3 Eylül 2006 Pazar

Samsun'a Sevkedilen Silahlar



/Dr. Metin AYIŞIĞI

Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıktığı sırada, Anadolu'daki diğer birliklerle birlikte genel ordu mevcudu 30 - 35 bin muharip dolayındaydıBöylesine güçsüzleştirilmiş bir ordu ile uzun sürecek bir İstiklâl Savaşına girişmek mümkün değildir.


Türk ordusunun bu büyük mücadeleyi kazanabilmesi için önemli sayıda insan ve cephaneye ihtiyacı vardı. Bunu sağlamak için uygulamaya konulan tedbirlerin en önemlisi, İstanbul'da İtilaf Devletleri'nin elinde bulunan çok büyük miktardaki silah ve malzemeyi Anadolu'ya kaçırmaktı.

Ancak işgal altında bulunan bir memleketin yeniden bağımsızlığına kavuşabilmesi, etkin ve yaygın bir istihbarat ağının olmasına, iyi bir teşkilatın kurulmasına bağlıdır. Bu gizli teşkilatların İstanbul'da kurulup, faaliyette bulunmasının sebebi, İtilaf Devletleri kumandanlıklarının, Osmanlı Devlet dairelerinin ve büyük ölçüde silah depolarının İstanbul'da bulunması idi. Toprakları düşman işgaline uğramış her memlekette kurulmuş olan mukavemet teşkilatları her şeyden evvel iyi bir istihbarata muhtaçtır. İstanbul'un bir çok semtinde millî teşkilatlar kurulurken, bu ihtiyaç göz önünde tutularak, değerli ve yetenekli şahsiyetler, işgal kuvvetlerinin içine, bürolarına, üst düzey mevkilerine kadar sızmışlardı. Bu teşkilatların amacı, İtilaf Devletleri'nin içimizde meydana getirmeye çalıştıkları nifakları bertaraf ederek, silah ve cephaneden başka subay kaçırmak, Kuvâ-yı Millîyeyi her surette desteklemek, bilhassa güvenilir kaynaklardan bilgi toplayarak Ankara' ya ulaştırmaktı.
(…)
Bu hususlar göz önünde tutularak, Ankara'da T.B.M.M. Hükümeti kurulur kurulmaz Millî Müdafaa Vekaletiyle, Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Reisliği İstanbul'da çok güvenilir subay ve şahsiyetler den gizli bir teşkilat kurmuşlardı. Ayrıca 13 Kasım 1918'de İstanbul'da kurulan "Karakol" cemiyetinin varlığının İngilizler tarafından öğrenilmesi üzerine, "Zabitan Grubu" adı altında yeniden faaliyete geçmiş, Ekim 1921'den itibaren "Yavuz Grubu" adıyla faaliyetine devam etmiştir. Nihayet 23 Eylül 1920'de İstanbul'da gizli olarak kurulan "Hamza Grubu" Ankara'nın tasvip ve emri ile resmen teşekkül etmiş, daha sonraları "Mücahid, Muharip ve Felah Grubu" isimleriyle 26 Ekim 1923'e kadar faaliyetine devam etmiştir.

İstanbul'da gizli olarak kurulan Millî Müdafaa Teşkilatı ise, 3 Mayıs 1921'de Ankara Hükümeti tarafından resmen kabul edilmiş, teşkilatın başına getirilen süvari miralayı ve İstanbul Merkez Kumandanı Esad Bey doğrudan doğruya Ankara Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Riyaseti ile haberleşerek çok kıymetli bilgiler vermiştir .

Mondros Mütarekesi'ne göre Teşkilât-ı Mahsusa"nın da lâğvedilmesi gerekiyordu. Fakat sadrâzam müşir Ahmed İzzet Paşa, "Felah Grubu" olarak Millî Mücadelede de büyük hizmetleri görülen bu teşkilatın gizli olarak çalışmasına yardımcı olmuştur. Gerçekten Enver Paşa memleketi terk etmeden önce, "Teşkilât-ı Mahsusa" başkanı miralay Hüsamettin (Ertürk) Bey'e son talimatını vermiş bulunuyordu. Buna göre teşkilât resmen lâğv edilecek, fakat hakikatte çalışmalarına devam edecekti. İtilaf Devletleri'ne karşı böyle olması gerekiyordu. Bu hususta Ahmed İzzed Paşa ile konuşularak mutabık kalındı. Böylece teşkilata lâzım gelen bütün yardım yapılacak, hatta "mesture" den para da verilecekti .

 Nitekim miralay Hüsamettin Bey, gizli teşkilattakilerle anlaşarak, Teşkilat-ı Mahsusa emrindeki depolarda bulunan silah ve cephaneyi ani baskınlarla boşaltarak Anadolu'ya sevk etmiştir.
(…)

İstiklâl Harbindeki muvaffakiyetin başlıca sebeplerinden birisi de silah ve cephane temini meselesi olduğu ve bu hususta gösterilen büyük başarının, Türk Milleti'ne İstiklâl Harbini kazandırdığı inkâr edilemez bir gerçektir. Düşman işgali altında bulunan ve yerli halktan memleketin içinde bulunduğu durumu öğrenen ve onlardan yardım gören bir memlekette, bilhassa İstanbul'da kaçakçılık teşkilâtı kurmak, Anadolu'nun ihtiyaç duyduğu her çeşit silah ve cephaneyi bu şartlar altında nakletmek son derece güç bir iştir. Fakat ölüm dâhil her türlü tehlikeyi göze almış vatan evlatları, kurdukları mukavemet ve istihbarat teşkilatlarıyla gereken tedbirleri almış, ellerinde ki mevcut imkânları sonuna kadar kullanarak, Anadolu'ya silah, cephane, mühimmat ve subay kaçırmışlardır.
(…)

Ayrıca Kasım 1921 başlarında Felah Grubu tarafından 8,8'lik toplara mahsus bir kürsü ile 16 adet yedek malzemesi Samsun'a sevk edilmiş, böylece Yavuz Zırhlısı'ndan sökülerek trenle Arifiye'ye, oradan da Samsun'a götürülen 8,8'lik toplar için ilk malzemeler sağlanmış oldu.

Millî Mücadele'de çok büyük hizmetler vermiş olan bu ateş gücü yüksek olan toplara ait mermi ve muhtelif cephane sevkiyatı artarak devam etmiştir. Nitekim 8 Haziran 1922'de Yavuz bataryalarına ait zayıf tesirli 1000 atım kadar mermi daha Karadeniz limanlarına gitmek üzere yola çıkarılmış, 7 Temmuz 1922'de Felah Grubu tarafından Yavuz bataryalarına mahsus zayıf tesirli 150 adet tahrip mermisi ile, altı sandık içinde 18 adet tenvir mermisi "Minerva" vapuru ile Samsun'a gönderilmiştir.

30 Ekim 1922'de ise yine bu bataryalara ait 150 adet âdi müsademe mermisi ve 100 adet tapa Altay vapuru ile Samsun'a gönderilmiştir.
(…)
Makalenin Tamamı İçin;

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder