10 Temmuz 2006 Pazartesi

O Bir "Satılık Çocuk"



Başlık hatalı biliyorum. Ancak, "fikir kutsal yorum hür" deyip fikre saygı babından değiştirmedim. Utanıp sıkıntılanarak bloknotuma aldığım bir yazı. İçeriğinde bölgemizin sosyo kültürel yapısına ait belirgin izler hatta çizgiler vardı.

Dağ köylerinden gelenlerin; çocuklarını satması kimine göre insanlık suçu, kimine göre de ekonomik bir zorunluluk. "Alan razı veren razı" diyor Samsunlular ve şöyle ekliyorlar; "Adam fakir, ne yapsın?"

F. DİLEK KANTOĞLU (SHA)
Yıl 1996 Bafra'nın dağ köyü Sarpın'da bir gece vakti. Barakadan farksız küçük bir ev ve gaz lambasının loş ışığı. Şeref Ateş, oğlu Emrah'ı karşısına almış konuşuyor. Emrah 8 yaşında. Bir anlam veremiyor babasının sözlerine. Babası onu satılık vermek zorunda olduğunu söylüyor. Bundan böyle başkalarının yanında yaşayacağından, annesini kardeşlerini tatilden tatile görebileceğinden bahsediyor. Emrah'ın minicik aklı almıyor babasının anlattıklarını. Bir de babasının gözleri neden dolu dolu; onu anlamıyor.

Ve bir bahar sabahı. Gün ışımaya daha yeni yeni başlıyor. Baba Şeref kaldırıyor minik Emrah'ı "Hadi" diyor "Gidiyoruz" diyor. Bafra'ya doğru yola çıkıyorlar sessizce. Tek kelime etmeden. İkisi de suskun, ikisi de buruk.

Baba-oğul artık "utanç pazarı"ndalar. Hani henüz dünyayı tanımamış körpe yavruların meta gibi alınıp satıldığı insan pazarı.

Samsun'un Bafra ilçesi. Gittikleri pazarda kalabalıktan başı dönüyor küçük Emrah'ın. Kendi yaşında bir sürü çocuk görüyor etrafta. Bir bakış, bir gülüş derken birkaç tanesi ile tanışıveriyor oracıkta. Burası bir insan pazarı. Hem de henüz hayatı tanımamış anne sevgisi, baba şefkatine muhtaç minicik yavruların pazarı. Ve o minik çocuklar ne olduğu anlamadan babaları birileriyle pazarlık yapıp duruyor. Sonra babalarından ayrılıp o "amca"larla yola çıkıyorlar. Şöyle bir geriye dönüp bakıyor Mehmet, Ali, Kerem, Dursun, Temel ve Emrahlar. Arkalarında dolu dolu gözleriyle babalarını bırakarak. Zaten köylerinden ayrılırken annelerini, kardeşlerini de bırakmışlardı.

Suç mu zorunluluk mu?
İşte Emrah da bu pazarda kiralanan veya satılan çocuklardan biri. Ve şimdi 1998. 2000'e 2 yıldan bile çok az bir zaman var. Emrah Ateş şimdi 10 yaşında. Babası el sıkışıp vermiş onu Dursun Çot'a. Kimdir nedir bilmeden. Gözleri Karadeniz'in ormanları gibi yemyeşil, pırıl pırıl. O, Samsun'da uzun yıllardan beri kurulan Çocuk Pazarı'nda 2 yıl önce kiraya verilmiş bir çocuk.

Bafra'nın dağ köylerinden biri olan Sarpın'da oturan babası Şeref Ateş 5 çocuğa birden bakamayınca, önce ağabeyini Sanayi Mahallesi'nde bir oto tamirhanesine vermiş; daha sonra da Emrah'ı kiralamış. Ayda 10 milyon lira istemiş kiralayan aileden. "İyi bakın, bir de okutun yeter" demiş. O gün bugündür Gazibeyli Köyü'nde Emrah. Yanında kaldığı Çot Ailesi, ona "Sarıkız"ın bakımı görevini vermiş. Sonra da Gazibeyli İlköğretim Okulu'na yazdırmış.

Atatürk'ü tanımıyordu
Gazibeyli'ye ilk geldiğinde, 2'nci sınıfı bitirmiş olan Emrah'ın okuma yazma bilmediği ortaya çıkmış.

Öğretmeni Nurcan Tokgöz, "Harfleri tanımıyordu. Atatürk'ün resmini gösterdiğimizde kim olduğunu bilemedi" diyor. Ama her şeyi çabuk öğrenmiş Küçük Emrah. Bir yılda yaşıtlarına yetişmiş. Sabahları, ineği meraya götürüp bıraktıktan sonra sınıfına koşup derslere girmiş.

Küçük Emrah'ı kiralayan Dursun Çot, "Emrah'ı hiç zorlamadık. Sadece bir ineğe çobanlık yapıyor. Sınıfına 5 dakika geç kaldığı olmamıştır" diye konuşuyor. Kendi çocuklarından ayırmadığını, aynı yatakta yatırdığını söylüyor ve ekliyor: "Onu kaybetmek istemiyoruz."

Hayali İstanbul

İlk geceyi hiç unutmuyor Emrah. "Kafamı kaldıramadım yerden" diyor. Utancından yemek bile yiyememiş üç beş gün. Bir ekmek parçasını alıp ağzına geveleyip durmuş saatlerce. Sonra o insanların gözlerindeki ifadeyi fark etmiş. Sevgiyle bakıyorlarmış. İşte o buluşma yaşandığından bu yana Emrah o evde mutlu.

Gördüğü ilgi; ilk günlerde yemek yerken saklanan Emrah'ı değiştirmiş güleç yüzlü bir çocuk yapmış. "satılık Çocuk" Emrah bayramlarda ailesini ziyarete gidiyor. Ama kararlaştırılan tarihten daha önce dönüyor Çot Ailesi'nin yanına.

"Bazen annemi özlüyorum ama burada daha rahatım" diyen Emrah, ortaokul bitince İstanbul'a gideceğini söylüyor. Dursun Çot'un akrabalarının yanında kalacak. "Ne yapacaksın?" diye sorulduğunda, "Çalışacağım" diye cevap veriyor. "Büyüyünce ne olacaksın, hiçbir hayalin yok mu?" sorusunun cevabı da aynı. Omuzlarını silkiyor Emrah, onun hayali büyük şehirde çalışmak...

"Biri kurtulsa yeter"

Emrah'ın Sarpın Köyü'ndeki babası Şeref Ateş ise, toprağı olmadığı için ne çiftçilik ne de hayvancılık yapabiliyor. Yılın belirli zamanları Bafra'ya inip inşaatlarda çalışıyor. "Çocuğum emin ellerde, hayatı kurtuldu" diyen baba Ateş, çaresizliğini şöyle anlatıyor: "Kazandığım yetmiyor. Oğlumu okutamadım. Yanımda kalan çocuklarımı da okutamıyorum. Bırakın okutmayı, doğru dürüst yediremiyorum."

Şeref Ateş, niçin bu kadar çok çocuk yaptığını ise "bilmiyor." Anne Emine Ateş de, kocası gibi düşünüyor. "Biri kurtulsa yeter" diyen anne Ateş, oğlunu özlediğini, fakat iyi bakıldığını bildiği için rahat olduğunu söylüyor.

"Çocuk Pazarı ayıp değil"

Çocuk pazarına sahne Bafra ve Alaçam halkı, ilçelerinin "Çocuk Pazarı"yla anılmasından rahatsız. Ancak bu geleneğin ne zaman başladığını onlar da tam bilmiyor. Bildikleri tek şey, ilçelerinin adının Çocuk Pazarı'yla çıkması. "Tütünümüz varken, neden herkes Çocuk Pazarı'yla ilgileniyor?" derken, bu durumun uzun yıllardan beri sürdüğünü anlatıyorlar. Dağ köylerinde yaşayan fakir ailelerin, ova köylerinde tarım ve hayvancılıkla uğraşan ailelere çocuklarını kiralaması yöre halkına göre normal. "Hem çocuğun ailesi biraz para kazanıyor, hem de kiralayan ailenin işi görülüyor. Bazı çocuklar evlerine dönmüyor. 30 yaşına gelip de aynı ailenin yanında kalan var" diyerek çocukların kiralanmasını yanlış bulmadıklarını vurguluyorlar.

Çocukların bedeli ise, yaş ve kiralanacakları süreye göre 10 ve 40 milyon arasında değişiyor.

Valilik el koydu
Çocuk Pazarı'yla ilgili haberler Sinop ve Samsun Valilikleri'ni harekete geçirdi. Bafra ve Alaçam'daki pazarlara, en çok Sinop'un Dikmen, Durağan, Boyabat ve Saraydüzü ilçelerinden gelen ailelerin çocuklarını getirdiğini belirleyen Sinop Valiliği, Samsun Valiliği'ne başvurarak pazarın yasaklanmasını istedi. Bunun üzerine bu yıl Bafra'da Çocuk Pazarı kurulmadı ancak küçük bir grup Alaçam'da gizlice toplanmış.

Sinop Valisi Selahattin Başar, bununla da kalmayıp, gelir düzeyi düşük ilçelerin pilot bölge olacağı ve çevre illeri kapsayan "Sinop-Kastamonu İlleri Dış Kaynaklı Kırsal Kalkınma Projesi"ni hazırlattı. Bunun için başbakanlık ve ilgili bakanlıklardan destek isteyen Sinop Valiliği, 26 Mayıs'ta ilçe kaymakamlıkları, belediyeler, güvenlik birimleri, muhtarlar ve ihtiyar heyetlerinin katılımıyla bir toplantı düzenleyecek. Toplantıyla, çocuklarını satan veren aileler ve yaşadıkları bölgelerin ekonomik sıkıntılarının belirlenmesi ve çözülmesi için çalışmalar başlatılacak.

Bafra ve Alaçam'daki adli kayıtlara göre, şimdiye kadar çocuğunun başına kötü bir şey geldiği gerekçesiyle şikayetçi olan yok! Ama yine de risk var. Çünkü kimse çocuğunu verdiği aileyi tanımıyor. Çocukların pazarda değil de yetkili bir kişinin gözetiminde, kayıtlara geçirilerek verilmesi düşünülüyor.

Polis ve kaymakamlık bunun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın görevi olduğunu söylüyor. Emniyet sadece Sinop ve çevre illerden çocuklarını getirenleri geri çeviriyor. Ancak devletin bu pazarı resmileştirmesi imkansız. Çünkü, Türkiye'nin de imza koyduğu Çocuk Hakları Bildirgesi'ne göre 14 yaşından küçüklerin çalıştırılması yasak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder