23 Kasım 2006 Perşembe

İstanbul Hükümeti, Çeteler ve Bölgemiz

MÜTAREKE BAŞLANGICINDA
KARADENİZ BÖLGESİ’NDEKİ PONTUS TAHRİKLERİNE KARŞI
İSTANBUL HÜKÜMETİ’NİN ALDIĞI ÖNLEMLER

Seferberliğin başında asker kaçakları ile Rumlar ve Ermeniler Samsun yöresinde çeteler teşkil ederek soygun ve tecavüz hareketlerine girişmişlerdi. Bunların teşkilatlanmasında Samsun’daki Rum komitesi, Pontus Cemiyeti ve bilhassa Rum metropoliti Germanos’un payı büyüktü. Pontusçular, Karadeniz bölgesindeki Rum nüfusun sayısını arttırmak için, Rusya’da yaşamakta olan Rumları buralara göç ettirmekte, silahlı bazı Rumları da Karadeniz kıyılarına çıkartmaktaydılar. Karadeniz sahillerine, özellikle Trabzon ve Samsun havalisinde yapılan göçler Pontus Rum devletini kurabilmek için nüfus çoğunluğunu sağlamak amacıyla yapılmaktaydı Trabzon ve çevresine devam etmekte olan Rum göçü de “Pontus İlhak ve İstiklâl Komitesi” marifetiyle yapılıyordu.

Birinci Dünya Savaşı’nda Çarlık Rusyası Karadeniz sahillerine çıkarıp, Rumlara verdiği silahlardan başka, mütarekenin ardından Samsun’a çıkan İngilizler, sadece Samsun’da Rumlar’a 10.000 silah dağıtmıştı. Pontus Teşkilatı, kaçakçılık yoluyla çok sayıda silah getirmişti. Böyle önemli bir düşman silah deposunu ordusu ve sahil korumalarının arkasında kalması güvenlik ve ülkenin selameti için tehlikeli idi. Bu bakımdan İstanbul Hükümeti de Ankara gibi bazı önlemler almak yoluna gitmişti. İlk etapta, bu silah depolarının kaldırılması ve halkın silahtan tecridine lüzum görülmüştü.

Yunan donanmasının 9 Haziran 1921 tarihinde İnebolu’yu bombardıman etmesi ve düşmanın karaya kuvvet çıkarması ihtimalinin artması nedeniyle, Bahriye Nezareti ile işbirliği yapan Dahiliye Nezareti, sahillerin kontrol altına alınabilmesi için bir gambotun Karadeniz bölgesine gönderilmesini sağlamıştır.

Giresun’da yayınlanan “Gedik Kaya” adlı gazetenin bir sayısında İngiliz Hükümeti başbakanı Lloyd George’un İstanbul ve Boğazların uluslar arası bir şekle sokulmasıyla, Türk hükümetinin yeni merkezinin Anadolu’da olacağına, İstanbul’un yalnızca hilafet merkezi olarak dini bir payitaht kalacağına dair gazetelerde görülen tekliflerin şiddetle protesto edilmesi hakkında, Hey’et-i Temsiliye adına Mustafa Kemal Paşa tarafından bazı yerlerdeki Muhafaza-i Hukuk-u Millîye Cemiyetlerine telgraflar çekilmişti. İstanbul hükümeti ise, bu gibi telgrafların gazetelerde yayınlan-masının hem söz konusu cemiyetin ve hem de halk adına çekilen tezahürat telgraflarının önemini yok edeceği gerekçesiyle, bu gibi telgrafların gazetelerde yayınlanmasının uygun olmayacağına ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verdi.

Ülkenin kurtuluşunu, asayiş ve huzurun sağlanmasında gören hükümet, bunun için de işgal güçlerinin tüm tahriklerine karşı sukûnetle karşılık verilmesini istiyordu. İşgale karşı örgütlenme ve halkı bilinçlendirme çalışmalarına hız veren çalışmaları engellemek istiyordu. Nitekim Balıkesir ve Saruhan Redd-i İlhak cemiyetlerinin Balıkesir’de gerçekleştirdikleri kongrelerin ülke çıkarlarına son derece ters olduğu vurgulanarak, bu gibi çalışmalara derhal son verilmesi isteniyordu.

Karadeniz Bölgesinde faaliyet gösteren Rum çetelerinin en kısa zamanda bertaraf edilmesini isteyen hükümet, belli ki bunun nizami kuvvetlerle yapılmasına taraftardı. Bölgede karşı güç oluşturan mahalli kuvvetler kastedilerek, bazı yerlerde olduğu gibi her ne sebeple olursa olsun halk, ya da görevli olmayan askeri şahıslar tarafından hükümetin görevine müdahaleye varacak şekilde teşkilat ve teşebbüsle geçilmesini istemiyordu. Bu tür hareketler yabancıların müdahalesini arttıracağı gibi, işgalin genişlemesine de yol açabilirdi. Ülkenin büyük menfaatlerine zarar veren böylesi teşebbüsler manen ve maddeten büyük bir sorumluluğu gerektirdiğinden, icap edenlere anlatılmalı ve gerekli uyarılar yapılmalıydı. Açıkçası düşman saldırılarının siyasal teşebbüslerle önlenebileceği, bunu anlamayan ya da anlamak istemeyen “gayr-i mes’ul” şahıslara iltifat edilmemeliydi.

Bu arada, Dahiliye Nazırı Ali Kemal imzasıyla Trabzon vilayetine gönderilen 15 Haziran 1919 tarihli şifre telgrafta, Yunanlıların vilayet dahilinde ve Canik’te fesat çıkardıklarının belirlendiği ifade ediliyordu. Bu fesatların önünü alabilmek için Osmanlı Hükümeti gerekli tedbirleri almış, konuyu İtilaf devletleri temsilcilerine bildirmişti. Bu arada Rusya’dan gelen Rumların kıyıya çıkmalarının engellenmesi için elden ne geliyorsa onun yapılması isteniyordu. Bunlarını sayıları, kimlikleri, ne için ve ne şekilde gelmiş olduklarının günü gününe merkeze bildirilmesi isteniyordu. Ali Kemal Bey, Trabzon valiliğine gönderdiği, 18 Haziran 1919 tarihli bir başka şifre telgrafla hükümetin emrine uyulmasını, dolayısıyla Rumların Trabzon’a çıkmamalarının sağlanmasını istiyordu.

Ancak Temmuz 1919 sonlarında Osman Ağa kendisi hakkında “aff-ı şahane” nin çıkması üzerine Giresun’a dönmüştü. Giresun’a dönüşünü takiben belediye başkanlığı görevini tekrar yürütmeye başlamıştı. O’nun dönüşü yöredeki Pontus faaliyetlerine indirilen en büyük darbe olmuştu. Artık gemilerle Giresun sahillerine göçmen adı altında çıkarılmak istenen Rumların geri çevrilmesine başlanmıştı.

Bu arada Rusya sahillerinden küçük bir Ukrayna gemisi, Trabzon sahillerine gelmiş, bir müddet bekledikten sonra, yolcuları arasında bulunan ve Trabzonlu olmayan 71 Rum’u Giresun’a çıkartmak istemişse de, halkın karşı koyması üzerine başarılı olmayarak tekrar Trabzon’a dönmüştü. Ancak Trabzon vilayetince kabul edilen bu yolcular, 9 Ağustos 1919 tarihinde gemiden çıkmaları sağlanmıştır. Bunun üzerine hükümet, bu konudaki tebliğler ve alınan kararlara aykırı olarak kabul edilmiş olan bu Rumların geldikleri yerlere iadesiyle, neden kabul edildiklerinin bildirilmesini istemiştir.

Bütün bunlara karşılık Giresun ve yöresindeki halk, içinde bulunduğu tüm olumsuz şartlara rağmen gerek bölgeye yönelik tehditler, gerekse Anadolu’nun diğer bölgelerindeki işgaller karşısında son derece duyarlılık göstermişti. Bölge halkı Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti’nin saflarında tek vücut olmuş, mücadeleye atılma konusundaki kararlılığını tüm Milli Mücadele boyunca ortaya koymuştu.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder