabzon Rumları kaynaklarında bazı zanaat ve meslek isimleri şu şekilde geçmektedir: tzakas (T. ocak) "ocakçı", tzoukalas (T. çuval) "çuvalcı"; kalkanas (T. kalkan) "kalkancı", tilantzes (T. tilenci / dilenci) "dilenci". Ayrıca şehrin muhtelif yerlerine meydan ve pazar isimleri verilmişti[65].

Karadeniz Bölgesi'ndeki Peçeneklerin izleri elbette bu kadar değildir. Ancak Peçenek Türklerinden günümüze pek az şey ulaşmış, bu olumsuzluk ise mukayese yapmamızı ve tespitlerimizi zorlaştırmaktadır. Peçeneklerin bölgedeki izleri konusundaki çalışmalarımız dokuma, mimarlık, yer isimleri, ağız özellikleri başta olmak üzere pek çok konuda devam etmektedir.

7. Canik İsminin Kaynağı:
Bütün bunlardan anlaşılmaktadır ki Canik isminin kaynağı Peçenekler olmalıdır. Canik kelimesinin etimolojisini yapmak için pek çok ilim adamı çalışmalarda bulunmuş, fakat bir sonuca ulaşamamışlardır. peçenek, bol- > ol- fiilinde olduğu gibi, ön seste ünsüz düşmesiyle önce ecenek, daha sonra da günümüzde yürürlükte olan canik biçimine gelmiş gibi görünmektedir.

8. Peçenekler ve Trabzon Devleti:
Canik bölgesinin hemen hemen Trabzon Devleti'nin sınırları ile eşit olduğunu yukarıda söylemiştik. Bu bir tesadüf olabilir mi, değerlendirmek gerekir:

Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki Bizanslılar, 523'te İncil'i Türkçeye çevirtip Türkleri Hristiyanlaştırmaya başlamıştır[66]. Hristiyanlaştırılan Türklere daha sonra yine İncil vasıtasıyla Grekçe ve başka diller öğretilmiştir.

1204'te, IV. Haçlı Seferi sırasında Lâtinler İstanbul'u işgal edip burada bir Lâtin İmparatorluğu kurmuşlardır. Halaları Gürcü Kraliçesi Thamara'nın yardımı ve Thamara'nın emrinde bulunan Kıpçak/Kuman ve Peçenek ordusunun gücüyle, Komnenos Ailesi'nden Aleksios  Komnenos ve David Komnenos kardeşler Trabzon ve çevresine hâkim olup Trabzon Devleti'ni tarih sahnesine koymuşlardır. Şimdiye kadar incelediğimiz kaynaklarda İstanbul'dan Trabzon ve çevresine nüfus ve asker getirdiklerine dair herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Selçuklu orduları Haçlılarla mücadele edebilmek için bütün gücüyle Anadolu'nun batısında bulunduğundan, son derece sınırlı askeri olmasına rağmen Komnenos kardeşlerin geçici bir süre sınırlarına Giresun, Ordu, Ünye, (Samsun hariç), Sinop, Amasra ve çevrelerini de dahil etmişlerdir. İstanbul'dan muhtemelen yalnız gelen Komnenos kardeşler Karadeniz Bölgesi'ni kendilerine bağlamaları; ordularının ve Karadeniz Bölgesi nüfusunun büyük bir bölümünün Peçenek, Kuman/Kıpçaklar ve diğer Türk boylarından oluşmasından kaynaklanmıştır[67]. Trabzon Devleti'nin dikkate değer bir nüfusu ve gücü olmamasına rağmen 1461'e kadar ayakta kalmasının sebebi, Trabzon Kalesi'nin sağlamlığı, gelişmeleri iyi takip ederek kurnazca davranmaları ve çevre Türkmen beylerine kız vermek yoluyla sağladıkları akrabalık ilişkileridir.

Bryer'in verdiği bilgilere göre 1366'da III. Aleksi, 2000 yaya ve süvarilerden oluşan kuvvetlerle Maçka'ya bağlı Fikanoy'a (bugünkü Ocaklı köyü) sefer düzenler. 1367'de Chaldiya'ya kadar ilerler[68]. Bu seferlerin amacı güneyden Trabzon'a 30-40 km'ye kadar yaklaşan Türkmenlere göz dağı vermektir[69].

Bütün bunlar göstermektedir ki Trabzon Devleti, coğrafya bakımından, sadece Trabzon ve il merkezine yakın çevresine hâkim idi.

Bu devlete, abartmalı bir biçimde, Trabzon Rum İmparatorluğu denmesinin sebebi, Bizans İmparatoru iken Trabzon'da bir devlet kuran Komnenos Ailesinin lâkabının imparator olmasından kaynaklanmaktadır.

Trabzon'un Osmanlı topraklarına katılmadan önceki nüfusu, bu bölgede mevcut olan devletçiği Trabzon Rum İmparatorluğu ismiyle ananları daha tedbirli olmaya zorlamaktadır. Trabzon'u 1436-1438 yılları arasında ziyaret eden İspanyol Seyyah Pero Tafur, yukarıda da söylendiği gibi, şehir nüfusunun yaklaşık 4.000 kişi olduğunu yazmaktadır. Anthony Bryer ise 4.000 veya 5.000 kişi civarında olabileceği düşüncesindedir[70].

Tahrir defterlerindeki kayıtlara göre 1486-1583 yılları arasında başka yerlere gönderilen Hristiyan nüfusu yaklaşık 2.500'dür[71]. Dolayısıyla 16. yüzyılın sonlarına doğru Rum nüfusu birkaç binle ifade edilebilecek duruma gelmiştir.

1486 yılında tutulan tahrire göre, vergi verenlerin veya babalarının isimleri Türkçe olanların Türkçe isimli olması dikkat çekecek kadar çoktur. Bunların önemli bir kısmı gayrimüslimdir: Aslan, Turukan, Bahtiyer, Balaban, Bali, Cihan, Çelebi, Devletbâd, Doğan, Emir Ali, Emir Azad, Emir Cihan, Emir Hatun, Emir Melik, Fındık, Halife, Hızır, Hoca Ali, Hoşoğlan, İnayet, İskender, İvaz Melik, İvaz Şah, Kaplan, Karaca, Karaman, Kerâmeddin, Kerem, Kirazi, Koç Bey, Kurd, Mercan, Millet, Murad, Mülük, Pandar, Said, Sultan, Şah Melik, Şemseddin, Şermerd, Tengrivermiş, Tura Bey, Turali, Turasan, Yusuf, ...Aynı tarihlerde yörede Karamanlı, Kuman ve Çıtak gayrimüslim aileler oturmaktaydı[72].

1515 yılında gayrimüslimlerden vergi verenlerin bazılarının isimleri şöyledir: Ağa, Arslan, Aslan, Balaban, Bali, Bayezıd, Budak, Çelebi, Emir Ali, Gümüş, İskender, Kara Ali, Karaca, Karaman, Karagöz, Kirazi, Murad, Oruç, Rüstem, Sıdkı, Süleyman, Şerafeddin, Şirmend, Tengrivermiş, Timur, Turak, ... Bu tarihte yalnızca Of'ta 28 hane Balabanlar, 36 hane Kavalar, 7 hane Hart, 3 hane Haldi yaşamaktadır. Tahrir defterinde çeşitli ilçelerde çok sayıda Kuman ailesinin yaşadığı açıkça belirtilmiştir[73].

Rum olduğu düşünülen köylülerin isimleri ise şöyledir: Papas Balaban, Kalokir Balaban, Manol Balaban, Yani Turak, Konstantin Çorik, Olip Çorik, .... Bu isimlerin biri Hristiyanlığa, diğeri çeşitli Türk boylarına aittir. Dolayısıyla bu isimler Trabzon'un fethinden önce yöredeki insanların Hristiyan Türkler olduğunu ortaya koymaktadır.

Coğrafyacı Dimeşkî (ö. 727/1327); Sinop, Trabzon ve çevresini tanıtırken bu yörede konuşulan dilleri Türkçe, Arapça, Farsça ve Ermenice olarak saymıştır. Rumca veya Helenceden bahsetmemiştir. Belirleyebildiğimiz kadarıyla, Trabzon ve çevresinde Rumca yazılmış dikkate değer anıt veya yazılı kitabeye de rastlanmamıştır. Bu, Trabzon il merkezinde bile Rumcanın anlaşma dili olmadığının bir delili olsa gerektir[74].

Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi'nde araştırma yapan batılı bilim adamları, Türkçeyi yeteri kadar bilmediklerinden veya çözemedikleri bütün yer isimlerini kasıtlı olarak Yunanca kabul etmek gibi bir bataklığa saplanmışlardır. Araştırmacı Haşim Albayrak, Karadeniz Bölgesi'nde bulunan yaklaşık 2500 köy ismini Fener Rum Lisesi Müdürü Niko Mavridis'e incelettirmiş, adı geçen şahıs yalnızca 7-8 köy isminin Yunanca olduğunu onaylayabilmiştir. Mavridis’in Rumca olarak altına attığı yer isimlerinin arasında Alano, Korkut ve Yavan gibi Türkçe kelimeler de bulunmaktadır.[75]

Yaklaşık on yıldır bölgede saha araştırması yapmaktayız. Trabzon il merkezinin dışında tek bir Rum mezarlığına bile rastlanmamıştır.

Trabzon, 1204'te Trabzon Devleti kurulana kadar, yukarıda da açıklandığı gibi, çeşitli Türk boyları tarafından Türk vatanı yapılmış idi. Trabzon Devleti kurulduğunda halkı yine, sahildeki birkaç küçük ticarî koloni hariç, Türk idi. Trabzon Rumları sur içerisinde ve şehir merkezine yakın yerleşim yerlerinde yaşamaktaydılar.

Trabzon Türkler tarafından Osmanlı topraklarına katıldığında başkomutanları Altemur isimli bir Türk idi. Orduları Kuman / Kıpçak, Peçenek ağırlıklı olmak üzere Türklerden oluştuğu anlaşılmaktadır. Kaynaklardan anlaşıldığına göre çevredeki Müslüman Türkmen beyliklerine karşı savaşanlar Hristiyan Türkler idi.

Bütün bunlardan daha ilgi çekici olanı kiliselerin tuttukları kayıtlarda açıkça görülmektedir. Trabzon Rumlarının önemli bir dinî merkezi Maçka Vazelon Manastırı'dır. Bu manastırda bulunan kilise kayıtlarında Rumca isim % 47.3'tür[76]. Bu yöredeki Türklerin Hristiyan olduktan sonra çoğunlukla Rum isimleri aldığı kayıtlarda sabittir. Bu durum da göz önüne alındığında, Trabzon Rum Devleti döneminde bile, kilise gibi bir kurumda  Rum kökenli insan sayısının tahminen % 25-30 civarında olması, gerçekleri bütün çıplaklığı ile ortaya koymaktadır.

 Şehirdeki ticaret hayatında ve kilise kayıtlarında Hristiyan Türklerin sayısının yüksek olması dikkate alındığında, fetihten önce bölgedeki Rum nüfusunun tamamının 4.000’den çok daha aşağı olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Osmanlılar halkı dinlerine göre vasıflandırdığı için Hristiyan Türkler devlet içinde ayrı bir grup sayılmış, dolayısıyla Hristıyan Türkler, Hristiyan olan başka milletlere kendilerini daha yakın saymışlardır. Batılı Devletler ve Rusya bunu iyi değerlendirip bölgedeki Hristiyan Türklerin kimliğini belirlemiş, onları hep kendi çıkarları doğrultusunda kullanmıştır. Özellikle 19. yüzyılın sonlarından itibaren bölgedeki Hristiyan Türkleri, soydaşlarına karşı kışkırtmış, büyük çaplı huzursuzluklar çıkarılmıştır.


Selçukluları Malazgirt Savaşı'nda karşılayan Bizans ordusu içinde Kuman / Kıpçak ve Peçenek askerlerinin önemli bir yer tuttuğu bütün tarih kitaplarında açıkça belirtilmiştir. Bu durum o devirde Anadolu'nun büyük bir bölümünde Türklerin oturduğu sonucunu ortaya çıkarmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder