28 Temmuz 2006 Cuma

Lâdik'te Yetişen Ünlü Türk Büyükleri



SEYİT AHMET-İ KEBİR ER-RİFAİ HAZRETLERİ   
Doğum yeri ve zamanı ile ilgili kesin bilgiye ulaşılamayan Seyit Ahmet-i Kebir er-Rifai Hazretleri,1118 yılında Basra şehrinde dünyaya gelen, Rifai tarikatının kurucusu Seyit Ahmet-i Kebir er-Rifai Hazretlerinin, büyük ihtimalle, torunlarından, halifelerinden, dervişlerinden, müritlerinden veya müntesiplerinden (bağlılarından) biridir.

Prof Dr. İsmail Erünsal ile Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak tarafından bir kitap halinde yayınlanan Elvan Çelebi’nin Menakıb’ul-Kudsiyye fi Menasıbi’l-Ünsiyye adlı eserinde belirttiğine göre Seyit Ahmet Hazretleri Orhan Gazi zamanında Horasan’dan Anadolu’ya gelir ve burada bir müddet yaşadıktan sonra 63 yaşında vefat eder.

Nitekim, tarikatın kurucusu olan Seyit Ahmet-i Kebir er-Rifai’den ayırmak için Lâdik’teki “Seyit Ahmet-i Kebir er-Rifai” ye “Küçek (küçük) Seyit Ahmet Rifai” denilmektedir. Gavsu’l-Azam Abdulkadir Geylani’nin neslinden olduğu, I. Abdulhamid devrinde yenilenen türbe üzerindeki kitabesinden anlaşılmaktadır.

Kitabe metni  şöyledir:
Evliyâ-i tâcü tahtın kutbi Şah Abdülhâmid
Kim ana olmak diler İskender-i Dar’a mürid
Hem anın baş Çühedar-ı Seyyid Abdullah Ağa
Hazret-i Nuri Efendi zâde ol merdi resîd
Gavs-ı Azam Şeyh Abdulkadîr-i dir nesli hem
Seyit Ahmet Hâle olmuştur nesebe ol hafîd
Şimdi anın türbesin himmetle tecdid eyledi
Beyti mâmur oldu dersem de sâf-ı Nur-u Ahmed
Hak Teala hörmeti için ol veli ....nin
Hazret-i Şah-ı Cihanın ömrünü kılsın mezid
Hâle muhtaç oldu mahza kâli birle eyleme
Bu mücedded türbenin seridesin küfdesin?
Dehina üryân-ı sevb kaale yaz tarihini

Seyit Ahmet Hâle gel bu türbedir leys-i cedid     
1045 H.?/ 1635 M.       

Yaşadığı yıllar ve vefat tarihi hakkında kesin bilgi olmamasına  rağmen ,yaşadığı  devir hakkında ipuçları veren kayıtlar bulunmaktadır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

Ahmed Eflâkî’nin “Ariflerin Menkıbeleri” adlı eserinde, Seyit Ahmet Kuçek Rıfai hakkındaki menkıbelerde onun, Sultan Veled’in oğlu ve Mevlevi Tarikatının IV. Postnişini olan Ulu Arif Çelebi ile görüştüğü kesin olarak ortaya çıkmaktadır.

 Ayrıca, Seyit Ahmet er-Rifai Hazretlerinin Konya’ya gittiği, ateş, şiş ve gürzlerle gösteri yaptığı ve bu zikir şeklini Mevlana’nın kızının çok beğendiği belirtilmektedir. O halde hem Mevlana, hem de torunu Ulu Arif Çelebi ile çağdaş olduğu, 1250-1335 tarihleri arasında yaşadığı söylenilebilir. 

 Ünlu tarihçi İbn Batuta da 13. yüzyılda Anadolu’ya yaptığı seyahatte  Küçek Seyit Ahmet-i Rifai ile karşılaştığını yazar.

Prof Dr. Ahmet Yaşar Ocak, “Menakıb’ul-Kudsiyye fi Menasıbi’l-Unsiya” adlı makalesinde, Seyit Ahmet Hazretlerinin II. Osmanlı hükümdarı Sultan Orhan Bey zamanında yaşamış olduğunu kabul etmektedir.

A.Gölpınarlı, Seyyid Ahmet Hazretlerinin, Amasya’da Ulu Arif Çelebi ile görüştüğünü bildirmektedir.
                  
Seyit Ahmet-i Kebir’in Lâdik’te olduğunu belirten, “Vakıflar Genel Müdürlüğü  Kültür ve Tescil Dairesi Başkanlığı ” arşivinde , şahsiyet  kayıtları  da halen mevcuttur.

 490 Numaralı Amasya Muhasebe Defteri’nin 511. sayfasında: “Vakf-ı Zaviye-i Kutb’ul-Arifin ve Gavsü’l-Vasilin es-Seyyid Şeyh Ahmed-i Kebir  Kasaba-i Lâdik. 1124 H./1712 M.” tarihi tesbit edilmiştir.

“ Genel Ahbar “adlı eserden ,Seyit Ahmet Hazretlerinin 63 yıl ömür sürdüğü, 40 yıl seyahatle ve dünya işlerinden ayrılıp ilimle meşgul olduğu ve kendi yaptırdığı camide gömülü olduğu anlaşılmaktadır. Caminin vakfiyesi 1351 tarihlidir. (Şu anda bu cami ile ilgili bir  kalıntı yoktur). Yaya olarak 7 defa hacca gittiği ve  Kur’an-ı Kerim’i ömrü boyunca 1.000 kere hatmettiği yine aynı eserde belirtilmektedir. 
  

TAYYAR MEHMET PAŞA

IV.Murat zamanında sadrazam olan Tayyar Mehmet Paşa, Yenibey sülalesinden, Nasuh Paşa Kethüdası (Uçar) Mustafa Paşa’nın oğludur. Birçok vilayette mutasarrıflık (Valilik) yapmıştır. Asilere karşı yiğitlik gösterdiğinden “ Tayyar” (uçar) lakabını alır.

1048’de Diyarbakır muhafızı iken, İstanbul’da baş vezir olur.

Bağdat’ın fethi  sırasında alnından vurularak şehit edilir.. Şehit olduğu haberi IV Murat Han’a  verildiğinde hükümdarın “Ah Tayyarım, Bağdat gibi bin kaleye değerdin!” deyip gözyaşlarını tutamadığı söylenir.
  

UÇAR MUSTAFA PAŞA   
Tayyar Mehmet Paşa’nın babasıdır. Lâdikli Yenibey sülalesindendir. Bağdat valisi iken , Safevilerin istilası sırasında şehit düşmüştür.Mezarı, Bağdat’a  4 km uzaklıktaki  Azamiye kasabasındadır.


TAYYAR AHMET PAŞA 
Tayyar  Mehmet  Paşa’nın  oğludur. IV. Mehmet devrinde valilik yapar. Köprülü Mehmet Paşa  zamanında, 15 vali ve 50 sancak beyi ile birlikte isyana katılır, daha sonra 31  isyancı   ile birlikte katledilir.Tarihte meşhur Köprülü Mehmet Paşa’yı yetiştirmiştir.


BAYRAM PAŞA 
İstanbul  Bayrampaşa semtine adını verdirten Bayram Paşa ,aslen Lâdiklidir. Babası Kurt Ağa’dır. Yeniçeri ocağında yetişmiş ve I. Ahmet’in kızlarından Hamza Zade Sultan’la evlenir. IV. Murat zamanında kubbe vezirliğinden İstanbul  Kaymakamlığına getirilir. Budin ve Mısır  valiliklerinde bulunur.


MUSİKİŞİNAS LÂDİKLİ MEHMET EFENDİ
İsrafilzadeler ailesindendir. Hangi tarihte doğduğu konusunda kesin bir bilgiye ulaşılamamıştır. Osmanlı şehzadelerinden  Yıldırım Bayezit’in hocalığını yapar. Batı musikişinasları arasında ün salar.

Mehmet Efendi’nin “Zeybül Elhan fi İlmi’t-Tealifi Velezan” namında musikî kurallarını açıklayan bir eseri vardır. Bu kitap İstanbul’da Nuri Osmaniye Kütüphanesinde bulunmaktadır.

İkinci eserini, Sultan Beyazıt’ın Akkirman Kalesini fethettiği dönemde yazdığı  için eserinin adını “Fethiyye” diye adlandırır. Eserin bir nüshası halen  Bağdat Kütüphanesinde bulunmaktadır.

Mehmet Efendi musikîde kullanılan mulayim buudlarını (muzikle ilgili terim...) Hicri 889 tarihinde yazdığı halde, Avrupalı sanatçılar bunu daha sonra fark  etmişlerdir. Mehmet Efendi, Hicri 915 senesinde vefat etmiş ve Amasya’ya gömülmüştür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder