26 Aralık 2006 Salı

Geleceğim Kadar Geçmişimi de İstiyorum

Samsun Arkeoloji Müzesi



Haberleri dinliyorum, kulaklarıma inanmam güç hatta olası değil, Samsun Arkeoloji ve Etnografya Müzesi´nde sergilenen ve bir örneği daha bulunmayan Osmanlı ve Selçuklulara ait beş yüz yıllık yedi eser, aşırı nemden çürümüş. Sonuç olarak da sergilenemez raporu verilmiş.


Yok bu olsa olsa bir kabustur, mümkün değil demek istiyorum ama hayır spiker hala konuşuyor karşımda. İl kültür müdürünün bu konuda yaptığı açıklama ise beni adeta koltuğa civiledi, aynen şöyle diyor: Karadeniz çok yağışlı ve nemli bir bölge. Bu mekan müze için elverişli değil. Fazla yağışlarda altyapı yetersizliği nedeniyle müzenin depoları su doluyor. Sergi salonlarının yüzde doksanı nem. 2002 yılında kilim, halı ve giysilerden oluşan yedi eserimiz uzmanlar tarafından incelenerek sergilenemez raporu aldı ve demirbaş listesinden çıkartıldı.

Müzenin deniz seviyesinden yüksek başka bir binaya taşınması gerekiyor. Bunun için Kültür ve Turizm Bakanlığı´na bir öneride bulunduk, henüz bir yanıt alamadık. Etnografik eserlerimiz sergilenmeye devam edecek olursa, çürüyen eser sayısı her geçen yıl ikiye katlanacak.

Yalnış anlamadınız deniz seviyesinde yapılan bir müze ve içinde nemden yok olan eserler!!!

Yıllarca bu topraklardan yurtdışına binlerce tarihi eser kaçırıldı. Doğdukları toprakların kalbinden sökülüp, ait olmadıkları topraklar üzerine sergilenmeye başlandı. Savaş sırasında Irak´tan kaçırılan eserler, bizi ne çok ilgilendirdi, ya Taliban tarafından yıkılan Budha heykeleri... Eline bilgisayarın klavyesini alan yazdı, yazdı hiç durmadan yazdı. Oysa yazan bu mekanik beyinler kendi ülkelerindeki talanı, yok olmayı bir türlü görmedi görmek istemedi, yazamadı...

Samsun´da bir arkeoloji ve etnografya müzesinde eserler nemden çürüyormuş kimin umurunda Allahın Samsun´u. Yedi eser çürümüş hala Kültür ve Turizm Bakanlığı´ndan taşınmak için haber bekleniyor! Sayın mekanik beyinlerimiz ise yeni Budha heykelleri bekliyor yazmak için, hareket etmek derseniz yok, toplumsal bir bilinç oluşmamış ki bir türlü.

Bir avuç insan bu toprakların nimetleri için yürekten mücadele ederken, bir kısmı sadece rahat koltukları, akıllı binaları içinde ahkam kesmekle yetiniyor, diğer kalan kısım ise günlük ekmeğinin derdinde, müzikten, spordan, sanattan onlara ne...
***

Geçen yıllarda arkeolog bir arkadaşım vardı Aslı adında, kendisiyle arkeoloji konusunda konuşmaktan o kadar çok zevk alırdım ki anlatamam. Başka bir meslekle uğraşıyordu, neden arkeoloji ile uğraşmadığını sorduğumda bana şunları söyledi: Üniversiteden sonra birkaç yıl arkeologluk yaptım, ama kazılarda genellikle hep yabancı ekipler çalışıyor bu yüzden de bizim iş yapma olanağımız yok denecek kadar az, bu yüzden istemeye istemeye de olsa vazgeçtim mesleğimden oysa hayalimdi bu benim.

Geçen hafta yine Ufuk diye bir arkadaşımla konuşuyordum annesi arkeologmuş emekli olmuş şu anda bir tur şirketinde turist rehberliği yapıyormuş, zaten hiç arkeologluk yapamamış sanat tarihi öğretmeni olarak okullarda ders vermiş, iş imkanı bulamamış hiç.

Söylenecek daha ne var bilmiyorum bildiğim bir şey var, ben geleceğim kadar geçmişimi ve bana ait olanları istiyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder