10 Ekim 2006 Salı

Toplumsal Tabakalanma Kültür ve Siyaset



TRABZON’DA XIX. YÜZYILDAN XX. YÜZYILA 
KAHVEHANE VE KİTABEVİ BAĞLAMINDA 
TOPLUMSAL TABAKALANMA KÜLTÜR VE SİYASET

Kudret Emiroğlu*
(…)
Trabzon gibi bir liman şehrinde halka açık otel, lokanta, meyhanelerin her dönem mevcut olduğunu düşünmek gerekse de, bunların toplumsal anlayış ve ilişkilere göre nitelik, biçim ve müşteri değiştirdiğini de saptamak gerekir. 1880’lerden itibaren, en azından orta, orta üst sınıfların da devam edebileceği yerlerin açıldığı tahmin edilebilir. 1870 yılında ikincisi yayımlanan, devletin resmi yayını olan Trabzon Vilayet Salnamesi’ne göre Trabzon’da 131 kahvehane bulunmaktadır. Trabzon Vilayeti’nde üç yerleşim birimindeki kamuya açık yapıların sayısı şöyledir:

Meyhane, Kahvehane, Cevami ve Kilise, Han, Tekye, Dekakin, Mağaza, Hamam, Mesacid.
nefs-i Trabzon 51 131 44 19 33 8 1232 441 12
nefs-i Samsun 15 78 8 3 22 6 588 200 10
Rize kasabası 2 14 21 2 1 2 351 47 2

1870 yılı Salnamesi’nde bu konuda devletin yaklaşımının ne olduğunu gösteren bir ipucu da “Tashih ve İlave” bölümünde bulunmaktadır. Buna göre “nefs-i Trabzon kıraathanesi müdürü Ahmet Efendi, nefs-i Samsun kıraathanesi müdürü Muhammed Efendi, nefs-i Rize kıraathanesi müdürü Mehmed Efendi”dir. 1864 yılında Vilâyat Kanunu’nu çıkararak idari örgütlenmesini yeniden düzenleyen, yönetim ve hizmet anlayışında yenilikler getiren, vilayetlerde kurduğu matbaalarda gazete ve salnameler yayımlamaya başlayarak, tebasıyla yeni iletişim kanalları yarattığı sırada devletin, kıraathanelere de müdür atayarak, bu toplumsal mekanları da tasarladığı ‘modern ve kalkınmacı’ görüş doğrultusunda örgütlemeye çalıştığını düşünebiliriz. Cumhuriyet devrinde de dönem dönem basına yansıyan Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Kültür Bakanlığı’nın, “gençleri kahvelerden – ve zararlı akımlardan - kurtarma” projeleri çerçevesinde, kahvelere yönelik gerçekleşmeyen tasarılarını çağrıştıran bu müdürlüklerin, 1871 yılında yayımlanan üçüncü ciltte de önce unutularak yalnız Samsun ve Rize müdürlerinin gene “Tashih ve İlave” bölümüne eklenmeleriyle, işlevsel olamadıkları, ve bir daha adları geçmeyerek, kaldırıldıkları anlaşılıyor.
(…)

Yirmi yılda Trabzon toplumsal yaşamında yaşanan değişiklik büyüktür. Artan ticaret hacmi ve nüfus, genişleyen ulaşım ve haberleşme olanakları ve yükselen eğitim, büyüyen bürokrasiyle birlikte şehirde hizmet ve eğlence sektörünün hizmetini talep eden nüfusu da yaratacak ve geliştirecektir. ‘Ekabir’ için değilse de, orta sınıfa has ‘kahve’ işlevi görebilecek mekanların açıldığını düşünebiliriz. 1880’lerde bu gençler için yeni ilgi alanları ve bunlara uygun toplanma yerleri oluşmaktadır. Bu da kitapçı dükkanıdır.

Trabzon'da ilk sahaf dükkanı 1839’da Tanzimat’ın ilanından sonra Aktarlar çarşısında açılmıştı. İlk sahaflar hacı, müezzin, hocadır. Trabzon kültür tarihinin bugüne birçok çalışmasının yalnızca adı kalmış olan araştırmacısı Hamamizade İhsan, Trabzon’da İlk Kitapçı Kitabi Hamdi Efendi ve Yayınları adlı küçük fakat her satırı bilgiyle dolu eserinde bunlardan ilkinin Tonyalı Hacı Hasan Efendi olduğunu söyleyerek başka adlar da sayar. Bu kişilerden Hacı Musa’nın adı, kütüphanemde bulunan 1316 (1899) tarihli Mehmet Hulusi yayını, İstanbul’da Mahmud Bey Matbaası’nda basılmış Ahter-i Kebir’in künye sayfasının arkasında matbu olarak bulunan “Satılan Mahaller” listesi içinde bulunmaktadır. Listede İstanbul (“Fatih Sultan Mehmed Han Kütüphanesi altında sahaf İbrahim Efendi dükkanı”), Erzurum, Konya, Uşak, Bursa, Samsun, Bartın, Selanik, Amasya, Antakya, Adana, Sivas, Siroz, Maraş ve Trabzon sayılmaktadır; Trabzon’da satıcısı Sipahipazarı’nda Hacı Musa Efendi’dir. Hamamizade İhsan bu dükkanlarda bazı yazma din kitapları, Arapça kitaplar, medrese ve halk kitapları satıldığını yazdıktan sonra nedenini de bildirir: medrese kitaplarının sürüm nedeni “medreselerin sarf, nahiv ve mantık derslerinin her birinden ikişer sene imtihan verenler”in “askerlikten kurtul”malarıydı. (Hamamioğlu, 1947: 5-6).
(…)

Basın konusunda ise durum daha fakirdir. Resmi vilayet gazetesi dışında Trabzon’da Meşrutiyet’ten önce çıkan Türkçe gazete bilinmemektedir. 1920 yılında derlediği bilgilere dayanan, ancak birçok hata da yapmış olan K. Yust’un (1995: 13) verdiği bilgiye göre, Trabzon’da 1870 yılında Evksinos (Karadeniz) adlı, yalnızca etnografik nitelik taşıyan tarihi bilgiler, zaman zaman da şiirler ve küçük hikayeler yayınlayabilen Rumca bir gazete çıkmış, tirajı 500 olan ve Samsun’da da satılan gazete on iki yıl sonra 1881’de kapanmıştır.

İkinci Rumca gazete olan Astir Tou Pontos (Pontos Yıldızı) ise 1886 yılında çıkmıştır ve tirajı 250’dir; bu gazete de 1891 yılında kapanmıştır. Trabzonlu Rumların, sansürü aşacak nitelikte gazete çıkaramamaları, buna karşılık Trabzon dışında Trabzon’la ilgili birçok kitap yazıp basabilmelerini yalnızca baskı rejimi ile açıklamak doğru olmaz. Bu durum daha çok, okuyucunun kitlesel nitelik kazanmamış olmasından doğmaktadır. Birkaç yüz kişi gazete maliyetini karşılayamazken, okumaya meraklı burjuva-aydın çevre kitabı finanse edebilmektedir.
(…)

Çoğunluğunun Prens Sabahattinci olduğunu, daha sonra Hürriyet ve İtilaf ve Kurtuluş Savaşı döneminde İttihatçılardan ayrı bir örgütlenme oluşturarak Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti içinde yer aldığını gördüğümüz Trabzon eşrafının çoğu şiir yazan ve İstanbul ve hatta Paris’te yüksek öğrenim gören çocukları yanında başka türlü siyaset yapanlar da vardır:

“...Reji nezareti imtiyaz müddetini tahdit için mütehalikane çalışmaktadır. Eşrafa ve hanedanlara bol bol maaş vererek onları istihdama sai olması muvaffakiyetine delalet eder. Reji’nin kullandığı hileler ve desiseler sayesinde ise bugün Canik mülhakatı mücadele ve muhaseme halindedir. Çoluk çocuk bahçe etrafında kadınlar taşlarla, ihtiyarlar sancaklarla gençler silahlarla mukavemetttedirler! Şu sayede ümit ederim ki aşar mültezimlerine de isyan silahı hazırlanıyor!

Hükümet askeri tedarikatla meşgul. Bu tedarikat evvela Erzurum ihtilaline karşı idi. Halbuki ordu merkezinden harice de teşmil ediliyor. Bu tedarikatın Anadolu'da bir katliama karşı yapıldığına şüphe yoktur. (...)

Ulema ve hocalar, padişah aleyhinde tefevvühati lisaniyelerinden dolayı bir çok gençlerimizi ihbar ve resmen şehadetle mahkum ettirdiler. (...)

Muhacir eşkiya aleyhine ahaliyi isyana davet ettiğim için beş ay dağlarda dolaştım, ondan sonra Fransa’ya kaçtım. Ahalinin meralarını zapt eden Rum tüccarın evlerini yağma ettim, yıktım ve tahrip ettim. İkinci defa gene kaçmağa muvaffak oldum. Kahvehane ve kıraathanelerde sarhoşlukla irat ettiğim nutuklar yüzünden birkaç defa hapse girdim. Aşar iltizamile biçare ahaliyi esaret altında tutan bütün ailem efradının evlerini şehir içinde alenen kurşuna tuttum. On martin ile iki rovelverim müsadere edildi. Üç ay hapsedildim. O zamanki maiyetim hâlâ mahkumdur. (...)

Reji aleyhindeki son kıyamın çıkmasına yegane sebep olan da gene bendim. (...) Şimdi para tedarikile meşgulum. Bunu elde edersem ilk teşebbüsüm Karadeniz ticaretini sektedar edecek tedbirler almak olacaktır. Bu sayede Rumlara, saniyen vatan haini olan hükümet memurlarına tedricen cezalar tertip edeceğim” (A. C., 1934: No: 168, 22 Teşrinievvel).

Gene Paris’teki örgüte Marsliya’dan yazılan bu mektubun yazarı, 1908 yılı Mart sonlarında Fransa’ya kaçan Topalzade Osman’dır; mektubundan İstanbul’da Fransız okulunda okurken atıldığını, mültezim bir ailenin çocuğu olduğunu öğrendiğimiz Topalzade, eylemlerini sayarken dönemin toplumsal çatışma alanlarını dile getirmektedir. Reji, Kafkasya göçmeni ‘eşkıya’, Rum tüccar, ulema ve hocalar, mültezimlik yapan kendi ailesi, hedefleridir. Sözü edilen kitleselleşmiş köylü hareketi ve dağa çıkmış militanlar grubudur. Topalzade’nin gerçekçiliğini ve eylemliğin kapsamını değerlendirme olanağından yoksunuz ancak örneğin Samsun’da daha Meşrutiyet öncesinde Reji’ye karşı silahlı köylü direnişi gerçekleştiğini biliyoruz.
(…)

Haznedar ailesi Samsun, Çarşamba, Ordu, Trabzon’da cami, medrese, çeşme, köprü gibi hayratlar yaptırırken, geleneksel ayan tavrını sürdürmektedir. Hayır faaliyetleri ve din konusu, ayan için, rekabet ettiği merkeze karşı kendi meşruluğunu kültürel temele dayamak açısından, mevcut kurumsal yapıyı destekleyici bir nitelik kazanır. Çünkü ayan genellikle kaza temelinde yerleşmiş, kendi tabanının ekonomik gelişimiyle doğrudan ilgili olmayan, belki mültezim veya kethüdaların temsilcisi konumunda köylü ‘dışarlıklı’ bir kişidir. Fakat 1840’lı yıllarda Trabzon’da saptanan bir yenilik de Trabzon’da açılan kütüphanelerdir. Osman Paşa, ölümünden sonra açılabilen Ortahisar Camii’nde 451 kitapla Fetvahane Kütüpanesi’ni (1845), kardeşi Abdullah Paşa 444 kitapla Hatuniye Medresesi’nde Hatuniye kütüphanesi’ni (1844), öteki kardeş Muhtar Bey gene Ortahisar Camii’ne bitişik bir odada Ortahisar Kütüphanesi’ni (1842-1845 yılları arasında), Vali Rüstem Paşa, 1762’de yaptırılıp kısa süre sonra yanmış olan Saraçzade Mustafa Efendi Kütüphanesi’ni tamir ettirerek 611 kitapla müderris Muhammed Nazifi Efendi adına Nazifiye Medresesi ve Kütüphanesi’ni (1848) yaptırmışlardır (Albayrak, 1987:24).
(…)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder