27 Aralık 2006 Çarşamba

Milli Mücadele Döneminde Erbaa

Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından sonra ülkemizde başlayan işgaller, ülkenin dört bir yanında büyük endişelere neden olmuştur. Ülkenin içinde bulunduğu bu zor durumu fırsat bilen Rumlar, Karadeniz sahili boyunca düşmanca faaliyetlerini artırmış ve Pontus Rum devleti kurma hayallerini gerçekleştirme yoluna gitmişlerdir.

Pontusçuların faaliyet alanı içinde yer alan Erbaa'da yaşayan Müslüman nüfus, bölgede Rumlar tarafından kurulan silâhlı çetelere karşı örgütlenme çalışmalarına hemen başlamıştır. Erbaa halkı bir taraftan bu çetelere karşı mücadele ederken diğer taraftan ulusal kurtuluş çalışmaları içinde yer almıştır.


Giriş
Tokat ilinin kuzeyinden geçen Kelkit vadisi içerisinde yer alan ve doğuyu batıya bağlayan önemli geçiş yolu üzerinde bulunan Erbaa1 toprakları, Anadolu'da eski çağlardan günümüze kadar önemli yerleşim merkezlerinden biri olmuştur. 15. yüzyılın sonlarına kadar Osmanlı Devleti ile Doğu Anadolu'da kurulan Türk devletleri arasındaki sınır üzerinde bulunmuş, 1473'de Akkoyunlular Devleti ile yapılan Otlukbeli Savaşı'ndan sonra Osmanlı Devleti hakimiyeti altına girmiştir2.

Bugünkü Erbaa'nın merkezini oluşturan Erek3, Kelkit çayının sol yakasında bu ırmağa 3 km. uzaklıkta 5-10 haneli "Aşağı Köy" denilen bir mezra halinde kurulmuştur. 1859 yılında nahiye olarak teşkilatlanan Erek, 1872 yılında da Erbaa adıyla Sivas Vilâyeti'nin Amasya Sancağı'na bağlı bir kaza haline getirilmiştir. 1892 yılında Erbaa Kazası Amasya Sancağı'ndan alınarak Tokat Sancağı'na bağlanmış ve günümüze kadar bu şekilde devam etmiştir.

Erbaa, gerek Birinci Dünya Savaşı'nda gerekse Kurtuluş Savaşı'nda işgallerden uzak bir bölge olması dolayısıyla işgale uğramamıştır. Bununla birlikte Erbaa ve civar köyleri Rum ve Ermeni nüfusu barındırması nedeniyle azınlıkların zararlı faaliyetlerinin görüldüğü bölgeler arasında yer almıştır.
(…)

Erbaa Çevresinde Pontusçu Faaliyetler
Millî Mücadele yıllarında Erbaa, Osmanlı Devletine başkaldıran Rum ve Ermeniler başta olmak üzere bazı kötü ve yıkıcı emelleri olan isyancı grupların barınacak yer buldukları bir konuma sahip olmuştur.

Doğu Karadeniz kıyılarında bir Pontus Rum devletinin kurulması düşüncesi, Filik-i Eterya'nın kuruluşu ve Yunanistan'ın bağımsızlığını kazanması yıllarına dayanmaktadır. Doğu Karadeniz Bölgesi Pontus adıyla Megali İdea'nın hedeflerinden biri olarak ortaya konulmuştur38. Birinci Dünya Savaşı'nda hız kazanan Pontusçu faaliyetleri, başta Ruslar olmak üzere Doğu Karadeniz yöresindeki Rumlar'ı desteklemeleri ve silah yardımı yapmaları üzerine artarak devam etmiştir39. Silahlı Pontus çeteleri, İtilaf Devletleri'nin İstanbul'u işgal etmelerinden sonra faaliyetlerini büsbütün artırmış, Samsun, Çarşamba, Terme, Amasya, Merzifon, Vezirköprü, Ladik, Havza, Tokat ve Erbaa civarında Türk köylerini basmışlardır. Rumların Pontusçu faaliyetler etrafında toplanması ve yetiştirilmesinde Merzifon Amerikan Koleji'nin payı büyük olmuştur. Merzifon Amerikan Koleji bünyesinde gizli olarak Rumlar tarafından "Rum İrfanperver Cemiyeti" ve "Orpheus" adlı bir musiki cemiyeti kurulmuş, daha sonra bunlar 1904 yılında "Pontus Cemiyeti" adı altında birleşmişlerdir. Cemiyet "Pontus" adı ile bir gazete çıkarmıştır40. Ayrıca İstanbul’da kurulan "Pontus Cemiyeti ve Teşkilatı" Yunan emellerine hizmet eden Fener Patrikanesi ile birlikte hareket etmiş, Fener Patrikanesi'nin Trabzon, Amasya, Samsun, Kayseri metropolitleri, bu cemiyete üye olarak Pontus bölgesinde ihtilal hareketlerinin genişleyip gelişmesine ve Pontusçu çetelerin kurulmasına yardımcı olmuşlardır41. Kiliselerin Yunan propagandası yapması, Yunanistan'dan gönderilen ajanların Rumları kışkırtması ve kurulan silahlı çeteler, giderek Rum gücünü artırmıştır.

Erbaa'da bulunan Rum ve Ermeniler'in nüfusu azınlık durumundadır. Birinci Dünya Savaşı başladığında 27 bin olan Erbaa nüfusunun 3 bin kadarı Rum ve Ermeniler'den oluşmaktaydı42. Ancak bunun yanında Erbaa'nın Sarıtarla, Çediğen, Endikpınar, Gölönü, Kırkharman, İşkili, Kozlucan, Ilıca, Kızöldüren, Herizdağı, Kalaycılar, Karapınar, Sarıgöl, İncesu, Gökçeşme ve Halilekinciği köylerinde yaşayan insanların tamamı Rum ve Ermeni azınlıklarından oluşmuştur43. Pontus sorununa kadar Osmanlı Devleti'nin diğer yerlerinde yaşayan azınlıklarında olduğu gibi Erbaa'da da ticari faaliyetler bu azınlıkların elinde idi. Erbaa'da bulunan işyerleri ve dükkanların büyük çoğunluğu, Tüfekcioğlu, Abıcıohanoğlu, Mandikyan, Asador Efendi, Analon Efendi, Anastas Efendi, Zadıroğlu, Darıcıoğulları, Süzmeziyan Efendi, İstefehan Usta, Ohannes Usta, Karabet Usta gibi Rum ve Ermeni vatandaşlar tarafından işletilmiştir44.

Buradan anlaşılacağı gibi azınlık durumunda bulunan Rum ve Ermeniler Osmanlı Devleti'nin her tarafında olduğu gibi Erbaa'da da rahat ve huzur içerisinde yaşamışlar, ayaklanmalarına sebep olabilecek hiçbir olayla karşı karşıya kalmamışlardır. Öyle ki burada yaşayan Rum ve Ermeniler 21 Ekim 1919'da Dahiliye Nezareti'ne gönderdikleri bir yazıda Hristiyanlar'ın hayatlarının tehlikede olduğuna dair İstanbul'da çıkarılmış olan söylenti ve dedikoduları esefle karşıladıklarını ve müslümanlarla kardeşçe bir hayat sürdürdüklerini açıklamışlardır45. Ancak Osmanlı Devleti'nin otoritesini kaybettiği ve Anadolu'nun işgale uğradığı bir dönemde İtilaf Devletlerinin de desteğiyle bir devlet kurma hayaline kapılmışlardır. Pontus Devleti'ni46 gerçekleştirmek için uygun fırsat bekleyen Rumlar, bu fırsata Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanması ile ulaşmışlardır. Mondros Ateşkes Antlaşması'nın uygulamaya başlaması üzerine birçok yerde olduğu gibi Pontus bölgesi47 içerisinde yer alan Erbaa'da Pontusçu Rum çeteleri kurulmuştur. Erbaa ve çevresinde Pontus faaliyetlerinin başlamasıyla birlikte Erbaa halkı gerekli tedbirleri almakta gecikmemiş, bu faaliyetler karşısında yetkili makamlarla haberleşme ve alınacak tedbirlerde yetkili olmak üzere 22 Şubat 1919'da Erbaa adına eşraftan Hazım Efendi, Hacızâde Mustafa Bey, Avni Bey ve Rasim Beyler seçilmişlerdir48.

Mustafa Kemal Paşa Samsun'a çıktıktan sonra Harbiye Nezareti'ne gönderdiği raporlarda, Niksar ve Erbaa yörelerinde kuvvetli 5 Rum çetesi bulunduğunu ancak bu çetelerin hareketsiz bir şekilde olduğunu ifade etmiştir49. 26 Mayıs 1919'da Tokat Mutasarrıflığından yörenin asayişine dair aldığı bilgiyi 3. Kolordu Komutanlığı'na bir şifre yazı ile göndermiştir. Buna göre; Erbaa Kazası'nda genel af üzerine serbest kalan ve eşkıyalık yapan 200 kişilik Hacıbey köylü Lenger Haçor, 150 kişilik Kozlucaalan köyünden İstepil, 100 kişilik Kırkharman köyünden Anastas, 60 kişilik Karamuklu Çakır ve 180 kişilik İkinigarlı diğer Anastas çeteleri Samsun ve Amasya yörelerindeki çetelerle ilişki içerisindedirler. Ayrıca Lenger çetesi bomba ile donanmış bulunmakta ve bu çetelerin ellerinde Osmanlı, Rus silahları bulunmaktadır50.

Bu çetelerin dışında Erbaa civar köylerinde faaliyet gösteren, müslüman halka karşı tedhiş hareketleri, öldürme, soygun, gasp, yıldırma gibi insanlık dışı olaylar ortaya koyan Rum çeteleri de kurulmuştur. Erbaa Kaymakamı Halil Rifat Beyin verdiği resmi raporda bu yörede kurulan çeteler; Erbaa Kazası'nda oturan Tokatlı saatçi Yuvanıkı, Andon oğlu Sifron, Kataralı Kel Anastas, Kırkharman Köyü'nden Anastas, Sarının oğlu Yani, Kanbur, Yorgi, Kalaycı Yasef, Gariboğlu Vasil, Keşişoğlu Panayot, Vasiloğlu Mariko, Karayani, Hacı Abus'un Oğlu ve çete reisi Koca Anastas, Endikpınarı Köyü'nden Anastasoğullarından Karayani, Hacı Pavli oğullarından Anastasoğlu Dimit, Papasoğullarından Deli Andon'un oğlu Antemiyos, Kiraki Damadı Mihail, Lefterin eniştesi Çerdiğenli Çakır, Büyük Papasın torunu Koca Anastas ve çete reisi Koca Anastas, Hacı Vasil Köyünden Haci Beraşki oğlu İlya, Kostantin oğlu Anastas, Arap oğlu Yani, Dimit oğlu Nikola, Macıkoğullarından Yorgi oğlu Nikola, Bülbüloğlu Yorgi, Gülecinoğlu Kostantin, Çırakoğullarından İstavri oğlu Mihail, Pamuk oğlu Lazari, Panayot oğlu İlya, Paylak Dimit, Canik oğlu Anastas, Tekke Köyü'nden Cab Bacak, Kürtler Tekkesi Köyü'nden Söylemez oğlu Tanas, İşkili Köyü'nden Kocamanoğlu Hambi, Yunan Yani, Gölönü Köyü'nden Yanko, Neofilos, Pavli, Kel Yani, Naçar Anastas ve babası, Biliçoğlu Hilos, Çavuşoğlu Yani, Küçük Yani, Cibril Köyü'nden Hacı Borisoğullarından Kostantin, Anastas oğlu Lazari, Kara Pavli, Efrim, Hacı Pulosoğullarından Sava oğlu Kostantin, Fadara Köyü'nden Haydut Çakır, Abaza oğlu Dimit, Abaza oğlu Sava, Abaza oğlu Pavli, Hristo oğlu Kostantin, Abaza oğlu Dimpos, Abaza oğlu Papas Neodipos, Abaza oğlu Kireki, Hacı Sava oğlu Anastas, Kemençeci oğlu Anastas, papas Yanidiyos, Beraş oğlu Bortol Hambi, Mihail oğlu Arslan, Tanas'ın Estel, Papas'ın Tilki Arslan, Yenidere Köyü'nden Tanas oğlu Esdil, Kozlucalan Köyü'nden Kireki oğlu Lazari ve Pavli, Serniç Köyü'nden Tavukçunun İsdil, İris Haci, Hacı Alaksenoğlu Kirkor, Baltabıyık Mihail, Kızöldüren Köyü'nden Manas, Tanas, Koca Abus, Boğalda oğlu Yorgi, Gökçukur Köyünden Torna oğlu Çakır, Herizdağı Köyü'nden İstavros oğlu Yasef, Yorgi, Kalaycıoğlu Sava, Karapınar Köyünden Beraş oğlu Pandili, Lazari oğlu Panayot, Yani oğlu Panayot, Yani oğlu Papa Dimit, Papa Nikola olmak üzere sayıları 91’i bulan çete reisleri tesbit edilerek resmi makamlara bildirilmiştir51. Bu çeteler gasp, eşkıyalık, jandarma ve asker öldürme gibi Erbaa'da müslüman halk üzerinde baskı kurmak, asayişi bozmak suretiyle Pontus emellerine zemin oluşturmaya çalışmışlardır52.

Yine Merzifon Koleji Müdürü M. White, Pontus emellerine ulaşmak için Anadolu'daki alevi vatandaşları kışkırtmaya çalışmıştır. Ona göre aleviler serbest bırakıldıkları takdirde Hıristiyanlara katılabilirlerdi53. Aralık 1919 sonlarıyla Ocak 1920 başlarında Tokat ve Erbaa bölgelerinde yaşayan alevi vatandaşlardan bazılarının özel amaçlı kişi ve kuruluşların kışkırtmasıyla, Rum soyguncularıyla işbirliği yaptıkları onlara maddi, manevi yardımlarda bulunduklarının öğrenilmesi üzerine Mustafa Kemal Paşa, 2 Ocak 1920'de Mucur Askerlik Şubesi Başkanlığı'na durumu bildirmiş, Bektaşi Çelebisi Cemal ettin Efendi’nin ve Baba Efendi'nin gerekli uyarma ve müdahalelerde bulunmalarının sağlanmasını istemiştir54. Mucur Askerlik Şubesi Başkanı Sadık, ilgili kişilerle temasa geçerek Hacıbektaş Veli Çelebisi Cemalettin Efendi'nin duruma, el koymasını ve Rum çeteleri ile işbirliği yaparak milli birliğimizi bozacak hareket içerisinde olan bu kişileri uyaran bir genelge yayınlamasını sağlamıştır55.

Erbaa Rumları, Erbaa çevresinde yaptıkları Pontusçu faaliyetlerinin başarıya ulaşması için, Rum Cemiyetleri'nden56 ve Samsun Rum Metropolithanesi'nden yardım almışlardır. Samsun Rum Metropolithanesi'nden Erbaa'nın başkaryeleri için Eleftiryadis'e 25 Temmuz 1919'da 25 bin kuruş, Erbaa Heyeti'ne 6 Temmuz 1920'de 100 bin kuruş yardım yapılmıştır57. Bunun dışında İstanbul Rum Göçmenleri Merkez Heyeti'de Erbaa'daki Rumlara parasal yardımda bulunmak amacıyla 50 Osmanlı lirası göndermiştir58. Yine İstanbul Pontus Genel Merkezi Osmanlı Bankası vasıtasıyla 1919 ve 1920 yıllarında Erbaa Heyeti'ne 50 Osmanlı lirası gön-dermiştir59.Yapılan bu yardımlar Erbaa Rumları'nın güçlenmesini sağlamış, faaliyetlerinin artarak devam etmesini sağlamıştır.

Erbaa kazası Rum çetelerinin en çok faaliyette bulundukları, mezalimlerini yaptıkları yerlerden biri olmuştur. Şıhlı köyünü baştan başa yakan Rum'lar 80 kişiyi öldürmüşler ve 1300 büyük ve küçükbaş hayvanı gasp etmişlerdir. Değişik köylerde Şıhlı köyünde olduğu gibi yağma ve katliam yapmışlardır. Erbaa'da işlenen cinayetlerde toplam 275 müslüman öldürülmüş, 20 kişi ağır şekilde yaralanmış, 30 kadar gelin ve kızın dağlara kaldırılarak iffetleri ayaklar altına alınmış, değişik köylerden 400 kadar hayvan gasp edilmiş ve yakılan 6 köyde toplam 697 ev yakılmıştır60. Şüphesiz Rum ve Ermeni çetelerinin yaptıkları mezalim bu rakamlarla sınırlı değildir. O günlere şahit olan Erbaa halkının sonraki nesillere aktardıkları olaylar çok daha vahimdir.

Pontusçu Rumlar'ın Karadeniz bölgesindeki olayları, Batı Anadolu'da Yunan işgali ile uğraşan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni sınırlı imkanlarıyla gerekli tedbirler almaya sevketmiştir. Meclis 1920 yılı sonunda 3. Kolordu bölgesindeki bütün kuvvetleri toplayacak bir idare kurmayı kararlaştırmıştır. 9 Aralık 1920'de, 407 sayılı kararname ile, 3. Ordu lağvedilerek komutanlığına Nurettin Paşa'nın getirildiği Merkez Ordusu kurulmuştur61. Merkez Ordusu'nun sorumluluk bölgesi Sivas Vilayeti ile Canik, Sinop, Amasya, Tokat, Çorum, Yozgat olarak belirlenmiş ve bu ordunun Tokat'ta 5. Kafkas Tümeni'ne bağlı 9. Alay'ın 3. taburu Erbaa'da konuşlandırılmıştır62.

Merkez Ordusu 1921 yılı başından itibaren Rum çetelerini ortadan kaldırmak için çalışmalara başlamıştır. Pontusçular'a karşı ilk tedbir olarak ellerindeki silahları toplama girişiminde bulunulmuştur. Nitekim Erbaa Pontusçuları'nın merkezi durumunda olan ve silahlarını teslim etmek istemeyen Rumların Serpin köyünde toplanması üzerine, buraya giden müfreze ile çatışmalar çıkmıştır. Çıkan çatışmalarda müfreze komutanı mülazım (yüzbaşı) ile Jandarma çavuşu yaralanmıştır. Buraya yeni müfrezelerin takviye yapılması ile asiler yakalanmıştır63.

Batı Cephesi’nde Birinci ve İkinci İnönü Savaşları bir takım yeni kıta kuruluşlarını ve intikallerini gerektirmiştir. Dolayısıyla Merkez Ordusu'nda da düzenlemeler yapılmıştır. 12 Haziran 1921'de yapılan düzenlemeye göre 27. Süvari Tugayı'na bağlı 6. ve 53. Süvari Alayları Erbaa'da bulunacaktır64. Buna rağmen Rum saldırılarını önlemek bir süre daha mümkün olmamıştır. Rum saldırılarını ve alınan tedbirleri 11 Ağustos 1921 tarihinde meclis görüşmelerinde dile getiren Tokat Milletvekili Mustafa Vasfi (Süsoy) Bey65, Erbaa'da Rumların İslam köylerini yakıp yıktıklarını, bu arada kendi köylerini de yakarak İtilaf Devletlerine "Türkler köylerimizi yakıyor" diye şikayette bulunduklarını bildirmiştir. Ayrıca saldırıları önlemede Nurettin Paşa'nın aciz kaldığını belirterek istifasını istemiştir66.

Merkez Ordusu Komutanlığı, birliklerin yerleştirildikleri yerlerin uzağında kalan ve önemli kaza merkezlerinde emniyet ve asayişi sağlamada kullanılmak üzere, bulunduğu yerin önemine göre, yüzden ikiyüze kadar mevcutlu Emniyet Teşkilatı kurulmasını istemiştir. Bu teşkilat bir çok yerde oluşturulamazken Erbaa'da başarılı bir şekilde kurulmuştur. Tokat Mutasarrıfı 21 Ağustos 1921 tarihli bir yazısında 250 kişiden oluşan Erbaa Emniyet Teşkilâtı'nda 324 kadar çeşitli cinste tüfek bulunduğunu bildirmiştir67. Pontusçu Rumlar'a karşı kapsamlı bir harekata girişmeyi planlayan Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, bu askeri harekata kıyıdan başlanacağını açıklamıştır. Aynı zamanda Pontusçular'ın insanlık dışı faaliyetlerine tepki duyan bir Rum tarafından, Erbaa'nın Serniç köyünden Yüreka çetesinin Çarşamba kıyılarına ineceği ve orada çapulculuk yapacağı Samsun Merkez Komutanı Yüzbaşı Saim Kâzım'a ihbarı üzerine, derhal harekete geçilerek Erkan-ı Harp Kaymakamı Zühtü Beyin kumanda ettiği alaylar tarafından deniz istikametinde sürülmüş, Çarşamba yakınlarına getirilmiştir. Bu takip hareketi görevi, 1921 yılının Eylül ayı başında Bahriye Müfrezesi'ne verilmiş ve bu müfrezenin takibi sonunda Çarşamba'da çıkan çatışmalarda yüzlerce eşkıya ölmüş ve 14 papazla 50 kadar şaki yakalanmıştır68. Aynı yıl Merkez Ordusu'na bağlı birliklerin Rum çetelerine karşı yürüttükleri mücadeleler sonucu ele geçirilen eşkıyalar İstiklal Mahkemesi’nde yargılanarak hak ettikleri cezaları vermiştir69.

Pontus sorunu ile ilgili olarak mecliste Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey, Tokat milletvekili Rıfat ve Hamdi Beyler İçişleri Bakanı Ali Fethi Bey'den açıklama istemişlerdir. 10 Haziran 1922 tarihinde konu ile ilgili yapılan gizli oturumda söz alan Rıfat Bey, Ruslar tarafından silâhlandırılan Rumların, müslümanların can ve mal güvenliğini tehdit ettiğini ve Rum çeteleriyle müslümanlar arasında silâhlı çatışmaların yaşandığını açıklamıştır. Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra Rumlara karşı Osmanlı Hükûmeti'nin ihmalkar siyaset takip ettiğini, bundan cesaret alan Rumların katliamlarını artırdığını, kazığa vurmak, ağaca bacağından asmak, yakmak şeklinde çeşitli işkencelerle insanları öldürdüklerini, bu olayların görüldüğü bölgelere jandarmanın giremediğini, ölen insanların toprak üzerinde çürüdüklerini ifade etmiştir70. Merkez Ordusu'nun Pontusçular üzerine harekatı 6 Şubat 1923 tarihine kadar sürmüştür. Pontus sorununun büyük ölçüde çözümü, Karadeniz'de yaşayan Rumlar'ın ülkenin başka yerlerine yerleştirmekle mümkün olmuştur. Rumların geri kalan kısmı ise 24 Temmuz 1923 'de imzalanan Lozan Barış Antlaşması gereği Yunanistan'a göç etmiştir71. Mustafa Kemal 1 Mart 1923'te yaptığı Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşmasında Pontus sorununa değinerek, Karadeniz sahili ile Amasya ve Tokat Sancakları içerisinde Pontus adlı kuruluşların dağıtıldığını belirtmiştir72. Böylece Karadeniz'de meydana gelen Pontus sorununun çözümüyle birlikte, bu olayların etkili bir şekilde yaşandığı Erbaa'da da Pontus sorunu sona ermiştir.Erbaa halkı yaşanan bu insanlık dışı olayları uzun süre üzerinden atamamıştır. Olayların izlerini silmek için Erbaa'yı terkeden Rum ve Ermeniler'den geriye kalan emvâl-i metruk binaları muhacirlerin iskanına açmak73 ve kiraya vermek74 suretiyle değerlendirme yoluna gitmiştir.
(…)

Sonuç
Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra Anadolu'nun değişik yerleri İtilâf Devletleri tarafından işgal edilmiştir. Orta Karadeniz'de bulunan Erbaa, işgallerden uzak bir yerde bulunmasına rağmen Millî Mücadele'ye gerekli desteği veren ve işgal bölgeleri ile irtibatta olan bir merkez olmuştur. Şüphesiz bu durum ateşkes antlaşmasından sonra azınlıkların ayrılıkçı faaliyetlerini artırmaları ve bulundukları yerlerde müslüman halka karşı yaptıkları insanlık dışı olaylarla da ilgilidir. Erbaalılar bir taraftan işgallere uğramış bölgelere destek vermek, yardımlarda bulunmak amacıyla Erbaa Redd-i İlhak Cemiyeti ve Erbaa Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kurulmuş, diğer taraftan da Pontusçu Rumların ve ayrılıkçı Ermenilerin Erbaa Çevresindeki faaliyetleri karşısında gerekli önlemleri almaya çalışmıştır. Rum ve Ermeni çetelerine karşı ordu ile elele veren Erbaa halkı 1923 yılına kadar süren mücadeleler sonucunda bu azınlıkların faaliyetlerine son vermiştir.

/Doç. Dr. Abdullah İlgazi*
/Salih CENİK


Kaynakça
* Dumlupınar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi.
1 Sonusa, Taşabat, Karayaka ve Erek olmak üzere bu dört yerleşim yerlerinden oluşan yönetim birimine Nevâhi-i Erbaa denilmiştir. Bkz., Şehri Temiz- Şükrü Peynirci, "Erbaa"(Tarih, Coğrafya, Ekonomi, Kültür), Erbaa 1996, s. 24.
2"Erbaa" mad.,c. XV, Türkler, Ankara 1968, s. 257.
(…)
38. Yusuf Sarınay- Hamit Pehlivanlı- Abdullah Saydam, Pontus Meselesi ve Yunanistan'ın Politikası (Makaleler), Ankara 1999, s.5.
39. a.g.e., s. 10.
40. A.g.e., s.86.
41. M. Süreyya Şahin, Fener Patrikanesi ve Türkiye, İstanbul 1996, s.236.
42 Temiz-Peynirci, a.g.e., s. 66.
43 Oral- Sümer, a.g.e., s. 76.
44 Temiz-Peynirci, a.g.e., s. 66.
45 Erbaa'dan Dahiliye Nezareti'ne giden yazı şu şekildedir: " Mal, namus ve hayatımızın emniyet altında bulunmadığından ve Kuvâ-yı Milliye'ye imdat etmediğimiz takdirde bu havaliyi terke mecbur edildiğimize dair İstanbul'da işâa olunan havadislere karşı teessüf ve nefret izhar eyleriz. Hükümet şefkat ve rikkati, cins ve mezhep farkı olmaksızın hepimiz üzerine siyyanen hâkim ve İslâm un surunun vakar ve ciddiyeti ma'lûm olduğundan dolayı bu gibi söylentilerden dolayı kardeş gibi geçinmekte olduğumuz müslüman vatandaşlarımız karşısında bir hicap hissi duymakta olduğumuzu arz ve keyfiyetin matbuat vasıtasıyla Hânını rica eyleriz." Erbaa Rum ve Ermeni Mu'teberânı adına Ermeni Cemâ'ati Reisi Ohanesyan, Süzmeciyan, Kocabıyıkyan, Rum Cem'iyyeti Ruhanîsi namına Nikolayidis, Dimitri Antonyadis, Yuvaniki Lefteryadis, Andon Lefter. Bkz. İkdam Gazetesi, 22 Teşrin-i Evvel 1335(1919), Numara: 8152; Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı; Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920), Ankara 1994, s.255.
46Tarihte bağımsız bir Pontus krallığı MÖ. 28l'de İran kökenli Mitradates tarafından kurulmuştur. Bu krallığa yine M.Ö. Romalılar son vermiş, Roma Devleti'nin ikiye ayrılması ile birlikte Pontus bölgesi Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu toprakları içerisinde kalmıştır. Pontus Krallığı hiçbir zaman bağımsız bir konuma ulaşamamış, Selçuklulara ve Moğollara vergi vererek varlığını devam ettirmeye çalışmıştır. Pontus Krallığı'na 1461'de Fatih Sultan Mehmet tarafından son verilmiş ve böylece Pontus bölgesi Osmanlı sınırlarına katılmıştır. Bkz., Nuri Yazıcı, Millî Mücadele'de (Canik Sancağı'nda) Pontusçu Faaliyetler (1918- 1922), Ankara 1988, s. 16; Türk İstiklal Harbi (İç Ayaklanmalar), c.VI, Ankara 1964, s. 137.
47 Rumların kurmak istedikleri Pontus devleti sınırları, Samsun, Trabzon sahiliyle, hinterlandının da içerisinde bulunduğu bölge olmak üzere Yeşilırmak, Kızılırmak ve Kelkit havzasını kapsamaktaydı. Bkz., Yazıcı, a.g.e., s. 15.
48 Ahmet Önder Özel Arşivi, 22 Şubat 1919 Tarihli Belge.
49 Onar, a.g.e., c.I., s.59-60; Ayrıca geniş bilgi için bkz., Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Atatürk İle İlgili Arşiv Belgeleri (1911-1921 Tarihleri Arasına Ait 106 Belge), Ankara 1982, s.34-36.
50 Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı ve Kurtuluş Savaşı'nın Başlatılmasına Dair Belgeler, Ankara 1999, Belge No: 33, s.122-124.
51 Pontus Meselesi, Yay. Ha.. Yılmaz Kurt, Ankara 1995, s. 338-341.
52 Erbaa'da kurulan Pontusçu çetelerin faaliyetleri için bkz.. Kurt, a.g.e., s. 330-337.
53 53Tansel, a.g.e., c.I, s.91-01.
54 Cihat Akçakayalıoğlu, Atatürk Komutan, İnkılapçı ve Devlet Adamı Yönleriyle, Ankara 1988, s.258.
55 Akçakayalıoğlu, aynı eser, s.258-259.
56 Yunan Megalo İdeası'nın bir parçası olan Pontusçuluğu canlandırmak için kurulan bu cemiyetlerin önemlileri , Rum Göçmenler, Küçük Asya, Rum Matbuat Cemiyetleri'dir.Bkz., Kurt, a.g.e., s. 140.
57 Kurt, a.g.e., s. 133.
58 Kurt, a.g.e., s. 137.
59 Kurt, a.g.e., s. 139.
60 Kurt, a.g.e., s.329.
61 Nutuk, c.II, s.840; Mustafa Balcıoğlu, " Milli Mücadele Sırasında Merkezi Anadolu'da Asayişi Sağlamak İçin Oluşturulan Milis Kuruluşları", TİTE Atatürk Yolu Dergisi, Yıl.3, c. II, S.6, (Kasım 1990), s.261.
62 Türk İstiklal Harbi (İç Ayaklanmalar), c.VI, s. 145.
63 Kurt, a.g.e., s. 387vd.
64 Türk İstiklal Harbi (İç Ayaklanmalar), c.VI, s. 148-149.
65 I876'da Tokat'ta doğan Mustafa Vasfi Bey, 1893"de orduya katılmış ve askerlik hizmetinden sonra kendi isteği ile orduda kalmıştır. Çeşitli yerlerde görevde bulunan Mustafa Vasfı Bey, I. Dünya Savaşı'nda Mustafa Kemal Paşa'nın 7. Ordu Komutanlığı'ndan itibaren bütün görevlerinde emrinde Karargah Komutanı olarak görev yapmıştır. 19 Mayıs 1919da Mustafa Kemal Paşa'nın mahiyetinde Samsun'a çıkmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk dönem için yapılan seçimlerde Tokat milletvekili seçilmiştir. Meclis'in II., III. ve IV. dönemlerinde de Tokat milletvekilliği yapan Mustafa Vasfi Bey 10 Ekim 1934'de vefat etmiştir. Bkz., Coker, a.g.e., c.III, s.915-916.
66 TBMM Gizli Celse Zabıtları, c. II Ankara 1983, s.215; Leyla Kaplan, "Millî Mücadele Döneminde Tokat", Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, c.XII, S.35. (Temmuz 1996), s. 586.
67 Balcıoğlu, a.g.e., s. 274.
68 Yakın Tarihimiz, " İstiklal Savaşında Denizciler. Pontusçuların Sürülmesi", c. 4, S. 43. (20 Aralık 1962). s. 124.
69 20 Ekim 1921 tarihinde Hakimiyet-i Milliye Gazetesinde yayınlanan haberde Tokat İstiklâl Mahkemesi tarafından şakilere verilen cezalar şu şekildedir; " Erbaa'dan Yorgi oğlu Panayut, Todoroğlu Çakır, Dimorta Lazları, Dimonos ve Somunoğlu Lazar, Nebi oğlu Alexsan'ın katl ve ihrâk ve derdeste jandarmaları katl-i haramlarından dolayı Tokat'ta saliben, Yani oğlu Hriston'un heyet-i fasidiye'ye dahil olarak şekavet ettiğinden Kürt Ali oğullarından Ali oğlu Kör Sadık bilcümle hıyanet-i vataniyede bulunduğundan Tokat'ta saliben idamına karar verilmiş ve bil-cümle kararlar ayın 15'inde infaz edilmiştir". Hakimiyet-i Milliye, 20 Teşrinievvel 1337(1921), Numara 228.
70 TBMM, Gizli Celse Zabıtları, c. III, s.386.
71 Yusuf Sannay- Hamit Pehlivanlı- Abdullah Saydam, Pontus Meselesi ve Yunanistan'ın Politikası (Makaleler), Ankara 1999, s. 108.
72 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni Açış Konuşmaları, Ankara 1987, s.94.
73 Cumhuriyet Arşivi, 272. 0.0. 11, Yer No: 18.88.10.
74 Cumhuriyet Arşivi, 272. 0.0. 11, Yer No: 17.75.11.
  ----------------------
* Dumlupınar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi -

- ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 57, Cilt: XIX, Kasım 2003

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder