27 Haziran 2006 Salı

16.yy Sonlarında Samsun Sanayii



XVI. YÜZYIL SONLARINDA SAMSUN’UN SANAYİ, TİCARET VE ZİRAİ DURUMU

Burhan ŞAHİN
Gazi Üniversitesi, Kastamonu Eğitim Fakültesi, İlköğretim Bölümü, Kastamonu.

Özet

Samsun ve çevresinde XVI. yüzyılın sonlarında canlı bir ekonomik hayatın sürmekte olduğu dikkat çekmektedir. Söz konusu bu ekonomik hayatın esasını ziraat oluşturmuştur. Samsun’un bu döneminin ekonomik durumunu yansıtan Başbakanlık Osmanlı Arşivi belgelerine dayanılarak denilebilir ki, Samsun ve çevresinde keten, kenevir, soğan ve buğday gibi ürünler yetiştirilmekte, bu ürünlere dayalı bir imalat sanayi ve ticaret gelişmiş bulunmaktadır. Özellikle urgan, halat ve tel imalatı ile bunlara dayanan ticaret başta gelmektedir. Diğer taraftan, Samsun’un Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden gelen kervan yollarıyla da bağlantı içinde olduğu görülüyor. Böylece, Samsun’un çevresi ile birlikte çok daha geniş bir coğrafyanın ürünlerini, deniz yoluyla Sinop, İstanbul, Kefe ve Süveyş’e göndererek aracılık yaptığı anlaşılmaktadır.


Giriş

Başbakanlık Osmanlı Arşivi belgelerinden tespit ettiğimiz duruma göre, XVI. yüzyılın ikinci yarısında Samsun’da canlı bir ziraî, ticarî ve imalat faaliyetinin olduğu gözlenmektedir.

Samsun Kadısı’na 16 Ağustos 1565 (18 Muharrem 973 ) tarihli yazılan bir hükümde; “….nefs-i Samsun ve etrafında hasıl soğanı matrabazlardan ve yeniçeri ve sipahi ve gayridan bazı kimseler alup dermahzen eyleyüp, mahruze-i İstanbul zahiresi içün varan rençber gemilerine bey eylemedikleri ecilden, mahrüze-i mezbürede soğan babında muzayaka olmağın buyurdum ki…”ve 1576 tarihli yazılan bir başka hükümde de “…vardukta iyi eylemeyüp ferman olunan onbeş bin peksimetten taht-ı kazanda olan kasaba ve kariye halkına tevzi ettikten maada baki kalanı zikrolunan kadılıklara bervech-i adalet tevzi ve tayin eyleyüp, her birine mühürlü tezkere veresin ki, ana göre her biri şimdiden pişirdüp defteri ile Samsun’ a göndereler…”denilerek İstanbul’a Samsun’ dan soğan ve peksimet istenildiğine göre, Samsun ve çevresinde soğan ve buğdayın bol miktarda üretildiği görülmektedir.

1579 tarihli bir hükümde “…vardıkta taht-ı kazanızda kifayet miktarı bal ve yağ ve un ve peksimet tedarik edüp…”denildiğine göre, Samsun ve çevresinde tahıl üretiminin yanında hayvan ürünlerinin de bol miktarda elde edildiği anlaşılmaktadır.   

Samsun’da endüstri bitkilerinden keten ve kenevirde bol miktarda elde edilirdi. 1571 tarihli bir hükümde “… Derviş Çavuş ile tersane-i amirame irsal eyleyesin ki, kendir hususu mühimdir. İhmalinden ziyade hazer eyleyesiz…”ve yine 1577 tarihli bir hükümdeki “ vardukda asla tehir ve tevakkuf etmeyüp, bi’-lfiil mevcut ne miktar tel ve kendir varsa bervech-i istical, İstanbul’a gönderesin. Husus-ı mezbûr mühimdir. İhmâl ve müsehaleden hazer eyleyesin ve ne miktar tel ve kendir bulunursa yazıp bildiresin”ibaresinden bu havalide elde edilen kendirin donanma için İstanbul’a gönderildiği anlaşılmaktadır.

Samsun’da kendirden gemilerde kullanılan yomave isperçinadenilen urganlar, halatlar ve tel elde edilirdi. Samsun Kadısı’na ve kendir nazırı Ali’ ye hitaben gönderilen 1571 tarihli bir hükümde “…hâlâ Süveyş’te bina olunmak emrolunan üç kıta barçaya urgan lâzım olup, sizden talep olundukta, akçeleriyle kifayet miktarı urgan verilmesin emredüp buyurdum ki…”ve aynı yıl Samsun Kadısına ve kendir nazırına gönderilen diğer bir hükümdeki “…vardukta hazır etmeyüp bi’ lfiil hazır ve mevcut ne miktar urgan var ise Emrim üzerine evvel gelen gemi ile bervech-i istical dergâh-ı muallâma irsal ve isal eyleyesin. Ve ne miktar urgan gönderdiğin ve minba’d ne mikdar tedarik ve irsal olunacağın yazup bildiresin”sözlerinden anlaşıldığına göre imal edilen urgan ve halatların gemi yapılmakta olan İstanbul’a, Süveyş’e, bilhassa Sinop’a gönderilmesi istenmektedir.

Bütün bunlardan başka 1572 tarihli olup “Amasra ve Kefken ve Sinop ve Samsun nam mahallerde, bina olunmak emrim olan gemiler üzerinde tayin olan kadılara ve südde-i saadetim çavuşlarına” hitaben gönderilen bir hükümde belirtildiğine göre Samsun’da bu yüzyılda gemi yapıldığını görmekteyiz.

Aynı hükmün sonunda “...bundan akdem size defeat ile ahkâm yazılup, bina olunmak emrim olan gemiler, beherhal nevruza10 dek eriştürülüp lâzım olan kürekçiler ile donatılup, mahruza-i İstanbul’a gönderilmek emr-i şerifim olmuş idi. Emr-i şerife âlâ ma-kâne mukarrer olmağın kürekçi ihracı ferman olunan kadılara tekrar müekkid-i ahkâm yazılup, ferman olunan kürekçileri vaktiyle ihraç ve irsal eylemek emrim olmuştur. Siz dahi gemileri ale’t-tacil erişdürüp, İstanbul’a göndermek mühimmattan olmağın buyurdum ki; tayin olunan zamanda erüşmeyüp tehir olunmak lâzım gelse, asla bir ferdin özrü kabul olmak ihtimali yoktur. Azl ile konulmayup eşedd-i itâp ile muâkib olmak muhakkaktır. Ana göre gaflet eylemeyüp özr ve bahane eylemeyesin ve bu hüküm size vusûl bulduğu gün, gemiler ne hal üzere olup kaç gemi ihtimama erişüp, baki nâtamam kaç gemi kalduğu ve ne mertebe erişdüklerin mufassal yazıp bildiresin”11 denilmektedir.

Aynı sene bir başka hükümde de İstanbul’a acele urgan gönderilmesi için sert emirler verildiğine göre12, 1571 de İnebahtı’da yanan Osmanlı Donanması’nın yeniden inşaasında Samsun’da inşa edilen gemilerin ve gönderilen donanma aksamının rolü büyük olmuştur13.

XVI. yüzyılda Samsun, Osmanlı İmparatorluğu’nun önemli bir ticaret merkezi idi. İç Anadolu hatta Güneydoğu Anadolu’dan gelen yolların sonunda bulunması bu iç bölgelere Karadeniz’de bir iskele vazifesi görmekte idi. Bu devirde Karadeniz’in bir Türk Gölü halinde olması Samsun’un ticaretini bir kat daha artırmıştır.

Samsun ve çevresinin çeşitli ürünleri ve Güneydoğu Anadolu ve Orta Anadolu’dan kervanlarla gelen ticaret malları buradan deniz yoluyla İstanbul’a ve Osmanlı İmparatorluğu’nun diğer ticaret merkezlerine dağılırdı. 1554 tarihinde Samsun Kadısı’na gönderilen bir hükümde “Samsun Kadısına Selimiye Beyi Hüseyin Bey akçesi ile Kefe’den esir almağun Hoca İbrahim’i irsal eylemişsin. Esirleri geldiklerinde pençiklerin alup geçiresin deyu hükmü şerif buyuruldu. Otuz beş nefer esirdir. Kefe Kadısı’na bile yazıla”14 denilmektedir.

Bu hükümden anlaşıldığına göre, bu asırda Samsun’un Kırım ile olduğu gibi Kafkasya, Eflak ve Boğdan arasında da faal bir ticaret mevcuttur. Fakat Samsun tabii bir limana sahip olmadığından, tabii bir limana sahip olan Sinop’un zaman zaman gölgesinde kaldıysa da, İç Anadolu’dan gelen yolların bitiminde bulunmasından ve Sinop’un tabii bir limana sahip olmasına mukabil iç bölgelerle bağlantısının çok zor olmasından dolayı bu yüzyıl boyunca ticari önemini kaybetmemiştir.

XVII. yüzyılın ilk yarısında 1640’da Samsun’a uğrayan Evliya Çelebi, Samsun’un dağlarında yaban üzümünün, armut turşusunun meşhur olduğunu, kendirin bol miktarda üretildiğini ve buradan her tarafa kendir iplerinin gönderildiğini yazmaktadır.15

1644 (1054 ) tarihli Rum Vilayeti Hazine Defterdarı Murat Efendi tarafından tanzim edilen, Canik Liva’sındaki kendir haslarına ait bir defterde16, bu bölgede tersane-i âmire haslarından olan Samsun’a ait köyler şu şekilde kayıt olunmaktadır.

Candır, Komalus, Alanus, Abdullahlu, Güdeklü, Çakırlı, Yenice, Akalan, Dikencilü, Merdim, Koçaklu, Çarşaflu, Damgâculu.

Bu köylerin bir kısmı defterde “iki başdan” olarak kayıt edilmektedir ki, Rum Beylerbeyliği’nde Malikhâne-i divâni arazi sistemi, yani, “iki baştan” tasarruf şeklinin öteden beri uygulandığı bilinmektedir17.

Sonuç

XVI. yüzyılın ikinci yarısında yukarda belirtilen zirai ürünlerin yanında bilhassa tarıma dayalı sanayinin geliştiği, 08 Şubat 1572 ( 22 Ramazan 979 ) tarihli belgeden de Samsun’da Tersane olduğu ve çeşitli harp gemilerinin yapıldığı anlaşılmaktadır. 

Başbakanlık Arşivi Mühimme Defteri Cilt:5 Sayfa:56
Ba. Mü. D. 27,S.190
Ba. Mü. D. 3, S,147
Ba. Mü. D.12, S.75
Ba. Mü. D. 29, S.230
Bu Tabir İçin Bk. A.Tietze ve H.Kahane Thelingua Franca in the levante, S.541
İsperçina deyimi için bk. Aynı eser, S. 156
Ba. Mü. D. 14, S.807
Ba. Mü. D. 14, S.754

10 Nevruzun Osmanlılarca bilindiği ve yazışmalar da kullanıldığı anlaşılmaktadır.
11 Ba. Mü.D.18; S.45
12 Ba. Mü. D.18; S.43
13 İnebahtı Deniz Muharebesi ve onu takip eden olaylar için bakınız: İ.Hakkı Uzunçarşılı , Osmanlı Tarihi, Ankara, 1979
14 Başbakanlık Arşivi, Ruûs, 238, S.47
15 Evliya Çelebi, Seyahatnâme , İstanbul, 1314, S. 78
16 Başbakanlık Arşivi, Maliye Defterleri Tasnifi Nu : 268
17 M. Tayyib Gökbilgin, XV. ve XVI. Asırlarda Eyalet-i Rûm, Vakıflar Dergisi, Sayı VI; Sayfa 57. Ayrıca, Malikane-Divanı sistemi için bakınız: Ömer Lütfi BARKAN, Malikhane-Divani Sistemi, Türk Hukuk Ve İktisat Tarihi Mecmuası, İstanbul, 1939 C.II.S.119-184

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder