30 Temmuz 2007 Pazartesi

Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası



Çocukların senfonik Doğuş’u                   Foto: Çetin KOŞAR
Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası Samsun Doğupark Amfitiyatro'da Konserinden
29 Temmuz 2007 Pazar


Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nın 10-15 yaşlarındaki 63 genç yeteneğinden geleceğin duayenleri çıkacak.

Müzik, kâinatın içine saklanmış keşfedilmeyi bekliyor. Kimi zaman gezegenlerin uzay dediğimiz koca boşlukta bıraktığı notalarda, kimi zaman da yunus balıklarının kendi aralarındaki iletişimi sağlamak üzere nefeslendirdikleri senfonik kıpırdanmalarda saklanıyor. İnsanoğlunun, anne karnında kendisine dinletilen seslere tepki verdiği ve bunun devamlılığı halinde zihin, kulak, dil gelişiminde akranlarının üstüne çıkacağı, tıp kitaplarında yer alıyor. Yaratılış olarak müziğe bu kadar açık çocuklara küçük yaşlarda müzik eğitimi verilemiyor. Nasibi olanların sayısı ise çok az. Şanslıların küçük yaşta yetenekleri fark ediliyor, geriye kalanlar ise bir yeteneğin umarsız kayboluşunu yaşıyor.

Dünya üzerinde müzik ve çocuğa ilişkin farklı uygulamalar var. Bunların başında da Güney Amerika ülkesi Venezuela geliyor. Bu ülkede 1975’te kurulan Sistema adlı bir program, 400 bin çocuğu halesi içine aldı. Bunların yüzde 90’ı fakir, önemli bir kısmı da engelli çocuklardan oluşuyor. Politikacı-müzisyen Jose Antonio Abreu tarafından bir garajda 11 kişiyle başlatılan serüvenden bugüne kadar 15 bin müzik öğretmeni yetişti. Program yalnızca fakir işçilerin enstrüman çalan çocuklarını yetiştirmiyor. Programda çalgı yapımı, kayıt teknolojileri gibi farklı branşlara da yer veriliyor.

BAK ŞU KENDİNİ BİLMEZLERE!

Berlin Filarmoni Orkestrası’nın şefi İngiliz Simon Rattle’a göre bu girişim, dünyadaki en önemli klasik müzik olayı. Rattle, Caracas’taki Montalban Müzik Okulu öğrencilerinden oluşan 850 kişilik orkestra ve koroyu yönetirken, programı daha yakından tanıma fırsatı bulmuş. Venezuela’da bunun gibi 90 müzik okulu var. Bunların hepsi devlet çatısı altında toplanıyor. Programın başındaki isim olan Xavier Moreno’ya göre asıl amaç çocukları profesyonel müzisyen yapmak değil, onları kurtarmak.

Venezuela’nın Sistema için ayırdığı ödenek yıllık 25-30 milyon dolar. Programın başarısını gören 22 Latin Amerika ülkesi de çocuklarını, uyuşturucu belası ve suç örgütlerinden korumak için aynı yolu seçmiş. Önümüzdeki beş yılda Venezuela’da ulaşılması hedeflenen çocuk sayısı 1 milyon. Bu hayale, dünyanın büyük kuruluşları da ortak olma çabasında. Inter-American Development Bank yeni bir bina için 20 milyon dolar çıkaracak. Klasik müziğin efsane şefi Zubin Mehta ile Placido Domingo ve Luciano Pavarotti gibi dev solistler de Sistema’ya destek veriyor.

Sistema’da amaç öncelikle çocukları korumak olsa da, bunun dışına çıkanlar da var. Gustavo Dudamel, bunlardan biri. Trombon çalmak için Sistema’nın kapısını çalan Dudamel, 23 yaşında Uluslararası Gustav Mahler Orkestra Şefliği Yarışması'nı kazanarak, bir plak doldurmayı başarır. Henüz 16’sında Venezuela Simon Bolivar Ulusal Gençlik Orkestrası'nın başına getirilen birisi için bu sürpriz sayılmazdı! Edicson Ruiz, Sistema’nın bir başka gururu. 17 yaşında Berlin Filarmoni Orkestrası’na seçilerek, orkestranın tarihindeki en genç kontrbasçı olma gururunu yaşar.

Venezuela’da 125 gençlik orkestrası, 57 çocuk orkestrası ve 30 senfoni orkestrası olduğunu söyleyerek konunun Türkiye kısmına geçelim. Ülkemizde bu yıla kadar profesyonel anlamda gerçek bir çocuk senfoni orkestrası yoktu. Ta ki, Doğuş Grubu’nun İletişim Direktörü Semih Yalman’ın bunu akıl etmesine kadar... Yalman’ın zihnine bu fikrin düşmesiyle, Doğuş Çocuk Grubu bünyesinde sanat yönetmenliği görevi Kemal Küçük’e verilerek, altyapıyı hazırlaması istenir. D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali’nin de sanat yönetmeni olan Küçük, bunun üzerine konservatuarlarda yetenek avcılığına başlar. Yaşları 10-15 arasında değişen 63 öğrenciyi 11 konservatuardan neredeyse cımbızla seçen Kemal Küçük, çocukların başına da orkestra şeflerinin duayenleri arasındaki Rengim Gökmen’i getirir.

Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası, gerçek anlamda bir ilk. Ancak, aklınıza hemen bir Venezuela kıyaslaması gelmesin! Bunu, Aksiyon’u prova sırasında ağırlayan orkestranın şefi Gökmen söylüyor: “Çocuklar konservatuarlı olmasa bu proje mümkün olmazdı. Konservatuarda haftada 8 saatten 4 yıl eğitim görmüş bir çocuk bile orkestracıyım diyemez. Benim için Cumhurbaşkanlığı ve Devlet Senfoni Orkestrası’nda en az 10 yıl geçirmesi lazım. Kaldı ki, çocuklarla çalışmak sanıldığı gibi kolay değil.” Sistema’nın orkestralarıyla kıyaslamak şu anda abes görünüyor; zira Türkiye’deki çocuklar, Güney Amerika’daki akranlarından mektepli olmaları açısından daha şanslı. Ayrıca, bizim orkestramızın sosyal problemleri yok etmek gibi bir derdi de yok. En azından şimdilik!

Bizde toplumsal bir problemi yok etme amacıyla yola çıkılmaması, yapılan işin değerinden bir şey kaybettirmiyor. Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası 17 Nisan’da TİM Show Center’da dünyaca ünlü keman virtüözü Alexander Markov’un eşlik ettiği ilk konseriyle bunu kanıtladı. 2 Haziran’da Lütfi Kırdar’da ve ertesi gün Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde verdikleri konserler de ‘genç sanatçılar’ın imajlarını cilaladı. Bruch’un Keman Konçertosu, Schubert’in ‘Bitmemiş Senfoni’si ve Bizet’in ‘Carmen Süiti’ni çalan çocukların daha neler yapabileceklerini varın siz düşünün. Ama yine de ipucu vermekte fayda var. Sırada Beethoven’in 5. ve 8. senfonileri, daha da önemlisi bizim topraklarımızın değerleri olan Yalçın Tura, Hasan Tura ve Nüvit Kodallı’nın eserleri var. Repertuar arayışları da sürecek...

Minik yetenekler yaptıkları işin farkında. Heyecanları gözlerinden okunuyor. Önlerinde uzun ince bir yol var. Bu yola çıkmak Gökmen’i dahi korkutmuş: “Bu yaş grubuyla müzik anlamında doğrudan çalışmadım. Okuldaki öğrencilerim en azından master düzeyinde. Büyük orkestraların bile sormadığı basit sorular sorduklarında açıklamakta zorlanıyorum. Notaların altında yatan anlamları anlatmaya çalışmak, bizi duraklatabiliyor.” Usta şef, zaman içinde korkularını aşmış. Çocukların en çok da öğrenmeye iştahlı olmalarından memnun. Yaptığı işi, “Orkestra şefi bir aktördür. Aktör nasıl oynadığı rolün içine girerse, şef de müziğin elbisesi içine girer. Dışarıda şeflik biter.” diyerek anlatıyor. Gökmen, yardımcıları Tolga Tamiş, Hasan Tura ile Kemal Küçük’ün katkısının işini kolaylaştırdığını belirtiyor.

Ocakta ilk kez toplanan Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası, öğrencilerin sömestr tatillerine düşen kamp programlarında daha yoğun bir çalışma temposu yakaladı. Bu temponun bundan sonraki getirileri ağustos ayı sonundaki Turgut Reis Fesitvali’yle, sonbahara doğru Ankara ve İzmir’den start alacak Anadolu konserleri olacak. Rengim Gökmen’e göre tam da bu noktada, orkestranın misyonu başlayacak: “En önemlisi, bu konserlerin Anadolu’da verilmesi ve oradaki çocuklarla bir köprü oluşturması. Benim de en büyük sevincim bu. Böylece 16 milyona yakın çocuğa ulaşılmış olacak.”

Peki ya bundan sonrası? Düşünmeden cevaplıyor Gökmen: “Bu yaş grubu sürekli değişecek. Çok yetenekli en az 400 çocuk keşfedebilirsek, Doğuş Çocuk amacına varmış olacak. Amaç, gidebildiğimiz yere kadar gitmek. Bunun devrimsel niteliğini asıl 4-5 yıl sonra görebileceğiz.” Ardından da ekliyor: “Bazı çocuklar gerçekten virtüöz olabilecek yetenekler gösteriyorlar; ama rakipleri Ruslar, Japonlar ve Çinliler. Bu ülkeler müzisyen ihraç ederler ve iyi para kazanırlar. Biz de bunu hedeflemeliyiz.”

Çok da geniş sayılamayacak bir salonda neredeyse içiçe geçmiş 63 yürek... Her ne kadar solfej hatası yapsalar da alınlarında biriken ter ve enstrümanlarını çalarken yorulan parmaklarının ağırlığından anlaşılıyor sevgileri. Ve koca timpaniden yükselen gong sesinde kaybolmamak için direnen trompet, viyolonsel, keman sesleri... Bu seslerden bir ulusun senfonisi doğmaya hazırlanıyor...

Sayı: 603 - 26.06.2006 |  Fatih Vural


Klasik Müzikte Dönemler ve Müzisyenlerin Tanıtıldığı
Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder