16 Haziran 2006 Cuma

Bir Coğrafi Bölge Olarak "Canik" -III

Sonuç:
Peçeneklerin M.Ö. VI. yüzyıldan itibaren Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi'ne yerleştikleri anlaşılmaktadır. Canik, Peçenek kelimesinin bozulmuş biçimi olduğu görülmektedir. 1204'te Trabzon'da kurulan devletçiğin temel nüfusu Hristiyanlaştırılmış Türkler, özellikle Peçenekler olduğu açıktır. Trabzon devleti başkanına Canik kralı denmesinin sebebi devlet nüfusunun Peçeneklerden oluşmasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Peçenekler, Trabzon'da kurulan devletçiğin silahlı kuvvetlerini oluşturmakta, ticaret hayatını yürütmekte olduğu açıktır. 

Bu araştırmalar, bütün Türk boylarını kapsayacak bir biçimde, Türkiye Cumhuriyeti toprakları ve Türklerin yaşadığı bütün coğrafyalar için yapılmalıdır. Sonuçta Türklerin tarihinin Anadolu'da binlerce yıl önce başladığı, hatta Türklüğün öz yurdu olduğunun ortaya çıkacağına inancım tamdır.



[1]      İçişleri Bakanlığı, Köylerimiz, Ankara 1968, s. 627.
[2]      Dânişmendname'nin  ilk olarak II.İzzeddin Keykavus zamanında Mevlânâ İbn-i Ala tarafından , yine onun emriyle H.642/M.1244-45 tarihinde kaleme alındığı tahmin edilmektedir.
[3].     Necati Demir,  Dânişmend-nâme,  Part One, (Critical Edition), Published at The Department of Near Eastern Languages and Civilizations Harvard University, Harvard 2002, 215 s.
[4]      Bulgar Dağı'nın ismi Türkiye'de Dânişmend-nâme'de üç kez geçmektedir (Demir, Dânişmend-nâme, s. 59, 139, 193). Fatih Sultan Mehmed, Trabzon'u fethe giderken Uzun Hasan'ın annesi Sârâ/Sâru Hatun'la Bulgar Dağı'nın yanında karşılaşmıştır (Fahrettin Kırzıoğlu, "Trabzon'un Fethi Sırasında Fâtih Sultan Mehmed'in Yaya Aştığı 'Bulgar Dağı' Neresidir", Öncesi ve Sonrasıyla Trabzon'un Fethi, Trabzon Tarihi, Trabzon Belediyesi yay., Ankara 2001, s. 128-133). Daha sonra Bulgar Dağı'na çıkmış, bu dağın bir bölümünü yürüyerek geçmiştir (Atsız, Aşıkpaşa Tarihi, MEB yay., İstanbul 1992, s. 135-138). Adı geçen Bulgar Dağı, tarihî kayıtlardaki bilgilerden hareketle büyük bir ihtimalle günümüzde Kemer Dağı ismiyle bilinen bölge olmalıdır. Hemen doğusunda Artvin'in Yusufeli ilçesine bağlı Barkhal Beldesi ve bu beldenin içerisinden geçen Barkhal Suyu; güneyinde ise Erzincan'ın Refahiye ilçesini Erzurum'a bağlayan karayolunun 2. km'sinde, sağ tarafta Bulgar Çayı ve Bulgar Çayırı  bulunmaktadır. 1554'te kaleme alınan Trabzon tahrir defterlerinde Torul'da gayrimüslim Bulgar ailelerin yaşadığı açıkça kaydedilmiştir (M. Hanefi Bostan, XV-XVI. Asırlarda Trabzon Sancağında Sosyal ve İktisadî Hayat, TTK yay., Ankara 2002, s. 340).
[5]      Bu savaşta Kir Aleksi esir edilmiş, Selçuklulara vergi vermeyi kabul ederek kurtulmuştur. Geniş bilgi için bk. Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, Boğaziçi yay., İstanbul 1993, s. 302-305.
[6]      yerlefltikleri anlafl›lmaktad›r. Canit kelimesinde bulunan -it eki, Eski Türkçede kullanılan çokluk eki olmalıdır (tigit "tiginler") (A. von Gabain, Eski Türkçenin Grameri, (Çeviren: Mehmet Akalın), TDK yay., Ankara 1988, s. 62). Şayet tahmin ettiğimiz gibi bu ek ise, bölgede kullanılan Türkçenin eskiliği de dikkat çekicidir.
[7]      İbn Bibi, El Evamirü'l-Ala'iye Fi'l-Umuri'l Ala'iye (Selçuk-name) II,  (Hazırlayan: Mürsel Öztürk), Kültür Bakanlığı yay., Ankara 1996, s. 238; Fahrettin Kırzıoğlu, Kıpçaklar, Ankara 1992.
[8]      Bu saldırı, Çepni Türkmenleri tarafından geri püskürtülmüştür.
[9]      Geniş bilgi için bk. Mehmet Öz, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, TTK yay., Ankara 1999.
[10]    Kâzım Dilcimen, Canik Beyleri, Ahali Matbaası, Samsun 1940, s. 5-8.
[11]    Niksar'a 20 km uzaklıkta, Erbaa-Niksar eski karayolunda, Kelkit ırmağı üzerinde olup Nizameddin Yağıbasan tarafından inşa edilmiştir.
[12]    Aziz B. Erdeşir-i Esterâbadî, Bezm u Rezm, (Çeviren: Mürsel Öztürk), Kültür Bakanlığı yay., Ankara 1990, s. 408.
[13]    A. Bryer, Some Notes on the Laz vnd Thzan, Variorum Repirints, XIVa 166-195, XIVb 161-168. Bryer'in, Canik dağlarını ve Osmanlıların Canik Sancağı'nı görmeyip bir bölgede birileri yaşıyor sanılarak isim verildiğini söylemesi şaşılacak bir durumdur.  Bununla birlikte farkında olmadan iki doğruyu ortaya koymuştur: 1. Canların / Peçeneklerin VI. yüzyılda Çoruh boyuna yerleşmesi; 2. Peçeneklerle Lazların akraba oldukları. Gerçekten de Peçenek ve Lazlar aynı köktendir. Batılıların bir Laz kavimi yaratmaya çalışmaları, Lazca konusunda büyük çalışmalar yapmaları; Almanya'da Frankfurt ve Köln Üniversitelerinde Laz Enstitüleri kurmaları, Türkiye'yi billûr gibi bir mermer olarak görmekten rahatsız olmalarından dolayıdır. Mermere sürekli balyoz vurarak mozaik durumuna getirme gayretleri, batılılar için hep yürürlükte olmuştur. Hâlbuki onların Lazca dedikleri, Türkçenin Orhun Türkçesinden önce ayrılmış bir koludur. Laz Türkçesi konusundaki çalışmalarımız devam etmektedir. Bittiğinde bilim dünyasının hizmetine tarafımızdan sunulacaktır.
[14]    M.Ö. 2500 yıllarında Mezopotamya'nın kuzeyinde hüküm sürmüş Kutların Türkçe konuşan bir kavim olduğu konusunda ciddî araştırmalar bulunmaktadır. Kimmerler ve Sakalar'ın M.Ö. 2000'li yıllardan itibaren Anadolu'ya, dolayısıyla Karadeniz Bölgesi'ne gelip yerleştikleri anlaşılmaktadır. Kimmer ve Sakalarla ilgili önemli ve ayrıntılı bilgiler, Atinalı Ksenophon'un (M.Ö. 430-355) Anabasis (M.Ö. 400-401) adlı eserinde yer almaktadır (Ksenophon, Anabasis, (Çeviri: Hayrullah Örs), Maarif Matbaası, İstanbul 1944). M.Ö. VI. yüzyılda Aiskhylos, Karadeniz kıyılarındaki Skythiaları (Sakaları) tanıtmaktadır (Prometheus Desmotes (Prometheus Bound), London 1956, s. 707-735). M.Ö. II. yüzyılda Polybios, Historiae adlı eserinde Karadeniz kenarlarında Kimmer Boğazı'ndan ve İskit Yaylaları'ndan bahsetmektedir (Adem Işık, Antik Kaynaklarda Karadeniz Bölgesi, TTK yay., Ankara 2001, s. 16-18). M.Ö. 1700 yıllarında aynı coğrafyada yine Türkçe konuşan Kaslara rastlanmaktadır. Ordu Merkez Artıklı köyünün bir mahallesinin adı Gas köyüdür. Maçka'ya bağlı  Guzari köyünün isminin Gas / Kasların bir hatırası olduğu düşünülmektedir.
[15]    A. Bryer, Some Notes on the Laz vnd Thzan, XIVa 187-195, XIVb 161-168.
[16]    Zeki Velidi Togan, Oğuz Destanı, Enderun Kitabevi,  İstanbul 1982, s. 151.
[17]    Besim Atalay, Divanü Lügati't-Türk Tercümesi, C. I, TDK yay., Ankara 1985, s 30.
[18]    Age, s. 488.
[19]    Age, s. 488.
[20]    Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, Boğaziçi yay., İstanbul 1993, s. 29-30.
[21]    Türkçe kaynaklarda Tatıs veya Tatis; yabancı kaynaklarda Tzatis olarak geçmektedir.
[22]    Necati Demir, Dânişmend-nâme, s. 180-181.
[23]    Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, Boğaziçi yay. İstanbul 1980, s. 26.
[24]    Dânişmend-nâme'de Tatis hakkında uzun sayılabilecek bilgiler bulunmaktadır (bk. Necati Demir, Danişmend-nâme, s. 137-146).
[25]    Steven Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, C. II, (Çeviren: Fikret Işıltan),  Ankara 1992, s. 17; Işın Demirkent, "1101 Yılı Haçlı Seferleri", Prof.Dr. Fikret Işıltan'a 80. Doğum Yılı Armağanı, İstanbul 1995, s.28.
[26]    Necati Demir, "Anadolu'da Teşekkül Etmiş Destanî Halk Hikâyelerinde Haçlı Seferlerinin İzleri", Uluslar Arası Haçlı Seferleri Sempozyumu, TTK yay., Ankara 1999, s. 195-211.
[27]    Adı geçen yerde şehit olan askerlerin mezarlıkları hâlâ durmaktadır. Yörede oturanlar tarafından yüzyıllardır her yıl temmuz ayının ilk haftalarında anma törenleri yapılmaktadır. Necati Demir, "Danişmend Gazi ve Şehadeti", Tarih ve Medeniyet, S. 34, Ocak 1997, s. 24-27. Dânişmend Gazi Canik'i fethedemeden şehit olduğu için çok üzülmüş ve şöyle bir vasiyette bulunmuştur: Meyyitimi anda (Niksar'a) koyasız benüm, Yönümü Canik'e korşu kon benüm (aynı yazar; Dânişmend-nâme, s. 205).
[28]    Şereflikoçhisar ile Kırşehir arasında "Beçenek içi" adı verilen bir yayla vardır. Bu yaylada 12 köy bulunur. Halkı Peçenek'tir. Ankara'da da bu adla bir köy vardır (Besim Atalay, age, C. I, s. 58'den naklen).
[29]    A.N. Kurat, Peçenek Tarihi, Devlet Basımevi, İstanbul 1937, s. 238-239.
[30]    Hasan Umur, Of Tarihi-Vesikalar ve Fermanlar, Güven Basımevi, İstanbul 1951, s. 47.
[31]    Gábor Vörös, "Peçeneklerin Erken Tarihi ve Dili Üzerine", Türkler, C. 2, Yeni Türkiye yay., Ankara 2002, s. 699.
[32]    Ahmet Caferoğlu, Türk Kavimleri, Enderun Kitabevi, İstanbul 1988, s. 13-14; Galina M. Patruşeva, "Şorlar", Türkler, C. 20, s. 752.
[33]    Kurat, age, s. 23.
[34]    Brendemoen'un Korkut yer ismini, Korkot biçiminde değiştirmesi, Yunanca (veya Türkçe olmayan yer adları) arasında saymış olması (Bernt Brendemoen, The Turkish Dialects of Trabzon, C. I, Harrassowitz Verlag, Wiesbaden 2002,  s. 272)  ilgi çekicidir.
[35]    Umur, age, s. 54.
[36]    Karsantı, "karsak, kar tilkisi" demektir (Geniş bilgi için bk. Mehmet Eröz, Hristiyanlaşan Türkler, İstanbul 1983, s VI).
[37]    Turak, bir Peçenek başbuğunun ismidir (bk. Kurat, age; Muallâ Uydu Yücel, "Balkanlar'da Peçenekler", Türkler, C. 2, s. 715).
[38]    7.7.1996 tarihinde saha araştırması yaparken rastladığımız bu taşın üzerinde Runik alfabesiyle yazılmış yazılar ve çeşitli şekiller bulunmaktadır. Biz yalnızca " IYI" biçiminde yazılmış kısmını (iye: sahip, Tanrı) okuyabildik.
[39]    Bahaeddin Yediyıldız-Ünal Üstün, Ordu Yöresinin Tarihî Kaynakları I, TTK yay., Ankara 1992, s. 386.
[40]    Metin Karaörs, "Kuzeydoğu Anadolu (Trabzon ve Yöresi) ve Batı Rumeli Türk Ağızlarının Ortaklığı ve Akrabalığı", Trabzon Tarihi Sempozyumu Bildirileri, Trabzon 2000, s. 89-98.
[41]    Bu iki bölgenin çok sayıda ağız özelliği de ortaktır (Gyula Németh, "Bulgaristan Türk Ağızlarının Sınıflandırılması Üzerine" TDAY Belleten 1980-1981, Ankara 1983, s. 113-167).
[42]    Ağız özellikleri bölümünde kullanılan kısaltmalar: CC: Cedex Cumanicus; DLT: Dîvân ü Lügati't-Türk; NDA: Necati Demir Arşivi.
[43]    DLT, C.I, s. 28.
[44]    Age, C. II, s. 48.
[45]    Age, s. 67-71.
[46]    Hüseyin Namık Orkun, Peçenekler, Remzi Kitaphanesi, İstanbul 1933, s. 60'dan naklen.
[47]    Gyula Németh, "Peçenek ve Kumanların Dili", (Çeviri: J. Eckmann) Türk Dili-Belleten, S.14-15, Ankara  1951, s. 97-106.
[48]    Németh, agm.
[49]    Németh, agm, s. 100-101.
[50]    Zeynep Korkmaz, "Anadolu Ağızlarının Etnik Yapı ile İlişkisi Sorunu", TDAY Belleten 1971,  Ankara 1989, s. 21.
[51]    Németh, agm,  s. 100.
[52]    Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi, Boğaziçi yay., İstanbul 1986, s. 60.
[53]    Németh, agm,   s. 102.
[54]    Geniş bilgi için bk. Ali Fehmi Karamanlıoğlu, Kıpçak Türkçesi Grameri, TDK yay., Ankara 1994, s. 16; Recep Toparlı, İrşâdü'l-Mülûk Ve's-Selâtîn,  TDK yay., Ankara 1992, s. 70; aynı yazar, Kıpçak Türkçesi, Atatürk Üniversitesi yay., Erzurum 1986, s. 34-35.
[55]    -g->-v- değişmesi Kıpçak Türkçesinin en önemli özelliklerindendir. Peçenek kabilelerinden birinin adı yavdıdır. Bu kelimenin yagdı 'parlak' olduğu dikkate alındığında -g->-v- değişmesinin Peçenek Türkçesi için de geçerli olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu kelime Karadeniz Bölgesi'nde cavdı/ çavdı biçiminde söylenmektedir.
[56]    Geniş bilgi için bk. R.Rahmeti Arat-Ahmet Temir,  "Türk Şivelerinin Tasnifi", Türk Dünyası El Kitabı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü yay., Ankara 1992, s. 224-247.
[57]    Zeynep Korkmaz, Bartın ve Yöresi Ağızları, TDK yay., Ankara 1994, s. 3-7; M. Emin Eren, Zonguldak-Bartın-Karabük İlleri Ağızları, TDK yay., Ankara 1997, s. 40.
[58]    Gábor Vödör (Szeged), Relics of the Pecheneg Language in the Works of Constantine, Notes on the language and early history of Pechenegs, s. 9-18;  Hüseyin Namık Orkun, Peçenekler, İstanbul 1933, s.59; Németh, "Peçenek ve Kumanların Dili",  s. 97-98;
[59]    Bu konuda daha fazla bilgi için bk. Necati Demir, Ordu İli ve Yöresi Ağızları, TDK yay., Ankara 2001, s. 58-65; aynı yazar, "Giresun ve Ordu Yöresi Ağızları", Türklük Bilimi Araştırmaları, S. 7, Sivas 1998, s. 139-166.
[60]    Hüseyin Namık Orkun, Eski Türk Yazıtları, TDK yay., Ankara 1987, s. 390.
[61]    7.7.1996 tarihinde saha araştırması yaparken rastladığımız bu taşın üzerinde Runik alfabesiyle yazılmış yazılar ve çeşitli şekiller bulunmaktadır. Biz yalnızca " IYI " biçiminde yazılmış kısmı okuyabildik.
[62]    Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, Boğaziçi yay., İstanbul 1993, s. 29-30.
[63]    Rustam Shukurov, "Doğu Karadeniz Bölgesi'nde Türkçe Konuşan Bizanslılar", Trabzon Tarihi Sempozyumu Bildirileri, Trabzon 2000, s. 116.
[64]    Osman Turan, Doğu Anadolu ... ,  s. 29-30.
[65]    Shukurov, agy.
[66]    Mehmet Bilgin, "Doğu Karadeniz Bölgesinin Etnik Tarihi Üzerine", Trabzon Tarihi Sempozyumu Bildirileri, Trabzon 2000, s. 58.
[67]    Trabzon ve çevresinde tarih 1461'e kadar yaşayanlar batılı bilim adamlarınca Rum olarak kabul edilmektedir.  Bunların en başında Heat W. Lowry (Trabzon Şehrinin İslamlaşması ve Türkleşmesi 1461-1583, Boğaziçi Üniversitesi yay., İstanbul 1998, XVI-191 s.) gelmektedir. O, kasıtlı olarak veya yanılarak çalışmalarını bu zemine oturttuğu için enerjisini boşuna harcamıştır. Bu tür çalışmaların sayısı yüzlercedir. Hâlbuki 1436'da Trabzon'u ziyaret eden İspanyol Seyyahı Trabzon'un nüfusunun yaklaşık dört bin olduğunu söylemektedir. Trabzon yöresinin en önemli dinî merkezlerinden Vazelon Manastırı'nın XIII-XV. yüzyıllar arasında tutulan kayıtlarında geçen Rumca isim sadece % 47.3'tür (Bk. Ouspensky-V. Bénéchévitch, Actes de Vazelon, Leningrad 1927, 124 + CL + Tabl. 11). Bu sayının da gerçek Rum olduğu şüphelidir. Trabzon merkezi hariç tek bir Rum mezarlığının bile bulunmaması dikkate alındığında gerçek Rum nüfusunun ne kadar olduğu konusundaki yorumu okuyucularımıza bırakmak en doğru yol olacaktır.
[68]    A. Bryer, Greeks and Turkmens, Dumparton Oak Papers, Washington 1975,  s. 146.
[69]    Mehmet Bilgin, Sürmene, Sürmene Belediyesi yay., İstanbul 1990, s. 115.
[70]    M. Hanefi Bostan, "XV ve XVI  Yüzyıllarda Trabzon Şehrinde Nüfus ve İskân Hareketleri", Trabzon ve Çevresi Uluslararası Tarih, Dil, Edebiyat Sempozyumu, Trabzon 2002, s.169'dan naklen.
[71]    Bostan, agm, s.171.
[72]     Bostan, XV-XVI. Asırlarda Trabzon Sancağında Sosyal ve İktisadî Hayat, s. 337-339.
[73]     Bostan, age, s. 339.
[74]    Mahmut Ak, "İslâm Coğrafyacılarına göre Trabzon" Trabzon Tarihi Sempozyumu Bildirileri, Trabzon 2000, s. 31, 266-267.
[75]    Haşim Albayrak, Tarih boyunca Doğu Karadeniz'de Etnik Yapılanmalar ve Pontus, İstanbul 2003, s. 10-11.

[76]    Ouspensky-V. Bénéchévitch, Actes de Vazelon, Leningrad 1927, 124 + CL + Tabl. 11; ayrıca bk. Rustam Shukurov, agm, s. 111-121.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder