13 Temmuz 2006 Perşembe

Ballıca



Mümtaz SOYSAL  / 27/02/2001
BAFRA yakınlarındaki Ballıca Sigara Fabrikası'na dört yeni birim daha ekleniyor. Yepyeni makineleri kuran montajcılar işbaşında. Başka iki birimin daha eklenmesi planlanmış Tekel'ce. Şimdiki altı birimlik üretim ikiye katlanmış olacak.

Daha çok kişiye iş, daha çok üretim, daha çok gelir.

Ballıca, uzmanların belirttiğine göre, dünyadaki en yeni sigara fabrikalarından biri. Her şey düzenli işliyor, her taraf pırıl pırıl. Sözleşme bağlamak için gelen yabancılar, ‘‘Burayı gösteri vitrini olarak mı yaptınız?’’ diyorlarmış. Oysa, vitrin falan değil, koskoca fabrika. Ürettikleri, yapım ve ambalaj kalitesi olarak Amerikan sigaralarından hiç aşağı sayılmıyor. Olsa olsa, niyet edilirse Türkiye'de de neler yapılabileceğini gösteren bir yer.

Tekel, zaten kárlı bir kuruluş. 2000 yılının toplam kárı, 70 trilyon lira.

Tahakkuk ettirmiş vergi ve fon miktarı, geçen yıl 1 katrilyon 745 trilyon lira. Yani, Milli Savunma Bakanlığı bütçesinin yüzde 42'si kadar.

Ülkeyi koyu bir karamsarlığın sardığı şu ortamda oranın verdiği iyimserlikle sormaz mısınız: En başta ulusal güvenlik olmak üzere kamunun gereksinimlerini karşılamak için en fazla gelire muhtaç olunan bir sırada, böyle altın yumurtlayan bir tavuğu eninde sonunda yabancılara teslim edecek bir süreci başlatmanın anlamı nedir? IMF ‘‘Tütünde de yeniden yapılanma’’ dediği için mi?

Ülke iç ve dış borca batmışsa, böyle bir soru daha da anlamlı oluyor.

Belleğinizi tazeleyin: Osmanlı Devleti borca batınca, 1882'nin ünlü Muharrem Kararnamesi'yle bazı kamu gelirleri doğrudan doğruya dış borç ödemelerine ayrılmış ve bunları yönetmek için de ‘‘Düyun-u Umumiye İdaresi’’ kurulmuştu. Onun önerisi üzerine 1884'te kurulan ‘‘Reji İdaresi’’ ise adı üstünde, bir ‘‘imtiyaz şirketi’’ydi ve hisselerinin büyük bölümü Alman ve Avusturya şirketinindi. Tütünü satınalma, dışa satma ve sigara üretme hakkı yalnız onlarındı ve bu hak ‘‘Çökertme’’ türküsünde de adı geçen silahlı ‘‘kolcular’’ca korunurdu. Kárın bir bölümü devlete verilir, bir bölümü de dış borç için doğrudan doğruya Düyun-u Umumiye'ye aktarılırdı. Bu arada, kolcu kurşunuyla 20 bin kişi ölmüş ve tütün üreticilerine ödenen fiyatlarda yüzde 31 düşüş olmuş, ne gam.

Türkiye bugün ağır dış borç yükü altındaysa ve devlet gelirlerinin büyük bölümü dış borca gitmekteyse, büyük gelir getiren Tekel, Telekom, Türk Havayolları gibi kamu işletmelerini şu sırada düşük fiyatlarla yabancılara kaptırmak mı daha akıllıcadır, yoksa başlarına birinci sınıf yöneticiler getirip kuruluşları düzeltmek, verimi arttırmak, çalışma olanaklarını genişletmek, Türk tütününü kollamak, geliri çoğaltarak borçları böyle ödemek mi?

Borçlu olmak, babadan kalma işletmeleri elden çıkarıp mirasyedilik etmeyi mi gerektirir, yoksa aklını başına toplayarak adam olup çalışmayı mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder