9 Temmuz 2016 Cumartesi

Samsun Uçakları



Samsunlular verdiler parayı kucak, kucak.
On bir oldu Samsun’un satın aldığı uçak.
Türk kahramanlığına olur mu hiç uç, bucak.
Türk havası yakında uçaklarla dolacak.

Uçaktan ne olacak?
Demeyelim, dünyanın savaş işi değişti.
Kılınç kalkan, top tüfek, bunlar eski işti.
Şimdi göklerde uçan kazanıyor zaferi.
Uçaksız ulusların yeryüzünde yok yeri.

Tanrım korusun, savaş olursa ileride.
Cephelerden çok artık tehlike var geride.
Bu tehlikeden kaçmak için bir çare var ancak.
O da, uçak, vatandaş! Uçaktır, uçak, uçak...

Uçakları olmayan ulusun vay başına.
Göğden ateş yağacak toprağına taşına.
Tehlikeden korumak için bu aziz yurdu.
Büyük Başkanlarımız hava kurumum kurdu.
Dediler. Böylece uçağımız çoğalsın.
Her kasaba, her şehir, kendine uçak alsın.

Samsunlular verdiler parayı kucak, kucak.
Onbir oldu Samsun’un satın aldığı uçak.
Türk kahramanlığına olur mu hiç uç, bucak.
Türk havası yakında uçaklarla dolacak.

Kampanyalarla çoğalan Bağış Uçaklari ile ilgili
bir Samsunlunun hissettikleri...


/Celal UZAR
Gönüllerden Göklere

5 Temmuz 2016 Salı

Havacılığımız


Ne zaman bir tayyare sesi duysam ve ne zaman Samsun’un mavi semasında bir tayyaremiz görülse, hemen başımı havaya kaldırarak bu hava kartalımızın o heybetli uçuşunu seyre dalar ve onu sevk ve idare eden genç kahramanlarımıza en derin takdir ve hayranlık hislerimi armağanlayarak, havalandıkları yere uğurla avdetleri için muvaffakiyetler temenni ederim.

Zaten bunu, bu yazdıklarımı hangi bir Türk düşünmez ve yapmaz ki?

Ara sıra fakat uzun fasılalarla göklerimizde kısa uçuşlar yapmak suretile milli heyecan ve milli gururumuzu şahlandıran her tayyaremizin gelişi hafızamdan yıllardır silinemeyen bir çok hatıraların tekrar canlanmasına bir vesile teşkil eder ve o anda tayyareci olacak bir yaşta bulunmadığıma için için yanar, üzülürüm.

Ne olurdu, vaktiyle bizim delikanlılık demlerimizde böyle şerefli bir mesleğe kıymet ve ehemmiyet verilseydi, o zamanın gençleri olan bizler gıpta ve takdirle baktığımız ve üstümüzden büyük bir kuş gibi süzülerek uçan genç uçakçılarımız gibi tayyareciliğe intisap etseydik.

Her tayyaremizin gelişi bana daima ilk tayyarecilerimiz  ve ilk hava şehitlerimiz Fethi ve Sadık beyleri ve tayyare ile ilk kadın yolcu olarak İstanbul üzerinde kısa bir uçuş yapmış olan Belkıs ismindeki bir Türk kadınını, İstiklal harbine tekaddüm eden  günler bizi Atatürk’ten ayırmak üzere tertip edilmiş beyannameler atmak için İstanbul’dan gönderilmiş bir düşman teyyaresini ve nihayet İstiklal Harbinin sonlarına doğru Rusya’dan gönderilmiş olan yirmi üç eski tayyareyi hatırlatır.

Bu günkü Gümrük Ambarlarının ilerisinde Abdullah Paşa Medresesi önünden itibaren  cadde üzerinde Gümrük Ambarının kapısına kadar dizilmiş olan bu yirmi üç tayyare, yalnız gövde ve motordan ibaretti. Her tarafı delik deşik bir halde bulunan tayyarelerden üçünü bugün bu mesleğin sayılı üstatlarından birisi ola tayyareci Vecihi büyük bir maharetle tamir hatta kanatlarını yeniden yapmak suretiyle uçar bir hale sokmuş ve bunları birer birer yine kendi idarsinde olarak hava yolu ile Ankara’ya götürmüştü.
Kıymetli Tayyarecimiz Vecihi, tayyarelerini uçar bir vaziyete sokunca hemen hazırlanır ve Samsun üzerinde uzun bir uçuş tecrübesi yaptıktan sonra bu tayyareyi Ankara’ya götürür ve tekrar avdet ederdi.

Bir gün tayyarelerin havalanmalarını yakından görmek üzere kışlalara çıktığımız zaman, Vecihi ile beraber sarıklı ve yaşlı bir zatın da tayyareye bindiğini gördük. Bu meraklı ve cesur insan  Hafız Fethi Efendi bir Samsunlu idi.  Tayyare orada mevcut olan halkın alkışları arasında havalanıp Samsun üzerinde uzun süren bir tecrübe uçuşundan sonra yere indiği zaman bu uçuş esnasındaki ihtisaslarını beşuş bir çehre ile ifade eden Hafız Fethi Efendinin orada mevcut olan kalabalığa hitaben sarf etmiş olduğu sözü bir türlü unutamıyorum; “Çocuklar, genç olsaydım ben de tayyareci yazılırdım.”

Türk havalarında tayyare ile ilk olarak bir Türk kadını uçtuğu gibi, ilk hoca olarak da Hafız Fethi Efendi dolaşmış oluyordu.

Bugün yurdumuzun bir çok vilayet ve kasabalarında Tayyare uçuşları ve paraşütle atlama tecrübeleri yapan Türk Hava Kurumuna mensup kahraman havacı gençlerimizin her uğradıkları yerde halkımızın coşkun tezahür ve takdirle karşıladıklarını gazetelerden ve dahili radyo havadislerinden öğreniyoruz.

Devlet, havacılığa vermiş olduğu kıymet ve ehemmiyeti yurdun birçok yerlerinde açmış olduğu mektep ve tesis ettiği havacılık kamplarıyla tebarüz ettirirken bir taraftan da hava ordumuzu, hava kuvvetimizi artırmağa çalışıyor. Büyük gayretler ve büyük fedakarlıklar sarf edilmek suretiyle meydana getirilmiş olan havacılığımıza, bütün milletçe yapabileceğimiz tek bir vazifemiz vardır. “Damla damla göl olur” darb-ı meselimize tevfikar bizim de bütün milletçe iştirak edeceğimiz bu milli vazifemiz; “Türk Hava Kurumu”na her ay temin edebileceğimiz münasip bir aidat ile aza yazılarak “damlacıktan sel olur” darbımeselimizi yerine getirmekten ibarettir.

/Lütfi TEKİN, Özel Notları

KAYNAK: Baki SARISAKAL, BİR KENTİN TARİHİ SAMSUN-II, Samsun 2003, Sayfa: 407-408