14 Temmuz 2006 Cuma

Bir Başka Açıdan Samsun Tarihi



Okuyucularımızın Dikkatine!
Bizim burada yaptığımız -tekrar ediyorum- bir kaynak taramasıdır. İlimiz Samsun ile alakalı tespit edebildiğimiz tüm bilgileri buraya not ediyoruz. Mükerrer notlar bilgimiz dahilindedir. Daha sonraları  bir indeks çalışması yaparak  bu bilgileri tematik hale getirmeyi planlıyoruz. Ticari kaygı gütmüyoruz. Sizlerden ricamız bizlere kaynak bilgisi ve bu bilgiler hakkında görüşlerinizi esirgemeyerek katkıda bulunmanızdır.



Osmanlı dönemi

Samsun ve çevresinde Osmanlı hakimiyeti Yıldırım Beyazıd devrinde başlamıştır. Kubadoğulları'nın elinde bulunan Müslüman Samsun, Yıldırım Beyazıd tarafından ele geçirildi (1398). Buranın idaresi, Bulgar Kralı Şişman'ın müslümanlığı kabul eden müslümanlığı kabul eden oğlu Aleksandr'a (İskender Paşa) verildi.

......Ankara Savaşı'nda (1402) Yıldırım Beyazıd'ın yenilmesi üzerine Timur'un ordusu bu bölgeyide yağma ve tahrip etti. Bu tarihten sonra Samsun, bir süre Yıldırım'ın oğlu Emir Süleyman'ın 1419'da İsfendiyaroğullar'nın eline geçti. Kara Samsun olarak bilinen ve hıristiyanların meskun olduğu batı kısmı, Sultan Çelebi Mehmet tarafından alındı. Osmanlıların şehri almasından birkaç yıl sonra buradaki hristiyanlar, Kara Samsun'u yakarak gemilerle buradan ayrıldılar (1425). Müslüman Samsun da yine Çelebi Mehmet tarafından İsfendiyaroğulları'ndan savaşsız olarak Osmanlı hakimiyetine geçirildi.Böylece Samsun, "Canik Sancağı" adıyla Rum (Sivas) Eyaleti'ne bağlı bir sancak olarak Osmanlı İdari teşkilatına dahil edildi. Samsun çevresindeki beylikler ise daha sonraki padişahlar tarafından peyder pey Osmanlı idaresine alındı. Osmanlı hakimiyetine geçtikten sonra Samsun eski ticari önemini kaybederek küçük bir iskele olarak XIX. yüzyıla kadar kaldı. Bu dönemde Samsun iskelesi, Sinop Limanı'nın gölgesinde kalarak gelişme imkanı bulamadı. XVII. yüzyılın başlarından itibaren deniz yoluyla gelen Kazaklar'ın saldırısına maruz kalan Samsun, bakımsız haldeki kalenin tamiri ve içine muhafız tayin edilmesi suretiyle emniyet altına alındı.

......1645 yılında Samsun'a gelen Evliya Çelebi bazı bilgiler vermektedir. Samsun halkının gemicilik ve kendircilikle uğraştığını söyleyen Evliya Çelebi, Samsun Kalesinin deniz kıyısında taştan yapılmış sağlam bir yapı olduğunu belirtmektedir. Samsun'un lezzetli suyu olduğuna dikkat çeken Çelebi, evlerin kiremitli, bağlıbahçeli olduğunu, eğitim kurumlarının ise çok az olduğunu kaydetmektedir. Demir atılabilir bir iskeleye sahip olan Samsun'un yaban üzümü ve nar rengi armut turşusunun meşhur olduğunu zikretmektedir. Bunlar fıçılarla İstanbul'a gönderilmektedir. Gemi palamarları için imal edilen kendir ipinin bütün dünyaya yetecek kadar çok olduğunu söylemektedir.

......Katip Çelebi Samsun hakkında şu bilgileri vermektedir. "Samsun Karadeniz kıyısında Kafe'nin tam karşısında ünlü bir kasabadır. Amasya suyu kasabanın doğusundan geçerek denize dökülür. Samsun'un güneyindeki dağ bir yay çizerek batıdan ve doğudan denizle birleşir. Samsun şehri bu dağ silsilelerinin oluşturduğu yarım çember ile Karadeniz arasında alçak bir düzlüktedir. Eski yapı olarak bir kale ve kalenin içinde camiler, hamamlar ve çarşı vardır. Birkaç ev bir araya getirilerek oluşturulan öbeklerle mahalleler oluşturulmuştur."

......1701 yılında buradan geçen Tournefort, Samsun'un adını zikretmekte "... eski Atina kolonisi Amisos'un kurulmuş bir köyü arkamızda bıraktık" demekle, Samsun'un bu tarihte henüz gelişme temayülü göstemediğini ortaya koymaktadır. Bunula birlikte bu yüzyılın ilerleyen tarihlerinde Samsun ile Karadeniz'in diğer limanları ve bilhassa Kırım arasında kaydadeğer bir deniz ticareti yapılmaya başlanmıştır. 1813-1814 senelerinde Anadolu'da gezen İngiliz seyyahı J.Macdonald Kinneir 4 mil genişliğindeki bir koyun kenarında ağaçlıklar içinde kurulmuş olan Samsun'un şirin manzarasından bahsetmekte, şehrin etrafının Türkler tarafından inşaa edilmiş olması lazım gelen harap bir sur ile çevrili bulunduğunu minareli beş camii, bir hamamı ve tüccarlar için büyük bir hanın olduğunu söylemekte, nüfusunun ise ancak 2000 olarak bildirmektedir.

......1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım'ın elden çıkması sonucu Samsun'un ticari önemi de iyice gerilemiştir.Ancak XIX. YY ortalarından itibaren Samsun ve Canik Sancağı yeniden gelişmeye başlamıştır. Tütün ekiminin yaygınlaşması ve buharlı gemi işletmesinin Karadeniz'de de başlaması bu gelişmede önemli bir etken olmuştur. Şehrin ve sancağın ticari ve ekonomik potansiyeli geliştiği gibi nüfusu da o oranda artmıştır. 1869 yangını şehrin hemen tamamını kül haline getirdiyse de zengin bir ticaret şehri olan Samsun kısa zamanda kalkındı. Belediye tarafından Fransa'dan getirtilen bir mimarın planına göre şehirde birbirini dik olarak kesen fakat umumiyetle zamanımızın ihtiyacına göre dar sokak ve caddeler boyunda bir kısmı kargir olmak üzere evler ve umumi binalar yapıldı. 1.Cihan Harbi yıllarında ticareti felce uğrayan Samsun çok sıkıntı çekti. 1915 yılında Rus harp gemileri şehri topa tuttu.Harbin son yıllarında ve mütareke senelerinde Samsun yakınlarına Pontus çetelerinin faaliyeti dikkat çekmektedir. Mondros Mütarekesi'nden sonra 4000 kişilik bir İngiliz Hintli kuvveti Samsun'u işgal etti ki bu kuvvetler Milli Mücadele sırasında memleketi terk etmişlerdir.

......Samsun'dan başlayarak Sivas üzerinden El-Cezire'ye doğru uzatılacak bir demir yolu inşaası daha XIX.YY ortalarından itibaren düşünülmüş idi. Bu mevzuda ilk imtiyaz 1981'de Belçikalı Baron Macar'a verilmiş, Amasya yönünde yola ait tetkikler yapılmaya başlanmış fakat inşaata girişilememişti. Daha sonra bir Fransız şirketi bu işi üstüne alarak 5 km. kadar ray döşemiş ve 30 km.'lik tesviye yapmış iken 1.Cihan Harbi işleri durdurmuştur. Cumhuriyet kurulduktan sonra Samsun-Sivas demiryolunun inşaası ilk olarak ele alınmış ve hattın ilk 50 km.'lik kısmı 1926'da açıldı. 1932'de demiryolu Sivas'a ulaştı. 1933 tılında Samsun-Çarşamba arasında 39 km.'lik bir demiryolu yapılmıştır. Daha sonraki yıllarda yapılan demiryolu ve karayolu ağları ile Samsun Karadeniz vilayetlerinin çıkış noktası haline gelmiştir.

......Samsun'u konum ve önemine yakışan bir limana sahip kılmak için önceden girişilen teşebbüslerden bir netice alınamamış, nihayet bir şirket 1953'te bu işi üzerine alarak 1960'ta dalga kıran ve rıhtımların inşaasını bitirmiştir. Daha sonraki yıllarda yapılan eklemelerle Samsun limanı önemli miktarda yükleme ve boşaltmanın yapılabildiği bir liman özelliği kazanmıştır.

TÜRKLER'DEN ÖNCE SAMSUN
......Samsun'un ilk insanlarının Gaskalar olduğu mahalli kazılarda bulunan eşyalardan anlaşılmaktadır. Buraya daha önce gelenlerle birleşerek Mert Irmağı ağzında küçük bir kent kurmuşlardır. Gaskalar daha sonra Hitit egemenliğine girerek yok oldular. Böylece Samsun bir Hitit şehri oldu. Hititler de M.Ö.1200 yıllarında Frigler tarafından yıkılmıştır. Bazı eski Yunan kaynaklarında Samsun ve civarında Amazon adı verilen savaşçı kadınların yaşadığı ve kendi topraklarında asla yabancı erkek sokmadıkları yazılıdır.,Amazonların bugünkü Çarşamba ve Bafra ovalarında yaşadıkları iddia edilmektedir.

......Friglerden sonra Doğu Karadeniz kıyı şeridinde Kimmerler'in tarih sahnesine çıktığı görülmektedir. Bu bölgeyi ele geçiren Kimmerler Trabzon ve Sinop'u yağmalamışlardır. Lidya Kralı Giges Kimmerleri yendikten sonra Ege'nin denizci kavimlerinden olan Miletliler Amisos'a gelip yerleşmişlerdir.

......Anadolu hakimiyeti yüzünden Lidya Kralı Krezüs ile Pers imparatoru Kurus M.Ö.546 yılında Amisos şehrinin güneyinde savaştılar. Bu savaşta Krezüs'ün yenilerek esir düşmesi üzerine hem Anadolu hem de Amisos şehri Pers hakimiyetine girmiştir. Büyük bir sefer hazırlığı için Amisos'a gelen Pers imparatoru Darius şehrin yerini beğenmeyerek üç kilometre batısındaki Toramantepe'de şehri yeniden kurmuştur ki burası dah sonraları "Kara Samsun" adıyla anılmıştır. Bir ara Yunan kralı Perikles tarafından ele geçirilen Amisos, tekrar Persler tarafından alınmış ve bu hakimiyeti M.Ö.331 yılına kadar sürmüştür.

......Büyük İskender'in Persler'i yenmesi üzerine Amisos şehri Makedonyalılar'ın hakimiyetine girmiştir. İskender'in ölümünden sonra Pers kralı Mitridat M.Ö.255 yıllarında Amasya, Sinop ve Amisos'u ele geçirerek bu bölgede Pont Krallığı adıyla bir devlet kurmuştur. Nitekim Amasya'daki kral mezarları bu devletin krallarına aittir.

......M.Ö.64 yılında Amisos şehri Roma hakimiyetine girmiştir. Roma hakimiyetinde iken Amisos şehrinin ticari önemi artmaya başlamıştır. Bu ticari gelişme şehrin zenginleşmesini sağlamış ve bir süre sonra da Amisos'ta hıristiyanlık yayılmıştır.

......Roma imparatorluğu ikiye bölündükten sonra Amisos Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'nun idaresine geçmiştir. Bu dönemde Amisos, psikoposluk merkezi haline getirilmiştir. Bizanslılarla Müslüman Araplar arasında başlayan savaşlar Amisos'u da etkilemiştir. Nitekim Malatya Emiri Ömer B. Abdullah tarafından Anadolu'ya yapılan bir akın sırasında Amisos şehri 863 yılında alınmıştır. Ancak Ömer B.Abdullah'ı yenen Bizans ordusu burayı geri almış ve şehir Türkler tarafından fethedilinceye kadar Bizans hakimiyetinde kalmıştır.


SAMSUN'UN TÜRKLER'İN ELİNE GEÇMESİ

......Selçuklular'ın Anadolu'ya girmesinden sonra Danişmentoğulları Amisos'a akınlar yaptılarsa da burayı alamadılar. Amisos şehri Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan tarafından Selçuklu hakimiyetine alındı. Türkler burada "Müslüman Samsun"u kurdular. Bundan sonra Arap kaynaklarında ise "Sampson" adına rastlanmaktadır. Sultan II.Kılıçarslan ülkesini 11 oğlu arasında taksim ettiği zaman Samsun Rükneddin Süleyman Şah'ın payına düştü. Samsun Selçuklular'ın hakimiyetinde olmasına rağmen şehrin eski yerleşim yeri olan ve bugün bile "Kara Samsun" ve "Gavur Samsun" diye bilinen kısmı daha uzun süre Bizans ve Cenevizliler'in elinde kaldı. Müslüman Samsun'un yanında hristiyanların meskun olduğu Kara Samsun'un yaklaşık 230 yıl gibi uzun bir müddet bağımsız yaşayabilmesi, müşterek menfaat temeline dayanan bir ilişki ile mümkün olmuştur. Nitekim denizcilik alanında henüz gelişmemiş olan Selçuklular, bu konuda hristiyanlardan istifade ederken, onlar da emniyet içinde Selçuklular'dan aldıkları ticaret eşyalarını deniz yoluyla Karadeniz'in diğer limanlarına ve Avrupa'ya naklediyorlardı.

......İstanbul'un 1204 tarihinde Latinler tarafından alınması üzerine Samsun'un hıristiyanların elinde kalan bu kısmı İznik Rum İmparatorluğu'na bağlı kaldı. Bir ara Trabzon Rum İmparatoru Alexios Kommenos tarafından kuşatıldıysa da alınamadı. Kuşatmanın başarısız kalmasında hıristiyan kesime Selçuklular'ın yardım etmesinin de payı büyük oldu. Anadolu Selçuklu Devleti'nin dağılmasından sonra müslüman Samsun, İlhanlılar'ın eline geçti.Amisos ise öteden beri burada kuvvetli bir tüccar zümresi bulunduran Cenovalılar'ın eline geçti. Cenevizliler şehri bir asırdan fazla ellerinde tuttular. Müslüman Samsun ve çevresinde ise bir takım küçük beylikler doğdu. Bu beylikler bazen Candaroğulları'na, bazen Eretna Beyliği'ne (Kayseri), bazen de Osmanlılar'a dayanarak varlıklarını sürdürdüler. "Canik Beyleri" adıyla bilinenler şunlardır: Canik, Ladik ve çevresinde Kubadoğulları, Ordu, Giresun tarafından Emiroğulları, Niksar, Terme ve Çarşamba havalisinde Taceddinoğulları, Vezirköprü, Havza civarında Taşanoğulları, Bafra ovasında Bafra Beyliği. Bu beyliklerden sonra Osmanlı hakimiyetine girmişlerdir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder