31 Ekim 2006 Salı

Kurtuluş Savaşımızda Bir Kahraman; Kavaklı Çerkez Ekrem Bey

Ekrem Bey 1303 (M. 1887) tarihinde Kavak İlçesine bağlı karlı köyünde dünyaya gelmiştir. Babasının adı Canbolat'tır. Canbolat oğlu Berzak Ekrem Bey diye tanınırdı.


Osmanlı İdaresinde Kavak köylerinde Rumlarla Türkler bir arada, kavgasız, sorunsuz yaşarken Osmanlı Devleti'nin 1. Dünya Savaşında yenik sayılması ve Samsun'un İngilizler tarafından işgal edilmesi neticesinde, kışkırtmalar da olunca bir sürü Rum Çeteleri oluştu. Bu çeteler Türk köylerini yakmaya, yıkmaya, halkın ırz, namus ve malına saldırmaya başladı, akla hayale gelmedik zulümler yaptılar. İşte Ekrem Bey bu saldırılar karşısında kahramanca dur demek için kendi çetesini kurdu.

Ekrem Bey kurduğu çetesi ile Rumlara her yerde amansız darbeler indirmeye başladı. Ekrem Bey'in kahramanlıklarını duyan Samsun Mutasarrıfı Kemal Bey, onu Samsun'a çağırarak silahça ve adamca takviye ediyor. Ekrem Bey bu şekilde gücünü artırdıktan sonra hepsi de gözü pek ve vurucu yüzden fazla adama sahip oluyor. Nerede bir Rum çetesi kötülük yapsa kendisine hemen haber gönderiliyor, o da yıldırım hızı ile bu Rum çetelerini darma dağın ediyordu. Kısa bir zaman içinde Rum çeteleri bayağı yılmaya başladılar. Ekrem Bey'in adını duymayan kalmadı. Rum çeteleri en çok ondan korkuyorlardı.

Atatürk Havza'ya giderken Kavak'a uğradığı zaman kendisini karşılayanların başında Ekrem Bey bulunmuştur. Ekrem Bey. Atatürk'ü Havza'ya kadar yolcu etmiştir. Bu sırada emrinde iki yüz kadar atlı bulunuyordu.

Atatürk. Kavak'ta şimdi Halk Eğitim binası olarak inşa edilen yerde bulunan ve daha önce hükümet konağı olan binada misafir edilmiş, orada bulunan ileri gelen memurlar ve Kavak eşrafı ile bir sohbet toplantısı yapmıştır. Bu toplantıda memleketin acıklı durumu uzun boylu konuşulmuş ve Atatürk İlk defa olmak üzere orada düşüncelerini biraz açıklamış, yarı şaka, yarı ciddi bir tavırla:

“-Eğer ben, memleketimizi çiğneyen düşman kuvvetlerini memleketten sürüp atmak, memleketi hakiki istiklaline kavuşturmak için bir hareketin başına geçecek olursam bu iş de hanginiz beni desteklersiniz?” diye sorduğunda, Ekrem Bey hemen yerinden fırlamış, Atatürk'ü askerce selamladıktan sonra:

“-Şu saniyeden itibaren iki yüz adamımla emrinizdeyim Paşam cevabını vermiştir,

Atatürk, Ekrem Bey'in bu cevabından çok mememin olmuş ve kendisine herkesin yanında teşekkür etmiştir.

Ekrem Bey giriştiği bütün çarpışmalarda hiç bir vakit saklanmaya, gizlenmeye asla tenezzül etmez, apaçık ortada dururdu. Kendisine sıkılan kurşunlardan hiç birisi kendisine isabet etmemiş, bu yüzden Ekrem Beye kurşun işlemediği yolunda rivayetler bile çıkmış. O kadar ki bizzat Rumlar bile buna inanmaya başlamışlar.

Ekrem Bey en çok Samsun ile İç Anadolu yolunun güvenliğini sağlamakla uğraşıyor, Rum çetelerini bu bölgeye yaklaştırmıyordu. Denilebilir ki Samsun ile Merzifon arasına olduğu gibi hakim bulunuyordu.

İngilizler, çoğunluğu Hintlilerden oluşan 100 kişilik bir birliği Merzifon'a göndermek için yola çıkartmışlar. Başlarında İngiliz Subayları bulunan bu birlik Çakallı'ya geldiğinde, kendilerini dikkatle izleyen Ekrem Bey yanında pek az adamı olduğu halde, birden karşılarına çıkıyor ve dur emrini veriyor. İngilizler şaşırmışlardır. Hemen silah başı emri vermeye kalkışıyorlar, ama pusuda bekleyen Ekrem Bey'in adamları hemen ateşe başlayınca duraklıyorlar. Hemen beyaz mendillerini sallayarak teslim olduklarını bildiriyorlar. Ekrem Bey hemen silahlan ve cepheleri toplatıyor. Bu birliğin başında bulunan İngiliz Yüzbaşısı ile Ekrem Bey arasında tercüman aracılığı ile şöyle bir konuşma geçiyor:

-Sen kimsin? Ne cesaretle yolumuzu kesiyorsun?
- Ben memleketin evlatlarından birisiyim. Burası benim vatanım, fakat sen kimsin ve burada ne işin var.?
- Ben İngiliz işgal kuvvetlerine mensup, bu birliğin komutanıyım. Devletiniz savaşta yenilmiştir. Sizde topraklarınızı İşgal etmiş bulunuyoruz.
- Hayır, savaş bitmemiştir.
- Savaş çoktan sizin tarafın yenilmesiyle sona ermiş bulunmaktadır. Sizin galiba bir şeyden haberiniz yok.
- Savaş bitmiş olsa bizim burada ne işimiz var?
- Siz asker misiniz?
- Her Türk askerdir.
- Bu yol kesme hareketinizi ileride çok ağır ödeyeceksiniz.
- İşin o tarafı yalnız bizi ilgilendirir.
- Peki şimdi bize ne yapacaksınız^
- Samsun'a kadar yolcu edeceğiz. Bir daha Samsun'dan çıkacak, buralara gelecek o lursanız, bu sefer size karşı hiç de merhametli davranacak değiliz. Belki de hepinizi öldürmek zorunda kalacağız.

Bu sözleri duyan İngiliz subayı peki nasıl istersen öyle hareket et dedi.

Ekrem Bey devamlı kalkın hizmetine koşuyordu. Samsun'dan Kavak istikametine ve diğer yerlere giden kafilelere koruma görevini de yürütüyordu. Yine devlet hizmetinde olarak postayı Erbaa'ya götürüyordu. Rum çetelerinin saldırılarından korkan yolcular, hep böyle zamanları bekledi. Ekrem Bey bir yerden bir yere giderken halkı da koruyordu. Onun için Erbaa yolcuları oldukça kalabalıktı, Kafile Erbaa'ya doğru hareket etti ve Güllü Çalı (Güllüceağıl] adlı Rum köyünün önüne gelindiğinde, bu köyden iki kişinin kafileye doğru gelmekte olduğu görülür. Tepeden tırnağa silahlı olan bu adamlar azılı Rum çetecilerden Hirşo ve onun sağ kolu sayılan Kozma'dır. Bir anlık şaşkınlık her iki tarafı sarar, Ekrem Bey hemen kendisini toplar ve adamlarına saldırmalarını emrederek onlara doğru atılır. Karşılıklı ateş başlar.

İlk olarak Hirşo vurulur ve atından yere düşer. Kozma ise kaçmaya başlar ancak. 30-40 adım kadar koştuktan sonra oda vurularak yere yuvarlanır. Böylece bir çırpıda en azılı iki Rum eşkiyası temizlenmiştir.

Ateş sesleri üzerine Rum köyünden Ekrem Bey ve adamları üzerine kurşun yağmaya başlar. Rum köyü çok kalabalık bir köydü, buna rağmen ortaya çıkmaya, üzerlerine gelmeye cesaret edemiyorlardı, uzaktan uzağa ateş ediyorlardı.

Ekrem Bey kafileye bir zarar gelmemesi için onlara yola devam emrini verdi. Kafile uzaklaştıktan sonra yoğun ateş devam etti. Bu hengamede Karlı köyünden Dipşov Şakir'in ağabeyisine;

- "Beyimiz vuruldu" diye seslendiği duyulur. Ekrem Bey şehit olmuştur.

Ekrem Bey yerde yatıyor, yaralı aslanlar gibi inliyordu. Uğursuz bir kurşun onun karnından girmiş, can evinden vurmuştu. Az sonra aziz ruhunu Allah'ına teslim etti. Ekrem Bey'in naşını Bükceğiz köyünden Ömer adındaki adamı ile arabalardan birine koyarak köyüne yollanır.
Naşı köyüne götürülmüş ve orada toprağa verilmiştir.

Yine Bükceğizden Topal Osman Öldürülen iki eşkiyanın kafalarını keserek heybesine yerleştirir. Yolda köyün büyüklerinden Aytek Beyle karşılaşır. Ekrem Bey'in vurulduğunu haber almış, doğru olup olmadığını öğrenmek üzere yola çıkmıştır. Ekrem Bey'in vurulduğunu öğrenince ihtiyar kendisini tutamaz ve ağlamaya başlar. Ekrem Bey'in ölümünden sonra Kavak Belediye Reisi Akali Oğlu Yusuf ağa bir çete kurarak Rumlara karşı bir kaç baskın tertip etmiş olup, bu işi daha fazla İleri götürememiştir.

Nüfus kaydına göre Ekrem Beyin doğum tarihi 1303 (M. 1887] ve şehit düştüğü tarih Haziran 1335 (M. 1919) dur. Öldüğünde henüz 32 yaşında bir yiğitti. Geride iki eşi, biri erkek biri de kız olmak üzere iki çocuğu kalmıştır.

Eşlerinden ilki ve çocuklarının anası Kızbey kızı Nevcct 1305 doğumlu olup, 9.3.1920 tarihinde vefat etmiştir. Diğer eşi Mehmet kızı 1311 doğumlu Kadriye'dir, bu eşinden çocuğu olmamıştır. 02.05.1926 tarihinde vefat etmiştir.

Ekrem Bey'in oğlu Fuat 1328 doğumlu olup, 1933 tarihinde bekar olarak 21 yaşında vefat etmiştir. Kızı Beratiye 1329 doğumlu olup, 06.05. İ992 tarihinde Bekar olarak vefat etmiştir.

(Kaynak: Av, Erdoğan Kanbolat tarafından Tercüman Gazetesinde Murat Sertoğlu tarafından kaleme alınan Çırpınırdı Karadeniz adlı tefrikadan alınmıştır. Haziran 1335 (M. 1919)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder