12 Eylül 2006 Salı

Ordu Giresun Ağızları Üzerine


/Yrd.Doç.Dr.Necati DEMİR
Anadolu ağızları konusunda bugüne kadar önemli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalara dayanarak yapılan bir sınıflandırmaya göre; Ordu ve Giresun yöresi ağızları, Anadolu ağızlarının “Batı Grubu Ağızları” içerisinde, beşinci alt grupta yer almaktadır. Grubun diğer yöreleri, Samsun ve Sinop ağızları bazı farklılıklar arz ettiği için alt derecedeki başka bir ağız bölgesini oluşturur[1].


1. GİRESUN ve ORDU YÖRESİNİN İSKâN ÖZELLİKLERİ VE TARİHÇESİ
Bir bölgenin diyalektolojik yapısı, o yörenin etnik yapısı ile yakından alâkalıdır. Nitekim XI. yüzyılda Kaşkarlı Mahmûd’un Dîvânu Lûgati’t-Türk adlı eserinde boylar arasındaki ağız farkları üzerinde durması, bu konuyu izah etme gayretlerinden biridir[2].

Ağız gruplarını belirleme ve sınıflandırma çalışmalarında pek çok ölçü kullanılmıştır. Ses bilgisi, şekil bilgisi, kelime kadrosu bunlardan bazılarıdır. Sınıflandırma çalışmalarında tarih de birinci derecede yararlanılabilecek unsurlardandır.

Hakkında araştırma yapıp ağız özelliklerini ortaya koymaya çalışacağımız bölgenin sınırını çizme ve etnik yapısını belirleme ancak tarihin araştırılması ile mümkündür. Yani adı geçen coğrafyanın Türk vatanı yapılmasında ve iskâna açılmasında önemli rol oynayan insanların kimler olduğunu belirlemek gerekmektedir.

Anadolu topraklarının fethedilmesinde ve iskân edilmesinde en az yirmi üç Oğuz boyunun emeği olduğu artık ilim âleminin bilgisi dahilindedir[3]. Anadolu’nun geneli ile ilgili olan bu durum, bölgemiz için biraz farklı gibi görünmektedir. Yer isimlerinden anlaşıldığına göre Karadeniz Bölgesi’ne daha az Türk boyu gelmiş ve yerleşmiştir.

Anadolu kapılarının Türklere açılışının bir anahtarı olan Malazgirt Savaşı’ndan sonra bu coğrafyanın kuzeyinin fethi ile Dânişmendliler görevlendirilir. Dânişmendliler, Malazgirt’ten İstanbul Boğazı ile Karadeniz’in birleştiği noktanın yakınlarına çizilecek bir çizginin kuzeyde kalan büyük bir bölümünü kısa zamanda fetheder. Başlangıçta Selçuklu Devleti’ne bağlı idiler. Daha sonra müstakil devlet hâlini alırlar ve Sivas’ı başkent yaparlar. Devlet idaresi buradan yapılırken sınırlar Trabzon Rumlarına dayanır. Daha iyi mücadele verebilmek için başkenti Niksar’a taşırlar. Karadeniz Bölgesi’nin Türk vatanı hâline getirilme çalışmalarını buradan yönetirler.

Dânişmendliler, Niksar’ı başkent yaptıktan sonra fetihlerini büyük ölçüde kuzeye kaydırırlar. Fethedildikten sonra muhtemelen iki devletin sınırı olan Mesudiye ilçesine bağlı, şimdiki ismiyle Kaleköy’de bir sınır kalesi yaparlar. Topraklarını daha çok doğuya doğru genişletirler. En son ulaştıkları nokta muhtemelen Gümüşhane yakınlarıdır. Bu arada Kaleköy’den sahile doğru da akınlar yaptıkları bölgedeki Dânişmendlilere ait yer isimlerinden anlaşılmaktadır[4].

Dânişmendli Devleti’nin ağırlıklı nüfusu büyük ihtimalle Çepniler idi. Çepnilere ait yer isimlerinin büyük bir çoğunluğunun Anadolu’nun kuzeyinde yoğunlaşması bunun bir delilidir diyebiliriz[5]. Ayrıca Türklerin Anadolu’da inşa ettiği ilk büyük eserlerden biri olan ve günümüze ulaşan Niksar Ulu Camii’nin 1145 yılında Çepnizâde Hasan Efendi tarafından yaptırılması ve yine Niksar’da Çepnibey ismiyle bir mahallenin bulunması önemli deliller olsa gerektir.

Selçuklular, Dânişmendli Devleti’ni 1178 yılında yıkar ve onların topraklarına sahip olurlar. XIII. yüzyılın başlarında bu devlet de yıkılır. 1335 yılında Moğol-İlhanlı devrinin sona ermesiyle Anadolu’da beylikler dönemi başlar. Moğollar döneminde var olan beylik, onların gitmesiyle tamamen müstakil hareket etmeye başlar.

Hacıemiroğulları, ağırlıklı nüfusu Çepni olan Dânişmendliler yıkıldıktan sonra, onların torunları tarafından[6] Mesudiye ilçesine bağlı Kaleköy’de kurulmuştur[7].“Osmanlı Devleti’nin fethine kadar Hacı Emir ve oğulları tarafından idare edilen bu beyliğin sınırları, 1403 yılında, sahilde Giresun’dan Terme’ye kadar uzanıyordu. Terme’den güneyde Niksar’ın doğusuna çekilecek bir hat, beyliğin batı sınırını teşkil ederken, güney sınırı Kelkit vadisini takip ediyor, sonra Koyulhisar ve Şebinkarahisar’ı dışarda bırakacak şekilde, Şebinkarahisar’ın güneyinden Giresun’un hemen doğusuna inen bir hat da, beyliğin doğu sınırını oluşturuyordu”[8].

Hacıemiroğulları, bölgenin Türkleşmesinde son noktayı koymuşlardır. Onlar, 1380’li yıllarda Ordu sahillerine inerler. 1397 yılında, daha önce Türklerin eline hiç geçmemiş Giresun Kalesi’ni Trabzon Rumlarından alırlar[9]. Dolayısı ile Ordu ve Giresun bölgesinde uzun yıllar beraber yaşamış Çepniler bir bütünlük içerisinde yerleşmiş olurlar. 1455 yılında kaleme alınan tahrir defterine göre Ordu sınırları içerisinde Çepnilere ait dört yer ismi bulunmaktadır. Bunlardan Habsamana’ya bağlı Çepni karyesinde yaşayan iki kişinin adının Bayram veled-i Mehmed Çepni ve Yusuf veled-i Ahmed Çepni olması dikkat çekicidir[10].

Giresun’un doğu kısmı ise Dânişmendliler döneminde Trabzon’un güneyinde yerleşmiş ağırlıklı nüfusa sahip Çepniler[11] tarafından Türk topraklarına katılır. Onlar, “Kürtün’den hareket ederek Harşit vadisi yolu ile Karadeniz’e erişmişler ve bu vadinin iki yanındaki güzel toprakları yurt edinmişlerdi”[12]. Fatih Sultan Mehmet 1461 yılında gerçekleştirdiği Trabzon seferi sırasında,“Kürtün, Dereli, Giresun, Tirebolu, Eynesil, arasındaki geniş kırlık kesim Çepni beylerinin elinde bulunuyordu”[13]. 1486 yılında kaleme alınmış Trabzon Sancağı Tahrir Defteri’ne göre bu bölgede Vilayet-i Çepni isimli bir il bulunmaktadır[14].“Adı geçen il Giresun’un merkez kazası ile Keşap, Dereli kazalarının topraklarını içine almaktadır. Çepni ili’nde 59 köyün varlığı tespit edilmiştir. Bu 59 köyde 2243 vergi nüfusunun yaşadığını görüyoruz”[15]. Bu defterde yer isminden başka Çepnilerle ilgili pek çok bilgi yer almaktadır. Ayrıca XVI. yüzyıl Osmanlı coğrafyacılardan Mehmed Âşikî’nin verdiği bilgilere göre yörede yaşayan Türk halkından önemli bir kısmı Çepnilerden meydana gelmektedir[16]. Bölgenin hemen doğusunda da Çepnilerin bulunduğu bilinmektedir. 1279 yılında Trabzon Rumları, Çepnilerin oturduğu Sinop Kalesi’ne saldırır. Yenilerek geri çekilirler[17]. Burada yaşayan Çepniler, büyük bir ihtimalle daha sonraki yıllarda Ünye bölgesine kaymışlardır[18].

Araştırma bölgemizde diğer Oğuz boyları da bulunmaktadır. Ordu ilinde her birinden birer tane olmak üzere Eymür, Karkın, Alayundlu, Bayat, Bayındır, İğdir ve Üreğir ismiyle yer adları bulunmaktadır[19]. Giresun’da bir Yüreğir bir de Alayuntlu ismiyle yer olduğu bilinmektedir[20].

Ortaya çıkan sonuçlardan araştırma bölgemizde Oğuzların Çepni boyunun hakim bir nüfusla temsil edildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Yani, kaba bir sınırlama ile, doğuda Trabzon’a bağlı Şalpazarı’ndan batıda Samsun’a bağlı Terme ilçesi sınırına, güneyde Giresun Dağları ve Canik Dağları’nın kuzeyde kalan kısmına bir Çepni bölgesi diyebiliriz[21].

1.2. İskân-Ağız İlişkisi
İskân özelliklerine bağlı olarak bölge ağızında genel bir benzerlik göze çarpar. Ancak bazı farklılıklar da yok değildir. Sayıları fazla olmayan bu farklılıkları[22] nereden kaynaklanmaktadır? Bu sorunun cevabını bölge ağzı hakkında derlemeler yaparken bulduğumuzu düşünmekteyiz. Araştırma yapmak üzere gittiğimiz bazı köylerde, aynı köyde yaşayan insanların birbirilerine Kürtünnü (Kürtünlü) ve Yelli (Yerli) olarak hitap ettiklerini tespit ettik. Bu durum ancak şu şekilde izah edilebilir: Bölgeye yerleşen insanların bir kısmının daha erken tarihlerde, Hacıemiroğulları Beyliği döneminde, güneyden kuzeye gelerek yerleşen (Yerliler) Çepnilerdir. Diğer kısım ise daha sonraki tarihlerde, doğudan batıya (Kürtünlü) gelenler olmalıdır.

Yine derlemeler yaptığımız köylerde zikretmeye değecek kadar çok şahsın asıl memleketlerinin Şalpazarı ve çevresi olduğunu, atalarının batıya göç edip Giresun veya Ordu’ya yerleştiğini söylemesi, dikkat çekici bir ipucudur. Bölge içerisindeki küçük denilebilecek ağız farklılıkları da büyük ihtimalle yerleşme zamanının aynı olmayışından ve karışık iskândan kaynaklanmaktadır.

Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere araştırma bölgemizde hakim nüfus, Oğuzların Çepni boyuna mensuptur. Tabiî olarak yöredeki hakim dil özellikleri de Çepnilere ait dil özellikleri olacaktır. Nitekim ağız araştırmaları konusunda önde gelen iki bilim adamı Kınık boyu[23], Avşar boyu ve Salur boyu[24] ağız özelliklerini bu şekilde belirlemişlerdir.

Giresun ve Ordu yöresi ağızlarının benzerliği, Ordu ağzı hakkında çalışmalar yaparken dikkatimizi çekti. Ordu ağzının sınırlarını belirlemek üzere Giresun yöresinde derlemeler yaptık. Ortak özellikler dikkatimizi çekince daha fazla yöreden ve kişiden derleme yapmaya çalıştık. Bu çalışmamızda yaptığımız derlemelerin pek azına yer verebildik. İncelemelerde verdiğimiz numarasız örnekler, bu çalışmamızda yer veremediğimiz derlemelerden alınmıştır.

Yaptığımız derleme, soruşturma ve incelemelere dayanarak Giresun ve Ordu yöresi ağızlarının özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder