10 Ekim 2006 Salı

Kayseri - Samsun Deve Yolu

Develer ve Mahperi Hatun Kervansarayı: Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad'ın birinci eşi Mahperi Hatun tarafından M.1238-39 yılında yaptırılmıştır. Anadolu Selçukluları döneminde İç Anadolu’yu Karadeniz’e bağlayan Sivas–Tokat–Amasya–Samsun–Sinop kervan yolu üzerinde Tokat İli Pazar İlçesindedir.

DEVE KERVANLARIYLA İPEK YOLUNDA YEŞEREN ÜNZİLE DÜŞLERİ
/ M. Ufuk MİSTEPE - Orman Endüstri Yüksek Mühendisi
Yıl 1881; Türk Milleti'nin ufkunda doğan taze düşlerin Anadolu'yu buram buram sardığı yıllarda gönüllerin Ünye'den Zile'ye (ÜNZİLE) deve kervanlarıyla yeşerttiği bir İpek Yolu özleminin hikâyesidir bu. Zile Kalesi'nde deve kervanlarını selâmlayan ve ardarda patlayan topların, Ünye Limanı'nda demir atmış, donanmaya halat yükleyen Osmanlı Donanması ve Çakırtepe'deki toplara İpek Yolu'ndan dostluk selâmıdır bu.
            
- (Zile) Gopun kızanlar, emeeee, İsinn, bubaaaaa deve kervanı geliyooooooo...         
- (Ünye) Goşun laaan, anaaaaaa; kervan geliiii gııı, göriiy musuuuzz!!!

           
Taa Orta Asya'dan Anadolu'ya uzanan ticaret yolunda önemli iki kaledir Zile ve Ünye Kalesi. Zile'de iyice yükün hafifletir kervanlar yorulmuşluğun tatlı gizeminde. Ve Ünye Limanı'nda son bulur bu uzun yolculuk. Bir kolu da Mersin Limanı'na uzanır asırların bereket yolculuğunda...
           
- (Ünye) Yalugaavesinde Derya Hamamı'na gidii musuz uşaklar? Gaptanlarunan kervancular bi eyice yıkancaklarmış ağşama dek... Mısır çalmacunu sooona yerük, hadin...
- (Zile) Ören'e haydin bacılar Ören'e gidek; kervan handa gonakladı. Bırakun şimdü şınavatnan oynaşmayı, bat yimeyi... Gız Hatçee düüyü cıvlara soona seren heğri!
           
Çoluk çocuk bir eğlencenin bir özlemin kucağında sevgilerini paylaşır fincancı katırlarıyla. Ağabeysinin elinden tutan bebeler, sırtında yavrusunu taşıyan anneler, filtresiz sarma sigarasını tüttüren babalar, kızlara caka atarak salınan, gözleri cumba ve pencerelerde yağız delikanlılar... Bağırışlar, haykırmalar, koşuşmacalar.
            
- (Zile) Aamed Aağbii, deve kervanları gelinci her bişey gerüde galacak ve benü onlara bakmıya getürmüycek miydün? Ossun dime bak, küserim soona ellâmm! Hadi ver bannaanı da tutam azcık; götür beni develere, soona çeşme gibin büngüldüyo deme baa... Töremüyesice nolucak!            
- (Ünye) Lan bırakun şimdü pıtık oynamayu da isgeleye goşup önce bi teneke hamsü daşıyalum eve; bi gısmını gomşuya, bi gısmını eve bırakalum, galanunu da baççeye dökelüm kemre niyetüne. Sonaacuma da ver elüyün handakü develere; hadin lan gitmi musuuz? Hay öllüyün körü, çabukun lan, andırı çıkasıcalar, teneşür paklasun sizi e mi?
           
Kayseri - Samsun deve yolunun XIX. yüzyılda Pazar ilçesi güzergâhında Mahperi Hatun Kervansarayı'ndan sonra ilk durak Zile Küçüközlü Köyü'ndeki kervansaraydır. Ve oradan Yozgat - Saraykent Karamağara Kervansarayı'na yol alır tâcir grubu.           

- (Zile) Ula Haceli bu toyganun duzu yoh, hemi de soğumuş! - Ula İsmail Emmi, içimde bi guvat var ki haliynen şu kervana ipinen bi dayansam, çekerekten hepisini Gödek Hacı gibi bokluğa atarum ellâam!!! Sen de garuşturma şindi duzu muzu, sıcaa heç gelmem gaari!
- (Ünye) Top seslerünü duyii musuz? Hemi isgeleden hemi de Çakırdepe'den atılii toplar. Bıldırın da bööle olmuştu Haminne hatırliin de mi? Fiştirik Aamed'nen çoluk çocuk yalun ayak goşa goşa depeden aşşa, soluu Yalugaavesi'nde almuşduk. Niksar Caddesü'nden görünen kervanların seyrüne doyum olmiidu valla!
           
Kervanların şehre girişleri hep bir bayram havasında olurdu. Orta Asya'dan Anadolu'ya, Zile'den Ünye'ye ağır ağır ilerlerdi deve kervanları. Huzur ortamıydı Osmanlı'nın güçlü olduğu devirlerde kervan yolları. Bir zamanlar Kâbe'ye Müslümanlar nasıl vukuatsız aylarca yol alıp varıyor idiyseler, kervanlar da eşkıyaya mal ve can kaptırmadan zayiatsız varırlardı.

          
- (Zile) Carığın Üsüyünn Aabi, ben böyünce bizim davarlara aaordaki kervanun getürdüü şu boncuklarunan zillerü ve çanlaru yapmayu ööğrencem. Acep dallamayu da giyüp de topladuum garamuklarnan mı gidiversem ustanun yanuna?           
- (Ünye) Fadüme gelinnnn; gız entarünü giy de gel hele. Ahretlüüğnnen gonişiiduk ya hani, gadife gumaşnan çeyüzlük düzcektük abama... Gavak dibinde Orta Maallenün dokumacularu, peştemalcularunun yanundaymış manufaturacu tâciller. Gaç gaymen var gı?
           
Kurtuluş Savaşı'nın yokluk yıllarıydı. 1920 yılının Haziran ayı; Deir (Panayır) neredeyse kuruldu, kurulacak; kervanların gelme vakti de yaklaştı. Ama gel gör ki Zile'yi Postacı Nazım eşkıyası ve avanesi basıvermiş; Zile Kalesi asılmayı bekleyen esir düşmüş biçare Mehmetçikler'le dolu. Tam o ümitsiz bekleyişin sabahında top sesleriyle uyanıverdi Zile. Mustafa Kemal'in ordusu Yarbay Cemil Cahit TOYDEMİR kumandasında müjde haberini veriyordu kurtuluş için; ama acı bir Zile yangınının çaresizliği de ufukları kızıla boyayıvermişti...           

- (Zile) Gız bebeen gıçına öllüğü goy da gidek hemen yangunu söndürmiye. Ata emür verüp, delgıraf çekmüş "dopa dutun Zile'yü" diye. Bedesten yandu; şimdüden üçte birü telef oldu çarşu, sokaklarun yanarakdan. Güyaa gibü gezen şu eşgıyayu gomaycaaduk şehre! Gıvışın İriza gibi direncekdük aaşamınan zabaa dek. Garaaberi gelesice Postacı Nazum südüklüün gulaandan gelsin e mi?
- (Ünye) Lan uşaklaaaar Haznedar Süleyman Paşa gonaanda bi yangun çıkmış; siidin lan çabuk gonak yanmadan yetüşelüm. Sidikli İbraam'ın maallesine de haber verün; Marnos Nene'nün akrabalaru, Rum ve Ermenü eşrafu da misafürdü gonakda yav! Yalugaavesü'nden denüzsuyuynan elden ele söndürebülseydük bari! Donuzcu Sülü Emmi duyii mun? Haydin...

Kervanların gözcü köpekleri o yıllarda da Anadolu'da Dünya'ca ünlü Kangal ırkının saygın nesliydi. Kurt boğan ve çok sâdık olan bu hayvanlar gelecekte Zileliler'in de gönlünü fethedecek ve her çobanın vazgeçilmez sâdık dostu ve arkadaşı olacaklardı. Araştırmacı Orhan YILMAZ kardeşimizin de dediği gibi "Bir köpeğin arkadaşlığı, bir arkadaşın köpekliğinden iyidir." ne dersiniz?

- (Zile) Hayvaak, gonuşduruyum, çenületiyim, gamerıya çekiyim de hâtıra galır diyerekden saklıyım şu gangal fotıraflarını. Yarın böön ben de rahmetlü olacaam. Atalarumuzun lâdigârı bu sâduk yaratuklarun Dönya'nun gözünde saygun bi ırk olduunu, gopey olmaduunu biz anlatmıycuuk da kimler anlatucak yav?
- (Ünye) Lan İsiin,Hacu'nun Seterü var ya donuzlaru bilem yeründen hoplatup çıldırtiimuş! Dakmuşlar önüne donuzlar, govaliilar köpee... Bizüm avcular da pusuda bekliilar. Tam u sırada ne göriyk bilii musuz? Zile daraflarundan gelen çobanlarun gangallaru donulzara daluvermesünler mi? Anaaa bi görücektüüz manzarayu; gıyamet gopiidu valla...
           
Kaleler İpek Yolu'nun Jandarma Karakolları idi. Bu yüzden eşkıya kolay kolay gözüne kestiremezdi kervanı talan etmeyi. Zaten Osmanlı bu konuda çok hassastı ve taviz vermezdi. Eşkıya yakalandığında ânında kellesi uçurulurdu. Ticaret yolunda iki önemli kale idi Zile ve Ünye Kalesi.
           
- (Zile) Essah eyce etmişler galeyi anam! Semiramis, guzel bir cariyeyken BELH şehrinin guşatılması sırasında gösterdüü dirayet ve yiğitlüü sonucunda, Asur Hükümdarı NİNUS' un takdirini gazanmış ve onlan evlenmiştir. M.Ö. 1916 yıllarında gocası NINUS'u zehirleyerek Asurların yönetimini ele geçirmiştir. Bu hesaba göre Zile 4000 yıllık bir tarihi geçmişe sahiptir. Zile galesinin Roma kumandanı SULLA tarafından yaptırılmış olması veya burda AMANOS Mabedi'nin bulunması ve muhderem anlamına gelen SİLLA denmesinden dolayu, bişey diyecaanız vahıt Zile'nin ismi zamanla ZELA şeklini almış olabilür derük.

- (Ünye) Bilii musuz? Ünye'nün Güney'ünde Niksar'a giden garayolunun beşinci kilometresinde Galeköy adlı köyün yakunundaki Çaleoğlu olarak bilünen gale harabelerünün bulunduğu yer Bizanslılar'un bir tahkim noktasu olan yerdür. I. Commenus bu galeyi 1183 yılında Konstantinople'de imparator olmadan önce kısa bir süre zeamet olarak elinde dutmuşdur. Çaleoğlu Galesi Jean d. Arrus tarafından yazulan 14. Yüzyıl Romanı Melusine'de efsanevî olarak Şahin Kalesi adıynan gullanulmuşdur haa!!.

Hikâye M. Ufuk MİSTEPE



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder