9 Eylül 2006 Cumartesi

Ermeni ve Rum Çeteleri İşbirliği Yapmış.


Mustafa Kemal Atatürk'ün vatan topraklarını düşman işgalinden kurtarmak ve Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak üzere 19 Mayıs 1919'da Samsun'a doğru çıktığı yolculuğun yıldönümünü sözde ''Pontus-Rum soykırımı'' günü ilan eden Yunanistan'ın Anadolu topraklarındaki mezalimini Türk arşivindeki belgeler gözler önüne seriyor.


Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nün ''Arşiv Belgelerine Göre Balkanlar'da ve Anadolu'da Yunan Mezalimi'' adını taşıyan yayınında, Yunanlılar'ın Batı Anadolu'yu ele geçirme planlarının, 1829 yılında imzalanan Edirne Antlaşması sonrasında Avrupalı devletlerin himayesinde Yunanistan'ın kurulmasıyla su yüzüne çıktığı kaydedildi.

MEGALİ İDEA
Buna göre, Rumlar'ın Anadolu topraklarını ele geçirmeye yönelik politikalarının temelini, ''Megali İdea'' fikri oluşturuyordu. Rumlar, Yunan devletinin kurulmasından sonra ''Megali İdea''nın gerçekleşmesini dış politika hedefleri olarak belirlemişlerdi.

Geçmişte yaşadıkları iddia edilen toprakları ele geçirip, ''Başkent İstanbul olmak üzere, eski Bizans'ı diriltmek ve iki kıtalı beş denizli büyük bir Yunanistan kurmak'' şeklinde hayal ettikleri ''Megali İdea'', Yunanlılar'ı yayılmacı bir politikaya sevk etmişti. Bu amaç etrafında toplanıp organize olan Yunanlılar, yalnız Türkler'i ve Müslümanlar'ı düşman olarak addetmemiş, bu ideal önünde engel gördüğü her unsuru kendine düşman olarak görmüştü.

YUNANİSTAN'IN İŞGAL SİYASETİ
Atatürk Araştırma Merkezi'nce yayınlanan ''Yunan Mezalimi'' kitabında da 1. Dünya Savaşı sonrasında Yunanistan'ın, ''Megali İdea''sını gerçekleştirebilmek için ileri sürdüğü iddiaları Avrupa kamuoyunda teyit ettirmek amacıyla girdiği sistemli çalışma anlatılıyor.

Kitaba göre, belirli bir plan dahilinde yürütülen Yunanistan'ın bu çalışmaları, Anadolu'daki işgallerden çok önceleri başlamış ve işgal süresince devam etmişti.

''Bir yandan ileri sürdüğü iddialarla Avrupa devletlerini yanına alan Yunanistan, Osmanlı Devleti içindeki Rumlar'ı teşkilatlandırmaya çalışıyor ve Anadolu'da ciddi bir isyan siyaseti takip ediyordu. Yunanistan'ın işgal siyasetinde uyguladığı metot, iddialarını kuvvetlendirmek ve Rum iskanını sağlamak amacıyla Türk halkının imhası ve göçe zorlanması oldu.''

Yunanistan, uyguladığı işgal siyaseti çerçevesinde, Osmanlı topraklarında bir yandan gizli teşkilatlar kurarak isyanlar çıkartırken, diğer yandan Osmanlı tabiyetindeki Rumları seferberlik ilan etmek suretiyle askere alarak eğitti ve savaş alanlarına sürdü. ''İstanbul'da izci teşkilatları kurarak gençlerini Yunan amaçları için kullanmayı hedefleyen Yunanistan, Osmanlı Devleti'nde bulunan veya gelecek olan yabancı tahkik ve tetkik heyetlerini yanıltmak için her türlü propaganda faaliyetinde bulunarak, Rum nüfusunun Batı Anadolu ve diğer istedikleri bölgelerde çoğunlukta olduğuna inandırmakiçin çalışmalar yaptı.''

''TÜRKLER HIRİSTİYANLARI KATLEDİYOR'' PROPAGANDASI
Anadolu'nun Yunanlılar tarafından işgal edilebilmesi ve ''Megali İdea''nın gerçekleşebilmesi için ileri sürülen gerekçelerden biri, ''Türkler'in Anadolu'da Rumlar'a zulmettiği, hayatlarının emniyette bulunmadığı ve azınlıkların bulundukları yerlerde Türk idaresinin kötüolduğu'' iddiasıydı.

Yunanistan, ''Hıristiyanlar'ın Türkiye'de sistemli bir şekilde katliama maruz kaldıklarını ve Türkler'in başka milletleri idare etmekten aciz olduklarını'' iddia ediyordu.

''Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri'nin yazarı Gottahard Jaeschke'ye göre, müttefiklerin başlıca hedeflerinden biri, ''Türkler'in kanlı zulümleri altında tutulan milletlerin kurtarılması'' idi.

ATATÜRK'ÜN AĞZINDAN YUNAN MEZALİMİ
Araştırmacı-Yazar Murat Özcan'ın, ''Tarihin Işığında Yunan Mezalimi'' kitabına göre, İzmir'in Yunanlılar tarafından işgal edildiği ''15 Mayıs 1919'dan itibaren Anadolu eşine az rastlanır vahşetlere şahit oldu.''

''Anadolu'ya giren Yunan ordusunun amacı, 1912'de Balkan bağlaşıklarının amacı ne idiyse onun aynıydı. 'Daha önce etnik açıdan karma bir nüfusun bulunduğu ülkede bir Hıristiyan vatanı yaratmak'. Buamaca ulaşmak için Müslümanların ülkeden sökülüp atılması gerekiyordu.''

''Yunan Mezalimi'' kitabına göre, daha Yunanistan'ın İzmir'i işgali sırasında yüzlerce Türk katledildi. Kurtuluş Savaşı'nın önderi Atatürk, 26 Şubat 1921'de Amerikalı gazeteci Clanence K. Streit'in sorusu üzerine, İzmir'in işgali sırasındaki Yunan mezalimini şu sözlerle anlatır:

''Yunanlılara gelince... İzmir'in işgali sırasında öyle cinayetler işlemişlerdir ki, Yunanistan'ın müttefiki İtilaf Devletleri tarafından tescil edilmiş bulunan 'İtilaf Devletleri Tahkikat Komisyonu' üyeleri bile 1919 sonbaharında bu vilayeti baştan başa kat ettikten sonra hazırladıkları raporda, Yunan makamları aleyhinde son derece ağır tenkitlerde bulunmuşlardır. Yunanlıların işgal ettiği diğer bölgelerde her yaş ve cinsiyetten on binlerce Türk katledilmiştir.''

''Yunan Mezalimi'' kitabına göre Amerikalı Miralay House, işgal günü ve ertesi gün öldürülen Türklerin sayısını 800 olarak bildirir. Selahattin Tansel'in ''Atatürk ve Kurtuluş Savaşı'' adlı eserine göre ise, ''İngiliz basınında Yunanlıların yaptıkları kötülükler yayınlanmaya başlayınca, Venizelos meseleyi incelemek üzere Albay Mazarakis'i İzmir'e gönderir. Mazarakis'in raporuna göre, ilk günde öldürülenlerin sayısı 100 kadardır. Bunlardan 15-20'si Yunanlılar tarafından elleri bağlanarak rıhtımda sürüklenen Türklerdir''.

RESMİ BELGELERDE MEZALİM
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nün ''Arşiv Belgelerine Göre Balkanlar'da ve Anadolu'da Yunan Mezalimi'' adını taşıyan 3 ciltlik yayınında, Yunanlılar'ın Rum ve Ermeni çetelerin de yardımıyla Balkanlar ve Anadolu'da yaptığı katliamlarla halka uyguladığı mezalim belgeleriyle gözler önüne seriliyor.

Aydın Muhasebecisi Nurullah Bey, 9 Temmuz 1919'da ''Gayet aceledir. Bir dakika te'hiri gayr-ı caizdir'' uyarısıyla Dahiliye Nazırı'na çektiği telgrafnamede, ''Aydın'ın işgalinden beri Yunanlıların doğrudan veya oluşturdukları yerli Rum çeteleriyle masum Müslümanları, çocuklar da dahil olmak üzere, gizli-aşikar katledip kadınlara tecavüz ettikleri, Menderes'e de saldırıp minarelere ve hakim binalara koydukları toplarla şehri yaktıkları, yangından kurtulmak için dışarı çıkmak isteyen kadın ve çocukları mitralyöz ateşiyle öldürdükleri''ni bildirir.

İzmir Muhacirin (göçmenler) Dairesi Müdürü ise 15 Şubat 1920'de merkeze yolladığı telgrafta, ''İzmir'de Yunanlıların Müslümanlara karşı uyguladıkları baskılardan dolayı sahil bölgelerindeki köylerde yaşayanların göç etmek istedikleri, Çeşme'ye bağlı Karaköy'ü basan Rumçetelerinin Müslüman nüfusun bir kısmını katledip bir kısmını yaraladıkları, kadınların ırzlarına tecavüz ettikleri, bu baskını duyarak korkuya kapılan çevre köylerin kayıklarla İzmir'e göçe başladıkları ve göçün devam edeceği yönünde istihbarat alındığı, Selanik ve Makedonya'dan getirilen yüzlerce Rum'un İzmir'e yerleştirilmesiyle muhacir durumuna düşen Müslümanların İzmir'de yaşamalarının imkansız hale geldiği''ni rapor eder.

ERMENİ VE RUM ÇETELERİN KATLİAMLARI
Arşivlerdeki belgeler, ''İşgalci Yunanlılar'ın, Balıkesir, Bandırma, Erdek, Soma, Orhangazi ve Gemlik'te Ermeni ve Rumlar'la yaptıkları mezalimleri'', ''Rum ve Ermeni çetelerinin Yunanlılar'la birlikte Yalova'ya bağlı Dereköy'ü basıp ahalisini katlettiklerini, eşya ve hayvanlarını çaldıklarını'', ''Yunan, Ermeni ve Rumlar'ın Yalova ve civarında Müslümanlar'a karşı soykırıma başladıklarını'' ve ''Yunan askerleriyle Rum ve Ermeni çetelerinin Orhangazi ve Yalova'nınköylerinde Müslümanlar'ı katledip bunlara ait eşyayı yağmaladıklarını'' kanıtlıyor.

27 Ekim 1920'de Balıkesir Jandarma Alayı Mülhakı ve Tensik Hey'eti Refakatine Me'mur Mülazım tarafından Umum Jandarma Kumandanlığı'na gönderilen raporlarda, Yunanlılar'ın işgal ettikleri bölgelerde ''Osmanlılık namına her ne varsa imha ve Yunanlılığı temsil edecek asar vücuda getirmeğe başladıkları'' belirtilerek, ''Orhangazi'de Müslümanlardan toplanan silahların Ermeni ve Rumlar'a dağıtıldığı'' belirtilmiş.

İstanbul Balıkpazarı'nda Kafes Sokağı'nda 1 numarada yağ ticarethanesi sahibi Meclis-i İdare a'zasından Yalovalı Yakup da ''Hariciye Nezaret-i Celilesine ve Sadaret-i Uzmaya'' hitaben yolladığı yazıda, Yalova Yunan işgal kumandanının ''Ermeni ve Rumlardan müte'addid ve muhtelif çeteler teşkil ederek, kasaba ve kuranın turuk-ı muvasalasını kat' ve ahali İslamiye'nin bütün emval ve eşyasını gaspettirdiği''ni bildirir.

BATILI GÖZLEMCİLERİN RAPORLARI
''Tarihin Işığında Yunan Mezalimi'' kitabına göre, ''Başlangıçta Batılı itilaf devletleri ve bunların gözlemcileri, bu katliam ve mezalimlerin, kendilerine yapılmış olan ya da yapılmış sayılan birtakım kötülükler nedeniyle bir öç alma eylemi olarak, yerli Rumlar tarafından işlendiği''ni kabul eder.

Ancak, Türk halkına yapılan işkence ve zulümlerle katliamlar arttıkça ve bunlara ilişkin haberler yayılmaya devam ettikçe, İngiliz gözlemciler bile Yunanlı ve Rumların işledikleri vahşet eylemlerinin gerçek niteliğini kabullenmek zorunda kalır. Yunan vahşeti, Amerikan Yüksek Komiseri Bristol'un yorumuna göre, ''Serin kanlılıkla daha önceden düzenlenmiş bir plana göre yürütülmekte'' idi.

Anadolu'ya Manchester Guardian gazetesinin hem muhabiri hem de köşe yazarı olarak gelen Prof. Dr. Arnold Toynbee ise ''Türklerin kıyımdan geçirilmeleri ve zorla sürülmeleri, Yunan hükümetince planlanmıştır'' yargısını dile getirmişti. İngiliz Yüksek Komiseri Rumbold'un değerlendirmesi ise dikkati çekiciydi:

''Yunanlıların bizim hareket alanımız diye nitelediği yörenin çoğu bölümü, açıktır ki şimdi bir virane haline indirgenmiş bulunuyor. Türklerin mallarının yağmalanması, bireysel olarak Anadolu'daki Rumlar tarafından, Yunanlı subaylar, askerler, memurlarca yürütülmüş hırsızlıkların sonucuydu. Savaş sırasında yağma ile karşılaşılması beklenen bir durumdur. Ancak, bu gibi olağan talan etmelere bir de siyasal bir eylem olarak Türklerin malının mülkünün kasıtlı olarak tahrip edilmesi eklendi.''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder