6 Temmuz 2006 Perşembe

Mustafa Kemal'in Samsun'a Çıkışı -I


YENİ DEVLETİN ŞAFAĞINDA MUSTAFA KEMÂL
(EKİM 1918-OCAK 1920)
DR. ZEKERİYA TÜRKMEN
ANKARA 2001

ÖNSÖZ
Türk Milleti, XVIII. yüzyıldan itibaren giderek artan ve XX. yüzyılın başlarına kadar kesintisiz süregelen savaşlar sırasında askerî, iktisadî, hukukî ve sosyal alanlarda pek çok sorunla karşı karşıya kalmış ve son derece bunalımlı dönemler yaşamıştır.

 XX. yüzyıl “Doğu Sorunu” olarak tarihe geçen ve Türkleri yok etmeyi hedefleyen politikanın büyük ölçüde uygulamaya konulduğu dönemi içinde barındırır. Dönemli ilgili belgeler incelendiğinde, Türkler aleyhine kurulan ittifaklar ve diğer gelişmeler I. Dünya Savaşı yıllarında tüm açıklığı ile gözler önüne serilmektedir. Hatta müttefiki olan Almanya dahi bu dönemde Türkiye’yi sömürmeyi kendine ilke edinen devletlerin başında gelmektedir. 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ise, Osmanlı Devleti’nin, bir anlamda da Türk Milletinin ölüm fermanı niteliğinde idi. XX. yüzyılın bu bunalım ve sıkıntılarını dikkate aldıktan sonra ulaşılan sonuç itibariyle gelişmelere bakılırsa, 19 Mayıs 1919 tarihi, Türk Milleti için önemli bir dönüm noktası, ayni zamanda yeni bir devrin de başlangıcı  sayılır. Mustafa Kemal Atatürk, bu tarihte IX. (III) Ordu Kıtaları Müfettişliği görev ve yetkileriyle Samsun’a çıkmış; Türk milletinin içinde bulunduğu büyük sıkıntı ve yoksulluklara rağmen, azimle Türk İstiklal Mücadelesini başlatmıştır. Bu mücadele, ayni zamanda yeni devletin doğum sancılarını da beraberinde getirmiştir. Nasıl ki, şafak vakti her zaman aydınlığın müjdecisi olmuşsa, 1919 yılında Mustafa Kemal’in liderliğinde başlatılan Millî Mücadele hareketi de yeni devletin, yani Türkiye Cumhuriyeti devletinin şafağı olmuştur.
           
Bu çalışmamızda, öncelikle Osmanlı Devleti’nde yeni bir dönemin başlangıcı sayılan meşrutiyet rejimi içerinde ordu müfettişlik teşkilatına niçin geçildiği sorusuna kısa bir açıklama getirdikten sonra, Mondros Ateşkes Antlaşmasından kısa bir süre önce atanan Mustafa Kemal Paşanın Yıldırım Ordular Grup Komutanlığındaki faaliyetleri, Mondros Ateşkes Antlaşmasının imzalanmasının ardından İstanbul’a gelişi, ülkenin genel durumu ile ilgili yaptığı değerlendirmeler ele alınacaktır. Daha sonra, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a neden, nasıl, ne maksatla çıktığını, bu göreve nasıl geldiği veya getirildiğini; bu göreve gelmesinde/getirilmesinde Osmanlı Genelkurmayı ve hükûmeti üyeleri ile diğer idarecilerin ve padişahın rolünün ne olduğunu, İtilaf Devletleri yüksek komiserlerinin müfettişlik teşkilatı karşısında sergiledikleri tutum ve davranışlarını sorgulayacağız.

Hayatı boyunca yaptığı mücadelelerden dolayı Türk milletinin yakından tanıdığı Mustafa Kemal Paşa’nın baskıya boyun eğmeyen bir kişiliğe sahip olduğu bilindiğinden, “acaba İtilaf Devletleri ile bir sürtüşmeye yol açılmaması düşüncesinden hareketle, hükûmet tarafından Anadolu’ya sürgün şeklinde bir tayinle mi gönderildi?” tarzında cereyan eden ve zaman zaman da polemiklere neden olan sorulara, dönemin belgelerine müracaat ederek cevap arayacağız.

Büyük ölçüde dönemin arşiv belgelerinden hareketle sonuca ulaşmayı hedeflediğimiz bu çalışmamızda, Mustafa Kemal Paşa’nın başlatmış olduğu ve Türk İstiklal Harbi tarihinde önemli bir yeri olan bu kutsal yolculuğun ilk dönemini belgeleriyle açıklamaya çalışacağız. Şimdiye kadar Milli Mücadele dönemiyle ilgili olarak yapılmış olan çalışmalara biz de bu çalışmamızla bir katkıda bulunabilmişsek, kendimizi mutlu addedeceğiz. Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd (ATASE) Başkanlığı Arşivi, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü (TİTE) Arşivi belgeleri ile Atatürk’ün Nutuk adlı eseri, yayınlanmış olan belgeler ve dönemin basını ile bu konuda yapılmış araştırma ve inceleme eserlerini, dönemin önde gelen şahsiyetlerinin hatıralarını kullanarak sonuca ulaşmayı hedeflediğimiz bu çalışmadaki amacımız, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışı ve Milli Mücadele hareketini ateşlemesine bir yerde önemli bir basamak teşkil eden ordu müfettişliği görevini, Anadolu’da 1919 yılı sonuna kadar gerçekleştirdiği faaliyetleri ayrıntıları ile belgesel bir şekilde açıklamaktır. Tarih metodolojisine bağlı kalınarak bu dönemle ilgili olaylar açıklanırken, Atatürk’ün “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir hal alır”, sözü de temel prensip olarak kabul edilmiştir.
           
Tarih araştırmacıları tarafından yapılacak çalışmalarla Millî Mücadele dönemiyle ilgili olayların tüm ayrıntıları ile ortaya konulmasında yarar vardır. Bunun yanında bu dönemi tarihçiler bilimsel eserlerinde, yazarlar roman ve hikayelerinde, senaristler senaryolarında, öğretmenler derslerinde, konferans ve seminerlerinde, komutanlar kıt’a ve eğitim birliklerinde, din adamları ibadet yerlerinde layıkıyla ve gerçek yönleriyle anlatmak durumundadırlar. Eğer bu yapılabilirlerse Türk gençliği bilgilendirilmiş, tarih bilincine ulaşmış, geleceğimiz de güvence altına alınmış olacaktır. Nitekim, tarih bilinci ile yoğrulmuş kitleler sayesinde Türk milletinin geleceğe güvenle bakması mümkün olabilecektir. Teknolojinin hızla geliştiği dünyamızda, mikro tarih anlayışıyla, tüm olayların en ince ayrıntılarıyla sorgulandığı bir dönemde, Milli Mücadele dönemi tarihimizi belgesel  bir şekilde -ama duygusal yaklaşımlardan uzak bir anlayışla- yeniden değerlendirmemiz gerekmektedir. 
(...)
Dr. Zekeriya TÜRKMEN
Oransitesi-06 Mayıs 2001

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder