30 Eylül 2006 Cumartesi

Karadeniz Tarihi

İlk Çağ'da Hitit egemenliğinde olan Paphlagonia; M.Ö. 14. yüzyılda Kaşkalar, M.Ö. 1230'da Frigler; M.Ö. 695'te Kimmerler ve M.Ö. 652-625'te Lidyalılar tarafından ele geçirilmiştir.

M.Ö. 9. yüzyıldan itibaren deniz ulaşımında sınırların zorlanması üzerine; Yunan gemicileri bir taraftan Marmara'dan geçip Karadeniz'e açılırken, diğer taraftan Rodos ve Kıbrıs üzerinden Suriye ve Fenike kıyılarına uzanmaya başlamışlardır. Karadeniz'e yönelik ticari seferler erken bir tarihte başlamakla birlikte, Yunan Şehir Devletleri'nin Karadeniz Kolonizasyonu M.Ö. 750-550 yılları arasında gerçekleşir (Mansel, 1984: 557).

Kuruluş tarihleri kesin olarak bilinemese de, Herakleia Pontika (Karadeniz Ereğlisi), Sesamos (Amasra), Kytoros (Cide), Abonou Teiklos (İnebolu), Amisos (Samsun), Trapezous (Trabzon), Kotyora (Ordu) gibi yerleşmeler, ya yeni kurulmuş ya da yeni gelenler tarafından ele geçirilmiştir. Bu durum hakkında, Antik yazarlarından Skylax (M.Ö. 508); güneyde, Anadolu'da, bugünkü Kocaeli bölgesinin Bithynia Traklarından başlayarak, ırk bakımından kökenlerinin belirlenmesi mümkün olmayan, ancak doğuda kafkasyalı ve batıda değişik kökenli kabul edilmelerine sık rastlanılan bir çok kavim saymaktadır (Decel, 1977: 230-246, bil.240).

M.Ö. 670'e doğru kolonizasyona başlayan Miletoslular'ın bu çabası, Persler'in doğudaki genişlemelerine değin yaklaşık olarak iki yüz yıl devam eder.11 M.Ö. 546'da Persler'in, Batı Karadeniz kıyılarını ele geçirmeleri, Yunanlılar'ın Karadeniz kolonileriyle ilişkileri için engel oluşturmuştur. Persler'le yapılan savaşlar nedeniyle Anadolu'nun, Ege Bölgesi'nden ayrılması üzerine, Doğu; Yunanlılar'ın ürettiği şarap, zeytinyağı, çeşitli mallar, sanat eserleri ya da, Yunan tüccarları tarafından toplanıp kendi mallarıyla değiş tokuş edilen ham maddeler için iyi bir alıcı olmaktan çıkmıştı.

Pers egemenliğine son veren İskender'in M.Ö. 323'te ölmesi sonrasında bölgede Pontos Kralı Mitridates'in hakimiyeti görülür.

Bu dönem sonrasında Karadeniz ve Paphlagonia'da Roma yönetimi başlamıştır.13 Roma İmparatorluğu sonrasında bölgede Bizans egemenliği söz konusudur ve M.S. 922 yılında Bizans İmparatorluğu'na bağlı bir eyalet haline gelene değin sayısız Arap saldırı ve yağmasına sahne olur. Bu döneme ait Piskoposluk listelerinde; Gangra (Çankırı), Pompeiopolis (Taşköprü), Sora (Zora Köyü?), Amastris (Amasra), Ionopolis (İnebolu) ve Dadybra (Daday)'nın adı geçer ki, dönemin önemli şehirlerinin bunlar oldukları düşünülebilir (Jones, 1971: 538, Tablo XXI).

Bizans egemenliği sırasında, Karadeniz kıyılarında özellikle Venedik ve Ceneviz Şehir Devletleri'nin ticari faaliyetleri dikkat çeker. Venedik Cumhuriyeti, 992, 1082'de yaptığı anlaşmalarla ticari açıdan önemli ayrıcalıklar elde eder ve Bizans Devleti'ne ait bütün yerlerde, hatta İstanbul'da da, herhangi bir vergi ödemek zorunda kalmadan her türlü emtia ile serbestçe ticaret yapabilme izni alır (Ostrogorsky, 1986: 331; Turan, 1990: 22-23).

Benzeri ticari anlaşmaların, Cenevizliler'le de yapıldığı görülmektedir. 1142, 1155'de ve 1261'de yapılan anlaşmalarla; Venedik'e karşı silahlı yardımda bulunulması karşılığında, bütün imparatorluk arazisinde geniş ayrıcalıklara, vergi ve gümrük muafiyetine sahip olmaları, bütün ülkede, ticaret için kendilerine pazar yerleri tahsis edilmesi kararlaştırılıyordu. Böylece, Venedik'in Ege Denizi'nin güney kısmına hakim olmasına karşılık, Cenevizliler; gerek kuzey adalarında ve Marmara Denizi'nde, gerekse Karadeniz'de kendisine kuvvetli bir durum yaratmış; Galata'dan, Akdeniz, Karadeniz ve bunun arkasındaki ülkelere giden deniz yolunu kontrol etmeye başlamıştı (Bratianu, 1929: 81; Ostrogorsky, 1986: 415, 452; Turan, 1990: 27-29; Heyd, 2000: 482, 493).

"Cenevizliler, İstanbul Boğazı'ndan Karadeniz'e çıktıklarında gözlerini biri Kuzey Anadolu sahilleri, diğeri Kırım olmak üzere iki yöne çevirmişlerdi. Güney sahillerindeki limanlar, yerel pazarlar olmaları dışında Anadolu'dan geçen Asya-Avrupa arası ticaret yollarının varış ve çıkış noktalarında bulunmaları yönünden de önem taşıyorlardı. Gerçekten de Karadeniz, Mısır ile Suriye ya da Anadolu üzerinden doğuya uzanan ilk iki yolun dışında, Avrupa-Asya arası ticarette üçüncü büyük yolu oluşturuyordu. Üstelik Suriye yolu Avrupalılar'a kapanınca, yani XIII. Yüzyıl sonlarında Karadeniz ticareti önem kazanmıştı." (Turan, 1990: 46-52, bil.46).

Karadeniz'in doğu ile yapılan ticarette her zaman önem taşıdığı bilinmektedir. Kullanılan rota, W. Heyd tarafından şöyle belirtilmektedir: "Eski Çağlar'da, Yakın-doğu mallarının Amu-Derya diyarlarından Hazer Denizi'ne kadar genellikle izlediği bir yol vardı; Hazer Denizi'nde gemiye yüklenir, denizi geçer, Aras'ın kaynağına doğru çıkar, sonra Phase'den iner ve nihayet Karadeniz'i aşardı" (Heyd, 2000: 6, not 28).

Bu önemli ticari bölgede; Finogonya (Kefken), Amastris (Amasra), Sinope (Sinop), Amisos (Samsun), Vatiza (Fatsa) ve Trabzon, Karadeniz'deki Ceneviz kolonisinin ana yerleşmeleri idi. Karadeniz ticareti için Venedik ve Cenevizliler'in sürekli çekişme halinde oldukları görülmektedir. Öyle ki, bu yarış 1298 ve 1350 yıllarında büyük savaşlara neden olmuştur. Savaşların ana nedeni; Cenevizliler'in, Karadeniz ticaretinin tümünü kontrol etmek istemeleridir (Ostrogorsky, 1986: 486).

1071 sonrası Anadolu'ya gelen Türk kuvvetleri Karadeniz'e ulaşamamışlardır. Ancak, 1241 Moğol istilası ile birlikte ilişkilerin yoğunlaştığı görülmektedir. Bölge, 1204 yılında kurulan Trabzon Pontus Devleti'nin himayesi altındadır. İmparator David Komnenos'un; Sinop'un batısındaki Karadeniz sahilini, Herakleia (Ereğli) ve Amastris (Amasra)'i alan Nicea (İznik) Rum İmparatoru Laskaris'i yenmesi üzerine Selçuklu kuvvetleri Karadeniz'de görülmeye başlar (Umar, 1988a: 123). Sultan I. İzzeddin Keykavus'un (1210-19), 1214 yılında Sinop'u alışı ile bölgede Selçuklu hakimiyeti başlar.16 Selçuklu Devleti'nin tarih sahnesinden silinmesine paralel olarak, Pervane, Çandar ve Çobanoğulları beylikleri bölgede söz sahibi olurlar (Umar, 1988a: 127; Yücel, 1991: 35, 53).

1300 yılına gelindiğinde, hemen hemen bütün Anadolu, Türk hakimiyetine geçmiş bulunuyordu. Kısa bir süre sonra, İznik, İzmit, Bursa, Sardes, Philedelphia, Magnesia gibi bir kaç korunaklı kale ve Karadeniz Ereğli'si, Foça ve İzmir gibi liman şehirleri Türk seli ortasında birer adacık halini almışlardı (Ostrogorsky 1986: 454).

15. yüzyılda, Fatih Sultan Mehmet'le başlayan fetih hareketleri, İstanbul'un alınışı ile hız kazanır ve Karadeniz sahilleri de Osmanlı İmparatorluğu'na katılmaya başlar. 1466 tarihinde bir Ceneviz antreposu olan Amastris (Amasra)'nın alınması üzerine, merkezi Sinop olan Candaroğulları Beyliği de Osmanlı topraklarına katılır. Bunu izleyen yıllarda Trabzon'un da Osmanlı topraklarına eklenmesi ile Karadeniz'in güney sahilleri tamamen Osmanlı hakimiyetine alınır (Decel, 1977: 244, 245).

/ Dr. Erdal ESER
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi
2004/Cilt:21/Sayı:2/ss171-194

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder