23 Kasım 2006 Perşembe

Derviş Yunus Emre ve Samsun



Hayatı
Tarihî hayat ve şahsiyeti hakkında pek az şey bildiğimiz Yûnus Emre, Anadolu Selçuklu Devleti'nin dağılmaya ve Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde küçük-büyük Türk Beylikleri'nin kurulmaya başladığı XIII. yy ortalarından Osmanlı Beyliği'nin filizlenmeye başladığı XIV. yy'ın ilk çeyreğinde Orta Anadolu havzasında doğup yaşamış bir Türkmen kocası, şair bir erendir. Yûnus'un yaşadığı yıllar, Anadolu Türklüğünün Moğol akın ve yağmalarıyla, iç kavga ve çekişmelerle, siyasî otorite zayıflığıyla, dahası kıtlık ve kuraklıklarla perişan olduğu yıllardır. XIII. yy'ın ikinci yarısı, sadece siyasî çekişmelerin değil, çeşitli gayrı sünni mezhep ve inançların, batınî ve mutezilî görüşlerin de yoğun bir şekilde yayılmaya başladığı bir zamandır. İşte böyle bir ortamda, Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî, Hacı Bektaş-ı Velî, Ahî Evrân-ı Velî, Ahmed Fakih gibi ilim ve irfan kutuplarıyla birlikte Yûnus Emre, Allah sevgisini, aşk ve güzel ahlakla ilgili düşüncelerini, her türlü batıl inanca karşı gerçek İslam tasavvufunu işleyerek Türk-İslam birliğinin oluşmasında önemli vazifeler ifa etmiştir.

Yûnus Emre, Risaletü'n-Nushiyye adlı mesnevîsinin sonunda verdiği;

Söze târîh yidi yüz yidiyidi
Yûnus cânı bu yolda fidîyidi

beytinden anlaşıldığı kadarıyla H. 707 (M. 1307-8) tarihlerinde hayattadır. Yine, Adnan Erzi tarafından Bayezıd Devlet Kütüphanesi'nde bulunan 7912 numaralı yazmada şu ifadelere rastlanmaktadır:

Vefât-ı Yûnus Emre
Müddet-i 'Ömr 82
Sene 720

Bu belgeden anlaşılacağı üzere, Yûnus Emre, H. 648 (M. 1240-1) yılında doğmuş, 82 yıllık bir dünya hayatından sonra H. 720 (M. 1320-1) yılında Hakk'a yürümüştür.

Doğduğu yer konusundaki tartışmalar Eskişehir'in Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy ile Karaman üzerinde yoğunlaşmakla birlikte birincisi daha doğru gözükmektedir. Menakıpnâmelerle şiirlerinden çıkarılan bilgilere göre Babalılardan Tapduk Emre'nin dervişidir. Hacı Bektaş-ı Veli ile ilgisi Vilayetname'den kaynaklanmaktadır. Yine şiirlerinden tasavvuf yolunu seçtiği, iyi bir öğrenim gördüğü anlaşılmaktadır. Anadolu kentlerini dolaştığı, Azerbaycan ve Şam'a gittiği, Mevlana'yla görüştüğü, giderek şeyh olduğu da bu bilgiler arasındadır. Bu yanıyla tasavvuf düşüncesini, Alevi-Bektaşi inançlarını zenginleştirdi, kendi adına bağlanan tekke şiirinin Anadolu'daki ilk temsilcilerinden oldu.

Türbesi
Yûnus Emre'nin mezarı olduğu iddia edilen pek çok mezar ve türbe vardır. Bunlar; Eskişehir'in Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy; Karaman'da Yunus Emre Camii avlusu; Bursa; Kula ile Salihli arasında Emre Sultan köyü; Erzurum, Duzcu köyü; Isparta'nın Keçiborlu ilçesi civarı; Aksaray; Afyon'un Sandıklı ilçesi; Ordu'nun Ünye ilçesi; Sivas yakınında bir yol üstü.

Ancak en kesin bilgiler Kırşehir'in Ulupınar Kasabasının Ziyarettepe mevkiinde olduğunu işaret etmektedir. Çünkü Yunus Emre hakkındaki bilgilerde bahsi geçen Taptuk Emre,Hacı-Bektaş'ı Veli,Ahi Evran-ı Veli Yunus Emre türbesine çok yakındır.

Tatcı, Mustafa. Yûnus Emre Dîvânı. Akçağ Yayınları, 1998. ISBN 9753382324.


Kimdir Yunus?  Yunus Emre İle İlgili görüşler

Prof. Dr. MAHMUD ESAD COŞAN
Hangi şiir gerçekten Yunus'un diye bir meselemiz var; bunu tesbit etmemiz lâzım!.. Sizin bugün Yunus'un diye sevdiğiniz, ezberlediğiniz, dinlediğiniz ilâhilerin bir kısmı onun değildir meselâ... Çünkü, bir kaç tane Yunus var... Çok net, çok kesin, bütün ilim adamlarınca bilinen bir gerçek...
Bir kere iki tane kesin Yunus var: Birisi, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'ye yetişmiş Yunus; ötekisi, Bursa'da Emir Sultan'a yetişmiş Yunus... Birisi Mevlânâ'dan biraz genç; ötekisi Emir Sultan'dan biraz genç... Emir Sultan'dan feyz almış, Emir Sultan'a bağlı... Bu ikinci Yunus daha ziyade, "Şol cennetin ırmakları" "Kâbenin yolları bölük bölüktür" gibi ilâhileri söyleyen... Yâni bizim Yunus'un diye sevdiğimiz şiirlerin yüzde altmışı - yetmişi Bursalı Yunus'undur.

Bir Yunus o, Bursalı Yunus... Bir Yunus da, --şimdi belki Aksaray'a bağlıdır, idârî taksimatı bilmiyorum-- Sivrihisar'lı... O Sivrihisar, --Eskişehirliler üzülse de söylemek zorundayım-- Eskişehir'in Sivrihisar'ı değil... Kızılırmağın kenarında ama, Eskişehir'deki Sivrihisar değil... Hacıbektaş kasabasına çok yakın, Sivrihisar diye bir yer var Kızılırmağın kenarında... Kızılırmak, biliyorsunuz nerelerden dönüp, dolaşıp öyle gidiyor Karadeniz'e... Bunu bir yazı ile, kitapla Refik Saygun anlattı. İncelemeler yaptı, oranın fotoğraflarını çekti. "Bu Sivrihisar'dadır Yunus!" dedi. "İşte, Tapduk Emre'nin kabri var burda... İşte Yunus'un kabri var burda..." dedi. Kimse bunu dinlemedi ama, aslında Yunus'un yeri orası, kabri orada... Onu da tabii, ihyâ etmek lâzım!..

PROF. MUSTAFA ERGÜN
Bektaşi Velâyetnameleri, onu, Sivrihisar yakınlarındaki Sarıköy'lü olarak gösterirken; Şakâyık-ı Numâniye, Bolu'lu olduğunu iddia ediyor ki, bu iki yöre birleştirilerek Yunus'un büyüyüp yetiştiği yerler olarak kabul edilebilir.

Ancak mezarı hakkında, birbirinden bir hayli uzakta çeşitli yerler işaret edilmektedir. Bunlar üzerine, her yöre kendilerince haklı çeşitli deliller sergilemektedirler. Yunus Emre'nin mezarının olduğu iddia edilen yerler şunlardır: Sarıköy (Eskişehir), Karaman, Bursa, Çayköy (Afyon-Sandıklı), Tuzcu (Erzurum), Keçiborlu, Kula-Salihli arası, Aksaray, Ünye, Sivas, Tire, Kırşehir, Bolu, Uluborlu... Elbette Yunus bu yerlerden birisinde yatmaktadır ve diğerleri birer "makam"dır. Şu anda Eskişehir Sarıköy'deki türbesi yeniden düzenlenmiş ve her yıl törenlerin yapıldığı bir merkez haline getirilmiştir.

Yunus Emre'nin mezarının olduğu iddia edilen yerler şunlardır: Sarıköy (Eskişehir), Karaman, Bursa, Çayköy (Afyon-Sandıklı), Tuzcu (Erzurum), Keçiborlu, Kula-Salihli arası, Aksaray, Ünye, Sivas, Tire, Kırşehir, Bolu, Uluborlu... Elbette Yunus bu yerlerden birisinde yatmaktadır ve diğerleri birer "makam"dır. Şu anda Eskişehir Sarıköy'deki türbesi yeniden düzenlenmiş ve her yıl törenlerin yapıldığı bir merkez haline getirilmiştir.

Yunus'un hayatı hakkında birçok efsaneler ve çağdaş yorumlar vardır. Bu efsanelerin büyük kısmı Bektaşi Velâyetnamelerinden kaynaklanıyor. Uzun Firdevsî'nin Bektaşi Velâyetnamesi'ndeki bu efsaneler üzerine oluşturulmuş roman ve filmler bulunmaktadır. Buna göre Yunus, Sarıköylüdür. Sert geçen bir kış mevsiminde Hacı Bektaş Dergâhından buğday istemeye gitmiştir. Orada tasavvuf yoluna girmiş, ama bir soruya ters cevap verdiği için, Hacı Bektaş'ın yanında değil, Tapduk Baba Dergâhı'nda yetişmesi uygun görülmüştür. O dergâhta yetişmesine dâir de birçok menkıbeler vardır. Bu menkıbeler onu Alevî-Bektaşî geleneği içinde gösterir. Birçok araştırmacının ilk başta bu iddiaya kanmasına karşılık, şiirleri üzerindeki araştırmalar derinleştirilince, onun, Mevlâna geleneğine bağlı veya Halvetî tarikatından bir şâir olduğu iddiaları ortaya atılır. Aslında onun eserleri incelendiğinde, bağımsız, kendi tarzında bir mutasavvıf-şâir olduğu, bir tekkede Tapduk Emre'nin tasavvufî görüşlerini anlattığı görülür. Onun bir Ahi şeyhi olduğu, Selçuklular ve Beylikler dönemi siyasî kargaşalarına, o sırada yeni oluşmakta olan Anadolu Feodalizmine karşı pasif direniş gösteren bir ozan olduğu iddiaları da vardır. (…)
Kaynak :Aziz Kemal NAFİ
http://www.milliegitim.biz/git.asp?nereye=Ayrinti&id=783


ÇAĞLAR ÜSTÜ KİMLİĞİ VE TÜRKÇESİYLE YUNUS EMRE
/Ahmet Günşen*
(…)
Yunus’un yüzyıllarca bu kadar çok sevilip okunmasının sebeplerinden biri de, onun halkın ruhunu, duygu ve düşüncesini yine halkın dupduru Türkçesiyle dile getirmiş olmasıdır. Özellikle, şiirlerinde yüzyıllara meydan okuyan tabiî, canlı, samimî halk dilini kullanmış olması, eserinin ve mesajının her dem taze ve yeni kalmasını da sağlamıştır. Onun eseriyle yakaladığı bu millî ve klâsik çizginin sırlarından birini kullandığı Türkçeyi anlamakla çözebiliriz. Zaten, Yunus’un asıl gücü ve başarısı da, devrinin dilini büyük bir sanat dehasıyla kullanmış olmasından gelir.

Onun söz dağarcığı bir yönüyle edebî dile yaslanır, ama büyük ölçüde halk dilinden beslenir. Dolayısıyla onun Türkçesi, yazı dilinin olduğu kadar, devrinin ağız özelliklerini de göstermektedir. Nitekim, yaşadığı devrin halk dilini büyük bir başarı ile kullanan Yunus’un bugün yazı dilinde yaşamayan birçok kelimesini Anadolu ağızlarında bulmaktayız. Türkçenin en eski çağlarından gelen binlerce eski/arkaik kelimeyi yaşatan Anadolu ağızları, dil tarihimiz ve söz varlığı araştırmaları açısından son derece önemli bir kaynak durumundadır. Ağızların yazı diline göre daha ağır değişen muhafazakâr yapısından kaynaklanan bu avantajı, Yunus Emre’nin dilini daha iyi anlamak için de değerlendirmek mümkündür.

Bu konuda bir fikir edinebilmek için Yunus Emre Divanı (Tatcı, 1998) ile Derleme Sözlüğü’nü karşılaştırdık ve bugün yazı dilimizde kullanılmayan, ama Anadolu ağızlarında yaşayan kelimeleri yöre yöre tespit ettik.
(…)

Yüzyıllara meydan okuyarak Anadolu ağızlarında varlığını sürdüren bu kelimelerin sayısını artırmak mümkün. Bu kelimelerin Anadolu coğrafyasındaki dağılımı, Yunus Emre’nin yaşadığı bölgeyi de aşağı yukarı çizebilir diye düşünüyoruz. Bu, çok yabana atılır cinsten bir düşünce de olmaz. Ancak, Yunus, bu konuda da net bir ipucu vermiyor. Bu coğrafya kuzeyden güneye, Trabzon, Rize, Artvin, Ordu, Giresun, Samsun, Zonguldak’tan Gaziantep, Adana, İçel, Antalya, Muğla’ya; doğudan batıya, Van, Muş, Bitlis, Erzurum, Erzincan, Malatya, Elazığ, Diyarbakır’dan Aydın, Denizli, İzmir, Balıkesir, Çanakkale’ye, hatta Trakya’ya (Edirne, Kırklareli, Tekirdağ) kadar uzanmaktadır. Hatta, Azerbaycan ve Kerkük’e yaslanıyor. Ancak, bu kelime kadrosunun Orta ve İç Batı Anadolu’da yoğunlaştığı açıkça görülmektedir. Yani, kullandığı kelime dağarcığının Anadolu ağızlarındaki izleri bakımından, Yunus Orta Anadolu’da yaşamış olmalıdır. Biraz daha ileri giderek söylersek, Yunus’un bu kelime kadrosunun büyük bir bölümü, Anadolu’da Türkmen, Afşar ve Çepni boylarının yoğun olarak yaşadığı yörelerimizle (Adana, Maraş, İçel, Kayseri, Kırşehir, Çorum, Amasya, Konya, Afyon, Denizli, Manisa, Tokat, Ordu, Giresun, Trabzon …vb.) örtüşmektedir.

Yunus’un Türkçesi, Anadolu ağızlarından başka, Azerbaycan ve Balkanlar coğrafyasında da varlığını, sıcaklığını korumaktadır. Nitekim “Yunus Emre ve Azerbaycan Dili” adlı makalesinde Azerbaycanlı Zakiroğlu Abdullayef’e göre, Yunus Emre’nin şiirlerinde kullandığı ve bugün Anadolu’da kimi hâllerde sözlük yardımıyla anladığı dil, Azerî Türklerinin günlük kullandığı dildir. Aynı yazara göre, Azerbaycan’ın Gah bölgesinde de bir kabri veya makamı bulunan ve yaşlı kimselerin şiirlerini ezbere okumakta olduğu  Yunus Emre, Azerbaycan Türklüğünü Türkiye Türklüğüne bağlayan en değerli bağlardan biridir (bkz. Abdullayef, 1991: 500-505).  Gerçekten, Yunus’un dilinde görülen birçok kelime bugün Azerî Türkçesinde yaşamaktadır: bele ‘böyle’, ağ- ‘yüksel-, çık-’, meşe ‘orman’, esen ‘sağ, salim’, eyle ‘öyle, o şekilde’, indi ‘şimdi’, ılan ‘yılan’, ılduz ‘yıldız’, niçe ‘nasıl, ne kadar’, özge ‘başka’, baş ‘yara’, esrik ‘sarhoş’ … vb.

Yunus, duygu ve düşünce dünyasıyla Anadolu Türklüğünün dışında Balkan Türklüğünü de kucaklamaktadır. Yunus’un Balkan Türklerince de çok sevilip okunmasında onun Türkçesinin, söz dağarcığının büyük ölçüde bu coğrafyada da yaşamasından anlaşılmaktadır. Nitekim, 14-15 Kasım 1991 tarihleri arasında Priştine (Yugoslavya)’de düzenlenen “Uluslar Arası Yunus Emre Sempozyumu”nda sunduğu tebliğinde Altay Suroy Recepoğlu, Yunus Emre’nin kullandığı ve çağdaş Türk edebiyatında kullanılmayan, ancak Prizren Türk ağzında yaşayan kelimeleri sıralamış; onun Balkan Türklüğünce hâlâ çok sevilip kolayca anlaşıldığını belirtmiştir (bkz. Recepoğlu, 1991: 139-142). Anlaşılıyor ki, Yunus, Balkanlar coğrafyasında da Türkçesi ve onda tat ve ruh bulan millî, dinî ve evrensel mesajlarıyla yaşamaktadır

Bir şâir, mensubu bulunduğu milleti gibi inandığı, milleti gibi duyduğu ve milletinin dili ile yazdığı ölçüde millî ve kalıcı olabilir; yüzyıllara meydan okuyarak mesajını sunabilir. Bütün insanlığa mal olmanın yolu da her hâlde önce millî olabilmekten geçiyor. Yunus, bunu başarabilmiş ender şahsiyetlerimizdendir.
(…)

Sonuç olarak diyeceğimiz şudur ki, dilinde dilimizi, gönlünde sevgimizi, felsefesinde düşüncemizi, imanında inancımızı bulduğumuz, buram buram Müslüman Türk’ün kimlik ve ideallerini şakıyan Yunus, çağlar üstü kimliği ve Türkçesiyle milletimizin gönül dili olmaya devam ediyor.
www.hbektas.gazi.edu.tr


Yunus Emre Kaynakçası
http://www.kobiline.com/web/yunusemr/
http://www.osmanlimedeniyeti.com/Bilgi/Yunus%20Emre%20Karamanl%C4%B1d%C4%B1r
http://www.esk-to.org.tr/sayi81/24.htm

http://www.alewiten.com/yunus1.htm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder