11 Temmuz 2006 Salı

AB, Hamit GENÇ ve Bafra



AB’nin Yeni Politikaları (Ortak Tarım Politikası)

Hamit Genç

Türkiye’nin bugün AB ile ilgili en önemli problemlerinden biri bu tarım sistemi ile Türkiye AB’ne giremez ve Türkiye’nin AB’ne girmesinde en birinci engel bugünkü tarım sistemidir. Nüfusunun % 40’ı tarımda çalışan bir ülkede bu nüfusun üretimle ilgili payını hesap ettiğimiz zaman, içe dönük aile tarımı ortaya çıkmaktadır. Zenginlik üreten ticari bir tarım değil, sadece ihtiyaçlarına cevap veren içe dönük bir aile tarım sistemidir. Dolayısıyla, bugün içe dönük 777.000 kilometre kare bir alana sahip bir ülkede böyle bir yanlış sistem Türkiye’nin AB’ne girmesinin önündeki en büyük engeldir.

Hamit Genç Bafra’da tütün ekiyor. Hamit Genç Türk tarımının sorunlar yaşadığını, gelir destekleri konusunda devletin üzerine düşeni yapmadığını da savunuyor. İşte bu konuya paralel bir konu AB’nin ortak tarım politikası programımızın bu bölümünde ana temamızı oluşturuyor. AB ortak tarım politikası birlik içinde tarım ürünlerinin üretimi, ticareti ve işlenmesini düzenleyen kurallar ve mekanizmalardan oluşuyor. Burası önemli. Tarım politikasının AB bütçesinden aldığı pay yaklaşık % 50 seviyesinde. Yani AB’nin bütçesinin yarısı tarım politikası için ayrılmış durumda.

Peki nedir bu AB ortak tarım politikası?
Aslında belirlenen 5 tane hedef var. Bu hedefleri saydığımız zaman tanım kendiliğinden ortaya çıkacak gibi. Teknik ilerlemeyi destekleyerek tarım üretiminin akılcı bir şekilde artırılması hedeflerden ilki. Tarımla uğraşan vatandaşların kişisel gelirlerini artırarak adil bir yaşam standardı sağlanması ikinci önemli hedef. Üçüncü hedef piyasaların istikrara kavuşturulması, ki burada kasıt tarım piyasaları. Dördüncüsü tarım ürünleri üretiminin güvence altına alınması ve sonuncu hedef de tüketicilerin tarım ürünlerini uygun fiyatlardan satın alabilmesi.

İşleyiş çok basit aslında. Pazar ve fiyat mekanizmaları çerçevesinde ortak pazar düzenlemeleri kapsamına giren ürünler için her yıl ortak bir fiyat belirleniyor. Sözgelimi bu yıl buğdayın tonu şu kadar Euro olacak deniliyor. İşler kötü gider de fiyatlar düşerse devreye AB girer. Birlik aksi durularda piyasaya müdahale ediyor. Bu durumda aradaki fark da ortak tarım politikası bütçesinden karşılanıyor. Yani çiftçi korunuyor, destekleniyor.

AB’nin ortak tarım politikasında Çiftçiye gelir desteği de var. Avrupa’nın ortak tarım politikasının kapsamı içerisinde. Reform sürecinde ortaya çıkan fiyat indirimleri ve getirilen çeşitli kısıtlamalara paralel olarak çiftçilerin gelir düzeyi doğrudan ödemeler kapsamında destekleniyor AB’nin ortak tarım politikasında. Burada kısa bir nokta koyup, Mehmet Altan’a kulak verelim. Türkiye’de de çiftçiye gelir desteği uygulanıyor. AB’nde de uygulanıyor. Ama aradaki farkı Mehmet Altan anlatsın.

Mehmet Altan

Avrupa’yla Türkiye’deki tarım politikaları arasındaki en önemli fark AB’ndeki aktif nüfusun ortalama % 4’ü tarımda çalışıyor. Bizde ise, % 40’ı. Bizde tarımda çalışan insanların sayısı tüm AB ülkelerindeki ortalama tarımdan 10 misli daha fazla. Yani % 4’ü desteklemek başka,  % 4 için % 96 gibi büyük rakam var. Ama % 40’ı desteklemek için bizde sadece % 60 var. Ayrıca, bizdeki % 60 Avrupa’daki gibi sanayileşmiş, sanayi sonrası sektöre geçmiş verimli bir sektör değil. Bu tarımla ilgili tartışmalarda özellikle destekleme konusu konuşuluyor. Ama nüfusun büyüklüğü asla konuşulmuyor. Bunu biraz daha vurgulamak için Fransa ile Türkiye’nin nüfusu aynı. Fransa’da 600.000 civarında çiftçi var, bizde ise 10 milyon köylü. Şunu da vurgulamak lazım. Oralarda bilgisayarlarla, muhasebeyle çok çağdaş bir işletmecilik sözkonusu. Hepsi vergi veriyor, dünyaya ihracat yapıyor. Bizde ise, köy düzeninde tarım var. Hiç kimsenin muhasebe sistemleri, şirketleri, bilgisayarlarla verim gibi meselesi yok. Ayrıca, AB’ndeki ortalama işletmelerin alanı, toprak yüzeyi çok geniş. Bizde ise, ancak aileyi geçindirecek kadar. Bunlar temel farklılıklar. Ama oradaki destekleme % 4, bizde ise % 40’a. En önemli sorun bu. Türkiye gibi bir ülkede 300.000 kişilik bir çiftçi nüfusu hem Türkiye’yi besler, hem dünyaya büyük ihracat yapar eğer gerçekten yeryüzü standartlarında tarım işletmeleri işletiyorlarsa. Bunun altını çiziyorum, mesele budur.

Mehmet Altan’ın da söylediği gibi AB’nin ve Türkiye’nin nüfusu arasındaki fark çok önemli bir kriter. AB’nde çiftçiye verilen mali destek üretilen miktardan bağımsız. Sözkonusu destek aynı zamanda çiftçileri piyasaların talep ettiği ürünleri yetiştirme imkanı da veriyor. Yani piyasada buğdaya değil patatese ihtiyaç varsa,  Avrupalı çiftçi o yıl patates üretiyor ve ona göre destek alıyor. Bu arada doğrudan ödemeler, çevre koruması, gıda güvenliği gibi kıstaslarla da ilişkilendirilmiş durumda. Çevre koruma AB için çok büyük önem arzediyor. Gelelim ortak tarım politikası ve Türkiye arasındaki ilişkiye. AB genişleme sürecine dahil olan ülkelerin tam üye olacakları tarihten itibaren ortak tarım politıkasına da uyum sağlamalarını istiyor. Birlik tam üyelik müzakereleri süresince üye olacak ülkelerin tarım politikalarının ortak tarım politikasına uyumunu sağlamak için de belli fonları devreye sokuyor. Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde müzakereler sürecinde tarımın ve kırsal alanların kalkınması Sapart adı verilen bir program çerçevesinde verilen mali desteklerle sağlanmıştı. Ki Çek Cumhuriyeti, Polonya bunlardan faydalandı. Bunu biliyoruz. Türkiye de tam üyelik müzakerelerine başladığı takdirde bu tür programlardan yararlanabilecek. Yararlanabilecek ve bakalım AB bütçesini ne kadar etkileyecek bu durum.

Türk çiftçisine ne getirecek sorusuyla bitirelim bölümümüzü. 7 başlık var. Ortak tarım politikası devreye girerse önce tarım ürünlerinin pazarlanması ve işlenmesi kolaylaşacak. Bu çerçevede, çevre korunmasına dikkat eden tarımcılık yöntemleri kullanılacak. Tarımda üretici gruplarının oluşmasına katkı sağlayacak. Dolayısıyla, kırsal alanda yaşam standartlarının iyileşmesi bekleniyor. Yine AB’nden sağlanacak fonlar sayesinde tarımla uğraşan kişiler farklı alanlarda mesleki eğitim alma imkanı bulacaklar. Fonlar aynı zamanda tarım arazilerinin, su kaynaklarının idaresinin iyileştirilmesine katkı sağlayacak ve nihayet kalkınma düzeyinde bölgeler arasındaki farklılık asgariye indirilecek. İşte ortak tarım politikasının getireceği yararlar bunlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder