4 Mayıs 2006 Perşembe

Doğu Karadeniz'in Türkleşmesi-II



Malazgirt Meydan Muharebesi'nden Sonra
Bilindiği gibi , Anadolu'nun Türkleşmesinde Malazgirt Meydan Muharebesi adeta bir dönüm noktasını ifade eder. Çünkü bu tarihten itibaren gelişen siyasi, askeri ve sosyal olaylar sonucunda Anadolu hem yoğun bir nüfus göçüne sahne olmuş; hem de yapılan fetihlerle kısa sürede Türk vatanı haline gelmiştir.

Prof. Dr. Abdülhaluk ÇAY'ın belirttiği gibi, "Selçukluların XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren tarih sahnesine çıkmaları , tarihi akışı tamamen değiştirmiş, bugünkü Anadolu Türk toplumunun şekillenmesini temin etmiştir. Anadolu Türk toplumunu şekillendiren gruplar XI. yüzyılın sonlarından itibaren buraya yurt tutmaya gelen ve kendilerinden önce buraya yerleşmiş olan Türk unsurlarını da bünyesine alan kitleler olmuştur. Bunlar arasında Oğuzlar, Kangılar, Uygurlar ve Tatarlar gibi Türk toplulukları ilk akla gelenlerdir...Selçuklu Dönemi (1040 - 1308) bu Türk topluluklarının Anadolu'da yurt tutmalarının tarihidir."

Selçuklularla birlikte Anadolu'nun nasıl Türkleştiği konusu, Prof. Mehmet Fuat KÖPRÜLÜ, Prof. Dr. Mehmet Altay KÖYMEN, Prof. Dr. Osman TURAN, Prof. Dr. Aydın TANERİ, Prof. Dr. Abdülhaluk ÇAY gibi çok değerli ilim adamlarımız tarafından ayrıntılı bir şekilde ele alındığı için bu konu üzerinde ağırlıklı olarak durmak istemiyoruz. Şunu kısaca belirtelim ki, Anadolu'ya yapılan akınlar ve bunlara bağlı olarak yapılan yoğun göçler iki ana devreye; Selçuklular'a bağlı Türkmenler'in Anadolu'da yurt tutmasıyla başlayan Türkleşme hareketi de dört ana safhaya ayrılmaktadır.

Akınlar ve göçlerin yoğunluğunda birinci devre Selçuklu fetihleriyle başlayan dönemdir. Bunun bütün Asya'yı yerinden oynatan Moğol istilasından sonraki Türk akınları ve göçleri takip etmiştir.

Bu iki ana devredeki akın ve göçlere de büyük ölçüde bağlı olan Türkleşme hadisesi ise şu dört safhada cereyan etmiştir.

1. Selçuklularla birlikte XI. yüzyıl sonlarında başlayan yerleşme,
2. XIII. Yüzyılda Anadolu'ya yeni Türk unsurlarının gelmesi ve yerleşmesi.
3. XIV. Yüzyıldaki Türkmen Beylikleri dönemi.
4. Osmanlı hakimiyeti dönemi.

"Bu safhalardan ilk ikisinde Anadolu'nun Türkleşmesi tamamlanmış ve XIV. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı Devleti, tarihin kaydettiği en muazzam devletlerden biri olarak , bu Türkleşmenin sonucu tarih sahnesine çıkmıştır.

Anadolu'da Türk hakimiyetinin başlangıcı sayabileceğimiz Malazgirt Zaferi (26 Ağustos 1071 ) öncesinde Kafkasya'da önemli bir Türk unsuru bulunduğu gibi , İran, Horasan , Kafkasya, ve Bağdat'a hakim Büyük Selçuklu hanedanı da bu Türkmenler'e dayanıyordu."

Karadeniz Bölgesi'nin genel olarak, Kuzey Doğu Karadeniz Bölgesi'nin özel olarak Türkleşmesi işte Anadolu'nun bu Türkleşmesi olayı içine yerleştirilmelidir. Biz buranın Türkleşmesindeki aşamaları , bölgedeki Türk fetihleri ve Türk hakimiyetinin tesisi ile ortaya koymaya çalışacağız.

Karadeniz Bölgesi'ndeki Türk siyasi hakimiyeti esasen , Anadolu'nun kaderinde Selçuklu ailesi kadar önemli rol oynayan Danışmendoğulları Atabeyliği (1071 - 1178 ) zamanında başlamıştır. Çünkü Atabeylik merkezi Niksar olmak üzere doğuda Bayburt, Kayseri, Sivas , Maraş, Elbistan, Ankara, Çankırı, Çorum, Amasya Tokat, bir ara Ünye ve Bafra taraflarını ihtiva etmekte idi.

Danişmendiler 1140 -1141 yıllarında, Haçlı Seferleri sırasında Türkler'in elinden çıkan Karadeniz Bölgesini Rumlar'dan geri aldıkları gibi; ailenin Sivas kolunun hakimi olan Sivas Amasya Meliki Nizamettin Yağıbasan (1143 - 1164) 1150 yılında Karadeniz Bölgesi'nde fetihlerde bulunarak Ünye, Samsun ve Bafra'yı Türk hakimiyetine katmıştır.

Danişmendoğulları'ndan sonra bölgenin bir bölümünde Saltuklular (1071 - 1202) hakim olmuşlardır. Bu dönemde Türkmenler özellikle Bayburt'tan Trabzon Dağları (Parhar Dağları)na kadar geniş bir alana yayılmışlardır.

Bölgede Türk hakimiyeti Türkiye Selçuklular'ı döneminde iyice kendini hissettirmiştir. Bu dönemde ilk olarak Sinop'un fethi önem taşımaktadır. Sinop, esasen Malazgirt'ten hemen sonra 1085 yılında Karatekin tarafından fethedilmiş olmasına rağmen Anadolu'da haçlı Seferleri'nin sebep olduğu büyük sarsıntı dolayısı ile tekrar elden çıkmıştır. Bu dönemde gerçekleşen ve Trabzon merkez ve çevresi esas olmak üzere bölgede ikinci devlet kurma girişimi olarak anılan durum, 1204 yılında İstanbul'un Latin işgalinden sonra, Bizans'ın Komnenos hanedanından Prens Alexius'un Trabzon'a gelerek kıyı şeridindeki bazı toplumlar üzerinde hakimiyet tesis etmesi ve "Pontus Krallığı" olarak adlandırdığı bir devlet kurmaya çalışmasıdır. Gerçekte bu bir hanedan mücadelesidir. Latinler'in işgallerinin kaldırılmasından sonra İstanbul'dan ayrı bir iktidarın varlığı, bölgede müstakil bir devletin varlığı anlamına gelmez. Sadece eski koloni rejiminin yeni bir ad altında devamıdır.

Yaklaşık bir asırdan fazla sözkonusu hanedanın işgali altında kalan Sinop, Sultan İzzettin Keykavus (1211-1220) tarafından tekrar kurtarılmıştır. Trabzon Rum İmparatoru Alexius'un zulümleri sonunda Sultan Keykavus 1214 yılında Sinop'u fethederek şehri imar etmiş, Türk tüccar ve esnafı teşvik ederek ticaretin gelişmesi için tedbirler almıştır. Trabzon Komnenos İmparatorları da bu tarihten Moğol istilasına kadar Türkiye Selçuklukları'nın tabiiyetinde kalmışlardır.

Anadolu'da siyasi birliğin sağlanmasında ve Türkiye Selçukluları'nın her bakımdan zirve noktasına çıkmasında çok büyük yeri olan Sultan I. Alaaddin Keykubad (1220-1237) döneminde yapılan Suğdak (Sudak) seferi (1227) ve Trabzon seferi ile Trabzon'un kuşatılması (1228) bölgedeki Türk varlığını göstermesi bakımından önemlidir.

Suğdak, Kırım Yarımadası'nda önemli bir ticaret şehri idi. Uç Beyi Hüsamettin Çoban tarafından Sinop'tan buraya düzenlenen sefer, Karadeniz sahilindeki Türk donanmasının gücünü ve ulaştığı seviyeyi açıkça ortaya koymaktadır. Bu seferin başarılı bir şekilde sonuçlandırılmasından bir yıl sonra, sahillerdeki Rum tecavüzleri üzerine Alaaddin Keykubad Sinop, samsun ve Ünye'ye kadar olan sahilleri kurtardıktan sonra donanmayı Trabzon şehrine göndermiş, kara ordusu, Gümüşhane yoluyla Zigana Dağı'nı aşıp, Maçka'ya doğru ilerlemiş ve Trabzon kuşatılmış ise de; çeşitli sebeplerden dolayı alınamamış, şehrin fethi iki buçuk asır sonrasına Fatih Sultan Mehmed'e kadar mümkün olamamıştır.

Türkiye Selçukluları devletinin yıkılmasından sonra, Pervaneoğulları, Çobanoğulları ve Candaroğulları Türk Beylikleri Karadeniz Bölgesi'nde önemli roller oynadılar. Özellikle Kuzey BatıAnadolu (Karadeniz) Bölgesinin Türkleşmesinde bu Türkmen beylikleri derin izler bıraktılar. Nitekim Candaroğulları Beyliği'nin sınırları Kastamonu, Sinop, Safranbolu, Taraklı-Bolu, Çankırı Kalecik, Samsun'u içine alacak şekilde gelişmeler göstermiştir.

Osmanlı hakimiyetinden önce varlığı Karadeniz Bölgesi bakımından önemli olan bir diğer beylik de Eratna (veya Ertena) Beyliği'dir. Beyliğim Sivas ve civarına hakim olduğunu biliyoruz.

Bu beyliklerden başka, Niksar bölgesinde kurulan Taceddinoğulları Beyliği (1348-1428), Samsun ve Ordu yöresinde kurulmuş olan Taşanoğulları ve Hacı Emir Oğulları Beylikleri de bölgede önemli roller oynamış Türk siyasi teşekkülleri olarak dikkat çekmektedirler.

XIV.yüzyılda ortaya çıkan Anadolu Türkmen Beylikleri dönemi Anadolu'nun siyasi, ekonomik, demografik ve kültürel tarihinde Türkleşme yönünden çok önemli bir devreyi ifade etmektedir. Çünkü, her Türkmen Beyliği, Oğuz Han yasasına dayanarak Anadolu'daki Türk topluluklarının liderliğini ele geçirme mücadelesine girişmişlerdir. Bu dönem Anadolu'nun yeni ve gerçek kimliğini yani "Türk-Türkmen" kimliğinin dağına-taşına, insanına, kültürüne, sanat eserlerine kazındığı dönem olmuştur.

Bölgenin Osmanlı hakimiyetine geçmesinden önce, Türk varlığı bakımından üzerinde durulması gereken bir diğer Türk siyasi teşekkülü de Akkoyunlular'dır. Akkoyunlu Türk Devleti zamanında (1350-1502) özellikle Rize'nin güney kesimlerine hemşin'e birçok Türk-Türkmen boyu yerleşmiştir. Aşağı Çamlıca (Viçe) ve Ülköy'de bulunan "koyun-koç" heykelleri, mezar taşları bunun bariz delillerini teşkil etmektedir.

Karadeniz'in kuzeyi ve güneyi ile birlikte siyasi bakımdan tamamen Türkler'in eline geçişi ve bir "Türk gölü" haline gelişi Fatih Sultan Mehmed zamanında gerçekleşmiştir. Fatih, İstanbul'un Fethi ile boğazlara hakim olunca, ekonomik bakımdan bu su geçidi ile yakından ilgisi bulunan Karadeniz sahilleriyle ilgilenmeye başlamış, Kırım hanı Hacı Giray'la anlaşarak, kefe'deki Kolonileri aracılığıyla Karadeniz ticaretini ellerinde bulunduran Cenevizliler'i sıkıştırmaya başlamış ve bölgede Türk hakimiyetini tesis etmiştir.

Fatih Sultan Mehmed'in esas hedefi Trabzon'du. Bu sebeple 100 parça kadırgadan ibaret olan bir filo göndererek, İsfendiyaroğlu İsmail bey'in elinde bulunan Sinop'u zaptettirdi.1460'ta Amasya fethedilerek buradaki Cenevizliler çıkartıldı. Bunu takiben, Mahmud Paşa Rumeli askeriyle birlikte Trabzon üzerine yürüdü. Fatih de Erzincan'dan kuzeye doğru ilerleyerek Gümüşhane-Maçka yoluyla Trabzon önüne geldi. Bu suretle her taraftan kuşatılan Trabzon barış yoluyla fethedildi 15 Ağustos 1461). Sol kolun başında Trabzon kalesinin önüne gelen Mahmut paşa, önce şehirlileri, sonra da İmparator David Komnenos ailesini teslim hususunda ikna etti. Trabzon Komnenos İmparatoru David önce İstanbul'a, sonra da Edirne'ye gönderildi; sonradan Samsun, Bafra, Niksar bölgesinden getirilen Türk boyları (Nüfusu) Trabzon'a yerleştirildi.

Sonraki yıllarda Trabzon başta olmak üzere, Karadeniz sahil şeridine çok miktarda Müslüman Türk ahali gelerek yerleşmiştir. 1466 Karaman'ın fethinden sonra Karaman'dan, Maraş ve Elbistan'dan gelen Türk ahali de bölgeye yerleştirilmiştir. 1487 tarihli bir tahrir defterine göre Trabzon'dan Hıristiyan sipahiler ve onlara tabi olanların şehri terk etmelerinden sonra yerlerine Tokat, Samsun, Bafra, Çorum, Amasya gibi bölgelerden gelen Türk boyları yerleşmiştir. Fatih Sultan Mehmed'in (Karadeniz politikası sonucu) Sinop, Amasra ve daha da önemlisi Trabzon'u fethederek merkeze bağlaması, Trabzon Komnenos Krallığı'na son vermesi, takip edilen şuurlu iskan siyaseti Karadeniz Bölgesi'nin kesin ve ebedi olarak Türk hakimiyetine geçişini sağlamıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder