19 Aralık 2006 Salı

Anadolu Üzerindeki Yunan Hedefleri -II

İzmir işgalinden Sonra Meydana Gelen Gelişmeler

İzmir işgalinden sonra da Analodu’da Rum nüfusunu çoğaltma girişimleri artarak devam etti. Nitekim özellikle Ayvalık ve Çanakkale taraflarına çeşitli yollarla Rumlar sokulmağa çalışıldı. Yine bu gelişmelerle ilgili bölgelerde bulunan İngiliz Komiserleri muavenet etmekteydi. Nitekim Çanakkale Mutasarrıfının 22 Mayıs 1919 da Dahiliye Nezaretine sunduğu raporda; Mondros’tan, Bozcaada’dan, Nemlos’dan ve Yunanistan’ın diğer taraflarından Rumların Çanakkale Sahillerine geldiği ve bunların Çanakkale’de görevli İngiliz temsilcisi Mösyö Vetibol’un yardımcı olduğu belirtilmekteydi55. Yine Bahriye Nezareti, 26 Mayıs 1919 da Balkan Harbinden sonra ve Harb-i Umumiden evvel Limni ve Bozcaada’ya gitmiş olan Rumların deniz yoluyla kontrol ve muhafazadan mahrum olan Çanakkale sahillerine çıkmakta olduklarını ve bunların bazı yerlerde nüfus ekseriyeti temin gayesiyle daha çok olarak gelmelerinin muhakkak olduğunu bildiriyordu56.

Bu durumda Hükümet, bir kez daha 1 Haziran 1919 da Balkan Muharebesinden sonra Yunanistan ve Bulgaristan Hükümetleriyle münekkid muahedat mucibince, mübadele edilen efrad-ı ahalinin Memalik-i Osmaniye’ye avdetlerinin men’i ve Yunanistan ve Bulgaristan ahdisinden beray-ı siyaset gelecekler hakkında tevhidat-ı icra zımnında Makdema Harbiye Nezaretince tanzim ve Meclis-i Mezkûrece tasdik talimatname bu babda lazım-ül ittihaz tedabir-i inzibatkâriyeyi muhtevi olmasına ve salıfuzzıkr eşhasın Yunan Hükümetince mücerred bazı mevakide ekseriyet-i nüfusu teminen sevk edilmekte oldukları derkar ettiğine binaen eşhas-ı merku-menin Memalik-i Osmaniye’ye men’i duhulleri...” kararı aldı ve gerekenin yapılıp bölgelerde tedbirlerin alınması için Harbiye-Hariciye ve Dahiliye Nezaretleri ile ilgili vilayetlere bildirildi57.

Ayrıca özellikle İzmir işgalinden sonra Rumların taşkınlıkları gittikçe arttı. İstanbul Rumlarında da taşkınlık eserleri görülmeğe başladı. Nitekim bir müddetten beri sokaklarda Rum çocuklarının Türk çocuklarını taşa tutmak, tezyif ve tahkir etmek gibi çirkin hareketler görülmeğe başlanmıştı ki bunları Patrikhane düzenlemekteydi. Bu sebeple Hükümet, “Patrikhaneye suret-i münhasebede vesaya ifa ettirilmesi” kararını aldı58.

Bunun yanında Rumlar bu sıralarda Ayasofya civarında bir çok arsa ve ebniyeyi fahiş fiyatlar teklif ve sahiplerini itma ve ikna etmek suretiyle ele geçirmek istedikleri de görülmekteydi. Bunun üzerine Vükela Meclisi 28 Mayıs 1919 daki toplantısında bu gibi hallerde fera muamelesine meydan verilmemesini, elden çıkarılmak istenilen mahallerin Evkaf Nezaretince bedelleri tesfiye edilmek suretiyle alınması cihetine gidilmesi..” kararını verdi59.
Diğer taraftan bu sırada Marmara Sahillerinden Yunan silah kaçakçılığı da başlamıştı. Bu şekilde aşağıda anlatılacağı gibi Anadolu’da oluşturulan Rum çetelerine silah temin edilmeğe çalışılmaktaydı60.

Yine İzmir’in işgalinden sonra Rum çeteleri ve Yunan ordusunun tazyikleriyle işgal edilen bölgelerden Müslümanlar göçe zorlandı. Bu şekilde çok sayıda Türk nüfusu yerlerinden ve yurtlarından oldu ki bunlar hicret ettikleri bölgelerde sefalet içinde kalmışlardır. Aydın Livasının Yunan işgaline girmesi de bu muhacereti arttırmış ve işgalci Yunanlıların tutumları sebebiyle Muhacir Türklerin köylerine dönmeleri imkansız hale gelmişti61.

Patrikhane Ve Ona Bağlı Metropolid’lerin Desteğinde Anadolu’da Gelişen Rum Faaliyetleri
Mondros Mütarekesinden sonra Rum Patrikhanesi de İstanbul’un Yunanistan’a ilhakı veya hiç olmazsa beynelmilel idareye kavuşturulması yönünde faaliyete geçmişti. Nitekim, İstanbul’da (elden) çoğunluğu meydana getirmek için yukarıda değindiğimiz faaliyetlerinin yanısıra, İngilizlerden bekledikleri ilham ve direktiflere dayanarak Türklerin meskun olduğu mahallerde onları göçe zorlamak için sık sık yangınlar çıkarmağa karar vermişler ve uygulamağa koymuşlardı. Diğer taraftan İstanbul yöresindeki köylerde Rum çete örgütleri vasıtasıyla Müslüman Türk köylerine baskınlar düzenlemeğe ve insanlık dışı baskılar uygulamağa başladılar. Bu çeteler İstanbul’un Boğaziçi Anadolu kıyılarından başlayarak Şile, İzmit, Mudanya yöresine kadar uzanmaktaydı ve burada yaşayan Türkleri insanlık dışı baskılarla göç etmeğe zorlamaktaydılar62.

Patrikhanenin teşvikiyle Anadolu’da işte bu ve bunun gibi diğer faaliyetlerini yürütmek üzere, 1814 de kurulmuş olup Bizans’ı yeniden ihya etmek doğrultusunda faliyet gösteren Etnik-i Eterya ki 1821-1919 seneleri arasında İstanbul Patrikhanesi bu derneğin merkezi olmuştur. Şimdi bu derneğin yanı sıra merkezi İstanbul Rum Patrikhanesi’nde şubeleri Anadolu’da bulunmak üzere Mavri Mira Cemiyeti, Rum İzci Derneği63 Rum Kızılhaç Derneği ve Pontus Derneği kuruldu64.

Yine Rumlar’ın siyasi faaliyetini idare etmek için Küçük Asya Cemiyeti adlı gizli bir teşkilat kurulmuştu ki, cemiyet Aydın Vilayeti’nin Yunanistan’a ilhakını bir olup bitti haline getirmek gayesiyle, ihtilal çıkararak Hükümet daireleriyle resmi müesseseleri işgal ve Türkleri öldürmeyi tasarlıyorlardı. Nitekim İzmir’in işgalinden önce 20 Ocak 1919 da Anfitriti adlı hastane gemisi İzmir’e gelmişti ve Şehirde üç dispanser açılmıştı. 17 Şubat 1919’da da Ayvalık’a gelen bir Yunan torpidosu buraya bir kızılhaç heyeti ile bir miktar Yunan askeri çıkarmıştı. Bilahare İzmir’de ve Ayvalıkta açılan Yunan Kızılhaç Hastaneleri birer teşkilat merkezi haline sokuldu. Buralara ilaç yerine sandıklarla silah, bomba, cephane ve askeri elbise getirilmekte idi. Doktor adı altında İzmir’e gelen personelin sayısı kırkı aşmıştı. Bunların çoğunun subay olduğu anlaşılıyordu. Bunlar teşkilata alınarak silahlı Yunan kuvvetleri teşkiline çalışılmaktaydı. Ayrıca Rum okullarında da İzci Teşkilatı kurulmuştu. Bu arada Yunanistan’dan ve Adalardan yukarıda belirttiğimiz gibi gelen Yunanlılar teşkilata girerek çeteler halinde çapul ve soygunculuk yapmağa başlamışlardı. Bu faaliyetleri İzmir ve bölgedeki varlıklı yerli Rumlar da her şekilde desteklemekde ve basın yoluyla da Türkler aleyhinde propagandalar yapmaktaydılar65.

Esasen bu sırada Mondros Mütarekesi’ni Anadolu’nun taksimi için eşi bulunmaz fırsat olarak gören Fener Rum Patrikhanesi, uzun süreden beri Yunan kilisesi haline gelmiş, bir taraftan da bağımsız bir devlet gibi hareket etmeğe başlamıştı. Nitekim Temmuz 1919 da Patrikhane kapısına çift kartallı Bizans ve Yunan bayrakları çekildi. Kasım 1919 da Batı Kiliseleriyle temasa geçilerek onların desteğini sağlama girişimlerine başlandı. Rum okullarında Türkçe dersleri kaldırıldı. İtilaf Devletleri ve Yunan Donanmasının karşılanması için okullar tatil edildi. İstanbul’daki Yunan ATASEmiliteri de işgal kuvvetleri komutanlarıyla Patkikhane arasında irtibat subayı görevini yapıyordu. Patrikhane Yunan Konsolosuyla daimi işbirliği içindeydi ki Konsolos İstanbul Rumlarının devlete vergi vermemeleri için sahte Yunan pasaportları düzenlemeğe başlamıştı. Patrikhanenin en büyük destekçisi Venizelos tarafından askeri müşavir olarak Albay Konamakis, Siyasi Müşavir olarakta Konalupolos atanmıştı66.

Bu sırada Karadeniz Bölgesinde Pontus Cumhuriyeti oluşturma faaliyetleri de sürdürülmekteydi. Buna mukabil Venizelos’un Batı Anadolu ile ilgili planları ne kadar hudutsuzca ise politikası gereği Ermenilere karşı lütufkarlığı da o derece barizdi. Venizelos “denize çıkış” temini için Trabzon Vilayetini Ermenilere bırakacağını söylüyordu67. Nitekim Ermeniler de Ermeni Patriki Zaven Efendi önderliğinde Mavri Mira Cemiyetiyle hem fikir olarak faaliyet göstermekteydiler ki, bunlar Rum Patrikhanesinde düzenlenen Türk aleyhtarı toplantılara katılarak onlarla tam bir işbirliği yapıyorlardı68. Ancak, buna rağmen Trabzon Vilayeti Rumları ve bilhassa Metropolit Chrysanthos Venizelos’un bu tutumuyla asla mutabık değillerdi. Bunlar Trabzon İmparatorluğu hatırası ile bir Pontus Cumhuriyeti kurulması için hararetli propagandaya koyulmuşlardı. Bunun için baş şehir Trabzon olmak üzere bir Pontus Hükümeti kurulmasını temin gayesiyle Avrupa merkezlerini ziyaret etmek üzere komiteler teşkil etmişlerdi. Hatta Trabzon Metropolid’i Pontus Cumhuriyetinin temin ve tesisi için Paris’e gidip konferansa katıldı69. Ayrıca 4 Mart 1919 da İstanbul’da Pontus Cumhuriyetinin kurulması için çalışmak üzere “Pontus” Gazetesi kuruldu. Yine daha önce belirttiğimiz gibi Trabzon’da Pontus Cemiyeti kuruldu70.

Bu gelişmeler Türk ve Rum halkları arasında gerginliğe sebep olmuşdu. Bu sırada Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkıp oradan Sivas ve Erzurum’a geçişi sırasında gösterdiği faaliyetler bu gerginliği biraz azaltmıştı. Ancak Papazlar kışkırtmalarına devam ediyorlardı. Nitekim Trabzon, Amasya, Samsun, Sinop, ve Karahisar bölgelerinde Papazların buyruğu altında faaliyetlerini arttıran Rumlar, bölgede Rum nüfusunu çoğaltmak için göçmen getirtiyorlar ve ayaklanma hazırlıkları yapıyorlardı. Ayrıca bütün bu faaliyetleri yürütmek, Türkleri yerlerinden kaçırtmak, böylece Pontus meselesini sürdürmek gayesiyle Patrikhanenin desteğiyle bir çok Rum çetesi oluşturulup faaliyete geçirilmişti71. Bölgedeki Rum çetelerinin çoğunu kontrol altında bulunduran ve Pontus meselesiyle ilgili başlıca propaganda yürütenlerin başında Samsun’daki Rum Metropolidi Yermanos geliyordu72.

Yine bu sırada Mavri Mira Cemiyeti İngilizlerin himayesinde ve Patrikhane’nin desteğiyle Karadeniz Bölgesinde mitingler düzenlemeğe ve daha önce de belirttiğimiz gibi İzci Teşkilatı adıyla Rum gençlerini teşkilatlandırmağa yöneldiler. Ayrıca kıyılara Yunan Donanması’nın çıkarma yapacağı şayiaları yayılmağa başlandı. Bu arada Rum çeteleri bölgede yağma ve Türk köylerini basmağa başladılar73. Bu arada Samsun ve Trabzon’dan sonra Amasya Metropolid’i Karavengelis de yıkıcı ve bölücü faaliyetlere katıldı. Yine bu sırada mütareke hükümlerine dayanarak Rum halkının güvenliğini tehlikeye düştüğünü ileri süren İngilizlerin Samsun ve Merzifon’u işgal etmeleri Pontusculara yeni bir ümit kaynağı oldu74.

Patrikhane Desteğinde Rum Muhacir İskanı

Yine yukarıda değindiğimiz gibi hedef olarak seçilen bölgelerde Rum nüfusunu arttırmak için Rum teşkilatları faaliyete geçmişlerdi. Nitekim Rus ihtilali sırasında Rusya’dan Batum’a ve Poti’ye göç eden Rumların Trabzon, Samsun ve civarlarına yerleştirilmeleri girişimlerinde bulundular75.

Bu işte de Patrikhane öncülük etmekteydi. Ayrıca Polis Müdürü Umumisi’nin 16 Haziran 1919 tarihli raporuna göre Yunan Hükümeti, Dersaadet’teki (İstanbul) mahalleriyle Patrikhane ve Kordos namı diğer Etnik-i Eterya Cemiyeti vasıtasıyla “Memalik-i Osmaniye’deki Rumları Teslih, asayişi ihlal, çeteler teşkil etmek, Anadolu’da teşkilatta bulunmak üzere vurud eden Amerika ve Avrupa Heyetini iğfal ve Rum kesafetini sağlamak “maksadıyla muhacir kaydetmekte ve Anadolu’yla Trakya’ya bir çok kişileri sevk etmekteydi76.

Yine Polis Müdüriyet-i Umumiyesinin gayet mahrem ve müstacel kayıtlı 18 Haziran 1919 tarihli istihbarat raporuna göre, teşkilat yapmak üzere İzmir’e gönderilen yüzotuz fedayi Rum muhacirlerini sevk etmek için Galata’da Sinevra Hanı’nın üçüncü ve dördüncü katlarında “Rum Muhacirleri Merkez Komisyonu” zahiri adı altında vazife yapan “Kordos Komitesi” diğer adla “Etnik-i Eterya Cemiyeti” şubesinin faaliyet içinde olduğu ve yine memleket içinde asayişi ihlal etmek maksadıyla Yunanistan’dan gönderilen çetelerle burada kaydedilen şahısları muhtelif mevkilere sevk etmekle meşgul olduğu, ayrıca Karadeniz Sahillerine gönderilmek üzere resmi (Rum İskan Muhacirin Cemiyeti) serlevhalı vesikaları esasta muhacir olanlara vermeyip polis dairesini yanlış yola sevk ederek başka kimselere vermekte olduğu anlaşılmaktadır. Bu komitenin reisi ise Yunanlı Manol Sozokas adında biri idi ve vilayetlere çektiği telgraflarda Santralikoz müstear (takma) ismini kullanmaktaydı77.

Ayrıca bu günlerde Kumkapı civarında Rumlar tarafından taşınan ve içinde cephane bulunan bir çok çuvallar da polis tarafından ele geçirilmişti78.

Bu faaliyetlerin bir gayesi Rumları silahlandırmak ve çeteler teşkil etmek olduğu gibi diğer bir gayesi de yukarıda belirttiğimiz gibi Anadolu’ya gelecek Amerika ve Avrupa Heyetlerinin Rum nüfusunun kesafetine (çokluk) inandırmaktı79.

Bu faaliyetler neticesi ilgili bölgelerde papazların öncülüğünde oluşmuş olan Rum çeteleri gittikçe faaliyetlerini arttırdılar80. Bunlar yukarıda belirttiğimiz gibi Türk köylerini basmağa ve fırsat buldukça Türk askerlerini öldürmeğe başladılar. Bunlar aynı zamanda bölgedeki İngiliz ve Amerikan subaylarıyla da sıkı bir ilişki içindeydiler81.

Bu Rum çetelerine İstanbul’dan İzci Teşkilatları vasıtasıyla silah, üniforma para ve çeşitli malzeme gönderiliyordu. Ayrıca Yunanlı öğretmenlerde gönderilmekteydi82. Yine muhacir kıyafetiyle Trabzon’da toplanan bir çok çeteci Rum, Yunan Salib-i Ahmeri (Kızıl Haç) meyanında bulunan oniki Yunan subayı tarafından idare ediliyordu83.

Aynı şekilde bu sırada Yunanlılar, Trakya’yı tamamen ellerine geçirebilmek için aşağıda belirtileceği gibi Yunanistan’da tedbirler alıyor, fırka kumandanlarını bile tayin ediyorlardı. Ayrıca hususi komiteler teşkil ile ihtilalci bir hareket ve faaliyette bulunuyorlardı84.

Nitekim Trakya’da demiryolu boyuna yerleşen Yunan Taburunun mevcudu binbeşyüzü bulmuştu. Bu taburdan terhis edilen askerler Rum ahalinin arasına dağılıyorlar bunların yerine de silahlarıyla Yunanistan’dan gelen çok sayıda ikmal erleri tabura katılıyorlardı. Trakya Rumlarını iki teşkilat idare ediyordu. Bunlardan biri olan “Yardım Komitesi” yerlerine dönen Doğu Trakya’lı göçmenlere evlerini tamir, çift hayvanlarını tedarik için uzun vadeli para yardımında bulunuyor, ziraat aletleri veriyordu. Rumların ikinci ve en mühim teşkilatı “Trakya Komitesi” idi. Bu komite de Trakya’nın Yunanistan’a ilhakı için çalışıyordu. Yardım ve Trakya Komiteleri’nin merkezi İstanbul’da idi. Trakya Komitesi açıktan açığa çeteler kurarak Trakya’da asayişi bozmakta, Türkleri mümkün olduğu kadar zarara sokmakta, ürkütmekte, böylece yabancı müdaheleye yol açacak bir durum hazırlamakta idi. Komitenin Trakya’daki en mühim teşkilat merkezleri Gelibolu, Keşan ve Çorlu idi85.

Bu arada Yunanlılar yine Amerikan Tetkik Heyetini işgal etmek üzere Trakya’da sun’i bir Rum ekseriyeti temin maksadıyla Trakya kıyılarına Rumları çıkarmak hazırlıkları yapmaktaydılar86.

Yunanlılar’ın Trakya’ya yönelik faaliyetleri Polis Müdürü Umumisi Halil Bey’in 18 Haziran 1919 tarihli istihbarat raporunda “Trakya kıtasının işgali için şu günlerde ve yakın bir zamanda Yunan Ordusu’nun sevk edileceği, bunun için Yunanistan’da lazım gelen tedbirlerin alındığı ve sevk edilecek kumandanların tayin edildiği, hareket günü hakkında Venizelos’dan emir beklemekte oldukları, ayrıca Yunan Hükümeti’nce suret-i resmice vazifede Dersaadet ve Umum Memalik-i Osmaniye’de seferberlik ilan edilerek şimdilik resmen dokuz ve yirmi yaşlarında olan iki gurubun askeri talim yaptırılmak üzere silaha davet ettiği ve bu yaşta olanlar mecburi, bundan yukarısında olanların da ekserisi malum olduğundan., takibine lüzum görülmeyerek kendilerince hem fikir olduklarına itimat ettikleri şahısların suret-i umumiyede celb ve kıtaatdaki mahalline sevk edilmekte olduğu, içlerinde tabiyet-i Osmaniyeyi haiz-i ulvide henüz şayan-ı itimad olamayan eşhasa karşı dahi şimdilik bir icbar olmayıp yalnız gönüllü kayıt olmak isteyenlerin hüviyetleri kendilerince malum ve masduk olduğu anlaşılanlar kabul ve şüpheli olanların şimdiden celb ve şevkinden Hükümet-i Osmaniye’ce haber alınır ve itilaf mümessillerine şikayet edilir, mülahazasıyla sarf-ı nazar edildiği, silah altına davet edilen gençlerin Yunan subayları tarafından talim ve terbiye edilmekte olduğu, bu davetleri “Patrikhane Merkez Milli Komitesi” tarafından mahrem surette icra edilmekte olduğu” şeklinde tespit edilmekteydi87.

Yine İstanbul ve Trabzon’a yönelik faaliyetleri ortaya koyan 8-11-1919 tarihli Harbiye Nazırı Cemal Paşa’ya sunulan Mustafa Kemal Paşa’nın aşağıdaki raporu, herşeyi açıkça gözler önüne sermektedir.

“Geçen ay kiliselerin heyet-i idare intihabatı yapılmış bir çok Yunani zevat heyet-i idare azalığına intihab edilmiştir.

Rum Patrikhanesi Yunan Sefaretinden aldığı emir üzerine kilise mütevellilerinden başka kırk kişilik bir heyet intihab ettirmiş ve bunlara İstanbul Rum mebusları namına vermiştir. Bu heyetin vazifesi İstanbul meselesi konferansda mevzu olunca propaganda için münasib görülecek eşhasın Paris, İngiltere, İsviçre, Yunanisan’a izamile tahrikad ve teşvikatta bulunmak, umum Rumlar namına İstanbul’un ilhakını taiep ve hiç olmazsa beynelmilel idareye nailiyeti hakkında sarf-ı mesaide bulunmak ve Yunanistan’dan gelen evamiri tatbik ve sevk edilen çeteleri icabeden yerlere i’zam velhasıl hukuk-u hakimiyet-i Osmaniye ile gayr-ı kabil-i ahval ve harekatı idare etmektir. Heyet İzmir’e de gönderilecektir.

Yunanlı Miralay Aleksandros Simrafa daki 12 gün evvel buraya gelerek Sefarethanede Yunan hafiye zabıtasının İstanbul teşkilatına memur olmuş ve işe başlamıştır. Vazifesi bitince Atina’ya gidecektir. Bunun bir kaymakam iki mülazım, iki yüzbaşı, muavini vardır. Bu muavinlerden Yüzbaşı Dirikis Kolokilas bu günlerde Zolpli nam Torpido ile Pontus Hükümet-i Cumhuriyetisi’nin jandarma teşkilatını tensik etmek üzere Trabzon cihetlerine hareket edecektir.”88

Bütün bu anlatılan faaliyetlerde görüleceği gibi Patrikhane’nin özellikle Patrik Germanos 5. yerine “Locum Tenens” (vekil kaymakam) seçilen Doratheos Mamelis’in payı büyüktür. Bu papaz aynı zamanda politik alanda, şakileri hazırlamaktan daha etkili rol oynuyordu ve aynı zamanda Mavri Mira Cemiyeti’nin başkanlığını da yapıyordu89.

-Devam Ediyor-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder