20 Aralık 2006 Çarşamba

Karadeniz'de Post Kavgası -I

6. Mithradates Krallığı (M.Ö.120–63 )

PONTUS KRALLIĞI DÖNEMİ
(...)

İskender'in M.Ö.323'de Hindistan seferi esnasında ölmesi üzerine ülkesi komutanları arasında paylaştırılmış, Pont Kapadokyası olarak adlandırılan Kayseri ve Sivas bölgesi ile Karadeniz sahilleri İskender'in generallerinden Eumenes'in yönetimine verilmişti. Anadolu, İskender'in komutanları arasındaki çekişmelere sahne olurken bu durumdan faydalanmak isteyen II. Arriantes ortaya çıkmış, Fumenes ile anlaşarak satraplığını başına geçmişti.


Pedrikas ve Fumenes ikilisinin İskender'in Asya topraklarındaki hakimiyetini tekrar tesis etmek amacıyla Anadolu'dan ayrılması ve Pedrikas'ın Mısır seferinde yenilerek öldürülmesinden sonra Antigonos İskender'in generalleri tarafından kral naipliğine seçilir. Krallığını ilan eden Antigonos daha önce yanında yer almış olan Pont satrabı II. Ariantes'i düşmanları ile işbirliği yaptığı şüphesiyle öldürtür. Bunun üzerine Antigonos'un sarayında bulunan II. Arriantes'in oğlu yanına birkaç sadık adamını alarak saraydan kaçar ve Ilgaz dağlarına sığınır.

Antigonos'un İpsos savaşında (M.Ö.3O1) yenilmesi ve ölümünden sonra gizlendiği dağlardan inerek ortaya çıkan II. Arrianthes'in oğlu Mithridates I. Ktistes (Kurucu) Ilgaz boğazındaki küçük Kimiata kasabasına yerleşerek etrafa akınlar yapıp, propagandacılar gönderir ve taraftar toplar. Kızılırmak'ın doğusundaki topraklarla Yeşilırmak'ın zengin ovalarını hükmü altına alarak M.Ö.298 yılında Amasya'yı başkent yapar ve Pont Krallığını kurar.

Pers hakimiyetinin canlı ve huzur dolu hakimiyetinden sonra İskender'in komutanlarının çekişmelerinde ezilen bölge halkının desteği ile Pont Kapadokyas'nı ele geçiren Mithridates I. Paphlagoniaya doğru ilerleyip kısa sürede topraklarını genişletir ve M.Ö.281'de Pontos'u Selevkosların hakimiyetinden kurtarır.

Mithridates I.nin M.Ö. 226 yılında ölümünden sonra Pont Krallığı genişlmeye devam eder ve 4.kral olan I.Farnakes (M.Ö.185-169) Sinop'u ele geçirerek kendisine başkent yapar. Karadeniz'deki diğer Hellen kolonilerine karşı da harekete geçen Farnakes, Giresun'daki Milet kolonisi olan Kerasus'un yerine Farnakya şehrini kurarak Kerasus ve Kotyra (Ordu) halkını bu şehre yerleştirir, Trabzon bölgesindeki Mossynoikler ve Tibarenler hakimiyet altına alınır.

Mithridates V.Fuergetes'in (M.Ö.169-12O) bir Yunan prensesi olan karısı Laodike'nin de karıştığı bir komplo sonucu M.Ö.12O'de Sinop'ta öldurulmesinden sonra tahtı 12 yaşında küçük bir çocuk olan oğlu Mithridates VI. Fupator'a (Büyük) kalır. Fakat devleti, ortaya atılan uydurma bir vasiyetname ile kraliçe Laodike yönetmekteydi. Birkaç yıl sonra Kraliçe Laodike tarafından öldürülmek istenen genç Mithridates saraydan kaçarak Pariyadres Dağları (Doğu Karadeniz Dağları) üzerindeki sık ormanlara sığınmış ve bu bölgede yedi yıl vahşi hayvanlarla birlikte yaşamıştı.

Kraliçe Laodike (M.Ö. 120-111) Sinop sarayında eğlence ve sefahat dolu bir hayat sürerken hamisi olan Romalılar Pont Krallığını kolayca Roma'ya iltihak edcek duruma getirmişlerdi. Kraliçe Laodike de Mithridatların tahtını ele geçirmekle kalmayıp onların izlerini de ortadan kaldırmaya çalışıyordu. Krallık sikkelerine kendi resmini bastırıp, adını yazdırtmış, Mithridatların arması olan Ay-Yıldız'ı kaldırtmıştı.

Pont devletinin çöküntü içine girdiği ve Romalıların Anadolu'ya iyice yerleştiği dönemde etrafına topladığı taraftarları ile M.Ö. 111 yılında Sinop'u ele geçirerek haksız olarak kral seçilmiş olan kardeşini tahtan uzaklaştıran Mithardates VI. annesini de hapse attırmıştır.

Mithradates VI. Eupator (Büyük) tahta çıktığı zaman Pont Krallığı batıda Amasra'dan doğuda Tibarenlerin sınırına kadar olan bölgede sıkışmıştı. Büyükbabası Farnakes'in himayesi altındaki küçük Ermenistan prensliği mustakil bir devlet haline gelmiş, Giresun ve Trabzon bölgesindeki kabileleri hükümleri altına almışlardı. Batıda Galatia ve Paphlagonya Krallık sınırlarından çıkmıştı.

Babasının dağılan adamlarını toplayarak orduyu yeniden teşkilatlandıran Mithradates VI. Kırım'ı ve Trabzon bölgesini topraklarına katarak babasının ölümünden sonra Pontos devleti eğemenliğinden çıkmış olan Paphlagonia ve Galatia'yı Bithynia kralı ile paylaşma yoluna gitmişti. Anadolu'dan ve Özellikle Doğu Karadeniz bölgesinden topladığı askerlerle bir ordu kuran Mithridates'in 22 dil bildiği ve ordusunda bulunan Anadolu'nun yerli halklarından olan askerlerine onların ana dilleri ile hitap ettiği bilinmektedir.

Kırım bölgesini ve Karadeniz sahilierindeki Yunan kolonilerini himayesi altına alarak onların yaptığı ticaretten aldığı vergi gelirleri ile iyice zenginleşen Mithridates VI. Fupator, Trabzon civarını ve Kolkhid'i ele geçirerek burada bir satraplık kurmuştu. Daha sonra yarı mustakil bir hale gelen bu yöredeki zengin maden yataklarını işletmiş ve ordusu için gerekli olan kereste, ip ve balmumu gibi malzemeleri bu bölgeden sağlamıştı.

Trabzon'dan ikinci olarak bahseden kaynak olan Strabon, Küçük Armenia Krallığının Pharnakia ve Trapezus bölgelerinin üst tarafında bulunan Tibarenler ve Khakdai kavmini (Khaltlar) egemenlikieri aıtına aldığını bildirir. Ayrıca Strabon, Mithradates Eupator'un kuvvetlenince bu bölgeyi ve Trabzon'un doğusunu içeren Kholkis'i hakimiyeti altına alıp, bu yerlerde yetmiş beş kale yaptırarak hazinesinin çoğunu bu kalelere koyduğunu da belirtmektedir. Bunlardan en ünlülerinden biri bugün Bayburt ili dahilinde olan Sinoria(Sinor) idi.

Anadolu'nun Roma işgali altındaki toprakları ile de ilgilenen Mithradates VI. Eupator kılık değiştirerek bu bölgeleri dolaşmış, halkın Roma yonetiminden hoşnut olmadığını görüp, Anadolu halklarının koruyucusu olarak Roma'ya karşı mücadelesini tırmandırmıştı.

Romanın kışkırttığı Bithynia'nın saldırısına uğrayınca harekete geçip M.Ö. 88 de Bithynia ordularını Ege kıyılarına çekilmek zorunda bırakan Mithridates VI. ardından Romalıların Asia eyaleti yaptıkları Bergama Krallığını ele geçirerek Bergama'ya yerleşmişti. Daha sonra Adaları ve Yunanistan'ı işgal eden Mithradates VI.M.Ö. 86-85'de Yunanistan'da Romalı komutan Sulla'ya yenilince Roma ile bir barış anlaşması imzalayarak savaş tazminatı ödemek zorunda kaldı. Anlaşma gereği donanmasındaki 70 gemiyi Sullaya teslim ederek askerlerinin geri kalanları ile birlikte deniz yolundan krallığının eski merkezi olan Pontus'a döndü.

M.Ö.83'de Romalıların saldırısı ile tekrar başlayan savaşta önce Roma kuvvetlerine üstünlük sağlamış fakat M.Ö.74'de Kyzikos (bugün Belkıs) yakınlarında Lucullus karşısında bozguna uğramıştı. Bu yenilgiden sonra Kelkit bölgesine çekilen Mithridates Vl. Lucullusun kendisini süratle takip edememesinden yararlanarak Orta ve Doğu Karadeniz bölgesindeki halklardan 40 bin piyade ve 4 bin suvariden oluşan yeni bir kuvvet topladı.

Başlangışta Roma kuvvetleri ile yaptığı çatışmalarda üstünlük sağlayan Mithridates, daha sonra erzak sıkıntısı nedeni ile hezimete uğramıştı. Romalıların yağmaya girişmesinden istifade ederek krallığının en uç noktasına kaçmış olan Mithridates önce Komana'ya (Tokat'ın 10 km kuzeyindeki Gumenek) daha sonra da damadı olan Ermeni kralı Tigran'ın ülkesine sığınmıştı.

Komana'ya vardığı zaman savaşın başlanğıcında Farnakıya (Giresun) kalesine gönderdiği ailesinin, Romalılara esir düşmesine mani olmak için, öldürülmeleri emrini vermiş, sadece ölum şekillerini seçmeye hakkı olan aile fertleri bu emre uymuştu. Arkasında Romalıların kendine karşı kullanabileceği birşey bırakmayan Mithridates'i takip için Pompeidus komutasındaki birlikieri görevlendiren Lucullus, Amasya, Sinop ve Samsun'a yönelmişti.

Pompeidus komutasındaki birliklerin takibinden kurtulan Mithridates, damadı Ermeni Kralı Tigrana sığınmıştı. Mithridates'e pek ilgi göstermeyen ve bataklık bölgede bir şato veren Tigran, Mithridates ile görüşmeyi ancak 20 ay sonra kabul etmişti. Bu sırada Romalılar, Pontos Krallığındaki kale ve şehirleri ele geçirmişlerdi. Sinop ve Amasya gibi Pontos Krallığının eski başkentleri, Krallarının döneceğini ümit ederek Romalılara direnirken Ermeni Kralı, Romalıların ülkesini işgale başlamasına kadar hiç bir şey yapmamıştı. Sonunda Mithridatesle işbirliği yaparak Romalılarla mücadeleye başladı.

Doğu Karadeniz bögesindeki Khalbler, Tibarenler ile Fırat ile Kelkit Vadisi arasında bulunan bögenin halkı Anadolu'nun Roma ile mücadelesinin efsanevi önderi Mithridates VI. ya sarsılmaz bir sadakat göstermişler, onun yenilgisinden sonra Roma hakimiyetini kabul etseler bile Romalılarla bütünleşmemişlerdi. Romalılar bu bölgelerdeki varlıklarını askeri garnizonlar ve koloniler şeklinde sürdürdüler. Trabzon şehri bu savaşta tarafsız kaldığı için M.Ö.63 yılında Lucullus tarafından harab edilmekten kurtulmuştu.

Tekrar sahneye çıkan Mithridates, toparladığı ordusu ile birlikte Kelkit vadisine geldi. Doğu Karadeniz dağlarında yaşayan halklar yaşlı krallarının çağrısına uyarak toplandı ve Romalılara ard arda darbeler indirdiler. Bunun Roma'da duyulması üzerine Lucullus aleyhtarları harekete geçti ve Pompeidus, Lucullus'dan komutayı devralarak Roma'ya dönmeye mecbur etti.

Pompeidus'un ordusu karşısında tutunamayan Mithridates savaş alanından kurtularak Pontos Krallığı ile Tigranın ülkesi arasındaki sınırda bulunan Sinoria şatosuna ulaştı. Burada birkaç gün kaldıktan sonra Fırat Nehri'nin kaynaklarına ulaşarak Erzurum bölgesine, oradan kuzeye dönerek Çoruh Vadisi'ne ve nehri takip ederek Karadeniz'den Kırıma ulaştı. Bu yolculuk boyunca Pompeidus'un kuvvetleri Mithridates'i izlemiş, fakat ele geçirememişlerdi.

Strabon, Pompeidus'un ordusunun Heptakometler'in (Yedi Köyün Halkı) yaşadığı dağlık ülkeden geçerken Heptakometler'in yol üzerine Deli Bal kapları bıraktığını, bunları yiyip bilinçlerini kaybeden üç Roma bölüğüne saldırıp onları imha ettikierini belirtir.

Mosyn denilen ağaçlarda ya da ahşaptan yapılmış seyyar kulelerde yaşadıkları için bu halkın Antik devirde (Ksenophon tarafindan) Mossynoik olarak adlandırıdığını yazan Strabonun verdiği bilgileri değerlendirerek Heptakometlerin bugün Trabzon, Rize ili sınırındaki lkizdere Vadisi'nin yukarı kesimlerinde yaşadıklarını söyleyebiliriz. Bugün İkizdere İlçesi olarak adlandırılan bu bölge, Osmanlı belgelerinde Kur,-i Seb'a (Yedi köyler) Nahiyesi olarak geçer. Bu bölge Karadeniz Dağlarının iç kesimlere geçit verdiği yerlerden biridir.

Trabzon' dan bahseden ikinci kaynak olan Strabon bölgeyi anlatırken, Trabzon bölgesindeki halkları; Trabzon ve Giresunun üst kısımlarında yaşayan Tibarenler, eskiden Khalybes olarak adlandırılan Haldailer (Khalt), Ksenephon'un Makronlar olarak bahsettiği Sanlar (Tsan/Can), Trabzon ve Rize'nin üst kısımlarına düşen bölgelerde, eskiden Mosyn denen Heptakometler ve Byzerler olarak sıralar. Ksenophon'un Trabzon ve Giresun yakınlarında yaşadığını beliritiği Kholklar ise daha doğuda Batum civarındadır.

Strabon kitabında bölgedeki şehirleri sayarken Jason (Ordu'nun batısındaki Yasun Burnu)'dan sonra Genetes ve sakinleri Pharnakyaya yerleşmiş olan Kytoros (Ordu) doğuya doğru, harabe halindeki Iskhopolis, orta büyüklükteki Kerasos (Giresun), Hermonassa yakınında Trapezus ve ondan sonra da bu civarda bir yerde Zygopolis (Zigana) denilen bir yerleşim yeri daha olduğunu belirtir.

Doğu Karadeniz Dağlarının önemli geçitlerinden birine adını veren Zigana'nın kuzeyinde bulunan bölge bugün Hamsiköy olarak adlandırılmaktadır. Arapca Hamse, beş anlamındadır. Bugün Hamsi olarak telaffuz edilen bu ismin doğrusu Hamseköy/Beşköy olup eskiden bu civardaki köyleri de kapsamaktaydı. Heptakometler (Yedi Köyün Halkı) ve Hamse köy (Beş köy) örneklerinde olduğu gibi bölgede vadilerin uygun kesimlerinde kurulmuş olan köylerin grup olarak adlandırılması durumunun coğrafi şartların belirlediği ve Antik cağlardan bu yana devam eden bir durum olduğunu söyleyebiliriz.

Kırım'a kaçtıktan sonra etrafına topladığı kuvvetlerle tekrar krallığını ele geçirmek isteyen Mithridates, Pompeidus'un ısrarlı takip ve mücadelesinden sonra buna muvaffak olamamıştı. Kendine karşı düzenlenen bir isyan sonucu intihar ederek ölmesinden önce ülkesi Romalılar tarafından taksim edilerek Roma'ya hizmet edenlere dağıtılmıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder