30 Mayıs 2006 Salı

Bir Adaylığın Öyküsü


Yusuf Ziya Yılmaz’ın yedi sekiz aydır yoğun bir gayretle sürdürdüğü AKP adaylığı mücadelesi sona yaklaşıyor. Uzun süredir kent gündemini işgal eden inişli çıkışlı ve zikzaklı yolculuğun hikayesi oldukça ilginç ve karmaşık. Yolculuk Samsun’da başlayıp Ankara’da bitmiyor. Rize ve İstanbul durakları da var. Yaygın söylentilere göre de bu duraklar diğer duraklardan daha önemli. Bu durakların sakinleri diğer durakların sakinlerinden daha etkili. Buraların baskısı Ankara’yı Ankara’nın baskısı da Samsun’u yönlendiriyor.


Yolculuğun ilginç yanlarından biri de yolcuların kimlikleri. Bu yolculukta sadece siyasetçiler yoktur. İş adamları, kulüp üyeleri, tarikat mensupları ve bürokratların adları da sık sık gündeme gelir. Yaygın söylenti ve kanaate göre asıl etkili olanlar da bunlardır. Güven Haber Gazetesi olarak bu yolculuğu bütün detayları ile sizlere sunuyoruz.

SÜRGÜNDEN DÖNÜŞ
Yusuf Ziya Yılmaz aslen Çarşambalı. Türkiye Cumhuriyeti Karayolları teşkilatında bir mühendis olarak başlayan mesleki kariyerinin önemli dönemeçlerinden biri de TCK Samsun Karayolları Bölge Müdürlüğüdür. O dönemde yapılan Samsun-Çakallı devlet karayolu hala tartışılır. Bu yoldan dolayı alkışlayanlar kadar yerenler de vardır. Yol yapan müdür olarak alkışlanır, yolun yapıldığı günden bugüne kadar sürekli tamir edilmesinden dolayı da yerilir. Yol onun zamanında yapılmıştır, tamiratı ise tartışmalarıyla birlikte hala sürer.

Dönemin ANAP yerel yöneticilerinden bazıları Yusuf Ziya Yılmaz’ı Samsun’da istemezler, tayinini çıkarttırırlar. Halk arasındaki deyimiyle sürgüne gönderirler ama bu öyle bir sürgündür ki yine halk arasındaki deyimiyle ballı börektir. Yusuf Ziya Yılmaz Samsun’dan İstanbul’a gider, TCK 17. Bölge Müdürü olur. Bu kimilerine göre bir sürgün kimlerine göre de bir ödüldür.
Yusuf Ziya Yılmaz bir süre önce yerel bir gazeteye yaptığı açıklamada Başbakan Recep Tayip Erdoğan’la o dönemden tanıştıklarını ve çok uyumlu bir çalışma yürüttüklerini söyleyecek ancak bu açıklamanın gerçek dışı olduğu öne sürülecekti. AKP’ye ve Recep Tayip Erdoğan’a yakın olanlar Yusuf Ziya Yılmaz’ın bölge müdürü olduğu dönemde Erdoğan’ın belediye başkanlığından çoktan uzaklaştırıldığını hatırlatarak “ bir arada çalışmaları söz konusu değil” diyeceklerdi.

BAYINDIR HOLDİNGİN GÜCÜ
Yusuf Ziya Yılmaz’ın İstanbul’da bölge müdürlüğü yaptığı yıllarda bir diğer hemşehrimizin yıldızı zirvelerde parlamaktadır. Bu hemşehrimiz serbest hayata karayolları yapımıyla başlayan ve Bayındır İnşaatı kısa sürede birçok dalda faaliyet gösteren bir holdinge dönüştüren Kamuran Çörtük’tür. Kamuran Çörtük iş hayatında gösterdiği başarıyı siyaset ve devlet adamları ile yakınlık kurmakta da gösterir. Özellikle de ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Mesut Yılmaz’la yakınlığı çok fazladır. Yol yapımıyla yetinmemiş banka sektörüne de girmiştir. Banka özelleştirmelerindeki rolü ve Mesut Yılmaz üzerindeki etkisi Türkiye’de uzun süre tartışılmıştır. Kamuran Çörtük medyaya da el atmıştır.
Hemen her holding gibi Bayındır Holding’in de değişik partilerde kontenjanı olduğu söylenir. Bu kontenjanlarından birini de hemşehrisi ve meslektaşı Yusuf Ziya Yılmaz için kullanması son derece doğaldır. Rivayet odur ki önce Kamuran Çörtük Mesut Yılmaz’la konuştu “ aday bu olsun” diye, sonra da Mesut Yılmaz Yusuf Ziya Yılmazla konuştu; “ adayımızsın, istifa et” diye.
Yusuf Ziya Yılmaz görevinden istifa etti, Mesut Yılmaz’ın talimatı, Kamuran Çörtük’ün maddi ve manevi desteği ile Samsun’a gitti. O güne kadar görülmemiş bir seçim kampanyasının sonunda da Samsun Büyükşehir Belediyesi Başkanlık koltuğuna oturdu.

KAZANMAK MI KAYBETMEK Mİ?
Müthiş bir kampanya yürütülmüştü. Gazeteler ve televizyonlar Samsun halkını propaganda bombardımanına tutmuştu. Her gün yeni bir proje ortaya atılıyor, grafik animasyonlarla desteklenmiş projelerle geleceğin küçük Paris’i yaratılıyordu. İkinci bulvardan raylı ulaşıma, Batı Park dolgu alanını kaplayan gökdelenlerden canlanan sanayie hemen her alanda neredeyse gökteki yıldızların tamamı Samsun halkına sunuluyordu.

Halk vaatlerden, ANAP teşkilatı ise galibiyetten sarhoştu. Mehmet Keçecilerin söylediği bir söz o günlerde kimsenin aklının ucuna bile gelmiyordu. Siyasetin usta isimlerinden ANAP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Keçeciler Samsun teşkilat mensuplarına “ çocuklar, siz bu adayla kaybederseniz bir gün ağlarsınız ama kazanırsanız beş yıl boyunca her gün ağlarsınız” demişti. ANAP’lılar bu sözü çok sonraları hatırlayacak ve büyük çoğunluğu Mehmet Keçeciler’e hak verecekti.
Hatırlamayan veya hatırlanmasını istemeyenler de vardı. Mesela ANAP Eski Merkez İlçe Başkanı Ahmet Ali Bulut bunlardan biri. Ahmet Ali Bulut’un hatırlamadığı veya hatırlamak istemediği bir söz daha vardır. Ahmet Ali Bulut’un belediye meclis üyeliği önerildiğinde Yusuf Ziya Yılmaz “ ben listemi vitrini düzgün insanlardan oluşturacağım” der ve teklife karşı çıkar. Ahmet Ali Bulut uzunca bir süre Yusuf Ziya Yılmaz’ın karşısında yer alır. Sonra bu sözleri unutur ve saflarına geçer. Merkez İlçe Başkanlığı yaptığı dönemde Yusuf Ziya Yılmaz’a bir parti bulmak için gösterdiği gayret her türlü taktirin üzerindedir. Birçok kimse bu tavrı siyasi etik açısından doğru bulmaz ama Ahmet Ali Bulut bunları hiç tınmaz.

ERKAN İNCE BİLMEZ
ANAP İl Başkanı Erkan İnce de Keçecilerin bu sözlerini hatırlamaz. Onunki unutkanlıktan değil bilmemektendir. Erkan İnce o tarihlerde oralarda yoktur. Onun partide söz sahibi olması çok daha sonradır ve Mehmet Çakar’ın partiyi yeniden yapılandırma ve dikensiz gül bahçesi yaratma gayretlerinin eseridir.

Erkan İnce de Yusuf Ziya Yılmaz’ı bir partiye yerleştirme operasyonunun gönüllü aktörlerindendir. Sık sık bu yönde demeçler verir. Yusuf Ziya Yılmaz’ın da Erkan İnce’nin de gönlünde yatan aslan AKP’dir ama Erkan İnce oraya kadar ulaşamaz. O siyasetin yeni bir ismiyle kombinezonlara girer. O isim DYP İl Başkanı Akil Vidinli’dir. Akil Vidinli’yi siyaset sahnesine Lokman Kondakçı çıkartmıştır. Kondakçı DYP Samsun İl Başkanı iken Akil Vidinli’yi il yönetimine almıştır. Genel Başkan Başdanışmanı olduğunda da İl Başkanlığı’na getirmiştir.

Bu isimlerin yani Yusuf Ziya Yılmaz’ın, Erkan İnce’nin ve Akil Vidinli’nin ortak bir özelliği vardır; hepside sol veya sosyal demokrat kökenlidirler. Geçmişleri ve dünya görüşleri partilerinin temel felsefesi ile örtüşmese de sorun değildir. Türkiye’de siyaset uzun zamandır ilkeler üzerine değil ilişkiler üzerine kurulmaktadır.


DYP PROMASYON MALZEMESİ Mİ?
ANAP’la DYP yönetimi arasında davullu zurnalı toplantılar yapılır, hatta Yusuf Ziya Yılmaz’ın ortak adaylığı çevresinde seçim işbirliği konuşulur. DYP’lilerin beklentisi Yusuf Ziya Yılmaz’ın kendi partilerinden aday olması, ANAP’lıların da ona oy vermesidir. DYP’de dolaylı temaslar Mazhar Başoğlu aracılığı ile doğrudan temaslar ise Lokman Kondakçı ile yürütülür. Mazhar Başoğlu da sol kökenlidir, siyasete Yusuf Ziya Yılmaz’ın DYP’deki kontenjanından girdiği söylemleri yaygındır. SAMSİAD başkanıdır ve uzun zamandan beri on arkadaşıyla birlikte Gelemen’deki TİGEM arazisinin peşindedir. DYP’de bu işin olmayacağını söyleyen eski demokratlarda vardır ama onlara pek kulak asan olmaz. Akil Vidinli deneyimizliğinden, Mazhar Başoğlu özel hukukundan, Lokman Kondakçı ise kendisine olan güveninden dolayı bu işe dört elle sarılırlar. Söz kesilmiştir, nikah tarihi de belirlenmiştir: 16 Ağustos 2003.

16 Ağustos 2003’de DYP İl Başkanı Akil Vidinli’nin oğlu ile Gazi Belediyesi’nin ANAP’lı Başkanı Nihat Batur’un kızının nikahı vardır; nikah şahitlerinden biri de DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar olacaktır. O gün bir taşla iki kuş niye vurulmasın, ANAP’lı Yusuf Ziya Yılmaz niye DYP’li olmasın ki? DYP’lilerin beklentisi budur ama Yusuf Ziya Yılmaz’ın hesabında bu yoktur. DYP onun için sadece bir propaganda ve promosyon malzemesidir. “ Beni alana bir de DYP ve ANAP veririm” diyebilmenin avantajını kim kullanmak istemez ki?


ÇOK YÖNLÜ HESAPLAR
Yusuf Ziya Yılmaz kazanma hesaplarını tek ihtimale bırakacaklardan değildir. Her ne kadar dünya görüşü uymasa da, zamanında karşı söylemleri olsa da AKP gerçeğinin farkındadır ve AKP ile temaslara çoktan başlamıştır bile. Hatta el altından CHP ile de temaslara geçilmiştir. Kaydı ANAP’ta, fikri ve gönlü CHP’de, aklı ise AKP’dedir.

Vali Muammer Güler Abdülkadir Aksu’nun yakınıdır. AKP iktidarında Abdulkadir Aksu içişleri bakanı olunca Muammer Güler’e de bürokraside daha üst makamların kapısı açılmıştır. Emniyet Genel Müdürlüğü’nü çok istiyordu, sonunda İstanbul Valisi oldu. İstanbul Türkiye’nin sanayi, ticaret, basın ve kültür merkezidir; siyasetle çok ilgili ve siyasetin üzerinde çok etkilidir. Yusuf Ziya Yılmaz da bu etkinin farkındadır. Halk Gazetesi’nde Yaşar Aslan’a verdiği bir demeçte “ siyaset Ankara’da yapılır ama İstanbul çok önemlidir, benim İstanbul’daki iş çevreleri ve yurt dışındaki güç odakları ile çok yakın ilişkilerim var “ demişti.

Vali Muammer Güler hemen herkesle kolay ilişki kurabilen bir yapıya sahiptir. Yusuf Ziya Yılmaz da her ne kadar kapılarını vatandaşa kapasa da kendi deyimiyle “ güç odakları” ve üst kademe ile ilişkilere özel bir önem verir.Yusuf Ziya Yılmaz’ın Samsun valiliği döneminde Muammer Güler’le kurduğu ve hala süren dostluk herkes tarafından bilinir. O kadar ki, Muammer Güler halkın ve basının huzurunda “ bu başkan bana masum suçlar işletiyor” demekten çekinmemiş ve bu sözler hiçbir zaman tekzip edilmemiştir.

Yusuf Ziya Yılmaz’ın AKP çengel atma girişimlerinin ilk ve en önemli isminin Muammer Güler olduğu söylenir. Yusuf Ziya Yılmaz adı Muammer Güler vasıtasıyla İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu’ya, Aksu vasıtasıyla da AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayip Erdoğan’a iletilmiştir.


RİZE’Yİ UNUTMAK OLUR MU?
Yusuf Ziya Yılmaz adının Recep Tayip Erdoğan’a ulaştırılması için kullanılan yol sadece İstanbul’dan geçmez , Rize güzergahı da son derece dikkatle ve etkili bir şekilde kullanılır. Yusuf Ziya Yılmaz’ın kaderinde Rize adı Çarşamba ve Samsun’dan daha önemlidir dense yalan olmaz. Belediye Başkanlığının ilk döneminde bir Rize’li “adayımızsın, istifa et, Samsun’a git” demişti, ikinci dönemi ise yine bir başka Rize’linin “ adayımızsın, istifa et, partimize gel” demesine bağlıydı.

Cengiz kardeşler Rize’lidir. Ekrem Cengiz adı hem spor hem de siyaset dünyasına hiç de yabancı değildir. Spor dünyası onu Rizespor, siyaset dünyası ise ANAP il başkanlığından tanır. Bir de ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’a olan yakınlığından. Samsun halkı ise Ekrem Cengiz’den çok kardeş Mehmet Cengiz’i tanır. Ne yazık ki, bu tanışma hiç de hoş bir tanışma olmamıştır. Mehmet Cengiz Samsun’a yedi köyden kovulduktan sonra gelmiştir ve geldiği günden beride Samsun’un havasını kirletmektedir.

Dün Mesut Yılmaz’a Bayındır Holding’in sahibi Kamuran Çörtük’le ulaşan Yusuf Ziya Yılmaz bugün de Recep Tayip Erdoğan'a Cengiz İnşaatın sahiplerinin aracılığı ile ulaşamaz mıydı?


MOBİL SANTRAL’İN DİYETİ?
Türkiye'nin hemen her yerinden kovulan Mobil santralin Samsun'a nasıl geldiği artık sır olmaktan çıkmış bulunuyor. Mobil Santral Samsun'a durup dururken değil Samsun Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz'ın " her türlü yardımı yapma vaadiyle" ve özel davetiyle gelmişti. Yusuf Ziya Yılmaz uzun süre toplumdan gizlediği bu daveti sonunda belgeleriyle birlikte basında yer alınca ve TBMM Araştırma Komisyonu'nda sıkıştırılınca itiraf etmek zorunda kaldı.

Yedi köyden kovulan mobil santralcilerle Yusuf Ziya Yılmaz arasındaki ilişkilerin boyutu hala bilinmez. Pek az bir çevre tarafından bilinen tek şey Mehmet Cengiz'in de eski bir karayolcu oluşudur. Davet sadece eski iki karayolcunun kurumsal bir dayanışması mıdır, yoksa Rize'li Mesut Yılmaz'ın Rize'li Cengiz Kardeşlere yer bulma çabası mıdır, yahut daha ileri bağlantıları ve açıklanmamış yönleri var mıdır? Bu sorular net bir şekilde yanıt bulmadıkça bu kent üzerindeki duman bulutları ve kentin havasındaki kirlilik dağılmayacaktır.

Cengiz Kardeşlerin sadece Mesut Yılmaz'ın hemşehrisi değildir, aynı zamanda Recep Tayyip Erdoğan'ın da hemşehrisidir. Uzun yıllar öncesinden tanıştıkları ve son derece yakın hukukları olduğu söylenir.Yusuf Ziya Yılmaz'ın AKP'ye takdiminde bu eski ve önemli hukukun devreye sokulması ihmal edilmeyecek kadar önemlidir. Onun içindir ki, Samsun'dan Ankara'ya ulaşabilmek için Rize güzergahının takibi son derece doğaldır.

Cengizlerden istenen de pek fazla bir şey değildir. Adaylık konusunda Başbakan ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'dan üzerindeki arkadaşlık ve hemşehrilik hukukunu kullanmalarıdır. Onların Erdoğan üzerinde hukukları ve etkileri, Yusuf Ziya Yılmaz'ın da onlar üzerinde bu kadarcık bir şey istemeye yetecek hakkı vardır. Yedi köyden kovulmuş 200 milyon tutarındaki yatırımlarına - kentin havasını kirletmek pahasına- yer bulan Yusuf Ziya Yılmaz değil midir? Her hizmetin bir bedeli, her yardımın bir diyeti vardır. Yardımı aldıysanız günün birinde de karşılığını vereceksiniz. Bu son derece doğal ve duygusal bir işbirliğidir.


MOBİL SANTRALİ AKLAYACAKLAR MI?
Samsun halkı 3 Kasım 2002 seçimleri öncesini henüz unutmuş değil. Samsun'da Tekkeköy"de yapılan " mobil santral karşıtı mitingleri", meydanlarda sıkılan seçim nutuklarını herkes hala hatırlıyor. Şimdi koyu bir Yusuf Ziya Yılmaz yanlısı ve yandaşı olarak görülen AKP Milletvekilleri Mustafa Çakır, Ahmet Yeni ve Suat Kılıç'ın Çarşamba Belediye Başkanı Nazif Kılıç'la yanyana resimleri Ekip Gazetesi'nde yayınlandı. Üç milletvekili de o tarihlerde mobil santrale de sebep olanlara da ateş püskürüyorlar, iktidara geldiklerinde mobil santrali söküp atacaklarını ve sorumlularından da hesap soracaklarını söylüyorlardı. Hatta AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan bile seçim öncesi Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlenen mitingde " mobil santralin kapanacağı" sözünü veriyordu.

Seçimler sonrası AKP ezici bir çoğunlukla meclise girince Samsun milletvekillerinin ilk işi mobil santralle ilgili bir " meclis araştırması önergesi" vermek olmuştu. Komisyon kuruldu, araştırmalar başladı ve Samsun halkı büyük bir şaşkınlık içinde Mustafa Çakır'daki tavır değişikliğini izledi. Meydanlarda mobil santralin en ateşli karşıtı olarak boy gösteren Çakır Meclis Araştırma Komisyonu'nda Yusuf Ziya Yılmaz'ın savunulucuğuna soyunmuştu. Komisyon Başkanı Cemal Yılmaz Demir'e " başkanı fazla sıkıştırmayın" diyordu. Çoğu kimse Çakır'daki bu ani değişikliği hemşehrilik gayretine yormuştu. Kardeş Adem Çakır'ın Büyükşehir Belediyesi'nce yürütülen 70 milyon euroluk atıksu projesinin danışmanı olduğu daha sonra ortaya çıkacak ve basının bastırması karşısında Mustafa Çakır bu ilişkiyi itiraf etmek zorunda kalacaktı. Ancak o gündür bu gündür bu ilişkinin maddi boyutunu ne Mustafa Çakır açıklayacaktı, ne de Samsun Büyükşehir Belediyesi.

Mustafa Çakır'ın Yusuf Ziya Yılmaz'la hemşehrilik ve kardeşinin Büyükşehir Belediyesi'yle akçalı ilişkileri biliniyor,Suat Kılıç'la, Ahmet Yeni'nin ise bu tür ilişkileri konusunda herhangi bir şey bilinmiyor. Merak edilen konu o da değil. Bu fikir değişikliğinin " meclis araştırma raporuna" nasıl yansıyacağı. Mobil santrali davet eden kişiyi Samsun'un kurtarıcısı olarak kabul eden bir mantığın onun getirdiği mobil santrali mahkum etmesi pek mümkün gözükmüyor. Zihinleri kurcalayan soru " Yusuf Ziya'dan sonra mobil santral de aklanacak mı?" sorusu.


CEMAATLERİ UNUTMAK OLUR MU?
Türkiye'de, özellikle de merkez sağ siyasetlerde "cemaatlerin ağırlığı" hep tartışma konusu olmuştur. Gerçi 3 Kasım seçimlerinde cemaatlere ümit bağlayan bazı partiler hüsrana uğramıştır ama cemaatlerin siyaset ve ticaretdeki ağırlığı yadsınamaz. Siyasette ve ticarette ağırlığını en fazla duyuran cemaatlerin başında da Nakşiler ve Fettullah Gülen Hocaefendi cemaati gelir.

Emin Saraç ismi bu cemaatler arasında çok saygın bir yere sahiptir. Emin Hoca diye bilinir ve sözlerine büyük değer verilir. Emin Hoca'nın oğlu Fatih Saraç BİM Mağazalar Zinciri'nin ortaklarından ve yöneticilerindendir. BİM'in asıl büyük patronu, kurucusu ve yöneticisi ile Cüneyt Zapsu'dur. Şu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın düne kadar gayrı resmi dış ilişkiler danışmanı, 12 Ekim'deki kongreden sonra da AKP'nin MKYK üyesi olan Cüneyt Zapsu. Yusuf Ziya Yılmaz Cüneyt Zapsu ihmal edemezdi, etmedi de. Uzun ve sabırlı bir bekleyişten sonra Fatih Saraç aracılığı ile Cüneyt Zapsu'ya da ulaştığı haberleri artık sır değil. Yusuf Ziya Yılmaz'ı Fatih Saraç'a götüren ise Emin Saraç Hoca'nın torunu Bahadır Saraç. Akdeniz Sigorta Aracılık Firmasının sahibi olan Bahadır Saraç genç bir girişimci. Yusuf Ziya Yılmaz'ın İstanbul'a son yolculuğunda o da İstanbul'daydı, geçtiğimiz pazar günü Samsun'a döndü.

Yusuf Ziya Yılmaz'ın son İstanbul yolculuğunda iki kişinin daha adı geçiyor. Birisi bir zamanlar ANAP Merkez İlçe Yönetiminde de görev yapan Eczacı Ahmet Giritli, diğeri ise Servet Keskinsoy. İkisi de Fettullah Gülen cemaatinin Samsun'da önde gelenlerinden. Rivayet odur ki bu yolculukta Abdullah Tanrıverdi de ziyaret edildi ve Tanrıverdi bazı telefon görüşmeleri yaptı.

Yusuf Ziya Yılmaz'ın Nur Cemaati ile ilişkileri bunlarla sınırlı değil. Başında Bekir Çetinkaya'nın bulunduğu KASİAD'la yakın ilişkileri ve ortak etkinlikleri herkes tarafından bilinen açık ilişkiler. Adaylık macerasının başladığı günlerde Azarbeycan'a yapılan gezi de hafızalarda.


DAR ALANDA DANS
Yusuf Ziya Yılmaz bir kolunda KASİAD'la dans ederken diğer koluna da SAMSİAD'ı almakta ne bir sakınca görüyor, ne de bir zorluk çekiyor. Bu iki kuruluş mensuplarının dünya görüşü ne kadar birbirine zıt olursa olsun ortak ilişkileri aynı noktada birleşebiliyordu. Dar alanda çoklu dans bununla sınırlı değil. SAM-SEV başta olmak üzere kimi kulüpler ve kimi sivil toplum örgütleri de bu ikili oyunun bir tarafında yer almakta ve aynı adayda birleşmekte hiçbir beis görmüyorlardı. Yusuf Ziya Yılmaz bir basın açıklamasında " ben iyi bir majör" olurum demişti. Gerçekten de iyi bir majördü.


AYKIRI TİPLER
Samsun siyaseti bu kadar değişik alanda ve bu kadar karmaşık ilişkilerle yumak olurken iki aykırı tavır hafızalara yer etti. Bunlardan biri DYP Genel Başkan Başdanışmanı Lokman Kondakçı'nın, diğeri ise CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın tavrıydı.

Lokman Kondakçı bir süre kendilerini oyalayan Yusuf Ziya Yılmaz'ın bu tavrına sonunda isyan etmiş ve " bizimle oynayan adamla bizim işimiz olmaz. Yusuf Ziya Yılmaz'ın tavrı ilkesizliktir, kuralsızlıktır. Kimse DYP'den büyük değildir" diyerek o Yusuf Ziya Yılmaz defterini kapatmıştı.

Deniz Baykal ise Büyük Otelin lobisine kadar gelen Yusuf Ziya Yılmaz'ı kahvaltı masasına davet etmeyerek tavrını net bir şekilde ortaya koymuştu. Yusuf Ziya Yılmaz'ın CHP adayı olmak için yaptığı son girişimde sonuçsuz kalmıştı.

Geçtiğimiz hafta, DYP tarafından " ilkesizlikle" suçlanan, CHP tarafından ise kabul edilmeyen Yusuf Ziya Yılmaz son bir gayretle AKP'ye saldırısı ile geçti.

Bu yolculukta şimdilik anlatabileceklerimiz bundan ibaret. Elbet daha bilinmeyenler ve henüz açıklanmayanlar var. Bundan sonrası ise çok daha meçhul. AKP'lilerin kendilerine sordukları ve yanıtını bulamadıkları sorular önümüzdeki günlerde netleşecek.

Samsun'da geceler bilinmezlere gebe. Bakalım "mevlam neyler?"


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder