12 Eylül 2006 Salı

Yüzyıllık Bir Umudun Hikâyesi: "Harşit Vadisi Yolu"



/Ayhan YÜKSEL
Doğu Karadeniz’in kıyıya paralel uzanan yüksek dağlarından denize ulaşmak için akarsuların teşkil ettiği vadileri aşmak gerekir. Tabiatın bu zor, engebeli yapısını zorlayarak ulaşım sağlamak bugünün teknolojisini de zorlamaktadır. Dün olduğu gibi, bugünde ulaşım akarsuların açtığı vadilerle sağlanmaktadır. Bu vadilerden birisi de Harşit Vadisi’dir.


Gümüşhane ve çevresi, Harşit Vadisini takip eden yol ile kolaylıkla Karadeniz’e bağlanmaktadır. Bu nedenle, Tirebolu’nun gerek XV. yüzyılda, gerekse XVI. yüzyılda “ze‘âmet-i Kürtün” içinde yer alması, Tirebolu kazasının bazen Gümüşhane sancağına bağlanması sözkonusu iktisadî şartların sonucudur. Tarih boyunca Tirebolu, vadiye bakan yerleşim yerlerinin Karadeniz kıyısındaki iskelesi olmuştur. Bunun bir neticesi olarak 1741’de Trabzon valiliğine atanan, Torul’un Manastır köyünde doğan Üçüncü-zâde Ömer Paşa’nın Harşit Vadisi’nden bir yol açtırdığı bilinmektedir.

1316 (1900) yılında Tirebolu’dan Erzincan’a kadar yapılması plânlanan 145 km’lik (90.000 tûl) yolun 38 km’si (23.040 tûl) tesviye edilmişti. 107 km’lik (66.000 tûl) kısmı ise yeniden yapılacaktı. Bu yolda 37 köprü ve menfez yapılması gerekiyordu.

1327 (1911) yılında Trabzon ve Erzurum şimendifer hattının inşası gündeme geldi. Hükümet, hattın inşası için keşif yaptırdı ise de Samsun-Sivas hattının inşasına karar verdi. Trabzon ve Erzurum hattı için herhangi bir girişimde bulunulmadı. Bu karar, Trabzonlular’ın infialine sebep oldu. Belediyede bu konuda yapılan toplantıda bu kararın halkta üzüntüye ve ümitsizliğe yol açacağı üzerinde duruldu. Çünkü, bu hattın inşası ile Trabzon-Erzurum hattı, birçok vilayet, şehir ve kasaba ile IV. Kolordu Merkezinin ve güzergâhtaki beldelerin yegâne ulaşım merkeziydi. Yapılan toplantı ve duyulan üzüntü, Trabzon Belediye Reîsi Ahmed Bey tarafından 18 Mart 1327 (31 Mart 1911)’de bir telgrafla Sadâret Makamına bildirildi.

Trabzon Belediye Reîsi Ahmed Bey tarafından çekilen telgraf üzerine Ticaret ve Nafıa Nezâreti Demiryolları İdaresi’den Ticaret ve Nafıa Nâzırı Vekîli namına Müsteşar Hulûsi Bey tarafından 29 Mart 1327 (11 Nisan 1911) tarihli bir rapor hazırlanarak Sadâret Makamına sunulmuştu. Raporda Tirebolu’dan Erzurum’a kadar ancak Harşit vadisini takiben bir hattın inşasının mümkün olduğu belirtiliyordu. Hulûsi Bey tarafından hazırlanan raporda şunlar yazılı idi:

“Trabzon Belediye Re’îsi tarafından takdîm olunup mazrûfen irsâl buyrulan 18 Mart 1327 tarihli telgrafnâmede Trabzon ile Erzurum beyninde bir şimendifer hattı inşası talep ve iş‘âr edilmiştir. Hatt-ı mezkûrun ta‘yîn-i güzergâhı zımnında mahall-i mezkûre bir hey’et-i iştikşâfiye i‘zâm olunarak münâsib bir güzer-gâh taharrî olunmuş ise de Trabzon’la Bayburd havzalarını tefrîk eden silsile-i cibâlin hattın imrârına gösterdiği müşkilât-ı azîme hasebıyla hiçbir cihetde imkân görülmemiştir. Havâlî-i mezkûrede Tirebolu’dan Erzurum’a kadar Harşid vadisini ta‘kîben bir hat inşâsı mümkün olub işbu hattın inşâsında dahi her ne kadar müşkilât var ise de bundaki müşkilâtın iktihâmı kabil olduğu gibi sâhil ile Erzurum arasındaki bi’l-cümle kasabât münâkalatına hâdîm olacağına nazaran ezher-cihet menfa‘ati der-kârdır. Karadeniz havzasına dâhil olan sâlifü’l-zikr hattın cihet-i mâliyesi te’mîn olduğu hâlde inşâsı esbâbına derhal tevessül olunacağı tabiî bulunmuş olmağla ol bâbda emr ü fermân hazret-i veliyyü’l-emrindir.”

Hulûsi Bey tarafından hazırlanan bu rapor üzerine Dâhiliye Nezâreti, Trabzon Belediye Reîsi Ahmed Bey’in telgrafına cevap olarak Trabzon vilayetine 2 Nisan 1327 (15 Nisan 1911) tarihli bir yazı yazdı ve raporda belirtilen gerekçeleri sıralayarak “Tirebolu’dan Erzurum’a kadar Harşid vadisini takiben bir hat inşâsının mümkün olduğu” bir kez daha belirtildi.

Erzurum’dan Tirebolu’ya kadar bir demiryolu hattı inşası hükümetin gündeminden hiç düşmedi. “Ankara-Erzurum-Tirebolu Arasında Demiryolu İnşası” hakkında bir kanun tasarısı hazırlanması öngörüldü. Meclis-i Vükelâ’nın 29 Nisan 1331 (12 Mayıs 1915) tarihli, 139 numaralı toplantısında inşâat ve tesisatın askeriyece yapılması, icab eden kanun tasarısının acele tanzimi ve gerekli evrakın Harbiye Nezâreti’ne gönderilmesine karar verilmişti.

Gerek Rusya’nın yolun askerî amaçlarla kullanılmasından endişe ederek karşı çıkması ve gerekse araya giren Birinci Dünya Savaşı nedeni ile “Ankara-Erzurum-Tirebolu Demiryolu Hattı” inşası hayata geçirilemedi.

20 Ekim 1921’de Ankara’da yapılan anlaşma (Ankara İtilâfnâmesi) Fransa’ya Harşit vadisinde maden, krom ile gümüş ocakları işletme imtiyazlarını veriyor, buna karşılık Fransa’nın Kilikya’yı terk etmesi kararlaştırılıyordu. Ancak, Fransız mühendisler çıkarılacak madeni taşıyacak bir yol olmadığı için bu işten vazgeçtiler.

Ankara Hükümeti, 10 Nisan 1923’de Amerikan amirallerinden Colb M. Chester’in başında bulunduğu bir Amerikan sendikasına Anadolu’da 5000 km’lik demiryolu ve maden imtiyazları verdi. Yakın Doğu’da yeni bir Amerikan politikasının geliştirilmesi bakımından Chester imtiyazları büyük bir önem taşımaktaydı. Bu imtiyaz anlaşmasında Amerikalılar’ın sahip olacakları ve yönetecekleri bir Türk-Amerikan Kalkınma Kumpanyası kurulması ve bunun aracılığı ile 5000 kilometreye yakın demiryolu döşenmesi plânlanmaktaydı. Bu hatların arasında, Sivas’dan Erzurum’a ve oradan da Rus ve İran sınırlarına bir demiryolu döşenmesi ve bunun bir şube hattı ile Karadeniz üzerindeki Trabzon ve Tirebolu’ya bağlanması da düşünülüyordu.

Doğu Anadolu’yu sahile bağlayacak olan demiryolu hattının güzergâhı Birinci Büyük Millet Meclisi’nde de konuşulmakta idi. 1924 yılında yolun Zigana vadisinden geçirilmesi konusunda en fazla gayret gösterenlerin başında Trabzon milletvekili Muhtar Bey gelmekte idi. Muhtar Bey, demiryolu güzergâhının tayini maksadıyla Temmuz 1924’de Ardasa (Torul)’ya çıkmış ve güzergâhı tetkik ettikten sonra Trabzon’a dönmüştü. Trabzon’da gazetecilerle görüşen Muhtar Bey, Erzurum’a gideceğini, dönüşünde Sürmene yolunu tetkik edeceklerini ve ondan sonra bir açıklamada bulunacağını söylemişti.

Trabzon mebusu Muhtar Bey’in gayreti ve demiryolunun Zigana vadisinden mi, ya da Harşit vadisinden mi sahile ineceği tartışmaları yine devam etmekteydi. Hatta, Muhtar Bey’le, Giresun milletvekili Musa Kâzım Bey arasında Millet Meclisi’nde bir tartışma çıkmıştı. Muhtar Bey, bu tren hattının Zigana’dan Trabzon’a ineceği yönünde Meclis’e bir önerge verince, Musa Kâzım Bey’de buna mukabil bir önerge vermişti. Musa Kâzım Bey, önerge vermemiş olsa idi Zigana hattı kabul edilecekti. Böylece, Tirebolu’nun istikbali ebediyen körlenecekti. Tartışmalara sebep olan her iki önerge her zaman olduğu gibi Encümen’e havale edildi.

1926 yılına gelindiğinde de halk umudunu Harşit vadisinden geçecek demiryoluna bağlamıştı. Bu yılların gazete haberlerine göre Erzurum’dan Karadeniz’e ulaşması plânlanan demiryolu eğer Harşit vadisinden geçecek olursa Tirebolu için refah ve zenginlik imkânı ortaya çıkacaktı. Yatacak bir oteli ve yemek yiyecek bir lokantası bulunmayan bu kasabada apartmanlar yükselecek, bacasından simsiyah duman fışkıran fabrikalar kurulacaktı.

Cumhuriyetin onuncu yılına gelindiğinde de “Harşit Vadisi Yolu” gündemde idi. Tirebolu Belediye Reîsi Karahasan-zâde Sıtkı Bey, “kazânın en esaslı ve hakîki ümrânı Harşit-Torul şosesinin açılmasına bağlıdır. Kaza halkı da bu hususta şahsî yardım için her türlü fedakârlığa hazırdır. Gerek muvâzene-i umûmiyeden ve gerek muhasebe-i husûsiyeden, her ne suretle olursa olsun, bu yolun bir an evvel temini en büyük istirhâmımızdır” demekteydi.

Bu arada, Tirebolu’ya gelen devlet erkânına da yolun güzergâhı için en uygun yerin Harşit vadisi olduğu anlatılıyordu. Dersim isyanı nedeniyle Doğu Anadolu’da bir inceleme ve araştırma gezisine çıkan Başbakan İsmet [İnönü], 4 Ağustos 1935 günü Tirebolu’ya geldiğinde Harşit köprüsü, Tepe köyündeki çimento sahası ile o sahadaki diğer çeşitli madenleri gözden geçirmişti. Bu sırada, İsmet Paşa’ya yol sorunu anlatılmış ve güzergâh için açıklamada bulunulmuştu.

Bir yıl sonra, 30 Ağustos 1936’da Tirebolu’ya gelen Maraşal Fevzi Çakmak da Harşit vadisinde incelemede bulundu.

1940’lı yıllara gelindiğinde Harşit vadisinden ulaşım için yapılan dikkate değer bir faaliyet yoktu. Sadece özel bütçe ile Arslancık’a kadar tesviyesi yapılmamış bir şose inşa edilmişse de genel bütçeden yardım görmeyen bu teşebbüs ile ancak 20 km kadar bir mesafe kat edilmişti.

Harşit vadisinden bir yol geçirilerek Trabzon-Erzurum şosesinin bu yol ile kısaltılması, Tirebolu ve Görele kazasının geleceği açısından faydalı olacağı düşüncesi hep gündemde kaldı. Bu nedenle, kaymakamlık ve halk müştereken bu yolun önemini anlatmak, yolun yapılmasını sağlamak için hükümet nezdinde girişimde bulunmak kararını almışlardı. Çünkü, bu yol tamamlandığı takdirde Tirebolu’nun iktisadî hayatının canlanacağı daima hatırda idi. Ayrıca, Trabzon-Erzurum şosesinin zirvesinde bulunan Zigana dağı her sene birçok otomobil kazalarına sahne oluyordu. Harşit yolu yapıldığı takdirde bu kazalar nispeten azalacaktı.

İşte, bu konuları gündemde tutmak isteyen Mehmet Alâettinoğlu, Salih Şişman, Mehmet Kılıçoğlu ve Hilmi Tüysüz adlı gençler, memleketlerinin en önemli bu sorununa duyarsız kalmayarak Ağustos 1948’de “HARŞİT” isimli bir gazete yayınladılar. Gazetenin sahipliğini ve yazı işleri müdürlüğünü Mehmet Alâettinoğlu yapmaktaydı. Şaban Ersöz (Kerempeli Ersöz)’de gazetenin yazı ailesindendi. Gazate adını “Harşit Yolu”ndan almıştı. Başlıkta ise “Adımız Yolumuzdur” sözü yer almaktaydı. Aynı yıl, Şakir Kozluca isimli müteşebbisin Tirebolu’da işletmeye açtığı sinemaya “Harşit” adını vermesi, “Harşit Yolu Derneği” kurulmasına çalışılması, Giresun’da “Yeniyol Bonmarşesi Kitabevi”nin adının “Harşit Kitabevi” olarak değiştirilmesi “Harşit Vadisi” yoluna verilen önemin ve duyarlılığın bu dönemdeki örnekleri arasındadır.

Gazetede, Mehmet Alâettinoğlu tarafından yazılan bir habere göre “Tirebolu istikbâlin Zonguldak’ı” idi. Bu yolun yapılmasıyla asırlardır süren fındık ürününün istikrarsız hayat standardı, Tirebolu bölgesinde son bulacak ve Tirebolu hanlar, kahveleri, otomobil, otobüs, kamyonları ve boydan boya dükkan ve çeşitli inşaatlarıyla hayat kaynağı olacaktı.

Nihayet böyle bir yol 28 Temmuz 1952’de motorlu vasıtalara açılabilmiş, Tirebolu-Gümüşhane bağlantısı ise 1960’dan sonra tamamlanabilmişti. Harşit yolu, dar şeritli, adî şose mahiyetinde olup, bazen çatlayan kayaların yola düşmesi sebebiyle heyelan tehlikesi bulunmaktaydı.

Harşit vadisi yolu, 1975 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün Karadeniz seyahati sırasında yeniden gündeme geldi. Fahri Korutürk’e göre Harşit Vadisi Yolu, “Giresun limanını rantabl hale getirecek tek ünitedir”. Bu yolun yapılması halinde Gümüşhane, Erzurum ticaret ve ekonomik yönden çok istifade edecek, Doğu Anadolu’nun kuzey kesimi için Zigana geçidi aşılmak zorunda kalınmayacak, sadece Harşit vadisinin aşağı kesimindeki arızaların giderilmesiyle Tirebolu önemli bir geçit rolünü oynayacaktır.

Ulaştırma Bakanlığı 1976 yılında “Tirebolu-Erzincan-Diyarbakır Hattı” için bir güzergâh etüdü yaptırdı. Güzergâhı araştırılan yeni Tirebolu-Erzincan-Diyarbakır demiryolu hattı, Tirebolu ilçesi ile Gümüşhane ilinin, Doğu Anadolu Bölgesinin Yukarı Fırat bölümündeki Erzincan ve Elazığ illeri ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi Dicle bölümündeki Diyarbakır ilini birbirine bağlayan bir hat olup Erzincan’dan Sivas-Erzurum hattı, Palu’nun doğusunda Elazığ-Tatvan hattı, Diyarbakır’da da Malatya-Kurtalan hattı ile birleşmektedir. Saptanan güzergâh, “Tirebolu-Torul-Gümüşhane-Kelkit’in doğusu-Erzincan-Pülümür-Karakocan-Palu-Dicle’nin doğusu-Diyarbakır” yönündedir. Güzergâh uzunluğu 657 km’dir.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu Karadeniz’e bağlayacak en uygun, en ekonomik yolun Harşit vadisinden geçecek demiryolu veya karayolu bağlantısı olduğunun bilinmesine rağmen bu yolun gerçekleştirilmemesinin sebepleri 1940’lı yıllarda şu şekilde açıklanıyordu:

- Tirebolu havalisinin yol için yapılacak büyük masrafı karşılayacak dahile doğru önemli bir ürününün bulunmayışı,
- İstanbul-Ankara demiryolunun Sivas’tan Erzurum’a uzatılması ile Şark (Doğu) vilayetlerinin çoğunun bu yol ile ulaşım yaptıkları ve bu yüzden Trabzon-Erzurum transit yolunun dahi tenhalaşmış ve yalnız Erzurum ile Trabzon arasında yolcu nakliyatına münhasır kalmış bulunduğu,
- Yapılan masrafla temin edilecek fayda kıyas kabul etmeyecek kadar az olacağı ihtimal ve düşünceleri,
- Trabzon-Erzurum yolunun ve bilhassa İran transitinin Tirebolu’ya intikal edeceği (Çünkü, tarihî ve kadîm bir şehir ve vilayet merkezi bulunan Trabzon’un ihracat ve ithalatı bu sebeple sekteye uğrayacak ve belki günün birinde Tirebolu, Trabzon’un yerini almış olacaktır).

Ülke menfaatinin bölge veya illerin menfaatinden önce geldiğinin bilinmesine rağmen, Giresun kamuoyunda, Harşit vadisi yolunun yapılamamasının en büyük sebebi, bu son maddeye, yani Trabzon’un bu yolu engellemesine bağlanmaktadır.

İlgililerin verdiği demeçlere bakılırsa, yüzyıllık bir umut nihayet 1976 yılında yatırım programına alınarak projelendirilen ve o günkü fiyatlarla 450.000.000 lira harcanarak 1981 yılında bitirilmesi hedeflenen Tirebolu-Torul karayolu Temmuz 1998’de ulaşıma resmen açılacaktır. Tamamı 88 km olan Tirebolu-Torul karayolu sahilden itibaren iç kesime en kısa yol olarak tanımlanıyor.

Son günlerde Harşit vadisinin önemi bir kez daha gündeme gelmiştir. Bu da, Türkiye ile Gürcistan hükümetleri arasında yapılan anlaşma uyarınca Kars-Tiflis demiryolu hattı projesinde değişiklik yapılmasıdır. Bu konuda hazırlanan yeni projeye göre TCDD’nin Kars-Tiflis demiryolu hattının ikinci bölümünde Tiflis ile Kars arasında inşa edilecek hat 630 km olacak, Erzincan-Erzurum güzergâhını izleyerek Tirebolu limanı ile Karadeniz’e taşınacaktır.

Tiflis’ten başlayıp Tirebolu’da bitecek olan bu hattın güzergâhında bir değişiklik yapıldığı öğrenilmektedir[36]. Ulaştırma Bakanlığı’ndan alınan bilgiye göre, Trabzon-Erzincan demiryolu hattı 663 km olacak; Trabzon’dan Tirebolu’ya, oradan Gümüşhane’ye uzanacak ve Erzincan’a bağlanacaktır!

Sonuç olarak, Harşit Vadisi Yolu, gerek karayolu, gerekse yapılması plânlanan demiryolu ile Karadeniz’i Harşit vadisi boyunca Gümüşhane’ye bağlayacak, İran’a ulaşacak, transit geçişi de oldukça kısaltacak özelliktedir. Böylece, Trabzon’dan dolaşılıp Zigana geçidini geçme zahmeti ortadan kalkacaktır.

Bugün, Doğu Karadeniz Bölgesi’nin demiryolu ağına kavuşturulması, bölgenin iktisadî yapılanması için önem taşımaktadır. GAP’ın Erzincan-Tirebolu üzerinde Batum’a ve Samsun’a bağlanması ekonomik bir zorunluk haline gelmiştir. Gümüşhane ve Bayburt’tan gelen yolcu ve yük nakil vasıtaları tarafından kullanılan Harşit vadisi yolunun resmî açılışının ne zaman yapılacağı merak edilmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder