14 Mayıs 2006 Pazar

Mustafa Kemal Samsun 'da-V



4 HAZİRAN 1919 Havza.....
Mustafa Kemal Havza’daki çalışmalarını Havzalılar’ın kendisine olan güvenlerinin daha da artmasıyla daha huzurlu bir şekilde sürdürmeye başlamış, halk diyalogları daha da artmıştır. Bu konuda Şevket Süreyya Aydemir’in Tek Adam kitabındaki şu satırlar bize daha ayrıntılı bir biçimde ışık tutmakta yeterli olacaktır...

“Halk geleneksel bir alışkanlıkla bir paşaya karşı zaten saygılıdır. Ama Mustafa Kemal’i zaten duymuşlardı da... Havza’da Çanakkale’den dönen askerler var. Köylerine, komşularına O’ndan tıpkı kılıcını çekip öne düşen eski serdarlar gibi bahsetmişlerdir, adını duyurmuşlardır. Mustafa Kemal, daha Havza’da anlamıştır ki, Çanakkale’deki Mustafa Kemal’in gölgesi Anadolu’da kendisi ile beraber yürüyecektir. Bu bir keşiftir. Bu önemli bir şeydir. Meselâ Sarıkamış’ı yadırgayan eski askerler, Çanakkale’yi yadırgamamaktadırlar. Çünkü, Çanakkale bir savunma harbiydi, düşmanlara karşı kazanılan zafer ise bilhassa minnet ve yenilgi günlerinde, ruhlara pekâlâ destek olabilir.”

Mustafa Kemal ve arkadaşları Havza eşrafından Bayram Ağa ve Belediye Başkanı İbrahim Cebeci olmak üzere Havzalılar’la birlikte yoğun bir çalışma temposuna girmişlerdir.


5 HAZİRAN 1919 HAVZA...
Mustafa Kemal, Harbiye Nezâretî’ne çektiği telgraftaki raporunda bölgedeki Rum faaliyetleri ile ilgili olarak (Belge 35) “Anlaşılıyor ki Rumlar nispetsiz derecedeki azlıklarına rağmen, Sivas Vilayeti’nin Amasya ve Tokat sancaklarında da, aynı Canik Livası’ndaki gibi, çetecilik ve siyasi emeller teşkilatını tatbik ve idare ediyorlar. Bu gün bilhassa Canik hududunda olmak üzere Amasya Livası dahilinde 21 Rum çetesi görülmektedir. Bunların reisleri ve faaliyet mıntıkaları bilinmektedir.” şeklinde, bölgede yaptığı inceleme ve araştırma neticelerini belirtmiştir.


6 HAZİRAN 1919 HAVZA... 
Bugün, Mustafa Kemal’in geri çağrılması için General Milne’nin Harbiye Nezâretî’ne yazı yazılır.
06 HAZİRAN 1919, Cuma önemli bir gün... 30 MAYIS’taki mitinge yetişemeyen Sıtkı Hoca’nın katılımıyla bir miting düzenlenmiştir.(Sıtkı Hoca, Havza Direm köyü imamlığı yapmaktadır. Bilgili, hutbeleriyle ve hatipliği ile Havza’da Milli Mücadele’nin başlangıcında etkili insanlardan biridir.)

(...)
“Vatan elden gidiyor bu sefer vatan.
(Meşhurdur, dini bütün Sıtkı Hoca’nın
Yükselen tok sesi, hutbesi Havza’dan)

- Hadi silahınız yok, anladık!
Ama sopanız var !
Kazma - kürek sapınız var, o da yoksa,
Diyelim ki yok, o da yok !
Peki ya eliniz, kolunuz ? O da mı...
Aha ! şöyle yumruğunuz, o da mı yok ?
Durulur mu vatan elden gittiği zaman? ” 


(Yukarıdaki sözler Sıtkı Hoca’nın mitingde söylediği sözlerden esinlenerek yazılan bir şiirin bir bölümüdür.)

Havza’da yapılacak miting öncesi Cuma namazı için hutbeye çıkan Sıtkı Hoca cemaati coşturmak ve ülkenin içinde bulunduğu şartları halka anlatmak üzere hutbede şu çarpıcı ifadeleri sarfederek halkın nabzını tutmasını bilmiştir. “Yangın saçaklığı sardı, yanıyoruz! Tek çaremiz silaha sarılmaktır. Derhal silahlarınızı temizleyiniz... Silahı olmayan baltasını, baltası olmayan sağlam bir odunu eline alsın, derhal saldıracağız! Önce içimizdeki ekmek bilmez hainleri, sonra da yurdumuzu işgal eden düşmanları temizleyeceğiz...”

Cuma hutbesinde halkı bir ölçüde mitinge hazırlayan Sıtkı Hoca, daha sonra yapılan mitingde coşkulu ifadeler kullanmasını bilmiştir. 1981 yılında Anadolu Ajansı Muhabiri Ceyhan ALTINYELEK’in İlçemize gelerek burada Kazım ANAR(Eski Belediye Başkanlarından)’la yaptığı röportaja göre, Sıtkı Hoca’nın “İkinci Mitingini“gören ve yaşayan bir insan olarak şu açıklamaları yapmaktadır.

“Efendim Köye gelmişler. Havza Belediye Reisi’nin beni istediğini söylemişler. Ehemmiyet vermedim. Hemen hemen her gece beraberiz. Fakat iki gün sonra “Seni isteyişimizin sebebi vardı. Mustafa Kemal Paşa, mevlit okutturulmasını ondan sonra da aklı başında bir hocanın hitabette bulunmasını isti-yordu. İşte seni bu sebeple arattık.” dediler ve bu davete icap etmeyişimizin korktuğuma hamledildiğini söylediler.

Neden korkacam?.... Bu söz pek ağrıma gitti. Mademki böyle diyorlar ilân ediniz tellal çıksın, bütün köylüler gelsinler. Cuma günü, Havza’nın Yörgüç Paşa Camii’nde mevlüt okunsun, ondan sonra ben, bar-bar bağıracağım dedim. Ve O gün bu şekilde Cuma namazı kılındı. Belediye ile hükümet arasındaki yolda her tarafa sancaklar çekidi. Camiden çıkan halk akın akın giderek meydana toplandı. Paşa Hazretleri de orada pencerede.... Ben de cemaatle geldim. Binlerce köylü vardı. Rumları da despotları, papazları vesaireleri de davet etmişlerdi. O vakit Rum çoktu burada efendim.... Yüksek bir yere çıkardılar beni, hitabeye başladım. Karşıda bir muallimin kara tahtaya yazmış olduğu “İzmir bizimdir” ibaresini göstererek, İzmir’den geçemeyeceğimizi o mübarek vatan parçasının kurtarılması neye mütevakıf ise yapacağımızı söyledim ve Rumlar’a döndüm

“-Siz de vatan namına bizimle beraber hazır mısınız?” dedim.

Onlar da hatta despotlar ve papazlar da hep birlikte:

“-Feda olsun canımız biz de beraberiz” diye bağırdılar. Elbette korkudan öyle dediler, zararı yok dedirttik ya! Ama bize böyle konuşmak kuvvet ve cesaretini veren kimdi? İşte o penceredeki büyük serdar onun bir hareketi bizi böyle bir anda pervasızca şahlanmış, kükremiş aslanlara çevirmişti.”


7 HAZİRAN 1919 HAVZA...
Milli Mücadele için belki de en önemli günlerden birisi bu gündü. Çünkü İngilizler’in Diyarbakır’daki birliklerden toparlayarak, İstanbul’a götürmek üzere Samsun’a sevk ettiği 31.333 Sürgü kolu (Tüfek Mekanizması), 198 makineli tüfek ve 26 top kamasından 10.000 kadar tüfek mekanizması Mustafa Kemal’in emriyle, Kavaklı Ekrem Bey ve milisleri tarafından, Hacılar Dağı mevkiinde kafilenin önü kesilerek, bu silahlara el konulmuştur. Bu ele geçirme sırasında silah ve cephanelere el koyma görevini üstlenen Kavaklı Ekrem Bey hakkında bir bilgiye sahip değiliz. Ele geçirmenin ne şekilde olduğu da araştırılması gereken bir konudur. İngilizler ise Merzifon’da izinli bulunan XVIII. Piyade Alay Komutanı Ahmet Bey’in halka önderlik ederek, İngilizler’in Merzifon’daki kışlada sakladıkları silah ve cephaneyi, bir gece kardeşi Hacı Raif Efendi’nin evine taşıtarak, buradan da silahı olmayan halka dağıtmasından tedirgin olmuş, fakat bunu sezinlemelerine rağmen bu gerginlik ortamında, arama yapmaya cesaret edemeyen ve halkın moralinin yükselmesinden çekinen İngilizler, süratle bölgeyi terk etmek zorunda kalmışlar ve silahlı çatışmaya girmeye cesaret edememişlerdir.

İşte bu durumdaki İngiliz’lerden ele geçirilen silahlar, Havza’da Ağa Zâde Bayram Efendi (ÇON) tarafından gereğinde kullanmak üzere saklandı. Bayram Efendi, yaşadığı dönemde Havza ve çevresinde mutlak surette sözü geçen ve Serdengeçtiler bahsinde de değindiğimiz gibi bir anda 4000- 4500 Havzalı’yı bir araya toplayabilecek güç ve konumdadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder