26 Aralık 2006 Salı

"Pontus Soykırımı" Yalanlarıyla Sözde Devlet Arayışları -II

RUM MEZALİMİ
Rum çetelerinin yörede yaptığı mezalimin tam rakamlarını bilmek pek kolay değildir. Ancak sadece Samsun yöresinde 699 Türk'ün öldürüldüğü bilinmektedir.

Öteki yörelerde öldürülenlerle birlikte ölü sayısı 1921 sonuna kadar 1641'i buldu. Yaralanan ve evleri yakılan binlerce Türk vardı. Hayvan sürüleri, mallar yağmalanıyor, terör ve baskı her yanda kol geziyordu. Çeteler artık ciddi bir ayaklanma içine girmişlerdi. Onlarla baş edilemiyordu.

Çetelerin ortadan kaldırılması amacıyla bölgeye gönderilen 15. Tümen'in alayları başarılı olamadılar. Aralık 1920'de Amasya'da Merkez ordusu oluşturuldu, başına Sakallı Nurettin Paşa atandı.

Nurettin Paşa sert önlemler alarak ayaklanmayı bastırmaya girişti. Samsun metropolit vekili Rapaz Eftim , İstiklal Mahkemesi'ne gönderildi.

MERZİFON AMERİKAN KOLEJİ
Merzifon Amerikan Koleji'nde Türkçe öğretmeni Zeki Bey' in öldürülmesi üzerine TBMM ulusalcı güçleri Merzifon Amerikan Koleji'ni ablukaya aldılar ve içeriye girdiler.

Amerikan Koleji'nde ayrılıkçı Pontus Rum Cemiyeti'ne ait çok sayıda belge ve harita, Yunan bayrağı ve Pontus'la ilgili armalar ve belgeler ele geçirildi.

Pontus hareketine temel olan bu kışkırtıcı belgelerin ele geçirilmesiyle, kolejin sorumlu Amerikalı yöneticileri yurtdışına zorunlu olarak gönderildi.

Bu baskından sonra, Pontus Cemiyet'nin çalışmaları daha etkin bir biçimde denetlendi. Ortodoks din adamları daha ciddi olarak izlemeye alındı. Çeteciliğe yardımcı olan kimi Rum köyleri boşaltıldı. 1922 yılı başında, Rum çetelerinin faaliyetlerinin ve ayaklanmanın bastırılması için TBMM hükümeti kesin harekâta başladı.

Bu konuda biraz daha ayrıntı verelim:

Merzifon Koleji'nde ele geçirilen bu belgelerden sonra TBMM'de yapılan konuşmalarda zabıtlara geçen noktalar aşağıdadır:

"Okul niteligini kaybetmiş ve Pontus ayrılıkçı hükümeti için teşekkül eden mükemmel ve siyasi bir kulüp olduğu anlaşılan bir kuruluş haline gelmişti." (TBMM Zabıt Çevirileri, C. 15. s. 241)

İnebolu'nun bombalanması
Pontus faaliyetleri ve isyanı ancak İzmir'in kurtuluşundan sonra tamamen ortadan kaldırıldı. Türk İstiklal Savaşı'nda kullanılan silah ve cephanelerin Anadolu'ya geçiş noktası olan İnebolu'nun bombalanması olayı, Pontus hareketi ile bağlantılıdır. 9 Haziran 1921'de sabah saat 6'da Yunanlıların Kilkis adındaki savaş gemisi ve muhripleri İnebolu Limanı'na girdi. Karaya çıkan iki subay, Türk sivil ve askeri makamlarına bir nota verdi. Buna göre 2 saat içinde İnebolu'da bulunan "savaş araç ve gereçleri imha" edilecek, "toplar tahrip" edilecek ve top arabaları ile halkın elinde bulunan silahlar, telefon ve telgraf makineleri, limandaki tekneler Yunanlılara teslim edilecek, ayrıca şehirdeki kuvvetler de şehri terk edeceklerdi. (Türk İstiklal Harbi Deniz ve Hava Harekâtı, s. 43)

İnebolu'daki yetkililer hemen Ankara ile temasa geçtiler. Ankara, Yunan notasının reddedilmesi ve düşmana silahla karşı çıkılması talimatını verdi. İnebolu'nun güvenlik altına alınması içinde Refet Bele Paşa İnebolu'ya gönderildi.

Yunan gemilerinden karaya asker çıkarılması durumu karşısında, İnebolu'ya destek birliği gönderildi. Yunanların gerek İnebolu'yu savaş gemileriyle taciz etmeleri, gerekse Pontus çeteleriyle sürekli halka baskı yapmaları ve bölgede terör estirmeleri üzerine, silah ve cephane gelişinin denetim altına alınması amacıyla Ankara hükümeti bazı önlemler aldı.

Bakanlar kurulu 12 Haziran 1921'de, Amasya'da kurulmuş olan Merkez Ordusu'nun önerisi üzerine, Samsun ve İnebolu'ya bir Yunan çıkarması olasılığına karşı, kıyılardaki Rum erkeklerin iç bölgelere göç ettirilmesine karar verdi.

Pontus çetelerinin hareket halinde olduğu, Karadeniz sahillerinin Yunan torpidoları tarafından bombalandığı bu sıcak ortamda, Sivas ve civarında İngilizlerin kışkırtmalarıyla Koçgiri İsyanı patlak verdi. Aslında isyan 1921 yılının mart ayında başlamış ve sürüyordu.

Nurettin Paşa 'nın etkin komutanlığı sayesinde Pontus isyanı giderek denetim altına alındı.

Merkezi Amasya'da bulunan Merkez Ordusu komutanlığına Nurettin Paşa getirildi. Karadeniz kıyısındaki şehir, kasaba ve köylerdeki Rumlar iç kısımlara nakledildi, 4 Şubat 1921'de Samsun Metropolidi Eftimos ile başpapaz Platon Matnoz İstiklal Mahkemesi'ne verildi. Bu arada Samsun ve Trabzon metropolitlik merkezlerinde arama yapıldı. Burada Pontusçulara ait belgeler ele geçirildi.

Pontus ayaklanması 6 Aralık 1920'de başladı, 23 Şubat 1923 tarihine kadar 15 ay sürdü. Temel olarak Samsun, Bafra, Amasya, Merzifon, Erbaa, Niksar, Tokat ve kısmen Trabzon dolaylarında etkili oldu. Pontus çetelerinin faaliyetleri ve isyanı, İzmir'in kurtuluşu 9 Eylül 1922'den sonra, 23 Şubat 1923 tarihinde tamamen ortadan kaldırılabildi.

Yunan baskınına karşı halk imeceye koştu
1Haziran 1921'de Sovyet Rusya'dan gönderilen önemli miktardaki savaş malzemesi, Bahricedit vapuruyla İnebolu'ya geldi:

Yunanlıların baskınından korkuluyordu. Bütün yakın köylere haber salındı. Herkes kıyıya koştu, sandıklar, denkler elden ele, omuzdan omuza uçuruldu. Gümrük, banka, telgrafhane ve diğer taş yapıların arkasına taşınarak üzerleri muşambalarla örtüldü. (Nuretin Peker, İnebolu, Kastamonu ve Havalisi Deniz ve Kara Harekâtı , s. 329)

Bunun üzerine 2 Haziran 1921'de Yunan torpidosu, Karadeniz Ereğlisi'ne gelerek kıyıya top atışı yaptı. Bunun üzerine İnebolu'ya indirilen cephane, savaş araç ve gereçleri halk tarafından yavaş yavaş iç kısımlara taşınmaya başlandı. "İnebolu köylerinden duyan koşuyordu: İnebolu'ya cephane gelmiş, haydi imeceye!" , 8 Haziran 1921'de İnebolu Kaymakamı'ndan Kastamonu Valiliği'ne gönderilen telgrafta şöyle diyordu: "Bugün askeri eşya yüklü manda ve öküz arabası yola çıkarılmıştır. Arz olunur." (Z. Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü , III, s. 560) 9 Haziran 1921 günü gece sabaha kadar 250 tonluk bir gemi İnebolu'ya savaş araç ve gereçleri boşaltmaya başladı. Karadeniz'de dolaşan Yunan devriye gemilerinin bir baskınından endişelenen İnebolulular, gelen silah ve cephaneyi boşaltmak için gene seferber oldular. Ancak sabaha karşı Yunanlıların Kılkış ve Averof adlı gemileri İnebolu Limanı'na girerek kenti bombalamaya başladılar.

Rumlar, Wilson ilkelerine göre egemenlik elde edebilecekleri inancıyla bölgeye göç hareketi başlattılar

Pontus'un 'çoğunluk' girişimi
Çalışma alanını Rize'den Ordu'ya kadar yaygınlaştıran Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti gittikçe azgınlaşan Rum çetelerine karşı koyabilmek için "silahlı savunma"ya yönelmek zorunda kaldı. Bu amaçla ilk aşamada motorcu ve kayıkçılar örgütlendi ve silahlandırıldı. Yörenin sözü geçen ailelerinden Serdaroğulları Akçaabat'ta; Tuzcu ve Mataracıoğulları Rize-Hopa dolaylarında, Sarıalioğulları ve Çakıroğulları Of'ta kendi adamlarını silahlandırdılar. Rum çetelerinin en etkin olduğu Giresun'da ise kendi başına çete kurmuş olan kayıkçı Topal Osman, derneğe katıldı ve Rum çetelerine karşı ciddi hizmetler gördü.

Rumlar özellikle istanbul'daki metropolit eliyle Pontus adını verdikleri bölgede egemen olabilmek için, Wilson İlkeleri'ne göre çoğunluğu sağlayabilmek amacıyla önemli bir girişim başlattılar. Trabzon, Samsun, Sinop, Amasya bölgelerindeki Ortodoks din liderlerinin buyrukları altında çalışmalar hızlandırıldı. Bu bölgedeki Rumların nüfusunu artırmak amacıyla Rusya ve Kafkaslar'dan Rum ve Ermeni göçmenler getiriliyordu. (İngiliz Devlet Arşivi FO/4158/113183-S.R. Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C. 1, s. 48)

Rusya'dan getirilen yerli göçmenlerin sayısı 250.000'i bulmuştu. Aynı zamanda yerli Rumları da silahlandırmaya başladılar.

İstanbul'da Rum kilisesinin liderliği altında KORDUS adı verilen bir yardım komisyonu kuruldu. Aslında yardım perdesi altında kurulan KORDUS örgütü, Yunanistan'dan gelenlerle İstanbul'dan gönüllü yazılanları silahlandırıp Karadeniz'e yolluyordu. (Tayyip Gökbilgin, Milli Mücadele Başlarken , C. I., S. 154.)

Bu gönüllülerden ve yerel Rumlardan Rum çeteleri oluşturuldu. Çeteler, Trabzon'dan Samsun'a kadar bölgedeki Türk köylerine saldırmaya başlamışlardı.

İNGİLİZ ÇIKARLARI
Mondros Ateşkesi'nden sonra İngilizler hemen bir hafta içinde önce petrol bölgesi Musul'u, sonra da Kafkaslar'ı denetim altına almıştı. 8 Aralık 1918'de Batum'u işgal etmişler, Ocak 1919'da da Kars'ı ele geçirmişlerdi.

İngilizler Kafkaslar'ı işgal ettiklerine göre, kendileri için önemli olan Karadeniz kıyıları, özellikle Trabzon Limanı'nın Rumlar tarafından denetim altına alınmasını çok olumlu karşılıyorlar, bu nedenle Rum çetelerinin gelişme ve girişimlerine hoşgörüyle bakıyorlar ve destekliyorlardı.

Bu noktada İngiltere, Osmanlı Devleti'ne bir nota vererek Karadeniz'de oluşan Türk çetelerinin yerel Rumları taciz ettiğini bildirdi. (21 Nisan 1919) İngiltere Rum çetelerinin yaptıklarını görmezlikten geliyor, suçu Türklere atıyordu. İngiltere bu ultimatomunda yöreye dirayetli bir komutan atanmasını, olmadığı takdirde Samsun ve bölgesini işgal edeceğini bildirdi. Nitekim İngiltere 9 Mart 1919'da 200, arkasından 150 kişilik bir İngiliz birliğini Samsun'a çıkarmış ve Merzifon'u işgal etmişti.

İngiltere Kafkaslar'daki petrol çıkarlarını korumak için Türklerin hiçbir harekette bulunmamasını, Rum çetelerinin de bölgeye egemen olmasını istiyordu .

ULUSAL HAKLARI KORUMA DERNEĞİ'NİN KURULUŞU
Yunan isteklerinin açık biçimde belli oluşu, yerel Rumların çeteler kurarak Müslüman halka saldırmaları karşısında ulusalcı kesimler harekete geçti. Trabzon'da, Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti'nin (Trabzon Ulusal Hakları Koruma Derneği) kuruluşu gerçekleşti.

Başkanlığını Belediye Başkanı Barutçuoğlu Ahmet Efendi 'nin üstlendiği dernekte, oğulları Faik Ahmet ve Hafız Mehmet , Eyüpoğullarından İzzet ve Ömer Fevzi, Abanozoğlu Hüseyin, Murathanoğlu Emin , Nemlioğlu Şevki, Müftüoğlu Han Ahmet görev aldılar.

İsminden de anlaşılacağı gibi, bu dernek bir Kuvayı Milliye kuruluşuydu ve Faik Ahmet Barutçu'nun başyazılarını yazdığı İstiklal gazetesi de derneğin görüşlerini yansıtmaya başladı.

Çok geçmeden derneğin Giresun, Of ve Ordu şubeleri açıldı. Giresun şubesi Dizdaroğlu Eşref 'in başkanlığında öğretmen Niyazi Tayyip, İbrahim Hamdi, Dr. Ali Naci ve hukuk öğrencisi Ethem Nazif 'ten oluşuyordu. Ayrıca Işık, Karadeniz ve Yeni Giresun gazeteleri bu ulusalcı girişime destek oluyorlardı.

Rum çetelerine karşı bilinçli mücadeleye giren dernek, o derece hassastı ki, yönetim kurulu üyelerinden Ömer Fevzi, ABD Yüksek Komiserliği'ne başvurarak Amerikan mandasından yana olduğunu bildirmesi üzerine üyelikten atıldı. (M. Goloğlu, Erzurum Kongresi, s. 173)

KARABEKİR'İN ULUSALCI TAVRI
XV. Kolordu Komutanlığı'na atanan Kazım Karabekir , Nisan 1919'da Trabzon'a geldi. Dernek yönetimiyle konuştu. Halkın elindeki mevcut silahların antlaşma devletlerine teslim edilmeyip, halkın "meşru savunması" için kullanılması kararı verildi. Karabekir'in gelişi derneğin çalışmalarını olumlu yönde etkiledi.


ÖRGÜTLERİN YAPISI
Toplam çeteci sayısı 25 bini buldu
Dağlarda kurulan Pontus örgütleri şöyleydi:

a) Birtakım elebaşılar yönetiminde silahlı ve savaşçı birlikler;
b) Bunların beslenmesini sağlayan üretimci Pontus halkı;
c) Yönetim ve kolluk kurulları ile kentlerden ve köylerden yiyecek sağlamakla görevli ulaştırma kolları.

Çetelerin çalışma bölgeleri ayrılmıştı. Pontus haydutlarının kuvveti, başlangıçta 6.000 - 7.000 silahlı idi. Daha sonra her yerde katılanlarla 25.000'i buldu. Bu kuvvetler, ufak birliklere ayrılarak türlü yerlerde barınıyorlardı. Pontus çetecilerinin işi gücü, Müslüman köylerini yakmak, Müslüman halka karşı, usa, imgeye sığmaz ağır suçlar işlemek gibi, kan dökücü bir sürünün yaptıklarından başka bir şey değildi.

Biz, Anadolu'ya çıkar çıkmaz Türk halkını uyardık. Akla gelen tehlikelere karşı önlemler almaya başladık. Merkezi Sivas'ta bulunan Üçüncü Kolordu, bütün çabasını, türlü bölgelerde gözüken çeteleri izleyip tepeleme işine özgüledi. Trabzon bölgesinde dolaşan ' Köroğlu' adındaki Rum çetesiyle ' Eftalidi' çetesini ve öbür çeteleri merkezi Erzurum'da bulunan Onbeşinci Kolordu izleyip tepeliyordu. Bir yandan Pontus haydutlarının dönüp dolaştıkları yerlerde, halk silahlandırılarak ulusal örgütler kuruldu." (Söylev, sadeleştiren H.V. Velidedeoğlu, Cumhuriyet Kitapları, s. 303-305)


Karadeniz'de yaşanan ve Rum çetelerinin çıkardığı çatışmalar Söylev'in 'İç İsyanlar' bölümünde yer almıştır

Atatürk 'Pontus'u anlatıyor
Atatürk, Söylev'de Pontus konusunu iç çatışmalar ve iç isyanlar bölümünde anlatmıştır. Pontus konusunu Atatürk'ün kendi anlatımından izleyelim:

"Sayın Baylar, bu Söylev'in başlangıcında bir Pontus sorununa değinmiştim. Bu sorun, belgeleriyle, herkesçe öğrenilmiştir. Ancak bizi de çok uğraştırdığından burada ilgisi bulunan bazı noktalarına değineceğim.

1840 yılından, yani üç çeyrek yüzyıldan beri, Rize'den İstanbul Boğazı'na değin Anadolu'nun Karadeniz bölgesinde eski Yunanlılığın diriltilmesi için çalışan bir Rum topluluğu vardı. Amerika'daki Rum göçmenlerinden Rahip Klemetyos (Klematios) adında biri, ilk Pontus toplantı ocağını İnebolu'da, şimdi halkın ' Manastır' dediği bir tepede kurmuştu. Bu örgüt üyeleri, zaman zaman, ayrı ayrı haydut çeteleri kurarak çalışıyorlardı. Genel Savaş (Birinci Dünya Savaşı) sırasında dışardan dağıtılan silah, cephane, bomba ve makineli tüfeklerle Samsun, Çarşamba, Bafra ve Erbaa ' daki Rum köyleri sanki birer silah deposu durumuna gelmişti.

Ateşkes Anlaşması'ndan sonra bütün Rumlar, Yunanlılık ulusal amacıyla her yerde şımardığı gibi, Etniki Eterya Derneği propagandacıları ile Merzifon'daki Amerikan kurumlarınca eğitilip yetiştirilen ve yabancı hükümetlerin silahlarıyla güçlendirilip yüreklendirilen bu bölgedeki Rum topluluğu da bağımsız bir Pontus Devleti kurmak isteğine kapıldı. Bu amaçla genel bir başkaldırı hazırladılar. Dağlara çekildiler; Amasya, Samsun ve dolayları Rum metropoliti Yermanos 'un yönetiminde, düzenli bir programla çalışmaya başladılar. Bir yandan da Samsun'daki Rum komitacılarının başkanı Reji Fabrikası (Tütün) Müdürü Tokomanidis, Orta Anadolu ile haberleşmeyi sağlamaya çalışıyordu. Kimi yabancı hükümetler, Pontus'un kurulmasına yardım edeceklerine söz verdiler ve Samsun dolaylarındaki Rumların sayısını artırmak için de Rusya'daki Rum ve Ermenileri Batum'da topladılar. Onları, Türk Kafkas ordularından alınıp Batum'da depo edilen silahlarla donatarak, kıyılarımıza çıkarmaya başladılar. Çetecilik etmek üzere, kıyılarımıza çıkarılabilecek birkaç bin Rum'u Sohum'da topladılar; başlarına da Haralambos adında bir adam verdiler. Batum'da toplananların da Haralambos'un yanındakilere katılmaları sağlanıyordu. Bunları, yurdumuz içinde, Samsun'da kimi yabancı temsilciler koruyor ve silahlandırıyorlardı. Kıyılarımıza çıkan bu çeteler ' göçmenleri besleme' adı altında, yabancı hükümetlerce yedirilip giydiriliyordu. Yabancı Kızılhaç kurulları arasında gelen subayların da örgüt kurmakla ve çetecileri askerlik yönünden eğitip gelecekteki Pontus Devleti'nin temelini atmakla görevlendirildikleri anlaşılıyordu.

4 Mart 1919 günü İstanbul'da Pontus adıyle yayımlanmaya başlayan bir gazetenin başyazısında bunun, ' Trabzon ilinde Rum Cumhuriyeti'nin kurulmasına çalışmak amacıyla yayımlandığı' açıklanmıştı.

Yunanistan'ın kurtuluş gününe rastlayan 7 Nisan 1919 günü, her yerde ve özellikle Samsun'da gösteriler yapıldı. Yermanos 'un saygısızca davranışları, Rumların düşüncelerini ve isteklerini açığa çıkardı. Bafra ve Çarşamba dolaylarındaki yerli Rumlar, sık sık kiliselerde toplanıyor, örgütlerini ve donatımlarını güçlendiriyorlardı. 23 Ekim 1919 günü, Doğu Trakya ve Pontus için merkez olarak İstanbul kabul edilmişti. Venizelos, İstanbul'un merkez olması işinin daha sonraki bir zamana bırakılarak, bunun yerine Pontus Hükümeti'nin kurulmasının uygun olacağı kanısında bulunduğunu belirtmiş ve buna göre İstanbul Patrikliği'ne yönerge vermişti.

Bir yandan da İstanbul'da Yunan gizli kolluğu kurmakla görevlendirilen Albay Aleksandros Zimbragaki, Pontus jandarmasını düzene sokmak üzere ' Eyfel' adlı Yunan torpidosu ile bir subaylar kurulunu göndermişti.

Türkiye'de bu işler olurken Batum'da da 18 Aralık 1919'da ' Pontus Rum Hükümeti' adıyla bir hükümet kurulmuş ve örgütlenmeye başlamıştı. 19 Temmuz 1920'de de Batum'da, Karadeniz, Kafkas, Güney Rusya Rumları Pontus sorunu üzerine bir kurultay topladılar. Bu kurultayın muhtırası, üyelerden birinin aracılığıyla, İstanbul'daki Rum Patrikliği'ne gönderildi. Pontusçular, 1920 yılı sonlarına doğru çalışmalarını büsbütün artırarak iyice ortaya çıktılar. Bizi sağlam önlemler almak zorunda bıraktılar.
Kaynak: Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder