4 Mart 2007 Pazar

"Biz Anadolu'ya İdeali ve İmanı Götürüyoruz"



Mustafa Kemal Atatürk, 87 yıl önce 16 Mayıs 1919’da Samsun’a doğru yola çıktığında, İtilaf Devletleri görevlilerinin Bandırma Vapuru’nda silah aramalarının ardından, “Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz, Anadolu’ya ne silah ne cephane götürüyoruz; biz ideali ve imanı götürüyoruz” demişti.

Mustafa Kemal, Mondros Mütarekesi’nin 30 Ekim 1918’de imzalanmasından sonra Yıldırım Orduları Grup Komutanlığından 3 Kasım 1918’de İstanbul’a döndü. Samsun’a gidinceye kadar 6 ay İstanbul’da kalan Mustafa Kemal, çeşitli temaslarda bulundu. Anılarında anlattığına göre, kendisini İstanbul’dan uzaklaştırmak ve “Anadolu dağlarında çürütmek” isteyenlerce 9. Ordu Müfettişliği ile görevlendirildi. Ancak, Mustafa Kemal, müfettişliği kabul ederken, görevinin geniş yetkilerle donatılmasını sağladı. Öyle ki; Ankara’nın doğusunda kalan her yerden sorumlu hükümet yetkilisi konumundaydı.

“BİR ŞEY Mİ YAPACAKSIN?”
Mustafa Kemal, 14 Mayısta, Damat Ferit Paşa’nın Nişantaşı’ndaki evindeki akşam yemeğinde yeni görevi konusunda görüşmelerde bulundu. Sadrazam’ın yanından ayrıldıktan sonra, Cevat (Çobanlı) Paşa ile arasında şu konuşma geçti:

“- Bir şey mi yapacaksın Kemal?
- Evet Paşam, bir şey yapacağım.
- Allah muvaffak etsin.
- Mutlaka muvaffak olacağız.”

Harbiye Nazırlığı (Savaş Bakanlığı) bünyesinde görev yapan İngiliz irtibat subayı John G. Bennett de Mustafa Kemal’in olağan üstü yetkilerinden şüphelenmişti. Bennett, Mustafa Kemal ve karargahının yol iznini imzalamakta tereddüt geçirmişti.

İzmir’in işgal edildiği 15 Mayıs günü ise Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanlığında Cevat (Çobanlı) ve Fevzi (Çakmak) paşalara, sonra da Babıali’de bazı hükümet üyelerine veda etti. Aynı gün, Yıldız Sarayı’nda Padişah Vahdettin tarafından kabul edilen Mustafa Kemal, daha sonra Bandırma Vapuru Kaptanı İsmail Hakkı (Durusu) Bey’i, Şişli’deki evine çağırarak yolculukla ilgili bilgi aldı.

“KARADENİZ’DE BATIRILACAK”
Mustafa Kemal, 16 Mayısta Cuma selamlığından sonra Padişah Vahdettin’e veda etti. Şişli’deki evinde annesi ve kız kardeşiyle vedalaşan Mustafa Kemal Paşa, yola çıkışındaki kritik saatleri şöyle anlatmıştı:

“Otomobil kapı önünde idi. Tam o sırada gelerek beni büroma götüren bir dostum (Rauf Orbay), aldığı bir habere göre, benim ya hareketime müsaade edilmeyeceğini, yahut, vapurun Karadeniz’de batırılacağını söyledi. Yıldırımla vurulmuşa döndüm. Daha sonra vaktiyle uzun müddet yanımda çalışan bir erkanı harp (kurmay) da gelerek, maiyetinde çalıştığı bir damattan aynı şeyleri öğrendiğini bildirdi. Bir an yalnız kaldım ve düşündüm. Bu dakikada düşmanların elinde idim. Bana her istediklerini yapamazlar mıydı? Beynimden bir şimşek geçti: Tutabilirler, sürebilirler, fakat öldürmek! Bunun için beni Karadeniz’in coşkun dalgaları arasında yakalamak lazımdır. Bu ihtimal mantıklı idi. Ancak artık benim için yakalanmak, hapsolmak, sürülmek, düşündüklerimi yapmaktan men edilmek, hepsi ölmekle eşit idi. Hemen karar verdim, otomobile atlayarak Galata Rıhtımı’na geldim.”

Sandallarla gidilen Bandırma Vapuru’nda, Kız Kulesi açıklarında İtilaf Devletleri denetim görevlilerince silah ve kaçak malzeme arandı. Arama sürerken, “kaptan yerinde” bulunan Mustafa Kemal’in kararlılığı göstermek amacıyla hareket hazırlıklarını çabuklaştırması söylediği “yirmi yedi yıllık ihtiyar kaptan” demir aldırmaya başladı. Subayların gemiyi terk etmelerinin ardından Karadeniz’e yönelen Bandırma’nın güvertesinde Mustafa Kemal Paşa, yanındakilere, şunları söyleyecekti:

“Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe, silah kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız madde! Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz, Anadolu’ya ne silah ne cephane götürüyoruz; biz ideali ve imanı götürüyoruz.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder