29 Aralık 2006 Cuma

Bakan Olacak Çocuk

Hikmet Sami TÜRK


“Hikmet Sami, hali vakti yerinde bir tütün tüccarının oğludur. İlkokulun ilk üç sınıfını Karadeniz’deki Çifaroksa’da okumuştur. Müteakiben ailesi Samsun’un kazası Bafra’ya yerleşmiştir.

Müsabakamızın birincisi ilk tahsilini Bafra’nın İsmet Paşa İlkokulu’nda tamamlamıştır. Bafra Ortaokulunu bitirdikten sonra da babası Süleyman Türk onu İstanbul’a, Kabataş Erkek Lisesi’ne göndermiştir. Halen İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin öğrencisidir.

Hikmet Sami ideal bir öğrencidir. Bütün tahsil hayatı boyunca devamlı şekilde iftihar listelerini işgal etmiş ve her defasında da hiçbir aksama olmadan sınıfını birincilikle geçirmiştir. Liseden Edebiyat Kolları birincisi olarak ayrılmıştır. Kabataş Erkek Lisesi Mezunları ve Mensupları Hikmet Sami’ye altın bir Omega saatini armağan olarak vermiştir. Şimdi de Hukuk Fakültesi’ni, sene kaybetmeden pekiyi derece ile —ki pek az kula nasip olmuştur— bitirmek azmindedir ve yapacaktır.

Hikmet Sami ilkokulda beşinci sınıfta iken İnönü isimli duvar gazetesini tek başına hazırlamıştır. Ortaokulda iki sene Haysiyet Divanı başkanlığı yapmıştır.

Türk, lisede iken Behçet Necatigil’in himayesinde Dönüm isimli fikir ve sanat gazetesini çıkarmıştır (okuldan arkadaşları Hasan Pulur, Hilmi Yavuz, Demir Özlü ve Rona Abyars ile birlikte). Arkadaşları onu temiz, çalışkan, dürüst, mert, cömert ve efendi bir insan olarak tanırlar. Zikri geçen meziyetleri itimat telkin eden ve her azası ile gülen tatlı yüzlü, ona geniş bir muhit sağlamıştır. Tevazuu, nezaketi ve medeni cesareti, her tuttuğunu koparmasında Hikmet Sami’ye büyük yardımcı olmuştur.

(...) Hikmet Sami, Hukuk Fakültesi’ni, umumi kültürünü artırmak için bir vasıta kabul etmiştir. Hakimlik veya avukatlık yapmağa hiç de arzusu yoktur. Bütün ideali, İngiltere’de Anglo—Sakson Parlemantarizmini incelemektir. Hikmet Sami, kısacası kitaplar arasında çürütülen dirseklerin, bol bol ve bıkmak usanmak nedir bilmeyen çalışmanın ve mağlup edilemez bir azmin mahsulüdür.

Şimdiki planlarına göre, tahsilini tamamladıktan sonra Bafra’ya dönecek, babası ile birlikte tütün tüccarlığı yapacaktır. Ama böyle pasif bir mesleğin Hikmet Sami’yi tatmin edeceği umulmaz. Memlekete hizmet ateşi, ergeç onu daha faal hayata atacaktır.”

Yazı, İnönü’nün damadı Metin Toker’in çıkardığı Akis dergisinin 17 Mayıs 1958 tarihli sayısına kapak olan Hikmet Sami Türk’ü anlatan yazıdan alınmıştır. Akis’e kapak olduğunda henüz 23 yaşında olan ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıfında öğrenim gören o Hikmet Sami, yoluna devam ederek önce profesör ardından da DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in çağrısı ile 1995’te politikaya girip, 55. Hükümette Devlet, 56. Hükümette Milli Savunma Bakanlığı yapan, halihazırdaki 57. Hükümette de Adalet Bakanı olan Prof. Hikmet Sami Türk’ten başkası değildir. Hikmet Sami, Akis’in 1958’de açtığı ‘Demokratik Rejim İçinde Yaşamak İsteyen Milletler Ne Yapmalıdır?’ konulu yazı yarışmasında Doğan Avcıoğlu, Prof. Afet İnan, Prof. Fethi Çelikbaş, İlhami Soysal, Muammer Aksoy gibi isimlerden oluşan jürinin değerlendirmesi sonucu yazısının birinci seçilmesi vesilesi ile kapak olmuştur dergiye. Hikmet Sami yazının sonunda belirtildiği gibi tahsilini tamamladıktan sonra Bafra’ya dönüp tütün tüccarlığı yapacak biri değildir, olmaz da... Onun hedefleri başkadır.

Maraş’tan Trabzon’a
Hikmet Sami, dedeleri, Trabzon’un Osmanlı hakimiyetine geçmesinden sonra bir fetih politikası gereği Maraş bölgesinden getirilerek bölgeye yerleştirilen bir aileye mensuptur. Hacıahmetoğulları, Hacımustafaoğulları ve Hacıkeleşoğulları diye anılan üç kardeşin Hacıahmetoğulları kolundan gelen Türk’ün dedesi Abdullah Bey, aslen Bayburtlu olan bir ailenin kızı Mahi Hanım’la evlenir. Abdullah Bey’in, Enver Paşa’nın komutasında Sarıkamış’ta şehit olan askerlerin arasında yer aldığı sanılmaktadır. Hikmet Sami Türk’ün babası Süleyman Bey ise, amcası Hüseyin tarafından büyütülür. İlkokul mezunu olan Süleyman Bey, kendi kendisini yetiştirir. Karadeniz bölgesinde ekonomi sınırlı birkaç tarımsal ürüne dayalı olduğundan geçimini sağlamak için batıya doğru ilerler, Bafra’ya yerleşir. Süleyman Bey, muhasebe öğrenir, çalışmaya başlar, 1929 ekonomik krizi onun çalıştığı şirketi de etkileyince başka işler dener. Sonunda 1950’lere kadar 12 yıl boyunca Bafra’nın Sesi gazetesini çıkarır: “O gazete benim yetişmemde de çok önemli bir rol oynadı.” Aslen tütün taciri olan Süleyman Bey, Samsun’un ilçesi Bafra’da lisenin, hastanenin kurulması gibi hizmetlerde bulunur. Bafra Halkevi Başkanlığı yapar: “Sanıyorum, İsmet İnönü, Bafra’ya geldiğinde Halkevi çalışmalarını beğeniyor ve 1946 seçimlerinde Bafra’dan Halkevi Başkanının aday konulması talimatını veriyor. Ama babam o tarihte başkanlıktan ayrılmıştı.” Süleyman Türk, daha sonra 1950 seçimlerinden evvel de CHP’den ayrılıp DP’ye geçer. Bu sefer de DP’den aday olması teklifi gelir ona: “Babam milletvekilliği için DP’ye geçti dedirtmemek için onu da kabul etmedi.” Samsun İl Genel Meclisinde Bafra’yı temsil eden Süleyman Türk, 1954 seçimlerinde DP’den aday olur fakat bu sefer de delege oyları bölünmüştür. Ancak DP Genel Merkezi tarafından yine de aday gösterilmek istenir: “Babam yerel düzeyde kaybettiği adaylığı genel merkez eliyle kazanmayı düşünmedi. Ve siyasete girmedi.”

Süleyman Türk, henüz 15 yaşında iken yine aynı ailenin Hacımustafaoğulları kolundan Sabit—Gülsüm çiftinin kızı Ayşe Sultan Hanım’la evlenir. Birinci Dünya Savaşı’nda anne ve babasını kaybeden Ayşe Sultan Hanım’ın Süleyman Bey’le, biri doğduktan çok kısa süre sonra vefat eden üç çocuğu olur. Ailenin ikinci çocuğu Hikmet Sami ise 1935’te Trabzon’da dünyaya gelir: “Of’un Uğurlu Köyü, Rumca adıyla Çifaroksa’da doğdum. O tarihlerde şehir merkezine gaz, tuz ve hamsi almak için inilirdi. Ayakkabı çok lüks bir şeydi. Ben çarık giydim çocukluğumda. Kurban bayramında, —ancak o da hisseli olabilirdi— kurbanlar kesilir, bir yıl boyunca o etler kullanılır, derisi de çarık yapılırdı. Benim çocukluğumun yıllarında İkinci Dünya Savaşı’nın sıkıntılarını hatırlıyorum. Ninem ve annem çok ölçülü hareket eden insanlardı. Bazı komşularımıza gıda maddesi yardımı yaptığımızı hâlâ hatırlarım.”

Hikmet Sami, yukarıda da anlatıldığı gibi ilkokulun ilk üç sınıfını Uğurlu’da okur: “Ben Bafra’da bulunan babamın yanına 1945’te gittim. Bütün aile ancak 1947 yılında bir araya toplanabildik.” İlkokulun kalan sınıflarını da Bafra İnönü İlkokulu’nda tamamlayan küçük Sami, okumaya daha o yıllardan merak salmıştır:

“Okula gitmeden okuma yazmayı biliyordum. Bizim orada mesela fındık imece şeklinde toplanırdı. Burada komşular bir araya gelirdi. Ben onlara Hz. Ali’nin cenkleri, Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı gibi halk hikayeleri okurdum. Bir taraftan ağlayıp bir taraftan çalışırdı köylüler.” İlkokuldan başlayıp eğitiminin sonuna kadar çok parlak bir öğrenci olan Hikmet Sami Türk, hep iftihar listelerinde yer alır. İstanbul’a geliş nedeni de yine okumaktır. 1954’te Kabataş Erkek Lisesi’nden birincilikle mezun olur: “Lisenin ikinci sınıfına kadar ben uçak mühendisliği veya uzay fiziği yapmak istiyordum.” Özellikle astronomi merakı onda çok küçük yaşlarında başlamıştır. Babasının Bafra’nın Sesi adlı bir gazetesi olmasına rağmen, torpille yazdı dedirtmemek için araştırmalarını başka gazetelerde yayınlatır. Yeşil Giresun adlı bir gazetede astoronomi ile ilgili 28 bölümlük bir yazıdizisi tefrika edilir. Bu tarihte, insanoğlunun aya gitmesine daha 19 yıl vardır: “Ben küçük yaştan beri çeşitli konulara ilgi duyan bir insanım. Astronomiye ilgimi belki en ön sıraya koymak lazım. Tarih de var. Matematikte de ben çok iyiydim. Hatta kendimce geliştirilmiş bazı teoremlerim vardır. Bu konulara ilgimi halen de korurum.”
(…)

/Cemal A. Kalyoncu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder