17 Haziran 2006 Cumartesi

Kolcu Geliyor, Kolcu



Kolcular, çöküş dönemi Osmanlı’sında köylüleri inim inim inleten Duyun–u Umumiye despotları olarak yazılıdır iktisat tarihimizde. “Bugünü” daha iyi anlamak için, “dünü” bilmek gerekir, sözünden hareketle kolcuların nasıl doğduğunu ve reji iradesi denilen bu teşkilatın nasıl kurulduğunu tarihi bir süreç itibariyle temellendirmek gerek.

Osmanlı’nın çöküşünü hızlandıran süreç, yabancı ülkelerin mamullerinin Osmanlı coğrafyasında sınırsız bir özgürlükle satılmasına izin verilmesiyle başlar.

Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın isyan ederek Mısır’ın yönetimini ele alması ve askeri gücünün Osmanlı’yı tehdit etmeye başlaması üzerine Osmanlı Ruslarla Hünkâr İskelesi anlaşmasını imzalar.

Rusya’nın Osmanlı için bir tehlike arzetmesi İngiltere’yi harekete geçirir. İngilizler 1838’de Osmanlı Devleti’ne yardım etmek (!) üzere devreye girer.

Bu yardım bazı şartlara bağlıdır elbet. Mısır’ın gelir kaynaklarını kurutmak amacı da taşıyan Hünkâr İskelesi Anlaşması, Osmanlı ticaretini ve “bağımsızlığını” tamamen imha edecek nitelikte bir anlaşmadır.

Bu anlaşmaya göre İngiliz tüccarlar ülke içerisinde serbest ticaret yapma hakkına kavuşuyorlardı. Gümrük vergilerinde yapılan düzenlemelerle, ihracattan alınan vergiler yüzde 3’ten yüzde 12’ye çıkarılıyor, ithalattan alınan vergiler ise yüzde 5’e düşürülüyordu.

Yani Osmanlı, ihracata “dur” ithalata “geç” diye anlaşmaya imzayı basmıştır.

Bu anlaşma, Osmanlı’nın 1854 yılında ilk kez borç almasına ve 1879’a kadar on yedi defa borç alarak tamamen “borç girdabına” düşmesine yol açan sürecin de ilk adımı olacaktır.

1875 yılına gelindiğinde Osmanlı, dış borç alımını sürdürebilmek için tüm devlet gelirlerinin yüzde 60’ını borcuna ayırmak zorunda kalmıştır. 1881 yılında kurulan Duyun–u Umumiye ise, Osmanlı borçlarının yönetim, ödeme ve vergi toplama görevini yabancılara bırakacak ağır bir sömürge kurumu olarak doğmuştur. Bu idare İngiliz, Fransız, Alman, Avusturyalı, İtalyan ve Osmanlı alacakları ile, Galata bankerlerini temsilen 7 üyeden oluşmaktaydı.

Duyun–u Umumiye Osmanlı’nın neredeyse bütün gelirlerine el koydu. El koyduğu ve sömürge kapsamına aldığı ürünlerin başında da tütün geliyordu. 1883 yılında yabancı sermaye ile kurulan “Tütün Reji İdaresi” ülke içindeki tütün üretiminde, denetlenmesinde, satış ve ticaretinde bütün egemenliği yabancılara veriyordu.

Yazımızın başında ifade ettiğimiz “kolcular” bu yabancı sömürge kuruluşuna bağlı olarak çalışan “despot birliklerdir”. Tütün üreticilerinin korkulu rüyası idiler.

Reji İdaresi 17 Şubat 1923’te toplanan I. İzmir İktisat Kongresi’nde Atatürk tarafından kaldırıldı. Ve yerine TEKEL kuruldu.

Reji İdaresinin kaldırılması, Osmanlı’yı batıran sürecin dinamo taşlarından olan ve İngilizlere ticari imtiyaz sağlayan Balta Limanı Anlaşması’nın son kalıntılarının da çöpe atılması anlamına geliyordu.

TEKEL’in kurulması da “bağımsız ekonominin” yeni bir zaferiydi. Aradan 75 yıl geçti. Küreselleşme adı altında köleleşme ve esareti yeniden hortlatmaktan başka bir şey olmayan siyasi kadrolar Reji İdaresini yeniden hortlatan bir kanun çıkardılar TBMM’den.

Tütün kanunu adı ile maruf bu kanun dehşet verici idi. Kanuna göre tütün üretimi yapan 600 bin ailenin ekmeği elinden alınıyor, tütün dikenlere ağır cezalar getiriliyor, tütün ithalatı ise serbest bırakılıyordu.

Tütün Kanunu, Tekelin destekleyici alımlarına son veriyor, tütün fiyatı açıklama uygulamasını bitiriyor, üreticiye tütün ekme yasağı koyuyor belirlenen miktarda tütün üretemeyenlere para ve hapis cezası getiriyor, bu konuda kontrol görevini ise muhtara ve kolluk kuvvetlere veriyordu.

Kanunun son maddesi ise “yabancı tütün ithalatının tamamen serbest kalmasını” öngörüyordu.

118 yıl önce Duyun–u Umumiye tarafından zorla kurdurulan ve 75 yıl önce Atatürk tarafından kaldırılan Reji İdaresi, bugün kendi “idarecilerimiz” sayesinde yeniden hortlatıldı. Tütün üretenlere karşı kolcu birlikleri yeniden devreye girecek. Acı dolu “kolcu” türküleri yeniden söylenmeye başlayacak.

Tütünü sadece bir sembol olsun, bir örnek olsun diye genişçe konu ettim yazıma.

Esas olan cihan imparatorluğunu batışa götüren anlaşma ve tatbikatların birer birer bugün de yürürlüğe konulmaya başlamış olmasıdır. Tarihe gömdüğümüzü zannettiğimiz kolcuların yeniden hortlamış olmasıdır.

Bağımsızlık zor elde edildi geçmişte.

Belli ki yine zor elde edilecek.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder