16 Temmuz 2006 Pazar

Mütareke Yıllarında Alaçam

Yermanus ve Teşkilatı:

Çetelerden toplanan bilgiye göre (yermanus) Kadıköy'lü İstil, Taflan köylü Banika, Havzalı piç Vasıl, Samsun’ un eğri belli kör Anastas ve daha bazı kimseleri seçmiş Rus Kravazörü Samsun sahiline yanaşınca bunları kruvazöre bildirmiş, Rusyaya göndermiştir. Bunlara Rusyada talimat verilmiş, Türkiyeye gönderilmiştir.

Rusya vaktiyle Balkanlara adamlarını göndererek, nasıl Bulgarları, Sırpları, Yunanlıları isyana teşvik etmişler ve istiklallerini hazırlamışlarsa aynı siyaseti güderek Anadolu şarkında da bir Pontus hükümeti kurmak sevdasındaydı. Rusya’ya giden bu Rumlar bir çok harp levazımı ile Samsun’ a geldiler. Beraberinde bir çok silah ve harp levazımı getirdiler. Samsun’un Çakırlar altına yerleşen kravazör bu silahları çıkarmış ve bir vukuat vermeden Koca dağdaki Rum çetelerine erişmiştir. Her ne kadar bu çıkarma haber alınmış ve asker gönderilmişse de vaktinde haber alınamadığı için silahlar  ele geçirilememiştir. 11.Alay kumandanı Ferit beyden işitildiğine göre Koca dağ bundan sonra silah deposu haline gelmiştir.

Yermanus, Samsun’un idaresini eğri belli kör Anastas’a, Bafra bölgesi idaresini Ağca alanlı Anastas’a, Alaçam bölgesinin idaresini Balçı oğlu Yörgi’ ye vermiştir. Bu çete başları beraberlerine aldıkları adamları ile köylere baskın yapmaya, köylerden hayvan sürmeye, yoldan giden Türkleri öldürmeye başladılar. Alaçam taraflarına da dehşet saçtılar. Çeteler aşırdıkları hayvanlar ile ticarete başladılar.


ALAÇAM ÇETELERİNİN YAPTIKLARI :
1-) Emirler mezarlığında pusu kurarak Tepe Bölme köyünden Yüzükçü oğlu Veli çavuşu ve Kızlan köyünden Kızıl Veliyi kesmek sureti ile öldürdüler.

2-) Alaçamlı 80 yaşındaki Besim çavuşu, urgancı ormanında odun yaparken Pergelli papazı Baba Mihailin kardeşi Anastas başlarında olduğu halde çete efradı parça parça kesmiş etlerini ağaç dallarına asmışlardır. Bunu gören diğer iki arkadaşı öküzlerini bırakarak oradan kaçmışlardır.

3-) Bafranın Haydarlı köyünden 3 kişiyi çeteler Karahüseyinli’ den karacaoğlu papazın 13 kulaç derin kuyusuna atmışlardır. Bunlardan ikisi ölmüş birisi de çobanlar tarafından adı geçen kuyuya atılan ağaç dallarına asılarak kuyunun ağzına çıkmış kurtulmuşlardır. Ensesinden kesilmesine rağmen bu vatandaş senelerce ağır yara ile yaşamıştır.

4-) Karludan soğuz oğlu Musa, Osman,  Ali Onbaşı ve bir çok komşuları hasta olan Taşkelik köyünden Hacı Dursun ağayı ziyarete giderler. Bu sırada Karahüseyinli köyünde bir evde eşkiyaların gizlendiğini bir köylü haber verir. Bunun üzerine adları geçen kimselerle birlikte eli silah tutan 20-30 kişi birlikte giderler ve evi kuşatırlar. Eve hücum eden Musa ile Arnavut Mehmed’in tenasül aletini ağzına koyarlar ve ağır yara alan Musa’ da sonra ölür. Musa ve Mehmed’ in akrabaları bu adamları tutmak için tertibat alırlar. Çete başları Koca Daban Yorgi ve Çuvalcıoğullarını bir evde basarak yakalarlar. 13 kulaç derinliğindeki adı geçen kuyunun yanına gelerek o kuyuya atarlar. Bu suretle intikamlarını almış olurlar.

5-) Müstecep köyünün kapaklı mahallesine Rum çeteleri gelir. Akça namında birisi ile kavuk pınarından Ahmed oğlu Yakup ve bir çok arkadaşları bu çeteler üzerine gider. Çeteler daha ilerde zannı ile yolda serbest giderlerken çetelerin pususuna düşerler ve her ikisi de şehit düşer. Bu cinayeti yapan Kavuklu oğlu Yuvan idi. Akgüney köyünden Ali’ nin Mehmed ve arkadaşları Kara Hasan ve Reşid Yuvani’ye pusu kurarlar ve Yuvani’nin canını cehenneme gönderirler.

1339 senesi Ağustosu’ nda da Alaçam karışıktır. Çeteler hrıstiyan köylerine iniyorlar ve buldukları erkekleri öldürüyorlardı, kadınların ırz ve namuslarına geçiyorlar, hayvanlarını alıp Nebiyana sürüyorlardı.

6-) Yenice'de Heyecan: 1339 senesi ağustosunda meydancıklı Mihail telaş ve heyecan içinde Yeniceye geliyor.Yenice eşrafından birinin evine giriyor.Mihail bu evce malumdur, sözüne itimat ve ehemniyet olunacağını biliyor ve diyor ki;

-Hatun, şimdi evleri terk edin. Bu akşam kırk kadar Rum çetesi Nebiyan’dan geldiler. Şimdi çorbacı Beftulun evindedirler. İçlerine köyümüzün papazı da karışmıştır. Bir taraftan Yenice’nin nasıl yakılacağını, nasıl yağma edileceğini, nasıl katliam edileceğini müzakere ediyorlar diğer taraftan da bir inek kestirdiler ,masaları kurdurdular rakı içmeğe başladılar. Papaz yalvarıyor, aman diyor biz Yenicelilerle çok iyi geçiniyoruz, eğer hayvanlara ihtiyaç varsa bizim mallarımızı alınız, sonrada bu haliniz iyi netice vermeyecektir. Köyce katliam olacağımıza şüphe vermesin diyor. Papas ve Beftul Yenice’deki dostunu keyfiyetten haberdar etmek için Mihail isminde birini gönderiyorlar ve haber ediyorlar. Rum çetesinin bu kararları yıldırım sureti ile Yeniceye yayılınca, çoluk çocuk, erkek kadın, ihtiyar genç işe yarayacak bazı eşyaları yanlarına alarak ağlamalar feryatlar içersinde kendilerini gecenin karanlığında mısır tarlalarının arasına atıyorlar. Tarlalar mahşerden bir numune oluyor. Mağaramsı olan bir yere girenler dökülen su damlalarından sırıl  sıklam ıslanıyorlar. Heyecan haddını aşmıştır. 12-15-55-60 yaşlarında bulunanlar devriye gezmeye başladılar. Her dakika, her an ölüm bekleyen Yeniceliler sabaha karşı gelen rumun;

-Edilen ısrar üzerine kırk çete efradı Yeniceyi yakmaktan vazgeçtiler. Karahüseyinli tarafından Nebiyan’a geçmek üzere Meydancığı terk ettiler  müjdesini vermesi üzerine herkes evine dönüyor.

Rum çetelerinden meydancık toplantısı kararları İslam çetelerinin dikkat nazarını çekiyor. İkinci bir karar ile Rum çetelerinin Yenice’yi yakması kararını göz önünde tutarak tertibat alıyorlar. Çetelere yataklık eden bu Rumları tehcir etmedikçe Türklerin rahat yüzü görmeyeceklerini anlıyorlar. Yunanistan’a sevk etmek ve Müslüman olan Türkleri yerlerinde bırakmak ciheti islam çeteleri ve hükümetçe uygun görülüyor. Laz ve Arnavutlardan mürekkep yüzden fazla çete efradı Yenice ve meydancıktaki Rumları topluyor. Müslüman olanlar bir tarafa ayrılıyor. Alaçam’a sevk edilmek üzere kol kola sıra ile bağlanıyorlar. Ve hareket ettiriliyorlar. Fakat bir subaşına geldikleri zaman Rum çetelerinin baskınına uğruyorlar

7-) Menikli Günlap Olayı: Bunun çeteler üzerinde nüfusu pek çoktu. Bir dediği iki olmazdı. Alaçamlıların çoğu bunun gadrine uğramışlardır. Bazı soysuzlarda görülmüştür ki kendi Türk olduğu halde Rumlara sadakat göstermek için bazı zengin İslam isimlerini Rum çetelerine vermiş, soyulmalarını istemiştir.

8-) Beriklis’in Hainliği: İngiliz mümessili Solter, Alaçam’da Beriklis’in evine misafir olduğu zaman Beriklis evine İngiliz bayrağı çekmişti. Büyük kızı Safi buna mani olmak istediği zaman Beriklis demiştir ki; Kızım Türk hükümeti artık yok olmuştur asla korkma. Artık direnmesine imkan kalmamıştır.

Mustafa Kemal Paşa Samsuna çıktığı zaman Alaçam jandarma kumandanı İhsan Bey Beriklis’in evinde araştırma yapmış Pontus teşkilatına ait olduğu vesikaları makam eli ile Amasya İstiklal mahkemesine göndermiş ve mahkeme tarafından Beriklis İdam eilmiştir.

9-) Propagandacılar: Reji müdürü Doraçi, oğlu Soma, Çarşambalı ekisper Todoraki, Giriyaku ağanın kel Yordan Rumları harekete geçirecek heyecanlı sözler sarfederler, müslümanlara hakaretin envaisini savururlardı. Açıktan açığa; Türk hükümeti artık batmıştır, batıncaya kadar siz bizi saklayın bizde o vakit sizi muhafaza ederiz derlerdi. Bu hususta en ileri giden kel Yordan ve hacı Todordu.

10-) Alaçam'a Akın: Türk köylülerinin çeteler yüzünden köylerinde rahat ve huzuru kalmamıştır. Can ve mal korkusu vardı. Bu sebepten köylüler Alaçam’ın içine göç etmeye mecbur oldular.

11-) Alaçam Rumlarının Toplattırılması: Çetelerle münasebette bulundukları anlaşılan Rumlardan 200 kadarını hükümet Alaçam’dan çıkartmak zorunda kalmış ve töngel yanına kadar sevketmiş, taşkınlık yapanlara cezasını verdikten sonra kalanları ise Vezirköprü’ye sevk etmiştir.

12-) Tıkıçın Dimit: Geyik koşan açıklarında iki Yunan kravözörü görülünce Tıkıçın Dimit namında bir ihtiyar, onar metre boyunda iki sırığın ucuna haç takmış ve sivritepeden kravözörlere göstermiş ve burası Rum mahallesi buraya top atmayın demek istemiştir. Azap Hüseyin bunu görmüş, hükümete haber vermiştir. Keyfiyet Amasya’da oturan Nurettin Paşaya bildirilmiş ve onun emri ile bu adam çarşıda bir ıhlamur ağacına asılmak sureti ile idam edilmiştir.

13-) Alaçam Rumlarının İkinci Toplatılması: Evvelce öz kardeş gibi geçinen islamlarla Rumların artık bir birlerine emniyet ve itimatları kalmamıştır. Rum çetelerinin faaliyeti, Rumların taşkınlığı, Türk öldürmeleri, ecnebi emellerine yardımda bulunmaları ve Pontus hükümeti kurma emelleri dikkat nazarlarını çekmiş ve zararlarına dokunmamak için bunların memleketlerine gönderilmesine emir vermiş, bu ikinci kafilede Boyabat üzerinden Malatya’ya gönderilmiştir. Samsun köprü yolları dururken Boyabat üzerinden gönderilmesi, çete taarruzlarını önlemek, dahili karışıklıklara meydan vermemek içindir.

14-) Anastasın Maharetleri: Anastas’ ın çetelerle münasebette bulunduğu anlaşılmıştır. Dağlara oduna giden Türkler’in öküzlerini alan çeteler Anastas vasıtası ile 100 veya 150 lira almak sureti ile öküzlerini alabiliyorlardı. Çorakköyünden Mecit Anastasa 100 lira vermiş ve öküzlerini alabilmiştir. Anastas Türkleri haraca bağlamıştır.

15-) Anastas’ın Öldürülmesi ve Kaçırılan Fırsat: Jandarma Şükrü Tolin Anastas’ı doktor Vafidi’ nin evinde saklı bulmuştur. Onu tavan arasında bulan Şükrü Tolin tertip ettiği planla evden çıkarmış ve köprü üstüne getirdiklerinde Jandarma Hacivetinde planı tatbik sayesinde Anastas’ın canı cehenneme gönderilmiş fakat bütün çetelerin esrarı söylettirilememiştir. Söylese idi nice esrar perdesi kalkacak ve bilinmeyen nice olaylar bilinecekti.

16-) Kabak Hasan Vakası: Bu adamın nereli olduğu bilinmiyorsa da Arnavut olduğu bilinmektedir. Bir gece göçkünde bir eve giriyor. Bir delikanlıyı alıp evden dışarıya çıkarıyor ve delikanlıyı öldürüyor. Ev halkı Kabak Hasan’ı katil biliyor. Hükümete keyfiyeti haber veriliyor ve Hasan tutuklanıyor. Bafra müdde-i umumiyeliğine teslim ediliyor. Arnavut Mehmed çavuş müdde-i umumi bunu asker kaçağı diye şubeye teslim ediyor. Arnavut Mehmed çavuş şube reisinden bu asker kaçağını alıyor, bir de çarşıda güpe gündüz bir köylünün tüfeğini diğer bir köylünün de atını alıyor ve Hasan’ a veriyor. Kabak Hasan ile Mehmed çavuş Bedeş’e gidiyorlar. O gün postayı muhafaza memuru jandarma Hacimet de Alaçam’dan Bedeş’e gelmiş Mehmed çavuş ve Kabak Hasana rast gelmiştir. Tokat silleden sonra Hacimet Kabak Hasanı alıyor. Ellerine kelepçe vuruyor. Önce Alaçam’a sonra da Bafra’ya gönderilse de Kabak Hasan 24 saat geçmeden ölüyor.

17-) Civli Vakası: Bafra’dan Alaçam’a giden posta arabası ile bıdırın Osman’ın arabasındaki yolcular Civli altına geldikten zaman 8-10 kişinin Bafra cihetine kaçtıklarını görmüşler ve çetelerin soygunculuk yaptıklarından kaçtıkları anlaşılınca jandarma Şükrü ve Hacimet tertibat almışlar, soyguncuların cesaretini kırmışlar ve bu sayede yolcular selametle geçebilmişlerdir. Tertibat yolcuların bir başında Şükrü, diğer başında Hacimet’in bulunması ve çete efradını ateşleri altına alabilmeleri idi. Fakat 2-3 kalaycı jandarmaların tavsiyelerini dinlemediklerinden soyulmuşlardır.

18-) Alaçam-Ankara Tarafları: Ankara hükümeti vilayetlere bir tamim göndererek Ankara hükümetini mi yoksa İstanbul hükümetini mi tanırsınız demişti. Alaçam müdürünün tensibi üzerine İslam ve  hrıstiyanlar şimdiki jandarma dairesinin önüne toplanmış ve İçelli zade Fazıl bey merhuma söz verilmişti. Fazıl bey konuşmasında demiştir ki ;

Ey muhterem ahali; İstanbul ecnebiler efradı tarafından işgal edilmiştir. Padişah esir durumundadır. Padişah idaresi kalmamış gibidir. Onu esaretten kurtarmalıdır. Milli şeref ve haysiyetimiz ayaklar altına alınmıştır. Halbuki daha Türk milleti ölmemiştir ve ölmeyecektir. Türkler bundan daha büyük felaketler, badireler geçirmiş, cihana varlığını tasdik ettirmiştir. Daha sonra kuvvet ve kudretimizi sarf etmiş değiliz. Bir avuç kuvvetin yarattığı harikalara şahit olmaktayız. Bizi kurtarırsa Ankara hükümeti kurtaracaktır. Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonrada el birliği yapalım. Müsade ederseniz Ankara hükümetine sadakatimizi bildirelim. Her emrini dinleyeceğimizi arz edelim. Alaçam'ımızın istikbalini iyi görmüş iyi düşünceler ile vatanın minnettarlığını kazanmıştır.

19-) Bir Soygunculuk ve Takip: Demirci köyünde bir soygunculuk yapıldığına dair Alaçam’dan gelen bir telgraf üzerine Bafra jandarma kumandanı ile jandarma Hacimet Alaçam’a hareket etmiş ve ordan da Demirci köyüne giderek hacı Mustafa ile kardeşi Ali'nin soyulduğu anlaşılmış, soyanların çeteler olduğu ve Nebiyan’a kaçtıkları öğrenilmiştir.

20-) Taşkelik Durumu: Demirci köyünden dönmede Bafra jandarma kumandanı Taşkelik’e uğruyor ve eşrafından Hacı Dursun ile görüşüyor. Hacı Dursun silahlandırdığı kimseler sayesinde çete faaliyetini önlüyordu. Hükümetin işareti üzerine dağlık kesimlerin neresinde çete faaliyeti görülürse oraya koşardı. Kumandan bunları anlamış ve memnun olmuştu.
21-) Müstecep Köyü: Köyün çetelere karşı durumunu düzenleyen Rahmi bey idi. Geceleyin bekçilere sabahlara kadar nöbet bekletirdi. Bekçilere ahaliden ücret toplardı. Bu sayede çetelerin şerrinden köyü muhafaza ederdi.

22-) Pontu Klubü: Hacı Yakuf'un oğlu Perikles Kuzucak oğlu ve Hacı Todor Pontus klubü  kurmuşlar, Samsun Metropoliti Yermanus’un değerli yardımcılarından olmuşlardır.

23-) Demirci Köy-Akgüney Olayı: 90 kişiden mürekkep bir Alaçam’lı Rum kafilesi köprüye doğru sevk edilirken urgancı Besim çavuşun kesildiği yere gelince, çete Mehmet Çavuş’da oraya gelir. Kuru çayda 90 kişi Mehmet Çavuş’a teslim edilir. Mehmet Çavuş ve çete Gürcü Davut bunları Alaçam’a getirirler ve tütünlerin satış muamelelerini yaptıktan sonra bir kısmını Demirci köyünde diğer bir kısmını da Akgüney’de imha ederler.

24-) Bu Vakanın Akışları: Nebiyan çeteleri bu vaka üzerine harekete geçtiler. Soygunculuğa, Türk köylerini yakmaya, Türkleri öldürmeye hız verdiler. Ortalığa dehşet saçtılar.

25-) Alaçam'ın Rum Çeteleri :
-Ayın deresinden Balcı oğlu Yorgi.
-Ayın deresinden deli Yani.
-Kara Hüseyinliden Çuvalcıoğulları.
-Karahüseyinliden Koca Daban Lefter.
-Çulha köyünden Çapulcu Lefter.

26-) Alaçam'ın İslam Çeteleri :
-Karludan Bayram Çeteşi.
-Kozköyünden Laz Murat.
-Doyrandan Mehmet Çavuş.
-50 Arnavut 100 Laz ve Gürcülerden oluşan çeteler.
-Rauf bey Çetesi.
-Mahmut bey Çetesi.

27-) Rum Çeteleri Teşkilatı: Alaçam’ın Rum çeteleri teşkilatı Bafra’nın Asar köyünden Kara Konstantinin Anastas’a bağlı idiler. Bu adamlar Nebiyan’da Alanlı Nükolun Anastas’ın emrinde idiler. Bafra’nın çete işlerini bu Anastas gürürdü. Nebiyan dağının çete başı Ağca Alanlı Anastas ile Kapu Kayalı Taşçı oğlu Sava idi. Bafra çetelerinin merkezi Nebiyan dağı sayılabilir.



Pontus ve Teşkilatı:
İstiklal harbi süresince  Türkiye’yi uğraştıran bu teşkilat hakkında kısaca bilgi verelim. 1840 senesinden beri Rize’den İstanbul Boğazına kadar Anadolu’nun Karadeniz Havzasındaki Yunanlılığın ihyası için çalışan bir Rum zümresi mevcut idi.

Amerika Rum muhacirlerinden rahip Klamatyüs namında biri ilk Pontus toplantısını İnebolu’da  manastır tabir ettikleri bir yerde ve bir tepe üzerinde kurmuştu. Bu teşkilata giren Rumlar zaman zaman eşkiya çeteciliği teşkil ediyorlar, azimle çalışıyorlardı. Umumi harpte bunlar dışardan silah getirmeye muvaffak olmuş, silah, cephane, makineli tüfek, el bombaları, Samsun, Çarşamba, Bafra, Erbaa taraflarına yığmışlar buralardaki köylere adeta bir silah deposu haline sokmuşlardır. Mütarekeden sonra bütün Rumlar eski Yunanlılığı ihya için uğraşmaya başladıkları gibi Etniki Eterye Cemiyeti propagandacıları ile Merzifon Amerikan koleji talebeleri Ecnebi hükümetler bilhassa Ruslar, müstakil  bir Pontus hükümeti kurmak konusunda Rumlara önayak oluyorlardı.

Bu maksada varmak için umumi bir kıyam hazırlamak lazımdı. Bunun için Samsun Rum metropolidi Yermanus teşkilatın başına geçirildi. Çeteler dağ başı oldular. Proğramlar yaptılar. Samsun’daki Rum çeteleri reisi Reji tütün fabrikası direktörü dokumanidis idi. Dokumanidis merkezi Anadolu ile haberleşmek için her vasıtaya baş vururdu. Rumların bu teşebbüsü boşa gitmiyordu. Bazı ecnebi hükümetler Pontus hükümeti kurulmasına taraftar olduklarını bildirdiler. Hatta daha da ileri giderek, Samsun ve havalisinde Rumların sayısını arttırmak için  Rusya’daki Rum ve Ermeniler Batum’da toplandığı gibi Türkiye’nin içlerindeki Rumlar’da Samsun ve havalisine hicret ettiriliyorlardı. Bu maksada hizmet için Alaçam’dan Samsun’a giden Rumlar vardı.

Batum’da toplanan Rum ve Ermenilere Türk kafkas ordularından alınan silahları verdiler. Bu silahları sahillerimize çıkartmaya başladılar. Çetecilik etmek üzere sahillerimize çıkarılan bütün Rum kuvvetleri ile Batum’da toplanan Rum ve Ermenilerin idaresi Sohum’da Haralambidise verilmişti.

Ecnebi Parmağı: Samsun’da bazı Ecnebi mümessilleri vardı ki; bunlar hem Rum’ları himaye ediyorlar hem de silahlandırıyorlardı. Muhacir ianesi maskesi altında bu çeteler yediriliyor, giydiriliyordu. Ecnebi hac kurumu namına gelen zabitler çete teşkilatı yapıyorlar askeri talim yaptırıyorlardı. Pontus hükümetinin esasını bunlar kurmuşlardır.

Pontusun Bir Başmakalesi: 4 Mart 1335 tarihli İstanbul’ da çıkan Pontus Gazetesi baş makalesinde; Trabzon vilayetinde Rum Cumhuriyeti’nin tesisinde çalışmak maksadı ile çıktığı açıkça yazıyordu. Gizli kapaklı hareket etmiyorlardı.

Samsun'da Gösteriler: Yunanistan’ın istiklali gününe rastlayan 7 Nisan 1335 günü her tarafta bilhassa Samsun’da Yermanus büyük bir nümayiş tertip etti. O gün bütün Rum kız mektebi talebeleri Yunan Bayrağını temsil eden kurdelalarla başlarını süslemişler, Yunan Bayrakları ellerinde olduğu halde Zİto Venizelos (Yaşasın Venizelos demektir) diye sokaklarda bağırmışlardı. Talebelerin peşine takılan Rumların haddi hesabı yoktur. Saathane meydanı mahşerden bir numunedir.

Bafra-Çarşamba Gösterisi: Bafra-Çarşamba Rumları kiliselerde toplanıyor ve çetelerin acele silahlandırılması kararını veriyorlardı.

Venizelosun Kararı: 23 Teşrinievvel 1335 tarihinde Şarki Trakya ve Pontus için İstanbul’un merkez yapılması kabul edilmiş ve bir an evvel Pontus hükümetinin kurulmasını istemiştir. Venizelos’un bu kanaat ve kararı İstanbul patrikanesine bildirilmiş ve öylece hareket olunmuştur.

Pontus Zabıtın Heyeti: İstanbul’ da Yunan hafi zabıtasına teşkil memur edilen miralay Aleksandros Zmpraki tarafından Pontus jandarmasını kurmak üzere Eyfel torpidos ile bir heyet Yunanistan’da Türkiye’ ye gönderilmiştir.

Pontus Kuruldu: Türkiye’de bu faaliyetler devam ederken Batum’da Rum-Pontus Hükümeti kuruldu. Bu hükümet teşkilat yapmaya başlamıştır.

Pontus Kongresi: 19 Temmuz 336 Rumi senesinde Batum’da Karadeniz, Kafkas, Cenebu Rusya Rumları tarafından Pontus meselesi hakkında kongre yapıldı. Kongrenin kararları bir aza eli ile İstanbul patrikanesine gönderildi. Pontusçular 336 rumi senesinde faaliyetlerini arttırdılar. Dahilde bir teşkilat yaptılar.

Pontus Teşkilatı :
A) Çete başları seçtiler ve bunların yanına silahlı kuvvetler kattılar.
B) Pontus ahalisi bunların yemelerini içmelerini temin edeceklerdi.
C) İdari ve zabıt heyetleri ile şehir ve köylülerden erzak teminine memur nakliye kolları vucuda getirdiler.
D) Çetelerin faaliyet bölgelerini ayırdılar.

Pontus Kuvvetleri :Bidayette 6000-7000 silahlı idi. Katılanlarla 25.000 oldular. Bunlar ufak cuzzi gruplar halinde muhtelif muhallerde saklanıyorlardı.

Pontus Çete Faaliyeti: Bu teşkilattan sonra Pontus çeteleri Türk köylerini yağma ve yakmaya hatta dağlarda yollarda buldukları Türkleri öldürmeye, akla hayale gelmeyen cinayetler yapmaya başladılar. Sistematik  çalıştılar.

28-) Sinop’lu Reof Çetesi: Reof Gürcü’dür. Batum taraflarından gelmişlerdir. Bu çete efradı cami soyguncusu idi. Seferberliğe iştirak etmemişlerdir. Reof’ un çete arkadaşları İsmail, İdris idi. Bir de Osman isminde birisi de sonradan bunlara iltihak etmiştir. Alaçam’lı Gavril’in karısını Gavril’e teslim eden İsmail idi. Bunların imhası için memleketlerinde pusu kurulmuşsa da vaktinde haber alan bu çete pusu kuranları  öldürmüşler ve takibata uğradıklarında Türkiye’den kaçmaya muvaffak olmuşlardı.

Samsun teşkilatından 200 kişi bunları takibe memur edilmişlerdi. Bu kuvvet bunları elde edememişti. Hükümetin bu gibi çetelere ihtiyaç olduğu bir zaman bunlarda hükümete bir yardım vaat ederek aflarını sağlamışlardı. Hakikaten bu çetenin hükümetimize çok yardımı olmuş fakat çok da menfaatler elde etmişlerdir. Bu çete aileleri ile Müstecep köyüne yerleşmişler ve o köyden evlenen de olmuştur. Gavril burada öldürülmüş hususi şahıslar ve bu çete çok paraya sahip olmuşlardır.

29-) Bekirin Dağa Kaldırılması: Çete gürcü Mahmur Gümenez’den  Arabın Bekir’i dağa kaldırmış ve rivayete göre 1.000 Lira alarak salıvermiştir.

30-) Basma ve Yağma Teşebbüsü: Rum çeteleri Alaçam’ın bir mahallesine kadar gizlice girmişler ve basılmışlarsa da firara muvaffak olduklarından yakalanamamışlardır. Alaçam’ın son kafilesi yola çıktıktan sonra bundan faydalanmak ve yağma yapmak maksadı ile Reof çetesi tahminen 150, Mehmet çavuş çetesi 200 kadar adamı ile Alaçam’ı basmak istemişler ve pergelli sırtları ile Aşağı değirmen yanına gelmişlerdir. Hükümet bunu haber alınca Jandarma kumandanı İhsan beyi bunların dağıtılmasına memur etmişti. İhsan bey bu çete reislerini yanına çağırmış ve demiştir ki; Hükümet örfi idare ilan etmiştir. Çeteler şimdi buradan köylerine dönmek zorundadırlar. Şehir içine girmemelidirler. Eğer hükümetin emrini dinlemeyerek şehre girmek isteyen olursa derhal vurulacaktır. Bu dakikadan itibaren dağılmanızı ve köylerinize gitmenizi tavsiye ederim. Demiş ve çeteler dağılmışlardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder