14 Mayıs 2006 Pazar

Mustafa Kemal Samsun 'da -I



19 Mayıs 1919 SAMSUN
Bandırma vapuru, Sabah saat 6.00 sularında Samsun Limanı’na girmişti, Sandallar aracılığıyla arkadaşlarıyla beraber karaya çıkan, Mustafa Kemal Paşa, askerî bando eşliğinde halk tarafından sevgi ile karşılanmıştır

Samsun’dan emrindeki vilâyetler mülkî âmirleri ile XV. ve XX. Kolordu Komutanlıkları’na bölgedeki asayiş durumunu belirten bir rapor göndermelerini bir telgrafla bildirmiştir.

İstanbul’da General Milne, “Mustafa Kemal Paşa’nın niçin Sivas’a(!) gönderildiği hakkında” Harbiye Nezareti’ne yazı yazmıştır.


20 Mayıs 1919 SAMSUN
Mustafa Kemal Paşa, Sadrazam Damat Ferit Paşa’ya aşağıdaki telgrafı çekmişti: “İzmir’in Yunan askerleri tarafından işgali hadisesi yakından temasta bulunduğum milleti ve orduyu tasavvur ve tasvir edilemeyecek derecede üzmüştür. Ne millet ne de ordu, mevcudiyetine karşı yapılan bu haksız tecavüzü kabul etmeyecektir.” demiştir.

İngilizler’in, Samsun’a bir kısım asker çıkarmaları sebebiyle bu gibi tecavüzlerin men’i ile siyasî vaziyetten gerektikçe haberdar edilmesi hakkında, Samsun’dan Harbiye Nezareti’ne telgraf çekmiştir...

Samsun’da görevli İngiliz askerî temsilcisi Yüzbaşı Hurst’ın, Mustafa Kemal Paşa ile bölgedeki umumî durum hakkında görüşmüştür. (Bu görüşmenin 19 veya 21 Mayıs’ta yapılmış olması ihtimali de vardır.)


21 MAYIS 1919 SAMSUN
 Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanlığına, Samsun ve çevresindeki asayişsizliğin sebeplerini açıklayan, aşağıdaki telgrafı çekiyor:

“ Mütareke’den sonra bütün Rumlar, Yunanlılık millî emelleriyle her tarafta şımardığı gibi bu havalide de Pontus Hükümeti’nin kurulması gibi bir safsata etrafında toplanmış ve bütün Rum çeteleri düzenli bir program altında hemen tamamen siyasî bir şekle dönüşmüştür” (Aynı telgraf 22.5.1919 tarihi ile sadaret Makamına da çekilmiştir.)

Mustafa Kemal Paşa, Erzurum’daki 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir’e aşağıdaki telgrafı çekiyor:
“Umumî durumumuzun almakta olduğu vahim şekilden pek elemli ve müteessirim. Millet ve memlekete borçlu olduğumuz en son vicdanî vazifeyi yakından müşterek çalışma ile en iyi yerine getirmek mümkün olacağı kanaatiyle bu memuriyeti kabul ettim. Bir an evvel zât-i âlinize kavuşmak arzusundayım.” demiştir.

Samsun’da bulunan İngiliz Yüzbaşısı Hurst’un, İstanbul’da İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Chalthorpe’a gönderdiği raporunda: “Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs’ta buraya ulaştı. İlçedeki umumi durum hakkında kendisiyle görüştüm” demiştir.

Samsun’da durumu kontrol altına almak isteyen Mustafa Kemal, güvendiği kişilerle çalışmak istiyordu. Bu sebeple daha önceden tanıdığı Hamid (KAPANCI) Bey’i, Samsun’a mutasarrıf tayin etmek istemiştir. Hamid Bey,. evvelce Valilik ve bir müddet dahiliye müsteşarlığı yapmış bir kimsedir. Mustafa Kemal Paşa 21 Mayıs 1919 (1335) tarihinde, yani Samsun’a çıktıktan iki gün sonra “Makam-ı Sadaret-i Uzma’ya” gönderdiği gayet müsta’cel telgrafı belgeler bölümünde bulunmaktadır. (Belge 32-33)

22 Mayıs 1919 SAMSUN
Mustafa Kemal Paşa’nın, Sadârete gönderdiği raporda: “... Millet birlik olup, hakimiyet esasını, Türklük duygusunu hedef almıştır.” demesi O’nun yeni sistem hakkında bir fikir uyandırması ve gayesi bakımından önemlidir.

Mustafa Kemal Paşa’nın, İngiliz Hükümeti’nin varlığına önem vermeksizin memleket içerisinde kuvvetlerini sevk ettiklerine dair Genelkurmay Başkanlığı’na gönderdiği telgrafında; “...Bir gün her tarafta oldu bittiler karşısında kalmak pek ziyade muhtemel olduğunu arz eylerim” demiştir.

Mustafa Kemal Paşa’nın, yanındaki birkaç kurmay subay, Samsun’da görevli bazı İngiliz subaylarıyla bölge asayişi hakkında görüşmüşlerdir.

Sadrazam Damat Ferit Paşa’dan Samsun bölgesindeki asayiş ile ilgili raporlar hakkında Mustafa Kemal Paşa’ya teşekkür telgrafı gelmiştir.
  

23 MAYIS 1919 SAMSUN
Mustafa Kemal Paşa’nın, Ankara’da bulunan 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa’ya Samsun’a geldiğini, kendisiyle daha sıkı temaslarda bulunmak istediğini ve İzmir bölgesine dair alabileceği bilgiden haberdar edilmesin bildiren tegrafı çekmiştir.

Mustafa Kemal Paşa, Kâzım Karabekir Paşa’ya mitingler yapılarak, İzmir’in işgalinin protesto edilmesini isteyen telgraf çekmiştir.


24 MAYIS 1919 SAMSUN 
Mustafa Kemal Paşa’nın, Harbiye Nezareti’ne çektiği telgrafında; “ ...Bazı şikâyetleri yerinde tetkik ve önlem almak üzere karargâhımı yarın geçici olarak Havza’ya nakledeceğim.” demiştir.

Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanlığı’na, Ordu’da Jandarma Kuvvetleri’nin takviyesi için İtilâf temsilcileri katında teşebbüste bulunulmasını isteyen telgrafı çekmiştir.

Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanlığı’na, Ermeni tecavüzlerine karşı XV. Kolordu’nun mevcudunun gerekirse artırılması hakkında rapor vermiştir.


SAMSUN’DAN ÇIKIŞ
Mustafa Kemal, 25 Mayıs 1919 günü Samsun’dan sabahın erken saatlerinde, Mıntıka Palas oteli önünden hareket eden eski bir otomobille sessizce ayrılır. Benz marka bu araç O’na IX.Ordu Müfettişi olması sebebiyle tahsis edilmiştir. Aracı yaşlı bir şoför kullanır. Kendisi şoförün yanındadır. Kazım DİRİK’le, Doktor Albay İbrahim TALİ (sonra milletvekili, genel müfettiş), Doktor Binbaşı Refik SAYDAM (sonra milletvekili, bakan, başbakan) bu arabada yer alırlar. Karargâhını oluşturan diğer yolcular, başka arabalara dağılır. Bu araçların zamanın yaylı arabaları olduğu konusunda birçok belge ve anlatım bulunmasına rağmen Enver Behnan ŞAPOLYO “Atatürk ve Milli Mücadele” adlı eserinde üç hurda araçla Havza’ya gidildiğini dolayısıyla bu araçların da otomobil olduğunu ifade eder.”

“Eski otomobil ve beraberindeki yaylı kafilesi ;kırma taştan yapılmış eski şose yol üzerinde ancak saatte 40 kilometre kadar yol alabiliyordu. Çok kere dik yerlere araba çıkmıyor, şoförden başka hepsi inerek ite kaka yürütüyorlardı. Şimdi İbrahim TALİ’nin bu yolculuk dolayısıyla bir anısına bir göz atalım.

“Samsun’dan Havza’ya gidiyorduk. Altımızda Birinci Dünya Harbi’nden kalma Benz marka bir otomobil vardı. Şoför de Türk değildi. Yola çıktık. Biraz sonra motor bozuldu ve araba durdu. 36 yaşında zaferler kazanan Kumandan Mustafa Kemal Paşa’nın ne demek olduğunu o zamanki arkadaşları bilirler. Kızdı ve asabileşti. Şoförü azarladı. Ve kendisi makineyi harekete geçirmeye çalıştı. Tabii başarılı olamadı. Ben, Doktor Refik (SAYDAM) ve Kazım (DİRİK) bir köşede duruyorduk, doğrusu içimizden neden işe karıştığına hem üzülüyor, hem sinirleniyorduk. İçimizden geçeni anlamış gibi bize baktı ve dedi ki: “_ 10 yıl sonra sizinle , kendi yaptığımız yollarda Türk şoförleri bizi istediğimiz yerlere götürecekler.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder