31 Ekim 2006 Salı

Külhanbeyi Diyarı; Çarşamba

ABD ve Japonya  Maçoluğumuza Talip!
Bıyıklı, tesbihli, bağrı açık, yumurta topuklu ayakkabısının arkasına basarak gezen o meşhur külhanbeyleri, yerlerini Versace takımlı mafya babalarına bıraktı.

Bıyık, tesbih, düşük omuzlu yürüyüş artık demode kabul ediliyor; ama külhanbeyi diyarı olarak bilinen Samsun’un Çarşamba ilçesinde sivri burunlu, yumurta topuklu ayakkabılar hâlâ rağbet görüyor. Marka ve stil düşkünü yeni nesil maçoluğun ‘eski usul’ sembollerine dudak bükebilir; fakat Türkiye Kunduracılar Federasyonu aynı fikirde değil. Onlar, bu ayakkabıları dünyaya tanıtmak için kolları sıvadı bile. İlk önce önümüzdeki nisan ayında İtalya’nın Milano şehrindeki uluslararası fuara gidecek olan yumurta topuklular daha sonraki günlerde Japonya ve ABD’nin yolunu tutacak.

Samsun’un Çarşamba ilçesi hem külhanbeyleri hem de onların kullandığı sivri burunlu ayakkabıları ile tanındı yıllar boyunca. Şimdilerde o ‘bey’lerden pek kimse kalmasa da giydikleri ayakkabılar hâlâ tedavülde. İlçede külhanbeylerinin kullandığı ayakkabı; ‘Çarşamba ayakkabısı’, ‘sivri burun’, ‘yumurta topuk’ ve ‘basık’ gibi isimlerle tanınıyor. Türkiye genelinde çok fazla rağbet görmese de Çarşamba ayakkabısı bugünlerde, Japonya ve Amerika’da da satılmak üzere yolculuğa hazırlanıyor. Türkiye Kunduracılar Federasyonu, Çarşamba Ayakkabıcılar Odası ile birlikte İtalya Ayakkabı Enstitüsü Fizzi ile işbirliğine giderek şöhretli ayakkabılarını Japonya ve Amerika’ya pazarlamak için anlaştı.

Türkiye Kunduracılar Federasyonu, İtalya Ayakkabı Enstitüsü Başkanı Cusebbe Landi’yi geçtiğimiz hafta içinde Türkiye’ye davet etti. Ankara’da Çarşamba ayakkabısını inceleyen Landi, ‘sivri burun’un iyi bir el emeği ürünü olduğunu belirterek dünyaya pazarlanabileceğini söyledi. Çarşamba ayakkabısı için somut bir adım daha atılarak, nisan ayında İtalya’nın Milano kentinde yapılacak uluslararası ayakkabı fuarına katılması kararlaştırıldı. Daha önce Bodrum sandaletine, benzer bir çalışma ile Japonya’da çok ciddi bir pazar bulduklarını belirten Türkiye Kunduracılar Federasyonu Başkanı Hasan Özcan, “Günümüzde el yapımı ürünler makine yapımları karşısında pazar bulmakta zorlanıyor. Bu sebeple el yapımı ürünlerin özel pazarları olması gerekiyor. İtalyanlar ile anlaşma yaptık. Çarşamba ayakkabısını dünya pazarında tanıtacağız. Ben özellikle Japonya’dan umutluyum. Çünkü onlar doğal ürünleri çok seviyor.” diyor. Çarşamba ayakkabısının unutulmasına gönlü razı olmayan Çarşamba Kunduracılar Odası Başkanı Mithat Özcan, Türkiye’de başka hiçbir yerde bulunduğu yerle adlandırılan ayakkabı olmadığını söylüyor.

Ustalarının anlatımına göre Çarşamba ayakkabısının bilinen tarihi 1950’li yıllara dayanıyor. Bu tarihlerde Türkiye’de genel olarak kara lastik kullanılıyor, çünkü ayakkabı çok yaygın değil. Çarşambalı ustalar kara lastikten yola çıkarak tek parça dana derisinden ayakkabı yapıyor. Ustaların yaptığı ayakkabılar genellikle ilçenin külhanbeyleri tarafından kullanılınca bir anda onlarla özdeşleşiyor. Beyaz çorabın üstünde, dar paçalı külrengi pantolon, yelek ve 8 köşeli kasketle giyilen ‘sivri burun’ külhanbeylerinin simgesi haline geliyor. Külhanbeyleri de ayakkabının arkasını kırıp kullandığı için bu o âlemde karakteristik bir davranış şekli oluyor. Sivri burun, külhanbeylerinin zaman zaman cezaevine girmesi sebebiyle tek tip elbise uygulaması bulunmayan Türk cezaevlerinde mahkumların demirbaş eşyası haline geliyor. Topuklarının ‘tak tak’ şeklinde tok ses çıkarması sebebiyle zaman geçirmek için bir duvardan diğerine yürüyen mahkumlar tarafından her zaman tercih edilmiş. Ayakkabılar en parlak dönemlerini 1965-1980 yılları arasında yaşamış.

1970’li yılların başından itibaren yurtdışına giden gurbetçiler bu ayakkabıları beraberlerinde götürmüş. Bugün hâlâ Avrupa’da bu ayakkabılarla gezen meraklıları var. Türkiye’deki hayat tarzının her geçen gün değişmesi, makine ile üretilen ayakkabıların pazara hâkim olması, Çarşamba ayakkabılarının çağa ayak uyduramaması ilginin zamanla azalmasına sebep oldu. Günümüzde sayıları az da olsa Çarşamba’da ellerinde tesbih, kendilerine has eğik yürüyüşleri ile yürüyenleri görmek mümkün. Bugün kendilerine çırak bulamayan 10 kadar usta, artık bir kültürel değer haline gelen Çarşamba ayakkabısını yaşatmaya çalışıyor.

Çatlı ve Çakıcı, Celal ustanın müşterisiymiş
Alaattin Çakıcı, Abdullah Çatlı, Mehmet Kademoğlu gibi isimlere ayakkabı yapan yarım asırlık sivri burun ustası Celal Duran, “Benim yaptığım ayakkabı sayısı 200 bine yaklaşmıştır. Bana göre bu ayakkabı bugün de giyilir; çünkü yürüyüşü çok rahat.” dedi. Bugün 50 yıllık meslek hayatından sonra emeklilik günlerini yaşayan Celal Duran, görkemli günlerinde birçok ünlünün bu ayakkabıları kullandıklarını, 42 numara siyah renk el yapımı ayakkabıyı, arandığı dönemde, yakalanmadan önce Alaatin Çakıcı’ya, Abdullah Çatlı’ya da 41 numara siyah renk ayakkabıyı Susurluk kazasından önce teslim ettiğini söylüyor.

Dana derisine kösele taban
Çarşamba ayakkabısı, saf dana derisinden kösele taban üzerinde yapılıyor. Ayakkabının üstünü oluşturan deri kısım tek parça oluyor ve rahatlıkla bükülüp düzeltilebiliyor, kırılma izi kalmıyor. Ayakkabının en yaygın rengi siyah, diğer renkler yok denecek kadar az yapılıyor. El yapımı olan ayakkabıların üretimi 1 haftayı buluyor, 2-3 yıl bozulmadan kullanılabiliyor. Bugün Çarşamba ayakkabısı 35 liradan satışa sunuluyor.
/Yasin ÇANAKCI - İlyas ÜREK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder