Sultan Abdülâziz'in hükümdarlığı zamanında
İstanbul'da Rus elçisi bulunan General İgnatyef'in hâtıratında yer alan
aşağıdaki vesika bizi içerden yıkmak için Patrikhâne'nin düşmanlarımıza nasıl
hassas ve sinsi bir yol göstericilik yaptığını ispat etmektedir. General
İgnatyef diyor ki :
"Mahmud Nedim Paşa'nın sadâretten istifası
günü idi ki, Patrikhâne'ye gitmiştim. Patrik Vermanos, sohbetimiz esnasında
Sultan Mahmud zamanında, Yunan istiklâline yardım töhmetiyle asılan selefi
Gregorius'un o zamanki Çar'ımız Aleksandr'a gönderdiği bir mektubun
müsveddesini bana okudu. Ele geçtiği zaman, Vermanos'un da sebeb-i felâketi
olabilecek bu mektup, müteveffa Patrik'in Türkleri dünya hayat-ı siyâsiye ve
askeriyesinde korkulacak bir mevcudiyet halinden çıkarmak, hattâ müstakil bir
millet olabilmekten mahrum edecek çok şâyan-ı dikkat tavsiyeleri ihtivâ
ediyordu. Vazifem müddetince edindiğim tecrübeler ve şahit olduğum hâdiselerin
doğruluğunu tasdik ettiğini maâlesef iş işten geçtikten sonra anladığım bu tavsiyeler
şunlardır :
Türkler'i, maddeten ezmek ve yıkmak gayr-i
mümkündür. Çünkü, Türkler, çok sabırlı ve mukâvemetli insanlardır. Gâyet
mağrurdurlar ve izzet-i nefis sâhibidirler. Bu hasletleri de dinlerine
bağlılıklarından ve kadere rıza göstermelerinden, an'anelerinin kuvvetinden,
Padişah'larına, kumandanlarına, büyüklerine olan itaât duygularından
gelmektedir. Türkler, zekidirler ve kendilerini müsbet yolda sevk-u idare
edecek reislere sâhip oldukları müddetçe de çalışkandırlar. Gayet kanaatkârdırlar.
Onların bütün meziyetleri, hattâ kahramanlık ve şecaât duyguları da
an'anelerine olan merbutiyetten, ahlâklarının selâbetinden gelmektedir.
Türkler'de evvelâ itaât duygusunu kırmak ve manevî
rabıtalarını kesretmek, dinî metânetlerini zaafa uğratmak icâp eder. Bunun da
en kısa yolu, an'anat-ı milliye ve mâneviyelerine uymayan haricî fikirler ve
hareketlere onları alıştırmakdır. Türkler hâricî muâveneti reddederler.
Haysiyet hisleri buna mânidir. Velev ki, muvakkat bir zaman için zâhiri kuvvet
ve kudret verse de, Türkler'i haricî muâvenete alıştırmalıdır. Mâneviyatları
sarsıldığı gün, Türkler'i kendilerinden şeklen çok kuvvetli, kalabalık ve
zâhiren hâkim kuvvetler önünde zafere götüren asıl kudretleri sarsılacak ve
maddî vasıtaların üstünlüğü ile yıkmak mümkün olabilecektir. Bu sebeple Osmanlı
Devleti'ni tasfiye için mücerred olarak harb meydanındaki zaferler kâfi
değildir. Ve hattâ sadece bu yolda yürümek, Türkler'in haysiyet ve vekârını
tahrik edeceğinden, hakikatlara nüfuz edebilmelerine sebep olabilir. Yapılacak
olan, Türkler'e bir şey hissettirmeden bünyelerindeki bu tahribi tamamlamaktır.
KAYNAK:
Yunan Mezalimi - Kadir MISIROĞLU, Sebil Yayınları :
244, XV. Basım, İst./1997, sh. 265 – 267
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder