25 Nisan 2006 Salı

Köy İncelemesi-1

0.   ÖN AÇIKLAMA
Bu çalışmayı yapmamıza sebep olan  iki faktörden  ilki, KOĞUZ’ un  etraflı bir tanıtımını yapmak, problemlerini tespit edip çözüm yollarını araştırmak idi. İkinci faktör ise, “İlkokul Yönetmeliği Madde 105’ in  (f) fıkrası” gereğince getirilen zorunluluk idi.

Böylesine toplumsal karakterli bir inceleme için gerekli sürenin darlığı nedeniyle bu çalışmamızın kemal bulduğunu söyleyemiyoruz. Üç aylık bir sürede derlenen bilgiler araştırmamız için  kifayet arz etmedi. Çünkü, bazı bilgilerin edinilmesi için gerekli uygun ortamın oluşması için zamana büyük ihtiyaç vardır. İnsanı tanımak, dert ve özlemlerini tanımlayabilmek için gerekli köprülerin kurulması özet olarak zaman ile sağlanacaktı. Bu sebep ile bazı konulara  özet olarak değinirken hiç ele alamadığımız konular oldu. Örneğin, “Konuşma Dilinin Fonetik ve  Dilbilgisi Kuralları Yönünde İncelenmesi”, “Mani, Türkü, Destan, Efsane, Masal, Fıkra, Hikaye vb. Kültür Ürünlerinin  Kaynaklarının Araştırılıp Derlenmesi” ve sair konular ele alınamadı. “Mevcut inanç örgüsünün oluşum mu yoksa çözülüş aşamasında mı olduğu, yaygın olarak kullanılan “ARGO” sözcük kullanımının nasıl oluştuğu” gibi  konuların  mercek altına alınarak çözümlenmesi için temel öneriler getiremedik.

Küçüklüğümden beri  “Dağ Köyü” olarak bildiğim ve ulaşılması imkansız “Kaf Dağı” na benzettiğim  buralara ve bura insanlarına karşı efsanevi bir ilgim vardı. Bu açıdan, KOĞUZ halkından gördüğüm  yakın ilgi ve sıcacık insani yaklaşımları doğrusu beni büyüledi. Çocukların ışıl ışıl gözleri, pırıl pırıl  zekaları, gençlerin tertemiz duygu ve düşünceleri, yetişkinlerin olgun yapıları şefkat dolu alakaları onca maddi yokluğun ve yoksulluğun ortasında bunca manevi zenginliğin bolca, dipdiri ve taptaze yaşıyor ve yaşatılıyor olması...

Bu çalışmada yardımlarını esirgemeyen, her soruya sabır ve olgunlukla cevap veren Sn. Mustafa ÇETİN(koca) Bey’ e,  en büyük desteği veren İmam-Hatip Erol ÇIRAK Bey’e ve tüm köy halkına teşekkür ediyor hepsini saygı ile anıyorum.

Bu çalışmanın devam ettirilmesi ve KOĞUZ  halkına yaralı olması dileklerimle...

/Çetin KOŞAR
Mayıs 1990/KOĞUZ


1.KONUM VE ÇEVRE

11.SİYASİ KONUM

Pelitbükü Sekecek Köyüne bağlı bir mahalle statüsünde bulunan Koğuz, Samsun ili Alaçam ilçesine bağlı  bir köy niteliği arz etmektedir. “köy niteliği” dedik, çünkü, mahalle yakınlık ifade etmektedir. Arapça asıllı mahal (yakın çevre)’ den üretilen bu isim  inceleme konumuz olan  köy için biraz anlamsız kalmaktadır. Bağlı bulunduğu köye yakınlığı takriben 3-4 km kadardır. Bu açıdan bakıldığında  Koğuz, bir mahalle  olmaktan ziyade bir köy niteliğindedir. Ancak idari yapı olarak bir mahalledir.


12.İDARİ YAPI

Köyün idari  yapısında bir çarpıklık vardır. Bu özellik köyün kuruluş şeklinden kaynaklanmaktadır. Şöyle ki; buraya ilk yerleşenlerin bir kısmı Pelitbükü Karacak köyünden, diğer bir kısmı yerleşik olmakla birlikte Pelitbükü Sekecek köyünden gelmiş yada oroya bağlı oldukları için şu an köyün iki muhtarı bulunmaktadır. Örneğin, Muhtarlık bir işi olan kişiler  kendi muhtarlarına gitmektedirler. Tabi, köye iki muhtar bakmasına karşılık  ne yazık ki bu köyde hiç muhtar yoktur. Muhtarlık seçimi esnasında köye iki seçim sandığı kurulmakta her seçmen bağlı bulunduğu muhtarlığın  seçim sandığına oyunu atmaktadır. Elektrik, yol, su, okul ve cami gibi altyapılara sahip köyün  bir an önce idari statüsünün düzenlenmesi kaçınılmazdır.


13.COĞRAFİ KONUM

Köy, hakim Dütmen  Tepesinin eteklerinde kurulu  küçük  bir yerleşim birimidir. Dört yanı yüksek tepelerle çevrili köyün ufku oldukça dardır.

Köyün kurulu olduğu mevkii ağaçsız ve yer yer kayalıktır. Yıllardır kesilerek yok edilen ormanların yerini yavaş yavaş yalçın kayalıklar almaktadır.

Köyün yolu mevcuttur. Gerek ilçeye ve gerekse Kızlan’ a gidebilme imkanı veren bu tek yolun ana  sorunu 3 km.’lik bir kısmının ham toprak oluşu sebebiyle yağış esnasında araç trafiğine kapalı kalmasıdır.


14. YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ

Köyün, coğrafi karakteri yoğun tek dağı  “DÜTMEN” dir. Bu dağ, irili ufaklı sürülerce tepeciklerle dolu olup tepesinde de 40 m2’ lik  sığ bir göle sahiptir.

Yapılan tahmini hesaplara göre Köyün deniz seviyesine göre yüksekliği  1000 metre olup Dütmen Tepesinin ise 1400 metredir.

Köy içinde ve çevresindeki dereciklerin sayısı oldukça fazladır. Dütmenden doğarak akıp gelen  diğer derelerin hepsi yeni kaynak başlangıcı oluşları nedeniyle akarsu potansiyeli olarak oldukça sınırlıdırlar. Köyün alt kısmından geçmekte olan ana derenin genişliği  10 metreyi geçmemektedir.


Dütmen dağının tepesinde bulunan 40 metrekarelik  bir gölün dışında  çevrede  yalçın kayalıkların dışında  başka bir coğrafi karakter yoktur.

Yeryüzü, şekil itibariyle irili ufaklı tepeciklerden oluşmuştur. Arazi engebelidir.

Arazinin genel görünümü; az ağaçlı kıraç ve bol kayalıklıdır. Orman yok denecek kadar azdır.


15. TOPRAK YAPISI VE KALİTESİ

Köy toprağının üst tabakası taşlı olup, arazi yapı olarak  kayalıktır. Bu kayaların özelliği ise  sert değil ufalanıp dağılan cinsten oluşudur. Bu nedenle, sürekli olarak erimektedir.

Arazi, ağaç, çalı vb. bitki örtüsünden yoksun olup, sürekli esen rüzgar ve  hemen hemen her gün yağan yağmurun tahribatına  maruz kalmaktadır.

Toprağın alt tabakası taş ve kayalıktır.

Toprağın verimi  “Bir’ e Bir” dir. Sanayi gübresi ile bu oran korunmaya ve artırılmaya çalışılmaktadır. Verimin bu kadar düşük olmasına rağmen  yine de arazilerin kullanılması, hayvanlara  yiyecek sağlamak amacıyla sürdürülmektedir.

Bölgede  kış mevsiminin uzun sürmesi nedeniyle sadece bahar aylarının sonlarına doğru karlar eridiği zaman  buğday vb. ekim yapılmaktadır.

Sulu tarım yapmaya elverişli arazi ve buna izin verecek bir yeryüzü şekli olmadığı için sulu tarım yapmak mümkün değildir.

Verim açısından araziler  farklılık göstermemektedir.

Kullanılan  gübrenin  miktarı yeterli değildir. Kimyasal gübrenin yanında tabii gübre kullananlarda vardır.

16. SULAR

Köyde yer altı suları bol miktarda mevcuttur. Bu sular, arazinin her yanından zaten  yüzeye kendiliğinden çıkmaktadır. Bu açıdan köyün su problemi yoktur. Köy  meydanında kurulu bulunan tek çeşme sürekli akmakta olup, köylü su ihtiyacını buradan taşıyarak temin etmektedir. Küçük bir masraf ile bu suyun  her evin önüne hatta içine bağlanıp akıtılması mümkünken nedense buna gerek duyulmamaktadır.


17. İKLİM VE MEVSİMLER

Köyün iklimi,  rakımın yüksek oluşundan dolayı yayla iklimi niteliğindedir. Kışlar sert, kar yağışlı ve uzundur. Yazlar ise kısa ve serindir.

Bafra ilçesine yapılan baraj gölünün uzantısı köy civarına yakın olduğu için  iklim üzerinde büyük etkisi görülmektedir. Yaz mevsiminde sabahları açık ve güneşli olan hava öğle sonralarına doğru mutlaka kapanmakta ve  yerini fırtınalı ve  yağışlı bir havaya bırakmaktadır. Denizden yükselen su buharcıkları köyün tepelerine çarparak kaldığı için buraların sisi, dumanı  hiç eksik olmamaktadır. Bu açıdan  genel olarak bakıldığında iklim, sürekli yağış olarak kendini göstermektedir. Bu yağışlar, yaz sonlarından itibaren başlayıp yaz başlarına kadar sonbahar, kış ve ilkbaharda  kar, geriye kalan diğer  süre içinde de yağmur ve fırtına olarak kendini göstermektedir.

Esen sert ve soğuk rüzgar ile birlikte bu yağışların toprak üzerinde olumsuz etkileri vardır. Bu açıdan ekim – dikim yani toprağın  kullanımı/tarım için  gerekli sürenin darlığı problemi ortaya çıkmaktadır. İşin ilginç yanı, deniz seviyesine yakın alanlarda yapılan buğday ekiminden mahsul  elde edilmesi yaklaşık  on ayda  mümkün iken ne hikmetse buralarda  bu süre 3-4 ay kadardır.

Olumsuz iklim şartları, geçimini çobanlıkla sağlayan yöre insanını yarı göçebe bir hayata zorlamıştır. Erken bastıran kar, hayvanların otlatılabilmesini engellemekte, bu nedenle kış gelince, köyün eli  yetişkinleri sürülerini alıp deniz sahiline yakın köylere inmekte, ta yaz başlarına kadar buralarda geçici olarak kalmaktadırlar. Bu süre zarfında köy, yaşlı ve çocuklara kalmaktadır.

İklim şartlarının bir diğer olumsuz etkisi de sürekli yağış ve sert esen rüzgarların arazinin toprak tabakasını sürekli erozyona uğratmasıdır. Her yıl tonlarca toprak insanın gözü önünde eriyip gitmektedir.


18. TABİİ BİTKİ ÖRTÜSÜ

Herhangi bir bitki örtüsü söz konusu değildir. Ekim yapılamayan alanlar bozkırdır.  Dere kenarlarına yakın yerlerde bir miktar çayır yetişebilmektedir. Diğer yerler mera olarak kullanılmaktadır.

Ormanlar gün geçtikçe azalmaktadır. Koruma altına alınmış hiçbir alan mevcut değildir.  Köylü istediği zaman, istediği yerden istediği şekilde kesim yapabilmekte, hassasiyet gösterme konusunda ne kendisi dirayetli ne de bir başkası bu konuda yetkilidir. Öte yandan keçi vb. hayvanların taarruzuna maruz kalan alanlarda serpilip büyüyerek ağaç olabilecek fidanlar da birer maki olarak kalmaktadır.  Bu durumu köylü kendisi çok güzel ifade etmektedir. “5-10 yıl sonra ilçeye tuz şeker almaya gider gibi odun kömür almaya da gideceğiz.” Hal böyle olmasına karşılık yine de ormanlar şuursuzca  kullanılmaya  hem de hoyratlık derecesinde devam etmektedir. Düzenli bir orman kullanımı yoktur. Gerek yakacak ve gerekse araç-gereç için ve de arazi edinmek için yılın her günü yaşlı fidan denilmeksizin  kesim yapılmaktadır. Bu konudaki görüşmelerimizde, köylünün bu kötü gidişin farkında olduğu; ancak, bunun artık gelenekselleştiğinden önünün alınması için büyük bir girişimin gerektiği görülmüştür. (Tek çare yasaklama tabii.)



19. YABANİ HAYVANLAR

Ormanların yok olmasıyla birlikte  baş gösteren  sorunlardan birisi de özellikle yabani hayvanların  neslinin tükenmesi sorunudur. Bölgede halen geyik ve ceylan derisinde yapılmış ev eşyaları mevcutken şimdi bu hayvanın neslinde eser yoktur.

Tavşanlar da yolcudur. Bölge Uçucu kuşların bile bırakın barınmasını, uğrak yeri olmaktan bile çıkmıştır.

Bölge kurt ve domuz gibi  yabani hayvanlara kalmıştır. Aç kalan bu hayvanların gözü köylerdeki evcil hayvanlara dikildiğinden her evde korunmak amacıyla nerdeyse 3-5 köpek  beslenmektedir. Viran yerlerin hayvanları olarak bilinen karga ve baykuş türü hayvanların çokluğu buralarda dikkat çekicidir.


20.KÖYÜN YOLLARI VE  ULAŞIM

Köyü, Toklu köyü Kızlan hattından ilçeye bağlayan tek yol vardır. Bu yol aynı  zamanda  Yemişen-Boyabat hattıyla Sinop iline ulaşır.  Yaklaşık olarak  köyün Toklu köyüne uzaklığı 8, Kızlan’ a  10, Alaçam’ a  ise 33 Km.’ dir. Kızlan’ dan gelirken, 2. Km’ de Toklu Köyünden Uzunkıraç ve Sakarinek’ e, 8. Km’ de Dütmen’ e yol ayrımı vardır. Ayrıca, köyden itibaren 5 Km uzaklıkta Yemişen köyü vardır.

Ulaşım güçlükle yapılmaktadır. Yılın büyük bir bölümü kar yağışlı olarak geçtiği için  ulaşım durmaktadır. Yer yer 1-2 metreyi bulan kar kalınlığı bunda başlıca etkendir. Bu sebeble köylü çarşıya inmek ,istediği ulaşım durmaktadır. Yer yer 1-2 metreyi bulan kar kalınlığı bunda başlıca etkendir. Bu sebeble köylü çarşıya inmek istediği zaman ulaşımı  hayvanlarla gerçekleştirmektedir. Atlar ile Kızlan’ a kadar gidilmektedir. Çarşamba günleri dışında  zaten köylü pek yola çıkmaz.

Ulaşım vasıtası olarak Kamyon, Jip ve Atlar  kullanılmaktadır.


Bu ulaşım güçlüğünün köylünün alışagelmiş olduğu yaşantısının üzerine öyle aşırı bir tesiri yoktur. Köylü dar gelirlidir. Ağır hastalıklarda bile doktor ve ilaç düşünemezler bir yerde.

Ham toprak olan yolları kışın kar kapamakta, yazın ise yağmur çamur. Köylü genellikle bahar aylarında hayvansal ürünlerini pazarlamak için çarşıya indiğinden  yollarının açık yada kapalı oluşundan pek etkilenmemektedirler. Köye araç gelemez ise atlar eyerlenip yola koyulmak zaten yaşamın kendisidir.


23. TİCARET HAYATI

Hiç şüphe yok ki, ticaret yapabilmenin temel şartı ulaşımdır. Ticaret için gerekli ulaşım imkanları oldukça kısıtlıdır. Sadece haftada bir gün, Çarşamba günleri köye gelen bir kamyon ile çarşı-pazara gidilmektedir. Bu açıda ulaştırma vasıtalarının  köy ve bölge ekonomilerine katkısı yoktur. Sadece zorunlu ihtiyaçları karşılamaya yönelik kıt bir imkandır.

Köyün mallarının satışa sunulduğu tek pazar, ilçede  haftada bir gün olarak düzenlenen halk pazarıdır. Pazarlanan mallar sadece hayvansal ürünler olup, peynir, yün, kasaplık koyun-kuzu ve yumurtadan ibarettir.

Pazarlama genellikle perakende olmaktadır. Ürünler doğrudan tüketiciye ulaşır. Bazen aracı ve toptancılar da perakende alımlarda  bulunmaktadırlar.

Köylünün malını uygun fiyata alacak ya da pazarlayacak herhangi bir ofis ya da kooperatif yoktur. Malların pazarlanması ferdi çabalarla olduğu için, zaten bin bir güçlükle  elde edilip ve onca zahmetlerle pazara ulaştırılan ürünler yeri geldiğinde boşu boşuna bir daha geri  köye gitmesin diye yok pahasına elden çıkarılmaktadır. Sonuç olarak köylü  emeğinin ve masrafının karşılığını alamamaktadır. (Örn. 1990 yılında köylü beyaz peynirin kilosunu 4-5 bin liraya satarken, aynı peynir Samsun il merkezinde 10-12 bin liradan satılmakta idi.)


Bu açıdan bakıldığında Köylünün ürününü pazarlayacak bir kuruluşa ihtiyaç vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder