23 Ağustos 2006 Çarşamba

Suhte Ayaklanmaları ve Samsun


Medreseli İsyanları
Ne zaman başladığı henüz tespit edilemeyen Medreseli İsyanları, yani o zamanki tabiri ile, “suhteler”in (softaların) ayaklanmaları, muhakkak ki sosyal tarihimizin en önemli hadiseleri arasındadır. Fakat bu hadiselerin çok az bilinmiş olmaları yüzünden ilmi tetkikten uzak kalmışlardır.



Medreseli isyanaının toplu hareketi XVI. asrın başlarından da önce başlamış olması kuvvetli bir ihtimal dahilinde olarak kabul edilebilir. Suhte kıyamlarının en önemli tarafı şüphesiz bu hareketin sırf Türk medreselerinde ve yalnız Türk olan talebeler arasında çıkmış olmasıdırBu nedenle tamamen milli bir karakter taşımaktadır. Aynı mahiyette olan Celali isyanlarının da, bu seriye dahil olaylarla müşterek yardımları sayesinde, Osmanlı imparatorluğunun Türkler bakımından mana ve mahiyetini doğru olarak anlamak mümkün olacaktır.

Suhte ayaklanmaları Anadolu’da Tarsus’tan başlayarak, Toroslar’ı takiben, Sivas’tan ve Erzincan’dan Giresun’un doğusuna çekilen bir hattın batısında kalan sahalar devamlı suhte faaliyetine sahne olmuştur.

Hatta Orta Anadolu’da bile, Ankara hariç olmak üzere, diğer sancaklarda ayaklanma yok denecek kadar azdır. Orta Anadolu’da ve adı geçen hattın doğusunda kalan yerlerin halkının celali isyanlarında faal rol oynadıklarını görüyoruz. Yeşil ırmak havzası, Kastamonu, Bolu ile Üsküdar arası, Eskişehir-Akşehir-Karaman hattının batısında kalan sahaların isyanların yoğun olarak yaşandığı bölgeler olduğunu görüyoruz. (…)

Anadolu’da Sivas (Yeşilırmak Havzasının durumu çok karışıktı. Çorum, Merzifon, Amasya, Tokat, Samsun, gibi büyük merkezlerin suhteleri diğer kasabalardaki suhtelerle bir araya gelerek o zaman ki tabirle “ayağ üzere” kalkmışlardı. Kırkar, ellişer kişilik gruplar halinde kasaba kasaba dolaşıyorlardı
(…)

1564 eylülünde Küre kadısının Divan’a yazdığı bir mektupta verdiği malumata göre Samsun taraflarında 1560’tan beri suhte kıyamları daha çok artmıştı. Aynı zamanda harekete birçok levent, gurbet ve sair birçok kimseler karışmış bulunuyordu. Devlet suhte ayaklanmalarına karşı 26 kişilik bir sipahi gurubu kurulmuş daha sonra 150 kişilik ikinci yardım kolu eklenmiş fakat bir türlü ayaklanmaların önüne geçilememişti. Rum beylerbeyi bu kuvvetlerle engeleyememiş ve hareket genişlemeye devam etmiştir. Suhteler halka zulüm etmeye devam etmiş (halkı ayaklarından asmışlardır.) Devlet iki suhtenin bile silahlı olarak bir arada gezmelerini yasaklamıştır.(…)

1566 baharında isyan mıntıkalarının suhteleri bölükler halinde her tarafta salgın salmaya başladılar. Rumeli bölgesinde Gümülcine de suhtelerin aşırı tecavüzleri dolayısıyla halk ve hükümet kuvvetleri arasında çarpışmalar oldu. Medreseliler mağlup oldu. Ve çoğu İstanbul, Edirne, Selanik, Filibe v.s. taraflarına kaçarak kurtuldular. Fakat kaçanların daha büyük bir isyan tertip edip Gümülcine’nin basılacağı söylenmekteydi. Hükümet bölge kadılarına hüküm yazılarak suhtelerin yakalanıp halka teslim edilmesi istemiyordu. Bu tür sorunlar isyan çıkan bölgelerde genelde yaşanıyordu. Canik (Samsun) bölgesinde suhteler ve leventler “Gurbet ve çingene taifesi” ile birlikte dolaşıyor. Ellerindeki cariyeleri kullanıp genç bekar erkekleri etrafına toplayıp bir çok hadiselere karışıyorlardı. Kanuni’nin zor zamanlarında suhte kıyamları devamlılık kazanmış ve herkesin de bu davaya karışmasını hazırlamış bulunmakta idi.

İkinci Selim Devrinde Büyük Bölge Ayaklanmaları:
Kanuniden sonra tahta geçen oğlu II. Selim döneminde de suhte kıyamları artarak devam etmiş, hükümetinde ceza tertibi şiddetlenmiştir. 1567’de neler olduğu bilinmemekle beraber 1568 yılında suhte hareketleri birer mıntıka isyanları karakterini kazanmış, halkında işin içine girdiğini görüyoruz. II. Selim devrinde suhte kıyamlarında Bolu ve Kastamonu çevreleri başta geliyordu.
(…)

1558’den 1566’ya kadar olan zamanlarda Şehzade Selimin Kütahya’da ve oğlu Murat'ın Manisa’daki valilikleri hem halk için, hem de divan için zorluklar çıkarıyordu. Ahaliye yapılan haksızlıklar merkeze bildirilemiyordu, şehzade bazen hükümdar gibi davranıyordu. Şehzadelerin lalaları da kapu halkını sırf cürüm ve cinayet resmi alma adı ile soygunculukta kullanıyorlardı. Kıbrıs seferi açıldığı zaman Anadolu vilayetinin muhafazasına memur edilen Cafer Lala askerler aracılığıyla zulmetmeye başlamış, cinayetler işlenmiş cürüm ve cinayet resmi toplamak için elde en iyi vasıta suhte kıyamları bulunuyordu. Merkez lalanın halka fazla zulmetmemesi şartı ile lalayı yeniden Anadolu vilayeti dahilinde asayişin teminine memur oldu. Bunun sebebi olarak da artan suhte kıyamları gösterilmekteydi.

Şu izahlar Anadolu’nun nasıl bir karışıklılık içinde olduğunu gösteriyor. Bu vaziyet dahilinde, bir çok sancak beylerinin sırf suhte korkusu ile seferden kalmaları hiç bir medresede kefilsiz talebenin okutulması müderrisleri ve muallimleri sıkı sıkı tenbih olunduğu halde onlar da riayet etmiyorlardı. Alaiye, Isparta, Teke, Samsun ve Kocaeli tarafında suhte cemiyetlerine ait bir çok haberler gelmekte idi yakalanan isyancılardan biri çok aramasına rağmen ele geçirilmeyen Şemsettin adlı isyancı liderinin yakalanmamasının sebebini şöyle açıklamıştır. Akşehir, Beyşehir, Karahisar ve Hamit’te nüfuzlu bir takım zenginler ve hükümet adamlar kendisi yataklık ediyorlardı. Şehzade Murat’ın Şahinci başısının babası da bunlar arasında idi. Bazı müderrislerde öğrencileri ile birlikte isyan ediyorlardı.

Hükümet memurları da suhte kıyamlarının artmasında endişe ettiklerini ve ne gibi tedbirlerin alınacağını merkezden soruyorlardı. Sefere gitmeyecek asker sayısı artırıldı. Bursa, Eskişehir, Ankara, Niğde, Kırşehir de 100’er küçük tımarlı kalması kabul olunuyordu. Kadılarla halkın suhtelere yardım ettiği suhtelere baskın yapılacağı zaman önceden haberin suhtelere ulaştırıldığı merkeze bildiriyordu. Sunsada dahi il erleri ve sipahilerin suhtelere yardım etmeleri yüzünden kıyamlar çok şiddetlenmişti. Beyler beyi bunlarla alakadar olmadığı için Divan tarafından muahaze olunuyordu. Giresun, Samsun, Bafra, Merzifon, Tokat gibi merkezlerde suhtelerin harekete geçmeye başlayacağı anlaşılıyordu. Donanmaya katılacakların Çanakkale Boğaz’ına hareket etmeleri üzerine her tarafta büyük suhte kıyamlarının kabardığı görüldü.

II. Selim öldüğü zaman suhte kıyamları Bütün Anadolu Medreselerini içine alan umumi bir ayaklanma manzarası almış bulunuyordu.

/Prof. Dr. Mustafa Akdağ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder