4 Mayıs 2006 Perşembe

Orhan Baba



Babalar günü nedeniyle müziğin babalarından birini, Orhan Gencebay’ı anlatacağım sizlere..Her ne kadar herkes onu arabesk’in yıldızı olarak anıyorsa da, yaptığı müziğe bu tanımı vermek pek doğru değil.. Kendi de hiçbir zaman kabul etmiyor zaten.. Arabesk arapvari anlamında.. Oysa Gencebay’ın müziği serbest bir yapıda… Halk ve Türk müziğinin çeşitli makam,ritm ve enstrümanlarıyla Batı müziği ritm, enstrüman ve tekniğini çeşitli ağırlıklarda kullanan, ritmi ön plana çıkaran ve kemanın önemli bir öge olduğu eklemlenmiş bir yapı denebilir bu müziğe…

Orhan Baba’yı ilk kez bir fuar daveti nedeniyle tanıdım. 70 li yılların sonlarıydı, ortalıkta hep onun adı vardı. Bırakın sahneye çıkmayı, halkın arasına bile girmemişti. Fuarda açacağımız standın açılışını yapmasını Kuşadası’nda tatildeyken söyledik ve kendisini zar zor ikna ettik. Standı dönemin modası nedeniyle Dallasvari bir çftlik şeklinde yapmıştık.Gencebay, standa geldiğinde yer yerinden oynadı.. Ben böyle bir kalabalık o güne kadar görmemiştim fuar alanında… Güya yeni plağını imzalayacaktı sanatçı… Ama ne mümkün, kalabalık nedeniyle kaçar gibi ayrıldı ...  Geriye ne kaldı ? O özene bezene yaptığımız tüm standın yerle bir oluşu..Zarar maddi olarak anlatılamaz boyutlardaydı ama değerdi.Böyle bir insanı tanımak, onu kitlelerle buluşturmak, ona gösterilen sevgiye tanıklık etmek için…

Orhan baba, 1944 Samsun doğumlu… 6 yaşındayken geçimini berberlikten sağlayan, Ukrayna Konservatuarı mezunu ,klasik batı müzikçisi Emin Tarakçı’dan mandolin ve keman dersleri alıyor. Daha sonra 30 yıllık müzik yaşamında vazgeçemediği bağlama ile tanışıyor.

“Birgün Samsun Çarşamba arası trenle giderken yöresel türkülerimizden “Yine yeşillendi fındık dalları”nı dinledim. Biri bağlamayla çalıyordu bu türküyü. O an büyülenmiştim. Çok kutsal gelmişti bana bağlamanın sesi. Ailemden o çalgıyı istedim. Ancak bağlamaya mandolin dediğim için mandolin aldılar bana” diye anlatıyor o günleri Gencebay…

İlk bestesini 10 yaşında yapar. Konservatuar sınavlarını kazanmış ama gitmemiş. 20 yaşında bu kez Ankara Radyosu sınavlarını kazanıyor ama yine gitmiyor. Daha sonra İstanbul Radyosu’nda 10 ay kadar çalışıp, ekonomik nedenlerle ayrılıyor. Çünkü babasının işleri bozulmuştur, ailesine sahip çıkması gerekmektedir. Tekrar Samsun’a döner. Bu arada İstanbul’la da bağını koparmaz. Plakçılar çarşısında birçok sanatçının plağında çalar. Bestelerini verir sanatçılara… Bunlardan “Sevemedim kara gözlüm” 45 sanatçı tarafından plağa okunmuş bir rekorun da sahibidir. Bu dönemde Ruhi Su ile ”Ömer Gök Saz Yapımevi”nde tanışır. Birlikte çalışmayı çok ister. Su cezaevine girince planlar suya düşer. Ama birlikte o yıllarda çalıştığı birçok sanatçı var. Neşet Ertaş. Aşık Mahzuni, Vedat Yıldırımbora, Erkin Koray bunlardan bir kaçı…


İlk plağı ”Başa gelen çekilirmiş”…. Çok şey de çekti müziği nedeniyle, örneğin TRT de yasaklandı. Bir yılbaşı gecesi ile bu yasak delinmiştir. Plakları peynir ekmek gibi satılmasına karşın hep şimşekleri üzerine çekti.. 1968 de ”Bir teselli ver”le artık halkın gönlündedir. 1000 e yakın bestesi olan sanatçı 400 ünü kendi seslendirmiş durumda. Son plağı “Yürekten Olsun” yine tipik Orhan Gencebay tadında.

Orhan Baba yapıtlarında baskıya, yoksulluğa ve haksızlığa, insan severlik geleneğine yaslanarak karşı çıkar. İstediği yeni bir düzen değil hakça bir düzendir.. İlk evliliğini Azize Gencebay ile yapmış ve Altan adında bir oğlu dünyaya gelmiştir. Daha sonra boşanan sanatçı 74 yılından beri Sevim Emre ile birlikte yaşamaktadır. Uzun yıllar süren alkol ve sigara tutkusunu ancak kalbi tekleyip bypass olunca terk etmiştir. Güzel giyinmesi ve kendisine bakması nedeniyle daha gençliğinden beri lakabı Kont Orhan’dır. Bugüne kadar hiç sahneye çıkmamıştır. ”Daha güzel , daha mutlu, daha adil, sevgi dolu bir dünya için, barış için, insanlık için, batsın bu dünya“ diyen sanatçı ”Beni nasıl değerlendirirlerse değerlendirsinler.Ben kendimi biliyorum ve yapmak istediğimin de farkındayım” diyor.

Orhan Baba derin, gerçekçi, doğru analizlere dayanan geniş bir müzik kültürüne sahip. Helal olsun ona…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder