28 Temmuz 2006 Cuma

Lâdik Deprem Hattı (Samsun ili)



Yazan: M. Blumenthal
İÇİNDEKİLER:
1. Deprem çatlağının güzergâhı.
2. Depremin yaptığı tahripler.
3. Mahallî tektonik hakkında mülâhazalar.
4. Yarığın iki tarafındaki tektonik birlikler.
5. Yeni yarığın tektonik birliklerle olan münasebetleri.

G İ R İ Ş

1939 senesi aralık ayının 27 sinde vuku bulan büyük depremden beri, kuzey Anadolu bir takım tahripkâr depremlere mâruz kaldı. En büyüğü Adapazarı'nda vukua gelen bu depremler, bazı istisnalar hariç olmak üzere, doğudan batıya doğru birbirini takip etmiş olduklarından burada iç ve güney Anadolu'daki geniş bölgelerin arz ettikleri nisbî istikrara malik olmayan zayıf sahalar mevcut olduğunu göstermişlerdir.

Son seneler zarfında az çok tahribe uğrayan Tercan, Erzincan, Erbaa,Lâdik, Kargı, Tosya, Çerkeş, Gerede, Bolu,Düzce, Adapazarı, gibi şehirler bu sahanın güzergâhını yeter derecede işaretlemektedirler, o derece ki hiçbir jeolojik bilgisi olmayan bir kimse bile bu ana deprem hat-tının güzergâhını çizebilir.

27 ekim 1943 den beri kuzey Anadolu'da hissedilen bütün depremlerin az çok uzun episantrları Destek - Lâdik - Vezir-köprü bölgesinde (Samsun ili ve kısmen de Tokat ili) bulunmuş ve Devrez çayı vadisi ile vadiyi temdid eden havzalarda kesafet kesbetmiştir. Depremin sebep olduğu hasarların tarifi mevzuumuz dışında kalan bir iştir; bizim yapmak istediğimiz şey, mahdut bir kesimde deprem çatlağının güzergâhını göstermek ve onu mevzii tektonikle münasebetlendirmektir. Tetkik edeceğimiz kısım, Erbaa (batı kısmı), Lâdik, Havza ve Vezirköprü Neojen havzalarını içine alan pek meskûn bir yerdir.Burada deprem 1943 kasımında vukua gelmiştir, ben ise bu havaliyi 1944 eylülünde gidip gördüm; bu 9 aylık gecikme, yaptığım müşahedelerin sıhhati bakımın-dan fena olmuştur. Bununla beraber, sürülmüş arazi bahis mevzuu olmadığı zamanlar satıhtaki tesirler gene uzun mesafeler boyunca görülmektedir; ve hattâ,bahis mevzuu çatlağın 8-30 km. güneyine kadar uzanan Erzincan depreminin çatlağı, arızalı arazide görülmekteydi. Maksadım burada derin bir etüde girişmek olmadığından, gezilerim esnasında topladığım malûmata dayanmakla yetineceğim.Bu malûmat resmî olmamakla ve biraz eksik olmakla beraber yapacağım tektonik etüde zarar verecek mahiyette değildir.

1. DEPREM ÇATLAĞININ GÜZERGÂHI
Son senelerde kuzey Anadolu'da vukua gelen bütün depremler satıhta birer çatlakla işaretlenmektedirler; bu çatlaklar sürülmüş tarlaları, ev ve duvar gibi sert cisimleri kesmiş ve yerli sahrelerden ( kalker tepeler, v.s.) geçerken küçük faylar halinde kollarla ayrılmıştır. 17 kasım 1943 tarihinde hasıl olan böyle bir çatlak, Erbaa ovası'ndan (Taşova) Vezirköprü'nün güney batısındaki tepeler öte-sine kadar takip edilebilmektedir. Bu çat-lak bu son yerde bitmiyorsa da biz oraya kadar takip ettik, çünkü daha ötede Kargı civarında Kızılırmak vadisine varmakta ve batıya doğru sürüp gitmektedir. la tahribat Lâdik bölgesinde olduğundan bu hatta Lâdik deprem hattı diyeceğiz. Takriben 65km. uzunluğunda olan bu hatta birkaç kesim tefrik edeceğiz: Erbaa ovası, Lâdik-Havza ve Vezirköprü kesimleri.Birinci kesimdeki çatlak, Erbaa şehri kuzeyinde Zilhur'da, 20 Aralık 1942 Erbaa yer depreminin sebep olduğu çatlağa bağlanmaktadır. Meslektaşlarım B. HAMİTNAFİZ PAMİR ve B. İBRAHİM HAKKIAKYOL ile birlikte, Zuhur civarındaki çatlakların taaddüt ettiklerini tesbit ettik ve burasının episantrın aşağı yukarı batı nihayeti olduğu neticesine vardık (2).

Son ziyaretim esnasında, arazi çok düzelmiş olduğundan, ilk rüptürlerden çok az bariz olan yeni rüptürün eski hat üzerinde bulunup bulunmadığını iyice göremedim.Her halde, burada vuku bulan yeni deprem bir sene evvelki rüptürü yenilemiş olsa gerektir. Zilhur'un WNW sinde, çatlak hattı Neojene ait gayri sâbit konglomeralardan müteşekkil tepeleri terk eder. Kelkit çayı aluvial ovasını takip eder ve Yeşilırmak'ı aştıktan sonra Lâdik ovasına kadar sürüp giden bir tepeler bölgesine girer; yukarıya doğru gayri meskûn küçük bir vadiye ge-çer ve köylere (Arpadere, ilh.) ancak 13km. kadar yaklaşır. Dikkate şayan olan bir yer, Erbaa depreminden hiç zarar gör-mediği halde 1943 de tamamiyle harap olan Destek nahiyesidir (Foto 3). Ana çat-lak Destek boğazı adındaki dar vadide yu-karıya doğru devam ederken kendisinden ayrılan bir kol güney doğu istikametinde, Faravağ Dağı'nda devam eder; bu dağdaki Neojen koglomeralarının kalınlığı birkaç yüz metreyi bulmaktadır. Dağın yüksek yerlerinde bu çatlak mevzii olarak zayıflar ve Yemşanbükü karşısında daralıp incelir; burada muhtelif kısa rüptürler toprağı ve şoseyi kat ederler.

Fakat bu fer'î çatlaklar burada sona ermezler, çünkü Hacıbey ile Yolaçan arasında görülen arazi çöküntüleri Heriz dağı civarından geçen ve Hacıbey ötesindeki konglomeratik tepelerde Değirmendere istikametinde imtidad eden bir çatlak mevcut olduğunu göstermektedirler.(bu çatlak arazi de kon-trol edilmedi). Hattın Taşova'ya doğru inmesini ta-kip ederek Yeşilırmak orta mecrasına vardık. ED. PAREJAS ile mesai arkadaşları(1) bu mecra boyunca doğuya doğru uzayan ve böylece bizim ana çatlağı kat eden bölgesel bir deprem hattı (Yeşilırmak ve yaylalar hattı) çizebileceklerini umuyorlardı. Bu dar vadi istikametinde yönelen tektonik bir rüptür mevcut olması muhtemel olmakla beraber, 1943 depreminde bu hattın var olduğunu gösteren bir alâ-met belirmemiştir. Her halde, şaşılacak bir olay, yeni bir deprem hattından hayli uzakta bulunan Kalekale köyünün başka yerlerden daha fazla (% 18) hasara uğramış olmasıdır. Boraboy köyünde de bir fer'î çatlak gördük; bu çatlak burada kısmen yerli grelerden ve şistlerden geçmekte ve sürülü tarlalarda sona ermektedir.

Destek'e kadar olan kısmını ele aldığımız Erbaa ovası kesiminden ayrılma-dan evvel, bu kesimde başka her yerden fazla fer'î çatlaklar hâsıl olmuş olduğunu söylemeliyiz. Bunlar, Erbaa ovasının zorlanmasiyle ilgili dislokasyonların uzak tesirleri sayılmak icab ederler. Çatlak, Destek'ten itibaren, lite Kretase kalkerleriyle fillitleri ve kuvarsitleri arasındaki kontakt hududunda kalır ve sonra Lias'a bağladığımız tabakaların grelerinden ve şistlerinden geçer, sonra yeniden altta yatan yapıya girer (bu yapı burada Lias rüsuplarından güçlükle ayrıl-maktadır) ve bataklıklı Lâdik gölü tarafındaki alüvyonlarda sona erer; buradaki küçük nehir kolu çatlağın çukuruna gire-rek az bir mesafe imtidadınca yolunu değiştirmiştir. Çatlak, Lâdik gölünden sonra dalgalı bir bölgeye girer, burada, Tersakan Çayı'nın iki tarafında köyler hayli sıktır ve çok hasar görmüşlerdir. Yenice'nin üst tarafında, depremden hâsıl olan çatlak Tersakan Çayı'ndan geçer ve falezde pek iyi görülür (3. bahse bakınız). Sivas - Samsun yolunun 77 nci kilometresi civarındaki kavuşağı ile Ortaklar arasında, çatlak muayyen bir mesafe dahilinde düzlenmişe benzemektedir.

Son kesim olan Vezirköprü kesimi, çatlağın Ortaklar civarında kuzeye doğru küçük bir yer değiştirmeyle başlar. Buradaki çatlak, toprağı açan gerginliğe mukavemet göstermiş olan bir kışrın yarılmasına benzer. Düz hat halindeki çatlak Martas civarında sona erer ve Ortaklar civarında ve şiddetle hasara uğramayan bu köyde küçük rüptürler hattın devamı-nı sağlarlar. Sonra daha kuzeyde, Beşçay'a doğru olan seri inişte, Kilikdere adlı küçük derenin kenarında, aluvyal arazinin ve yerli grelerle marnların kaymalarını intaceden geniş çökmeler deprem hattının yeryüzünde yeniden görülmesini işaretlerler. Bu hat Beşçay (Dindardibi) boyunda pek vazıh olarak görülür ve Köprübaşından sonra yeniden Vezirköprü güneyindeki tepelere girer ve Esenköy'e kadar düz olarak gider.Bu köy, çatlağı gördüğümüz son yerdir; çatlak burada, kısmen marnlı alaca şistler içinden tepeler halinde çıkan be-yaz zoojen kalkerlerden geçer (Foto 9).Burası aynı zamanda çatlağın en kuzey noktasıdır, çünkü çatlak buradan itibaren batıya doğru kavislenerek ilkin Çay-deresi Vadisini, sonra da Soruk dere vadisini takip eder.

2. DEPREMİN SEBEBOLDUGU TAHRİPLER:
Sistemli bir tarife girişmeksizin gelişi güzel bazı olayları belirtmek istiyoruz.Çatlak hattının iki yanında uzanan ve pek şiddetli hasarlara maruz kalan episantr sahası oldukça dardır. Bu sahanın genişliği 1-2 kilometreyi geçmez; çatlağın pek yakınında bulunan bazı yerler (meselâ:Köprübaşı) hemen hiç zarar görmemişlerdir. Çatlaktan 3,5 kilometre mesafede bulunan Havza köyü ehemmiyetli tahrip-lere maruz kalmadığı halde çatlaktan ay-ni mesafede bulunan Lâdik kasabası (Foto 2) nin bütün camileri yıkılmış (Bülbül-hatun ve büyük Davut paşa camileri) ve Konak gibi büyük binalar duvarlarının çatlaması yüzünden oturulamaz bir hale gelmiştir.

Vezirköprü kasabası da böyle bir hale gelmiştir. (camileri yıkılmıştır),fakat ziyaretim esnasında burada çok ha-sara uğramış bir şehir manzarası görmedim. 1943 senesinde, 1942 de olduğu gibi episantrın o kadar yakınında bulunmayan Erbaa şehri az tahribe uğramıştır. Fakat evvelki depreme dayanmış olan Halkevi gibi sağlam binalar bu sefer çok zarar görmüştür.İrili ufaklı bazı köyler de vardır ki doğrudan doğruya çatlak üzerinde bulun-maktadırlar, Ravak, Destek, Arslantaş; Ye-nice, Ortaklar ve Esenköy adını taşıyan bu köyler hemen kamilen yok olmuşlardır. Mahallinde aldığımız malûmata göre bu köylerde tahribat derecesi şöyle ol-muştur: Ravak: takriben % 100; Destek:% 87: Arslantaş (pek küçük bir köy): %85; Yenice: % 87; Ortaklar: % 93; Esen-köy : % 73.

Fakat bu köylerin binaları kerpiçten; yani pek çürük olduğundan deprem kesafeti cetvelini buralarda tatbik edemeyiz. Zannımızca, Destek ile Tersakan çayı arasında aradığımız episantr,1942 senesi Erbaa deprem sahası içinde bulunmaktadır; bu sonuncuya da Sieberg Mercalli cetvelinin (2, Levha III) IX ve-ya VIII No. lı kısmına bağladığımız izo-sismik bir hatta yer vermek uygun olur.Elimizde yeter malûmat olmadığı için bu mülâhazalara devam etmeyerek okuyucunun hartayı tetkik etmesini tavsiye ederiz. Hartadaki işaretler tahrip derecesini gösterir

 Verdiğimiz natamam haritada, umumî kaideye uymayan bazı köyler mevcut olduğu görülür. Fazlaca hasara uğrayan Toptepe, Geriş ve Karasavul köyleri bu kabildendir; belki bu gibi başka köyler da-ha vardır. Bu olayın izahını buralardaki binaların yapılışında, toprağın oluşunda ve verilen malûmatın mübalâğalı olmasın-da aramak icabeder. Yer depreminin Sivas - Samsun demiryolunda yaptığı tahripler de dikkate değer: Harp şartlarından dolayı bu tahripleri gidip göremedim. Fakat alınan malûmata göre demir yol hattı 1-2 metre kutrunda kavisler teşkil edecek surette dalgalanarak atılmış ve hiçbir yerde kırılmamıştır; fakat bu dalgalanma, evvelce ayni yerde mevcut olan çatlağın üst dudağına inhisar etmiştir; heyeti umumiye batıdan doğuya doğru bir hareket göstermekteymiş; zaten güney tarafındaki dalgalanmamış demiryollarının doğuya doğru kavislenmiş olması da bunu gösterir.

Depremin şiddetli hissedildiği ana çatlak bölgesinden uzakta nisbetsiz hasarlara uğramış olan yerler de vardır. Ye-di ölüm vak'ası kaydedilen Suluova’daki Alevî köyü bu meyandadır. Burada az çok müstakil, fakat Lâdik depremi ile ay-ni zamanda vuku bulan hareketler olmuş-tur. Şüphe yok ki, Suluova eski rüptürlerle çevrilidir ve bu rüptürler mevzii olarak bu defa yerlerinden oynamışlardır. Merzifon gibi çok meskûn bir yerde de evlerin% 15 i çökmüş ve 60 kişi ölmüştür; fakat bu yerin şartlarını bilmediğim gibi gazetelerden de bir şey öğrenemedim.

3. MAHALLİ TEKTONİK HAKKINDA MÜLÂHAZALAR.
Satıhtaki çatlakla belli olan dislokasyon boyundaki blokların hareketinden doğan bir darbe uzunlamasına (derinlik)ve genişliğine (satıh) dalgalar halinde ya-yılmış vs. bölgesel yer depremine sebep olmuştur. Bahis mevzuu blokların hare-keti yatay ve yanlamasına olabilir. ED.PAREJAS (1), Erzincan depremi vesilesiyle Reşadiye'de 3,70 metrelik yatay ve takriben l metrelik dikey bir kayma tesbit etmiştir. Erbaa depreminin bıraktığı izler buna nisbetle çok zayıftır (takribenl m. ve 0,75 m.). Lâdik depreminin isti-kametini gösteren müşahedelerimiz mahduttur. 1943 depremi daha doğuda vukubulan depremler istikametinde olmuştur:çatlağın kuzey dudağı, heyeti umumiye itibariyle, güney dudağına nisbetle bir çökme göstermektedir.

Fakat bunun istisnaları da vardır. Lâdik ovasının- kuzeyin-deki Hasırcı dolaylarında çatlağın kuzeydudağı 90 santimetrelik bir kabarma ile güney dudağının yükseğine çıkmıştır. Dindardibi (Vezirköprü) dolaylarında Beşçay boyunda ise güney dudağı l metrelik bir yükselme göstermektedir. Yenice, dolaylarında, Eteylik Değir-men civarında, Tersakan Çay'dan geçen deprem hattı geçidi denilen yerde bulunan bir aflörman daha etraflıca anlatılma-ya değer:Sivas - Erzurum yolunun 76/278 inci kilometresi kuzeyinden ve Yenice-Teberoğlu Ahmet saray tarafından geçen bir hattın kuzeyinde, umumiyetle andezit blokları taşıyan tüflerden ibaret volkanik sahreler hâkimdirler? Bu hattın güneyinde umumiyetle az sağlamlaşmış konglomeralar, greler ve marnlar vardır. Bu iki kompleks arasındaki hudut pek vazıh değil-dir, çünkü rüsuplar volkanik sahreleri örtmüşlerdir. Tüflü teşekkülün, Toptepe kuzeyinde Karadeniz kıyısı boyunca uza-nan bütün silsileleri teşkil eden Kretaseflişi ile kesintisiz irtibat halinde bulundu-ğu dikkate alınacak olursa bahis mevzuu teşekkülün bu kompleksin üst kısmına ait olduğu neticesine varılır. Buna mukabil havza etrafındaki tepeleri teşkil eden teşekkül tamamile üst Neojene aittir. Yegâne fosil yatağı. Byeissensia pulymorpha PALLAS'lı dayanıksız beyaz grelerdir.

Havzanın güney batısındaki Kesruf civarında bulunan bu fosil yatağı, teşekkülün pek yüksek bir kısmında bulunduğu için üst Neojene ve hattâ Kuaternere intikal devrine atfedilebilir.Havza havzasının Neojeni umumiyetle pek az parçalanmıştır; fakat tüfler civarında (burası şüphesiz Neojenin kaidesidir), bu tabakaların pek meyilli ol-ması şaşılacak bir haldir. Beylik Değir-men karşısındaki tepelerin sarp yamacın-da (foto 4) bir senklinal ayırd edilebilmektedir; bu senklinalin güney yamacında kigreler takriben 45° ile kuzeye meyleder-ler, kuzey yamacında ise pek hususî bir tertip görülür. Deprem çatlağı sürülü topraklardan geçerek bu tarafa yaklaşır, ve 25 - 30 m. yüksekliğindeki bu faleze girdiği sırada tamamiyle çınlanarak hemen hemen dikey bir fay resmeder (foto 5).Bunun teferruatını anlatalım, damacın eteğinde fay ilkin çakıllı marnla dolu dar bir koridordan geçer (foto 7); falezin yukarısına doğru çıkarken, kuzey yamacına asılmış bir kenar halini alır (foto 8).Fayın kuzey dudağı, tamamiyle bir beyaz kaba kalker konglomerasından müteşekkil dikey bir duvar halindedir; güney dudağında ise konglomera ayni kalınlığı göstermez; orada bu konglomera, greli ve çakıllı marn tabakaları arasında dar -çizgi-ler halinde görülür.

Sol tarafta (kuzey),konglomera blokunda meyil pek azdır(güneye doğru takriben 10°)"sağ tarafta ise bahis mevzuu dar konglomera çizgilerinden belli olan meyil gene güneye doğru olmak üzere 50° kadardır (foto 5ve 6); bu son kısım senklinalin kuzey ya-macını1teşkil eder.Bu müşahedeleri nasıl yorumlamak?İlk bakışta, fayın dudaklarının ayni ter-kipte olmamasının, fay boyunca vuku bulan kaymadan ileri gelmiş olabileceği düşünülüyor. Bu takdirde tabakaların güneye doğru şiddetle meyletmeleri, kayan tabakaların tersine dönmüş olmaları icap eder. Bunu bir an için böyle kabul eder-sek, hiç olmazsa 25 metrelik bir atım karşısında bulunuluyor demektir.

Fakat bu tertibi tefsir ederken hesaba katılması icap eden bir nokta da, bu toprakların bir delta veya hareketli bir kıyı rüsupları ol-ması ve kaba malzemeden çamurlu malzemeye geçişin pek ani olarak vuku bul-masıdır. Bu bize fayın iki tarafındaki ter-kip farkını izah eder. Fayın yamaca girdiği yerdeki konglomera bloku birden bire küçülmekte ve karşı tarafta küçük çizgiler halinde görünmekte ve çakıllar arasına marnlı rüsuplar girmektedir; bu izahı da kabul etsek yukarıda bahsettiğimiz tersine dönme faraziyesi gene muteberolamaz, çünkü dik meyiller kısaca anlattığımız senklinalin güney yamacına aittirler;zaten kuzey yamacının her yerde olduğu gibi alçalmış bulunduğunu hesaba katacak olursak, ters dönmenin kuzey yönünde de-ğil güney yönünde olması icap ederdi. Duvarın dibindeki fayı Tersakan Çayı alüvyonlarında takip edecek olursak, burada 50 santimetrelik bir atımla kuzey dudağı-nın alçaldığını görürüz. Yanlamasına bir kayma kat'î olarak teşhis edilemedi.

Daha batıda, Yenice ötesinde buna benzer 1,5 metrelik bir atım ölçtüm. Bu görüşlerin ve yorumların birleştirilmesinden çıkan neticeye göre, bu aflörmanlar, dik yamaçlı bir senklinal halinde şiddetle iltivalanmış bir Neojen bandını temsil ederler; senklinalin güney ya-macı son depremden hasıl olan fay tarafından dik bir şekilde kesilmiş, böylece kuzey yamacı bir metre kadar alçalmıştır.

Bilinmesi şayanı arzu olan bir noktada, burada eski bir fay mevcut olup da yeni kaymanın bu fay boyunca vuku bulup bulmadığıdır. Atımın büyük olduğu şeklindeki faraziye bu takdirde daha kolay kabul edilebilir. Depremden evvel mahallinde yapılacak bir müşahede bu hususta bir karara varılmasını kolaylaştırırdı. Yenice'de alman malûmata göre falez evvelce düz imiş ve «rüptür kanalı» deprem gecesini takip eden sabah hasıl olmuş. Binaenaleyh bütün deliller bu aflörmandaki fayın son depremde hasıl olduğunu ve toprağın içerisine doğru az nüfuz etmiş olduğunu göstermektedir.

4. YARIĞIN İKİ TARAFINDAKİTEKTONK BİRLİKLER
Silsilelerin ve tektonik birliklerin sıralanmasında eski taban'ın oynadığı rolü başka bir yazımda (2) anlatmış bulunuyorum. Alp iltivalarında Paleozoik teşekkülleri uzun kompleksler teşkil ederler; ben bunlara masif demek itiyadındayım; sonra, bu masifleri kısmen örter vaziyette, Mesozoik arazisinden müteşekkil birlikler gelir. Bu etüdün mevzuunu teşkile den ve Erbaa ovası ile aşağı Kızılırmak mecrası arasında bulunan bölgede, eski seriler muhtelif masifler teşkil ederler;derinlerde mütecanis olan bu masifler satıhta oldukça vazıh bir şekilde teferrüd ederler.

Kızılırmak batısında bütün eski teşekkülleri Ilgaz Dağı inasifi'nde bir araya topladım; bu masif adı geçen nehrin aşağı mecrası doğusunda alçalır ve birkaç kola ayrılır. Bu eski yapı, Vezirköprü meridyeni batısında Mesozoik arazisinden müteşekkil örtünün altına dalar. İlgaz Dağı'nın güney kolu, yani Gökdere kolu, do-ğuda Suluova ötesindeki Taşlıdağ masifinde (Akdağ) yeniden meydana çıkar; bu masif başlıca kütlesiyle, güneydeki orta Kızılırmak mecrası ile kuzeydeki Tersakan çayı arasında yükselir. Erbaa ovası istikametinde, bu Paleozoik tabakaları kompleksi ana bloka varmadan bu Neojen depresyonuna kadar dalar. Paleozoik şistlerine sımsıkı bağlı olan kalın Lias şistlerini de eski şistlere ilâve etmek isteriz(Levha I); böylece yüksek sahanın, kendi-sini çevreleyen teşekküllere nispetle hac-mini daha iyi belirtmiş oluruz, Zaten iki teşekkülü birbirinden ayırmak pek güç bir iş olur; çünkü bunlar birbirine benzedikten başka tektonik sebeplerle girift bir hale gelmişlerdir.

Taşlıdağ masifi, doğuya doğru, Erbaa ovası kuzeyini takibeden dar bir şerit halinde imtidat eder. Destek civarındaki ağaçlı yamaçları teşkil eden ve Sonusa kuzeyinde Yeşilırmak'ı aşan sahreler, fillitler ve kuvarsitlerdir. Hasanlı yakınlarında ovanın Neojenini kenarlayan koyu renkli kelkerler ve şistler çok darlaşmış olan bu eski sahadan sayılmalıdırlar. Suluova'nın güney kenarı ile Erbaa ovasıarasında batı - doğu istikametinde uzanan yüksekçe bir silsile halindeki eski sahreler sahasını, tektonik bakımdan Taşlıdağ masifinden ayırmak icap eder. Bu Paleozoik silsilesini teşkil eden dağlardan birinin adı Boyalıdağ olduğundan bahis mevzuu yük-sek sahaya Boyalıdağ Masifi adını vermek isterim. Bu masif batıya doğru Çorum kuzeyindeki Alagöl Dağı ile birleşmeye gi-der, doğuya doğru ise Kelkit Çayı vadisi tektonik hattının güneyini takip eder.

Yeşilirmik'ın Zana ile Amasya meridyeni arasındaki tulâni vadisinde, güney masifi-nin kuzey masifi (Taşlıdağ) üzerine doğru sürülmüş ve hattâ bindirilmiş olduğu gö-rülür. Bu iki birlikte tabakaların teakubu da çok farklıdır. Kuzeydeki Paleozoik arazisinde, çok miktarda, füzülinideli kalkerler vardır (Permien, deniz), güneyde ise bu kompleks yoktur; kuzey masifinin ötesindeki seri, bilhassa, batıyal fasiesli üst - alt Kretaseye delâlet eden marnlılite kalkerlerden müteşekkildir, güneyde ise, Amasya dolaylarında, koyu mavi veya yukarıya doğru açık renkli olan ve Jurasik hadleriyle Kretasenin kısmı âzamini içine alan bir komprehensif kalker serisi eski teşekkülleri örter.

Ancak Şenoniende bir benzerlik hissedilir: her ikimasifin ötesinde berisinde Rudistli resiffasiesi görülür. Masiflerin mevcudiyetini ve güzergâhlarını göstermek suretiyle bölgenint ektonik yapısını belirtmiş olduk. Geriye kalan, tâli iltivalar veya bu gibi iltivalar sahalarıdır ki, bunlar eski tabanın rüsupları altında iyice gömülü oldukları yerlerde ehemmiyet kazanırlar. Pontik silsileleri bölgesi kuzeyindeki bütün saha bu kabil-dendir; bu sahada, son derece kalın bir Keratse flişi, Karadeniz'e kadar olan ve pek büyük andezit akıntıları da ihtiva eden bölgeyi teşkil eder. Bu kompleks İl-gaz Dağı masifi ile Taşlıdağ masifinin kuzey yamaçlarını örter.Kısaca anlattığımız birlikler, Alp Orojenezi iltivalanmasında teşekkül etmiş-lerdir. Bu büyük iltivalar dışında kalan yerler, pek hafif şekil değiştirmelere mâruz kalmış olan yeri örtü ile kaplıdır; Neojen imlâsı'ndan bahsetmek istiyoruz.Bu imlânın vüsati ve kalınlığı yerine göre değişir; üst Tersierde yani asıl orojenik hareketlerden sonra sınırlı blokların dikey bir harekete mâruz kaldıkları ve böylece çöktükleri veya faylar boyunca kaydıkları havzalarda vüsat ve kalınlık art-maktadır.

Bölgemizde bu komplekslerden üç tanesini ayırd etmek mümkün oldu; evvel-ce ihtimal birbirine bitişik olan bu imlâ arazisi civar silsilelerden gelen rüsupları almışlardır. Bu üç havza: Erbaa ovası(Taşova), Lâdik - Havza ve Vezirköprü havzalarıdır. Bu havzaların rüsupları çoğunluk itibariyle göl ve lagün menşelidirler (Vezirköprü Neojeninde jips vardır). Bu havzaların teşekkülünü kolaylaş-tıran avarız bilhassa faylardan ileri gelmiş olduğundan, bu faylarla rüptürlerin birbirine uyması ihtimali pek kuvvetlidir.

5. YENÎ YARIĞIN TEKTONİK BİRLİK-LERLE OLAN MÜNASEBETLERİ:
Muhtelif tektonik birlikleri gözden geçirdikten sonra tetkiki icap eden bir husus ta bu birliklerin yeni rüptürle olan münasebetleridir. Bu birlikleri tahdid eden hatlarla yeni çatlak arasında bir münasebet olacağı hemen düşünülür. Çabuk bir tahlil, bazı yerlerde bu münasebetin mevcut olduğunu, fakat bazı yerlerde de hiç mevcut olmadığını gösterir.Evvelâ en geç teşekkül etmiş olan kompleksleri, Neojende dolmuş havzaları ele alalım. Evvelce de söylediğimiz gibibu havzalar ilk teşekküllerini genç dislokasyonlara borçludurlar, fakat bu dislokasyonlar birbirini takib eden imlâlarla kaplanmış olduklarından ekseri ahvalde görülememektedirler.

Erbaa ovasında, Lâ-dik hattı ile bu hattın kabataslak doğuya doğru olan imtidadı eski dislokasyonlara uyar gibi görünmektedir; hususiyle son deprem ovanın güneyinde yeni bir yarık açma temayülü göstermiştir (Destek civarında Yemşanbükü - Hacıbey istikametin-de çatlağın bir kol salması).Eski muhtemel fay hatlarına bu uyuş, Lâdik - Havza Neojen kompleksin-de daha da kaybolmaktadır. Yeni rüptürün, Pontik flişli ihtiva eden silsilelerin güney hududunun hayli yakınından geçmekte olması müşahede edilmiş olmakla beraber, bundan netice çıkarmanın pek kıymeti olamaz, çünkü burada sadece rü-supların üst üste oturması bahis mevzuu-dur. Maamafih burada mahdut bir kesim-de eski bir dislokasyona bir münasebet mevcut gibi görünmektedir.

Harab olan Arslantaş isimli küçük köy civarında, çatlak, Füzülinideli beyaz kalkerlerden müteşekkil sarp bir yamacın kaidesini takibetmektedir. Bütün alâmetler, bu morfolojik kademenin, Çamlıca istikametinde devam etmesi icap eden bir faya uyduğu zannını doğurmaktadır; Çamlıca'da, ayni kalkerden müteşekkil bir adacık Neojen arazisi içinden çıkmaktadır. Bu kalkerlerin aşağı tarafında bir sıcak su kaynağı var-dır; bu kaynağın» suyu küçük bir hamam-da kullanılmaktadır; daha batıda meşhur hava ılıcası vardır. Binaenaleyh bu üç alâmeti, Neojen öncesine ait olması muhtemel bulunan, fakat Lâdik çatlağına ancak kısmen uyan eski bir rüptürün mevcut olmasiyle münasebetlendirmek mümkündür; zaten Lâdik ovasının küçük göl boyunca uzanan kenarı deprem hattına he-men hemen amuttur.Bahsi geçen iki havzada eski rüptürlerin uzak bir tesiri belirmekteyse de, ge-rek hudutları, gerekse teşekküllerinin yaşı müphem olan Vezirköprü Neojeninde bu olay kafiyen mevcut değildir.

Eski masiflere gelince, bu masiflerin hudutlariyle yeni rüptürün güzergâhı ek-seriya birbirine uymamaktadır. En fazla uygunluk Taşlıdağ Masifinde görülmek-tedir. Çatlak, Destek civarında Masifi ma-ilen katetmekte, fakat Masifin burada do-ğu - batı şeklinde olan istikametine hiç uymamaktadır; Paleozoike ait kaideden ve Kavaklıca'da eski sahrelerden geçmektedir. Destek boğazında, Kretase kalker-leriyle eski taban arasında tektonik bir ayrılma mevcut olup olmadığı da tasrih edilmeye muhtaçtır; fakat gayet böyle bir boşluk mevcutsa,bunun daha ziyade mev-zii mahiyette olması icap eder, çünkü baş-ka bir yerde (Karaömer Dağı) bu kalkerbloku normal şekilde Paleozoik teşekkül-leri üzerinde bulunmaktadır. Binaenaleyh burada yeni rüptür açıkça Masifin güney yönünden kuzey yönüne dinmektedir.Tektonik hatlara yani Alp orojenezine mensup bir birliğin hudutlarına bağlı olmıyan başka bir rüptür de Hezir dağı (Senonien tabakalarından müteşekkil sık iltivalı bir antiklinal) kalker blokuna tesir etmiştir. Bu fer'î küçük çatlak, Erbaa ovasının teşekkülü anında pek faal olmuş olan dislokasyonlara çok benzemek-tedir.Başka kesimlerde Destek - Kavaklı-ca'daki kadar belli uyuşmayışlar tesbit edilememektedir, çünkü Neojen arazisinin yaygınlığı aradaki münasebetleri gizlemektedir. Maamafih bölgemizin batı nihayetinde (Beşçay - Kızılırmak) eski ta-banda tektonikle münasebeti olmıyan düz hat halinde bir yarık mevcuttur.

Erzincan Kelkit Çayı fisürünün bir kesiminde de buna benzer uyuşmazlıklar görülmekte-dir.Çatlak, Vezirköprü'deki Beşçay ötesinde İlgaz Dağı Masifinin Mesozoik ör-tüsüne girmekte ve Sorukdere boyunca çökmüş bir mesozoik flişine hâkim Kunduz Dağının güney kenarını takip etmesi itibariyle tektonik mahiyette olan bir hat-ta uyar gibi görünmektedir; fakat bu hat bizi Kızılırmak vadisine götürür; hat bu vadide yeniden eski tabana girer ve Kar-gı yakınlarında bu tabanı ikiye böler. Binaenaleyh, burada da çatlak, Mesozoik iltivaları arasındaki tulâni çökük bir saha-dan eski masifin yüksek sahasına geçmektedir.Buna benzer üçüncü bir vaziyet gör-mek için bölgemizin doğu nihayetine gitmemiz icap eder; burada Lâdik çatlağı-nın değil, Erzincan - Kelkit Çayı çatlağının güzergâhı vardır; geçtiği yerler ED..PAREJAS ile mesai arkadaşları (1)tarafından tesbit edilmiş olan bu çatlağın mevcudiyetini aradan beş sene geçtikten sonra Boyalıdağ güneyinde ben de tesbit ettim. Bu hat Reşadiye'nin aşağı tarafında Kelkit çayı vadisini takip etmektedir; bu vadi de şüphesiz tektonik bir vadidir. Fa-kat Niksar ovasının güneyinde, Kelkitçayı çatlağı bu vadiyi terk ederek Boyalıdağ Masifinin Paleozoik arazisine girer,ve mahallî tektoniğin gösterdiği istika-mete uymaksızın uzun bir mesafe boyunca bu dağı keser; yalnız, daha batıda, Fındıcak ötesinde, dar bir Kretase sahasına(marnlı kalker, ofiolitler, alaca şistler)az çok intibak eder; Deliçay vadisindeki Heniske civarında sona ermeden önce yeniden Paleozoike ait metamorfik serilerden geçer.

Erzincan depreminden sonra Kelkit hattının hemen imtidadında, toprağın her defasında daha fazla açılarak batıya kayan bir çatlakla ayrıldığına [ilkin 1942 de(Niksar - Erbaa hattı), sonra 1943 de (Lâ-dik)] bakarak, üç kesimi tektonik bakımından tek bir ana hat halinde birleştirmek belki mümkün olur. Deliçay kolu,devam edememiş olan bir inhiraf teşkil eder. Malûmdur ki bu ana hatta bir yapış-ma olmuştur, öylesine ki Niksar ile Kel-kit hattının 1942 deki ayrılma noktası arasında toprak sapsağlam görünür olmuş-tur (2, levha III).Muhtelif kesimleri tek hat halinde birleştirince kolayca görülür ki, bu hat bölgemizin dışında sık sık depremlere mâruz kalan istikrarsız bir sahayı takip etmekte, Devrez Çayı yolu ile Bolu ya gitmekte, veya biraz kuzeye doğru kayarak Ulus - Melen Çayı vadisine ulaşmaktadır.

Ayni zamanda bu sahanın kuzeye doğru bir kavis çizdiği de göze çarpar; bu kaviskuzey Anadolu'daki tektonik unsurların sıralanışına paraleldir.Son zamanlarda N. EGERAN ve E. LAHN (3) tarafından vücude getirilen bölgesel deprem haritası bu durumu çok iyi göstermektedir. Lâdik çatlağının Vezirköprü güney batısında istikamet değiştirmesi bu kavisin başlama-sına tekabül eder. Bu saha İlgaz dağı Masifini iki parçaya ayırmaktaysa da, Alt yapısını düzenliyen istikametlere uyduğu da aşikârdır; hattâ Karadeniz kıyısı da bu kavse uyarak şimale doğru -kabarır. Böl-ge hatlarına olan bu intibak, depremlerin umumî mahiyetlerinin yorumlanmasında ehemmiyet kazanır.Bu hususta bazı mütealalarda bulunmak üzere, şu muhtelif durumları tekrar göz önüne koymak isteriz.

1. — Deprem çatlağının küçük küçük bazı kısımları müstakil olarak eski tabam ve üzerindeki Mesozoik örtüsünü kesmektedirler.
2. — Çatlağın bazı kısımları, Neojen havzalarını vücude getirmiş oldukları farz olunan dislokasyonlara yaklaşmaktadırlar.
3. — Tulâni tektonik hatlar (Kelkit Ça-yı) ile çatlağın kuzey Anadolu yapısı arasına girmiş olması, Alp iltivalanması ile olan münasebetleri açığa vurmaktadır.Buna göre, acaba depremi intaç eden âmil, Alp hareketlerinin uzak bir tesiriyle muvazenenin geçici olarak bozulması mıdır? Yahut da dikey veya yatay kay-malara sebep olan alelade «faylanmalar»mıdır? Bu sualin cevabını birkaç cümle içinde hülâsa edeceğiz.Gecikmiş Alp hareketleri (büyük kavisli kabarmalar) Neojen sonunda sona ermişler veya hissedilmez hale gelmişler-dir. Bu hareketler gitgide radial temayüllü dislokasyonlar vücude getirerek, sınır-ları belirli bloklar halinde parçalamaya sayettikleri arz kabuğunun hareket istikametinde bir değişiklik gösterirler. Arz küresinin bazı topraklarında ve denizlerinde Kratojenik birlikler teşkil eden muazzam kompleksler ve bunlar arasında da daha uzun orojenik birlikler ayırd edilmiştir (bilhassa L. Kûber'egöre) Orojenik birliklerin başlıca hususi-yeti, bu birliklerde tektonik hareketlerinden ziyade tanjansiyel bir tazyik tesiriyle yanlamasına sürülme şeklinde olmasıdır; Kratojenik birliklerde ise arazi yanlama-sına tazyiklere dayanacak surette sağlamlaşmış olduğundan hareketler bilhassa dildemesine olur. Orojenik sahama arazi-si tanjansiyel hareketler neticesinde dağınıklılaşmış bulunuyorsa Kratojenik birliklere mahsus dikey hareketler bu sahada da vuku bulabilir. Bu suretle iki ana hareket tipi birbiriyle imtizaç edebilir.

Bilhassa ED. PAREJAS (l, s. 217)tarafından ileri sürülen fikre göre, Erzincan depreminin iç sebebi, tanjansiyel ve binaenaleyh orojenik olan kuvvetin yaptı-ğı tesirin artmasıdır. Bu tezi desteklemek üzere gösterilen sebepler çok vazıh olmakla beraber, depremin yalnız orojenik hareketlerden hasıl olmuş olduğunu söylemekle acaba fazlaca kat'î bir hüküm verilmiş olmaz mı? Masifleri kateden aşikâr yarıklar, hareketin daha ziyade Kratojenik mahiyette olduğu intibaını vermektedir.Bununla beraber hesaba katılması icab eden bir nokta vardır ki o da depremin tekerrür ettiği yerlerde daima Alp hareketlerinin vücude getirmiş olduğu ve binaenaleyh orojenik mahiyette olan batlara uymasıdır. Buna göre, her iki görüş tarzını cem'eden bir hal tarzına- varılabilir. Asıl Alp hareketleri Neojenin sonuna doğru gevşeyip sona ermiş olduğundan orojenik sahada da Kratojenik hareket ti-pi hâkim olmuştur. Fakat Kratojenik hareket burada bilhassa Altyapısının zayıf kısımlarına tesir etmiştir; bu kısımlarda arz kabuğu hemen hemen alt üst ol-muş, iltivalanmış ve daha sert olan eski masiflerin blokları arasında ekaylar haline gelmiş bulunmaktadır. Meşhur «Paflagonya hattı» nin takip ettiği tulâni deprem sahası da bu kabil yerlerdendir, (bu son sahanın Balkanlardaki Vardar hattına sıkıdan sıkıya bağlı olması muhtemeldir). Burada, dikey veya yatay hare-ketlere elverişli Alp menşeli tulâni rüptürler birbirini takip etmektedir. Daha derin bir kaynama (magma cereyanları ve yer değiştirmeleri) bağlıg erginlikler, rüptürler boyunca kendilerini gösteren kuvvetlerin harekete geçmelerini intaç etmişlerdir; fakat hareket Kratojenik tipten olduğu için yeni bir rüptür daha sert birlikler içinde kendine yol açmış olabilir.Birbiri ardınca giden uzun bir rüptürler sahasına mensup olan Lâdik deprem çatlağı işte bu mahiyettedir.

BİBLÎOĞRAFYA
1.—PAREJAS, ED., AKYOL L İL, AL-TINLI E. : 27 aralık 1939 Erzincan yer depremi. İstanbul Üniversitesi Jeoloji Enstitüsü yayını No, 10, 1942
2.— BLUMENTHAL. M, Şimal Anadolu'da 1942 sonu yer sarsıntıları sa-hasının jeolojisi ve buralarda yapılan makro sismik müşahedeler.M.A.T. Mecmuası No. 1/29, 1943:
3.— EGERAN N. ve LAHN, E.:1:2.400.000 lik Türkiye depremleri haritası hakkında muhtıra, M. T. A.Mecmuası No: 2/32, 1944.Ankara, 30 Ocak 1945La

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder