15 Mayıs 2006 Pazartesi

Laz Teriminin Etimolojisi


Etnik bir terim olarak Laz kelimesi, ilk olarak Pliny’nin Naturalis Historia adlı ese-rinde geçmekte olup, Prokopius’un da belirttiği gibi birden fazla Kolhis kabilesi tarafından zamanla benimsenmiş bir isim olmalıdır.

Evliya Çelebi (17. yüzyıl) hatta onu kaynak alan modern Türk tarihçilerinin bile Lazları bir Doğu Kafkas kavmi olan Lezgiler’le karıştırması, bazı tarihçilerin Lazların Türk olduklarını ispatlamaya çalışması (Goloğlu 1973 s.109) ya da Rumların halk etimolojisinde, bir dönem Türklerin dilini kestiği yöre halkının, Helazi yerine Lazi demesi gibi siyaset kokan önermeler gerçeklikten uzaktır.

V. Minorsky, Çan kelimesinin Yunanca Sannoi/Tzannoi kelimeleriyle aynı şeyi ifade etiğini (ISLM Laz), Prokopius ise Tzani veya Kolhian olarak bilinen halkın artık Lazi olarak adlandırıldığından bahsetmiştir (Prokopius, Peri ton Polemon I, XXIII, 12-15).

W.E.D Allen ve N. Marr ise başka bir Kolhis kabilesi olan Svan ’ların, Gürcüce Çaneti olan Laz Bölgesi’ne Lazan adını ver-diklerini, bu adın La (bölgesel ön takı) + Zan (Laz’ların eski adı) etimolojisine sahip olduğunu belirtmektedir (Allen, 1929: 153), (Marr, 1910b: 66)

Pek çok ilkel dilde kabile adının “adam” kelimesi, ya da “yiğitlik, cesaret” çağrıştıran bir kelimeyle özdeş olduğu göze alındığında Megrelce Wan-i (Xan-i) “güç, kuvvet” MNG 667 [kraft, stärke], La + (Megrelce) zana (zana) “üst; çok yüksek, zirve [oberer]” MNG 117 birlikteliğinden “dağlılar ya da soylular” gibi bir anlamda çıkartılabilirse de bu önermelerin gerçekliği tartışılabilir. Zugdidi civarında alçak ve düz ovalarda yaşayan Megreller de aynı dili konuşan ve tüm Kolhis’e hükmeden akrabalarını dağlılar olarak kendilerinden ayırmış olabilirler.

Zehiroğlu, Lazi adının ilk ortaya çıktığı Phasis nehrinin kuzeyinde, özellikle iç kesimlerde ‘Laşketi, Latali, Lenojedi, Lenketi, Lçkhumi’ gibi yer adlarına dikkat çekmiştir AMC 61.

Tüm Kolhis halklarına hükmeden bu kabilenin adı zamanla “güçlülerin/soyluların toprağı; dağda yaşayanlar” anlamına gelen Lazani kelimesinden gelmiş olabilir.

Minorsky, herhangi somut bir kanıt sun-madan “Rumca konuşan Karadenizli’ler” olarak tanımladığı Karadeniz’li Rumların Laz orijinli olduğunu, MS 7. yüzyıldan sonra Bizans yönetimi altında Rumlaşıp, günümüzde ise Türkleştiği kanaatindedir.

Megrelce de ċan-i/tzan-i (wan-i) “güney veya batıdan gelen deniz rüzgarı” MNG 546 aynı zamanda Tzan adı verilen halkın Megrellere göre yaşadığı coğrafi konumu çağrıştırmaktadır. Bu durumda Megreller’in Çanlar’ı kendileri dışında tanımladığını bir ihtimal yaşadıkları coğrafyaya göre Lazi’ler ve Tzaniler olarak tanımladıklarına işaret edebilir.

Strabun 'un, bir halk adı olan Kolhi (κολχοί) ve o halkın yaşadığı coğrafyanın adı olan Kolheti (κολχίς) kelimelerini eş anlamda kullanması tesadüf olmayabilir.

Bugün anadili Lazca olan veya daha batıda Rumlaşan Laz’ların ortak ve orijinal adı çeşitli şivelerde Can/Ċan/Tzan/Ḉan olması da (Tonluluk ve tonsuzluk yönünden kararsızlık gösteren Trabzon ağzında /ċ/ ve /ḉ/ yani dz ile ts seslerinin karışması sık rastlanılan bir olaydır [Brendemoen, 1989: 13]), Giresun sahiline ve Samsun bölgesine neden Canik denildiğini, Bizans tarihçilerinin Trabzon yerlilerine neden Tzan olarak andığını da bu bağlamda Türklerin ve Rumların geçmişte bu dili konuştuklarına dair bir bilgiye sahip olmamalarına rağmen Laz adını sahiplenmelerini bir ölçüde aydınlatabilmektedir.

Macar Türkolog Ignácz Kúnos 1891 yılında, Doğu Karadeniz’e hiç gitmeden, İstanbul’da Laz denizcilerden geleneksel türküler derler ve Lazları İstanbulluların anlamadığı garip bir Türkçe konuşan bir halk olarak tanımlayıp, Trapezan’ın Lazlar’ın ana merkezi olduğunu belirtir:

“Bu Lazlar, Samsun ve Trabzon limanları arasındaki Karadeniz’de yaşarlar ve dilleri, İstanbul’daki halkın büyük zorlukla anlayabildikleri diğer Türkçe dialektlerden çok farklıdır. Çok hızlı konuşurlar, sayısız yabancı kelime kullanırlar ve ses uyumunu öyle karıştırırlar ki, konuşmaları bozulmuş Türkçe izlenimini uyandırır. Türkleşmiş, belirli yerlerde hala kendi dilini kullanan yabancı bir soy oldukları düşünülür. İstanbul kayıkçılarının çoğu Laz olduğundan, İstanbul’da bile dillerini tanımak için büyük bir fırsatım oldu” ETK 58.

Kúnos’un, Lazca konuşan halktan çok Trabzon ve civarındaki Türkleri işaret etmesi bölgeyi tanımaması kadar o dönemde Trabzon ve çevresinde yaşıyan Türk ve Rumların, Anadolu Türkleri ve Rumları’ndan ayırıcı kültürel farklılıklarını tanımlamak için Laz kelimesini fazlasıyla sahiplenmelerinden kaynaklanmaktadır. Gerek anadili Rumca olan Trabzon’lu Rumların, Rumca’nın Trabzon dialektini, gerekse anadilleri Türkçe olan Karadenizliler’in, Trabzon ve Rize Türkçe dialektini, zaman zaman Lazca olarak nitelendirmeleri bilgisizlikten ve ait oldukları dil gruplarından haberdar olmamalarından değil, kendilerini geleneksel olarak Laz olarak tanımladıklarından, doğal olarak konuştukları dilin de kendi kabile isimleriyle tanımlanacağı düz mantığıdır.

MS 3 - 4. yüzyıllar arasında kurulan ve MS 561 yılında yıkılan Lazi Krallığı döneminde, genel olarak Can/Çan/Zan olarak anılan birbiriyle akraba olan veya olmayan pek çok Kolh kabilesi, Giresun civarından, Kafkasya’nın iç bölgelerine değin yaşa-dıkları bölgede Laz/Lazi adını benimsemiş, bu isim Roma, Trabzon ve Osmanlı İmparatorlukları döneminde de geleneksel olarak kullanılmaya devam etmiştir.

Bugün Rize’nin doğusunda yaşayıp adı Lazca (Lazuri nena) olan, Megrelce’yle akra-ba bir Kafkas dilini konuşan halktan farklı olarak, ana dili Türkçe veya Rumca olup, Laz adını benimseyen batıdakiler, asimilasyona uğramış aynı kabile mensupları değildirler. Kafkasya’nın Arap ordularının işgaline uğradığı dönemde bazı Kolh kabileri güneye bugün yaşadıkları bölgeye göç etmek zorunda kalmışlardır ve bugün Lazca konuşmaktadırlar. Batıdakiler ise ilk çağlardan beri yerlisi oldukları topraklarda yaşayan ve Anabasis’te (MÖ 401) Mossionik, Makron, Kolh ardından bir dönem Heniokhi olarak adlandırılıp, Lazi Krallığı döneminde diğer Kolh klanlarıyla birlikte aynı adı benimseyen halklardır. Çeşitli dönemlerde Yunanlı, Haldiyalı ve Türk klanlarıyla karışmalarına rağmen kısmen varlıklarını korumuş olmalıdırlar.

Tabii ki, önemli bir ayrıntı gözden kaçırımamalıdır. Tarih boyunca Laz’larla içiçe yaşamış olan Abhaz kabileleri hep kendi adlarıyla anılmış ve antik çağ yazarları tarafından bile Kolhlarla karıştırılmamıştır. Bizanslı yazar Agathias, Misimyalılar ve Apsiller gibi  Abhaz kabilelerinden ve bu kabilelerin topraklarının arasında Çibili/Çivilon (τζιβιλι, τζιβιλον) kalesinden bahsederken, her iki halkın da Kolhların yani Lazların egemenliği altında yaşadığını belirtmekte ama Lazca’yla akraba bir dili konuşan bu halkı Kolh/Laz kimliği dışında tutmaktadır. Yazarın bu yaklaşımı, Kolh/Laz/Çan isimlerini taşıyan halkı oluşturan doğu ve batı klanlarının, bir zamanlar konuştukları dil veya dillerin (muhtemelen aynı dilin dialektlerinin) en azından Abhazcayla Lazca ile olduğundan daha yakın olması gerektiği düşündürmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder