6 Ekim 2006 Cuma

Pontus isyanı (1908-1923) -II

Pontus Haritası


     (Not: BU YAZIDA DOĞRULUĞU BİLİMSEL OLARAK KANITLANMAMIŞ GÖRÜŞLER VARDIR!)
1908 yılında Samsun'un Kadıköy varoşunda gençlerden oluşan milli örgütlenmeleri, Balkan savaşlarıyla birlikte güçlenmeye baslar. İlan edilen seferberlik, Anadolu halklarının bütününde olduğu gibi Pontus ‘'da da tepkiyle karşılanır. Bu yıllar Osmanlı ordusundan kitlesel kaçışlar yaşanmaktadır.

Askerden kaçan Pontus ‘ köylüleri köylerine dönerler. Ancak köylerine yakın kırlık alanlarda üstlenebilirler. Silahlı ya da silahsız olarak üslenen asker kaçaklarından oluşan milisler, ailelerini, köylerini korumak ve tarlada çalışarak geçimlerini sağlamaya çalışırlar. Böylece Pontus ‘'ta (Samsun yöresinde) ilk kendiliğinden gerilla grupları oluşur.

Pontus ‘ gerilla örgütlenmesi sürekli gelişmektedir. Samsun ve çevresi gerilla gruplarının en yoğun olarak örgütlendiği yer olmuştur. Daha da önemlisi, hangi halktan olursa olsun, tüm kacaklar bu birliklere katılırlar. Tarihte ilk kez, tüm halkların ortak isyanını ifade etmeye başlayan bu gelişme, (hiç kuskusuz Baba İshak ve Şeyh Bedrettin, Köroğlu isyanları da aynı ortak özelliklere sahiptir) anlaşılacağı üzere, daha çok tepki temellidir. Önderliği zayıftır, bir ayakta kalma, kimlik mücadelesidir. Osmanlı devleti ise, Pontus ‘'taki bu dirilişin üzerine, tarihi boyunca halkları eritmek için kullandığı etnik arıtma yöntemiyle gider.

1914'de Makedonya'dan 20.000 göçmen, başta Samsun olmak üzere Batı Pontus ‘'a yerleştirilmek için getirilir. Özellikle direnen, milislerin örgütlendiği köylere zorla, köy halkının evlerine el koyarak yerleştirilmek istenirler. 1890'da Samsun'un toplam nüfusu 11 bindir. Hemen hemen bu nüfusun 2 katıdır getirilen göçmenler.

"Rum köylülerinin göçmenleri kendi köylerine kabul etmemekte kararlı olmaları, ilk başkaldırı eylemini başlatır. Çarşamba yolu üzerindeki Kirazlık köyüne bir grup göçmenin yerleştirilmek istenmesi, girişimi, jandarmalarla silahlı çetelerin ilk kez karşı karşıya gelmelerine yol acar. Göçmenlerin Cirahman, Öke, Taskeris, Cinit, Andreandon, Cinarli köylerine yerleştirilme girişimleri aynı şekilde, silahlı çatışmalara neden olur. Ve sonunda söz konusu köylerin eşrafına uygulanan baskıya rağmen göşmen yerleştirme girişimi önlenir. Böylece I. Dünya Savaşı'na, Samsun yöresiyle sınırlı görünmekle birlikte bir ön ayaklanma havasında girilir."

Zulme Karşı bir İsyan: VASIL USTA
I. Paylaşım Savaşı'ndan önce ilan edilen genel seferberlik asker kaçaklarının sayılarını hızla artırır. Milis örgütü Samsun'da hızla gelişmektedir. Jandarmayla girilen çatışmalarda milislerin başarılı direnişi sonrasında, yine direnen Pontus ‘ köylüleri devletin saldırılarına uğrar. Direnen köyler ateşe verilir, asker kaçaklarının aileleri üzerinde baskı artar. Halka zulüm edenler bu sefer karşılarında milislerin cezalandırma eylemlerini bulurlar. Milisler jandarmanın her saldırısını eylemlerle karşılamaktadır.

Devlet tarafından tespit edilen köyler, direnen milislerin olduğu köylerden köylüler sürülür, evleri ateşe verilir. Zalimin zulmü karşısında eli silah tutan erkekler dağlarda üslenen gerillalar etrafından örgütlenmeye başlar.

Bu gerilla gruplarının önderlerinden en tanınmış olanı Vasil Usta'dır. Vasil usta ilk olarak jandarma baskısından kaçan köylülerden 35 kişilik bir birlik kurar. Vasil ustanın karısının namusunu korumak için dağa çıktığı söylenir. Samsun ve çevresinde 1916 Haziran'ından başlayarak bu ilk gerilla grubunu örgütler Vasil Usta.

Yerasimos, Vasil ustanın anılarından "Sivas'a kadar gidip, Niksar, Tokat, Reşadiye havalisinde" genel ayaklanmayı başlatmak üzere 10.000 kadar gönüllü topladığını ileri sürdügünü aktarmaktadır. 1916 Eylül ayında Batı Pontus ‘ gerillasının komutanı olur. Düzenli orduyla girilen çatışmalardan, Jandarma ve devlet yanlısı çetelerin cezalandırılmasına dönük eylemler gerçekleştirir.

En son 80 kişilik birliği ile gittiği Pontus ‘ köylerine eziyet edenleri cezalandırma eyleminde, askerler tarafından izlenirler. Ordu yakınlarında askerlerle girdikleri çatışmadan Vasil usta ve 9 arkadaşı sağ olarak kurtulur. Vasil ustanın bu çatışmadan sonra 1916 18 Ekim'inde Trabzon'a sığındığı ve savaşın sonuna kadar orada kaldığı söylenmektedir.

Vasil Usta'nın eylemlerine karşılık Osmanlı devleti İttihat ve Terakkici, devlet yanlısı çetelerle, Giresun-Tirebolu'da katliamlarına başlarlar. Bunun arkasını sistemli bir sürgün ve soykırım izleyecektir. Giresun çevresindeki katliamlar Topal Osman çetesi tarafından gerçekleştirilmiştir.

1916 yılında Pontus ‘ halkını hedef alan sürgün bir top yekûn imha planıdır. Zamanın Kafkasya cephesi komutanı olan Vehip Paşa "Rus cephesi üzerinde bulunan tüm Pontus ‘luların, güvenlik nedeniyle cepheden 50 km kadar geriye aktarılmalarını emreder". Plan şudur: Tirebolu'dan başlayıp Bafra, Samsun, Sinop hattında bulunan Pontus ‘luları Anadolu'unun iç kesimlerine sürmek. Açlık, yorgunluk ve hastalığın yol açtığı ölümlerle "kansız bir katliam" yapmaktır.

Sürgün başlatılır. Cepheden 50 km geriye değil, 200 km geriye halk sürgün edilecektir. Her 20 km'de bir yorgunluğun, hastalığın kırdığı, çoğunluğu çocuk, kadın ve yaşlıların oluşturduğu Pontus ‘lular devlet yanlısı çetelerin saldırısına uğrar, katledilir. Samsun Havza'da ise insanlar evlerin içine doldurularak ateşe verilir.

"...Aralık sonuna kadar 18 köy tamamen, 15 köy kısmen yakılmıştır. Aynı gün genel sürgün uygulaması, Karvangelis'in, ilk çeteleri örgütlediği, Samsun'un Rum varoşu, Kadıköy'de başlatılır. 4.000 kişi önce Havza'ya, ardından Çorum'a gönderilir. Giresun çevresindeki Rum köylülerin nakli de aynı tarihte başlatılır. Onu Ocak sonunda Bafra ve çevresi, Şubat' da Çarşamba ve Ünye izleyecektir. Buralarda yasayan 30.000 kadar insan Ankara vilayetine doğru yola çıkartılır. Büyük sürgün dalgası Şubat ayı sonunda durulur. Ordu'lu Rumlar 3.500 kişiyi götüren Rus donanmasını buraya getirmesinin ardından, 1917 Ağustos' unda sürülecektir. Sinop'ta yaşayan Rumlar 6 Temmuz'da nakledilirler..."

Milisler sürgünleri durdurmayı başaramamış olsalar da, bazı bölgelerde sürgünler kısmı olarak önlenmiştir. Vasil ustanın sonradan yerini alan Dimitri Harambidis'in yönettiği "ayıtepe çetesi" yeniden yakılan köylerden kaçan köylüleri örgütleyerek dağlarda "Kurtarılmış bölgeler" oluşturan yeni gerilla grupları toplarlar. Ayıtepe'de düzenli ordunun saldırıları gerilla grupları karşısında işe yaramaz. Düzenli ordu ile gerilla ordusu arasında çatışma Karadeniz'in iç bölgelerinde devam eder. Gerillanın direnişi sonucunda, etkisizleşen ordu gerilla ile uzlaşma yapmak zorunda kalır.

Batı Pontus ‘'ta silahlı direniş hüküm sürerken, Doğu Pontus ‘'da tam bir uzlaşma hakimdir. Hirisanters Filippidis Trabzon'u yönetmekten başka bir tutkusu olmayan bir uzlaşmacıdır. Daha doğru terimi ile, burjuva olmanın gereklerinin farkındadır. Silahlanmış halk metropolitin etkisiyle olup biteni seyrederken, Metropolit, Osmanlı Valisi M. Cemal Azmi ile Trabzon'u yönetmektedir. Yani, daha o günden belli ki, burjuvazi ile hiç bir koşulda ittifak yapılamayacak, burjuvazi ve onun temsilcileri, her koşulda kurulu sistemi korumayı görev bileceklerdir.

Osmanlı devleti metropolitin uzlaşmacılığını bir fırsat olarak değerlendirmiştir. Batı Pontus ‘'da Pontus ‘ halkı kırımdan geçirilirken, Doğu'da aynı halk uzlaşmadan yanadır. Böylece direnişi bölme, zayıflatma taktiği güderler. Giresun bölgesinde Topal Osman'in gerçekleştirdiği katliamlarla, Doğu Pontus ‘ halkına uzlaşmanın bozulduğu koşullarda aynı sonun kendilerini beklediği mesajını veriyorlardı ki Giresun, Doğu Pontus ‘'a sınırdır. Topal Osman'ın katliamlarını burada yoğunlaştırmasının nedenlerinden biri de metropolite gözdağı vermek gereğindendir.

1916 yılında Osmanlı valisi Cemal Azmi, Trabzon metporolitine Ruslar şehri işgal etmeden önce "Bu memleketi Rumlardan aldık, şimdi Rumlara iade ediyoruz" diyerek şehrin yönetimini bırakır. Metropolitin tutumu Osmanlı devletince çok iyi bilinmektedir. İleride şehrin "geri alınmasını" metropolitle uzlaşarak sağlayacaklarını ummaktadırlar.

Pontus ‘ direnişi boyunca metropolit Doğu Pontus ‘ halkının kaderini, güçlü olanla uzlaşmada aramıştır. Diğer yandan Trabzon ve çevresinde dağda üslenmiş gerilla birlikte vardır. Ne var ki bu gerilla gücü Bati Pontus ‘'taki kardeşlerinin direnişlerini çoğunlukla seyretmişlerdir. Metropolit eğilimleri olduğu gibi hareketi frenlemiştir. Daha sonra, Yunanistan ile takas edilen, bu varlıklı Trabzon Pontus ‘larıdır. En azından ağırlıkla onlardır.

Trabzon'un Ruslara bırakılmasının ardından, Trabzon metropoliti Ruslarla şehri yönetmeye başlar.

Ekim Devrimi ve Pontus ‘ İsyani
Ekim devriminin hemen ardından Doğu Pontus ‘ Trabzon Sovyetine katılır. Ekim Devrimi Anadolu'da anti-işgalci tarzda gelişen halk hareketini derinden etkilediği gibi, kimlik ve özgürlük arayışında olan halkların mücadelelerini de ciddi biçimde etkiler. Ekim Devrimi ile Pontus ‘ hareketi de siyasi olarak güçlenir. Özgürlük ve bağımsızlık isteği artık tüm Pontus ‘'da yükselmektedir. Halkların kendi kaderlerinin kendilerinin tayin etmesi gerektiği görüsü Pontus ‘'da ifadesini, bağımsız bir devlet için savaşımda bulur.

Batum'da, Batı Pontus ‘'da, Yunanistan'da ve dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmış olan Pontus ‘lular 1917 Ekim ayı içinde Karadeniz Pontus ‘ halkının temsilcilerinin de katıldığı Konferans Atina'da toplanır. Bu konferansta "Karadeniz'de bir Pontus ‘ devletinin kurulması" kararı alınır.

1918 Şubat ayında zamanın eski Giresun Belediye Başkanı olan Kaptan Yorgi'nin oğlu olan Contantin Costantinidis tarafından "Tüm Pontus ‘lular Kongresi" toplanır. Kongre Troçki'ye bir mektup gönderir. Contantin nezdinde bu mektupta Ekim Devrimi ülkesine "art bölgeleriyle birlikte Sinop'a hatta Sinop'un ötesine kadar uzanan bölgede Pontus ‘ Cumhuriyeti kurma " isteklerini belirtirler.

Atina'da toplanan Konferans ve örgütlenme ise yunan devletinin, Venozilos'un etkisin taşır. Pontus ‘ halkının geleceği için bu kongre Venozilos'un etkisiyle ileride "müttefiklerin" himayesini istemekten başka bir şey yapmaz.

Ancak Pontus ‘ topraklarında mücadele giderek kızışmakta, isyan ateşi büyümektedir. Ekim Devrimi'nden sonra çekilen Rus ordusunun arta kalan silahları ile donanan köylüler, düzenli ordu ve ittihat terakkici çetelere karşı kıyasıya bir savaşa tutuşur. Rusların Trabzon'dan çekilmesiyle, Osmanlı devletinin iştahı yeniden kabarır. Doğu Pontus ‘'daki uzlaşma yerini dağlarda gerillayla düzenli ordu arasında çatışmalara bırakır. Pontus ‘'un da isyana katilisi tüm Pontus ‘luları heyecana boğar. Trabzon metropoliti yine devletle uzlaşma yolunu ister. Osmanlı devletinin dayattığı şartları kabul ederek, Trabzon teslim edilir. Böylece Doğu Pontus ‘ yeniden sessizliğe gömülür. Elbette bu sessizlik, Pontus ‘ tarihinde büyük bir ihanetin de adidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder