17 Mart 2007 Cumartesi

Yüz Yıl Önceki Samsun Seksen Yıl Sonraki Bağdat ve Hrant



Samsun'da Bir Tören
Türk, Yunan ve İngiliz Bayraklarıyla Amasya Metropolitanı Germanos Karşılanıyor.



Hrant Dink bu toprakların insanıydı. O da bizim gibi bu ülkede yaşanan birtakım olumsuzluklardan yakınıyordu. Ama o bizden biri olmadığı için(!) buna hakkı yoktu. Ya sevmeli ya da terketmeliydi. Hatta her halükârda terketmeliydi. İşte terketti. Kim kazandı?

Bundan 4 yıl önce Kerbela sunniler için de kutsal, Bağdat'ta Ebu Hanife Türbesi şiilerin de dua ettiği bir mekandı. Irak'ta kaç millet, kaç mezhep, ne kadar gurup olduğu kimin umurunda, kim bunun farkındaydı?  Ya bu gün?



Bu da 100 yıl önceki Samsun raporu:
"Samsun'un genel nüfusunu teşkil eden ahalinin büyük kısmı Türk'tür. Çarşamba ile Bafra kazalarında gerek '93 harbi, gerek evvelki Kırım muharebesinde Kafkasya'dan gelmiş Çerkez ve Gürcüler vardır. Bafra ve Samsun kazalarında üç dört köy Kürtlerle meskûndur. Samsun merkezinde maden köyleri tabir olunan köylerde sakin Rumlar Türkçe ile karışık kaba Rumca Bafra ile diğer kazalardaki Rumlar ise ana dil olarak Türkçe konuşurlar. Ermenilerin ziyade Çarşamba kazasında bulunurlar. Ve Ermeni lisanı ile konuşurlar. Bafra’dakiler ise Türkçe konuşurlar. Muhtelif unsurlar arasında her hangi bir uyumsuzluk yoktur. Gayrimüslim unsurlar adet ve ahlakça Müslümanlara oldukça yakındır. Hatta şarkıları bile Türkçe'dir. Resmi eğitimin geliştirilmemesi durumunda muhtelif guruplar tarafından eğitim hususunda ciddî gayretlerin olduğuna ve Rumca yazılmış kitapların az çok birlik ve beraberliğe muhalif bulunması sebebiyle bu zamana kadar Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında devam ede gelen dostluk ve uyuma az çok halel gelmesi muhtemeldir. Samsun'da demiryolu güzergâhı inşasının başlamasından sonra ticaret ve sanatla uğraşan gayrimüslim unsurlar sürekli olarak iç kesimlerden ikamet etmek üzere Samsun'a gelmektedirler. Bu kabilden olan Osmanlı Hıristiyanları ana dil olmak üzere Türkçe konuşuyorlar ise de son zamanlarda Samsun merkezindeki Gayrimüslim okullarının tesiriyle yavaş yavaş Türk ahlâk, edep ve lisanını terk ederek Rumlaşmaktadırlar. Binaenaleyh Samsun'da Osmanlı lisanı ile eğitim veren bir lise açıldığı takdirde bu gibilerin çocuklarının eğitim ve öğretimleri için resmî mektepleri tercih edecekleri şüphesizdir."

Bu satırlar, Osmanlı Arşivi kayıtlarından. Her şey tıpkı 3-4 yıl önceki Bağdat ve Basra'ya ne kadar da benziyor değil mi?

İnsanlar iç içe ve sorunsuz. Ama tehlike ışıklarının, aralanan kapıdan içeriye sızmağa başladığı raporda da beyan edilmiş. Çünkü misyonerlerin tüm Anadolu ile beraber Samsunumuzda da cirit atmağa başladığı anlar bu yıllar.

Nitekim, bu raporun yazılmasından 5-10 sene sonra bölgemizde, insanların bir birlerini kesmek, yakmak ibadethanelerini havaya uçurmak durumunda kaldıklarını da bilmeyen yoktur sanırım. Bütün Anadolu'da Türk, Rum, Ermeni her kesimden on binlerce insan hiçi hiçine birbirlerini boğazlamadı mı o yıllarda?

O zaman kim kazanmıştı?
***

Ve bu gün....

80 yıl sonra o günlerin hesaplaşmaları hâlâ nihayet bulmadı. Bu yolda onlarca diplomatımızı kaybettik, şimdi de Ermeni asıllı bir aydınımızı.

Peki, Irak'ta 3-4 yıl önce hiç olmadığı hâlde bu gün binlerce insanın ölümüne sebep olan sorunlar, 80 yıl sonra hallolmuş olacak mı sizce?
***

O zaman kim kazandı, şimdi kazanan kim?

 /Mümin YILDIZTAŞ


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder