12 Eylül 2006 Salı

Anadolu Selçukluları


Anadolu Selçuklu sultanları ticaretin ülkenin iktisadî hayatında ne derece önemli rol oynadıklarını idrak ettikleri için hem iç hem de dış ticaretin gelişmesi için gereken ortamı hazırlamış, yollarda emniyeti, şehirlerde ve pazar yerlerinde asayiş ve huzuru sağlamışlardır.

Başlangıçta mübâdele yoluyla yapılan ticarî faaliyetlerde zamanla para kullanılmaya başlanmıştır. Şehir dışında kurulan pazarlar yerleşik hayat sürenlerle, köylüler ve göçebeler arasında ticaret mallarının karşılıklı olarak mübâdele edildiği yerlerdi. Şehirlerin gelişmesiyle çarşılar, pazarlar ve hanlar iç ticaretin canlandığı yerler oldu. Hem yerli hem de yabancı tüccarlar buralarda alışveriş yapıyorlardı. Pazarlardan alınan vergiden başka şehre getirilen ve dışarı çıkarılan her çeşit eşyadan vergi alınıyordu. İlhanlılar zamanında tamga adı verilen bu vergi sahneler tarafından tahsil edilirdi.


Esnaf ve zenaat erbabı XIII. yüzyılda ahilik adi verilen bir teşkilâtın bünyesinde toplanmışlardı. Bu teşkilât şehirlerde ekonomik, siyasî ve ahlâkî kuralları tanzim etikleri gibi siyasî buhran ve sıkıntıların giderilmesinde de önemli hizmetleri ifa ediyorlardı.

Anadolu'da ahilik teşkilâtının kurucusu olarak kabul edilen Ahi Evran (Şeyh Nasîrüddin Mahmûd, ö.l262) I. Alaeddin Keykubâd'ın destek ve yardımıyla islâmî tasavvufî düşünceye bağlı kalarak şeyh-mürid, usta-çırak münasebetlerini tanzim etmiş ve buna bağlı olarak iktisadî hayati düzenlemiştir. Büyük bir süratle yayılan bu teşkilâtın mensupları sadece şehirlerde değil ayni zamanda köyler ve uç boylarında da büyük nüfuz kazanmışlardır. Özellikle XIII. yüzyılda devlet otoritesinin zayıfladığı sıralarda siyasî ve askerî güçlerini kullanarak önemli hizmetlerde bulunmuşlardır. Anadolu Selçukluları zamanında ahiler çeşitli mesleklere ait problemleri halletmekte ve onların devlet ile olan münasebetlerini düzenlemekteydiler. Çarşı ve pazarlarda satılan malların hem kalite hem de fiyat yönünden kontrolü ahilik teşkilatının başlıca görevleri idi. Çok geniş bir alanda faaliyet gösteren ahilik pek çok devlet adamı, tarikat mensupları ve âlimleri bünyesinde toplamış, XIV. yüzyıldan itibaren de organize esnaf birlikleri halini alarak iktisadî sahadaki faaliyetleri ön plâna çıkarmıştır.

XII. yüzyıldan itibaren Anadolu'ya yerleşen Türkmenler hem kendi aralarında hem de Rumlar ve Ermenilerle dahilde alışverişte bulunuyorlardı. Başlangıçta mal değişimi (mübâdele) ile başlayan bu ticarî faaliyetler Selçuklu parasının tedavüle girmesiyle alışverişte para kullanılmıştır Anadolu'nun XII. yüzyıldaki durumundan bahseden kaynaklar ülkeyi harap olarak tanıtırken XIII. yüzyılda bölgeyi gezen seyyahlar Anadolu'yu zengin ve müreffeh bir ülke olarak tasvir ederler. İlk zamanlar şehir dışında bir yerde kurulan pazarlar şehirli, köylü ve göçebe Türkmenlerin ihtiyaçlarını karşılamaya kâfi geliyordu. Şehirler gelişince hanlar kurulmuş, çarşı ve pazarların sayısı artmıştır. XIII. yüzyılda şehirler arası ticaret başlamıştır.

Selçuklu sultanları dış ticaretin gelişmesine de büyük önem veriyorlardı. Sultan I. Giyaseddin Keyhüsrev 1207'de Antalya'yı feth ederek burayı önemli bir ihracat ve ithalat limanı haline getirdi. I. Alaeddin Keykubâd da 1221 yılında Kalonoros'u fethederek ismini Alaiyye olarak değiştirdi. Anadolu'da huzur ve istikrar sağlandıktan sonra Avrupalı tüccarlar doğunun ticarî mallarını Mısır yerine Anadolu'dan temin etmeye başladılar. Böylece Anadolu hem Avrupa hem de doğudaki İslâm ülkeleri için önemli bir ticarî potansiyele sahip oldu. Antalya'nın fethiyle Akdeniz ticaretinde de Türkler önemli pay aldılar. Kıbrıs ve Venediklilerle ticarî anlaşmalar imzalandı. Kıbrıs Kralı Hugues ile I. İzzeddin Keykâvus arasında ticaret antlaşmaları yapılmıştır. Buna göre Selçuklu tüccarları Kıbrıs'ta serbest olarak ticarî faaliyette bulunabilecekleri gibi Kıbrıslı tüccarlar da Anadolu'da karşılıklı olarak gümrük vergilerini ödemek suretiyle ticaret serbestliğine sahip olacaklardı. Anadolu'dan sap, yün, ipek, ipekli kumaşlar, pamuk, hali, kilim, deri, sabun, sarktan getirilen baharat ve diğer ticarî mallar ihraç ediliyordu. Avrupalı tüccarlar Kıbrıs'ı bir ticarî üs olarak kullanıyordu. Onların getirdikleri malların bir bölümü Türk tüccarlar tarafından ithal edilirdi.

I. Alâeddin Keykubâd'in 1220 yılında Venediklilerle daha önce yapılmış olan anlaşmayı teyid eden bir anlaşma imzalaması onun ticarete verdiği önemi göstermektedir. Anlaşma ile Venedik'te ve onların hâkimiyetindeki başka yerlerde yaşayan tüccarlar Selçuklu topraklarında rahat bir şekilde ticaret yapabileceklerdi. Ayni şekilde Selçuklu tebası da Venedikliler'in egemenliği altındaki yerlerde serbestçe ticarî faaliyette bulunabileceklerdi.

XIII. yüzyılda Selçuklular ile Memlûkler arasında ticarî münasebetler başlamıştır. Özellikle gemi yapımında kullanılan kereste ticareti yaygındı. İki ülke arasında nakliye isleri Cenevizliler ile Venedikliler tarafından yapılıyordu. 1289'da bir Ceneviz gemisinin seker, keten ve biber yüküyle Iskenderiye'den Alaiyye'ye geldiği bilinmektedir.

I. Izzeddin Keykâvus'un 1214'te Sinop'u fethetmesiyle Karadeniz ticareti de canlılık kazandı. Sinop hem kuzey-güney, hem de doğu-batı ticareti açısından önemli bir liman şehri idi. Bunun idraki içinde olan Sultan I. Izzeddin Keykâvus şehirde yoğun bir imar ve iskân faaliyeti başlatmıştır. Çeşitli bölgelerden zengin tüccarlar ve saygın kişiler Sinop'a getirilerek iskân edildi. Ticaretin gelişmesi için her türlü imkân seferber edildi ve bu sayede Sinop Karadeniz'in en önemli ticarî üssü haline geldi.

Sultan daha sonra Türk, Arap ve Rus tüccarlarının bir uğrak yeri olan Kırım'daki Sugdak'in fethi için hazırlıklara girişti ve Emir Hüsameddin Çoban kumandasında gönderdiği donanma ile şehri feth etti (1227). Bu sefer ile Anadolu Selçukluları'nın Karadeniz'deki ticarî faaliyetleri arttı. XIII. yüzyılda Rus ve Kıpçak tacirlerin Sivas'a kadar geldikleri bilinmektedir. 1230'da Trabzon'un da Selçuklu hâkimiyetini tanımasıyla Anadolu Selçukluları Karadeniz'i Doğu Anadolu'ya bağlayan, oradan da Iran ve Uzak Doğu'ya kadar uzanan bir ticaret merkezini daha ele geçirmiş oluyorlardı.

XII. yüzyılın sonlarında Anadolu'nun huzur ve asayişin hâkim olduğu bir ülke haline gelmesi, Alaiyye ve Sinop'un fethi Anadolu'daki transit ticaretin canlılık kazanmasına zemin hazırlamıştı. Mısır'dan gemilerle Antalya ve Alaiyye'ye getirilen mallar, Konya, Ankara, Sinop ya da Bagdat-Halep-Malatya-Sivas-Amasya üzerinden Samsun ve Sinop limanlarına ulaştırılıyordu. Ayaş-Samsun güzergâhı da transit ticaretinde oldukça önemliydi. 1240'ta başlayan Babaî isyanıyla 1243'te bozgunla sonuçlanan Kösedağ Savaşı Anadolu'daki ticarî hayata büyük bir darbe indirdi. Kayseri ve Malatya gibi şehirlere yerleşmiş olan çok sayıda tüccar bu huzursuzluklar ve karışıklıklar yüzünden Suriye'ye kaçtı.

XIII. yüzyılın birinci yarısında Sinop-Antalya hattının doğusunda kalan şehirlerin iktisadî refah düzeyi batıdaki şehirlerden daha iyi idi. XIV. yüzyılda Erzurum 222.000, Erzincan 332.000, Harput 215.000, Niksar 187.000, Kayseri 140.000, Niğde 141.000, Aksaray 51.000, Akşehir 135.000, Ankara 72.000, Mardin 236.000, Meyyafarikîn 224.000, Sivas ve Konya ise toplam 1.384.886 dinar vergi ödüyordu. XIII. yüzyılın sonlarında Konya, Kayseri, Sivas başta olmak üzere Antalya, Sinop, Erzurum, Erzincan, Malatya, Ahlat, Diyarbakır ve Mardin gibi bazı şehirlerin nüfusu yüz bini aşmıştı.

Uluslararası ticarette mühim bir yeri olan Yabanlu Pazarı'nın en önemlisi Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesinin Pazarören köyünün bulunduğu yerde kurulurdu. 40 gün boyunca açik kalan bu fuarda köleler dahil her çesit kumaş, kürk ve hayvanlar alici bulurdu. Yabanlu Pazarı 1277'den sonra giderek önemini yitirdi ve Moğol valilerinin yaylağı haline geldi.

Yine uluslararası nitelik arz eden bir başka önemli pazar da Mardin'in Düneysir (Koçhisar) pazari idi. Ticarî maksatla kurulan hanlar ve pazar yerleri zamanla buranın bir şehir haline gelmesine sebep oldu. Bunun dışında Kırşehir-Kayseri yolu üzerindeki Ziyaret Pazar, Ilgın'daki Yılgın, Amasya-Tokat arasında pazar günleri kurulan Azîne pazarı ve Germiyan'da kurulan Alemüddin Pazarı önemli pazar yerleri idi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder