7 Aralık 2006 Perşembe

Pontus Gailesi

Sultan Abdülâziz'in hükümdarlığı zamanında İstanbul'da Rus elçisi bulunan General İgnatyef'in hâtıratında yer alan aşağıdaki vesika bizi içerden yıkmak için Patrikhâne'nin düşmanlarımıza nasıl hassas ve sinsi bir yol göstericilik yaptığını ispat etmektedir. General İgnatyef diyor ki :

"Mahmud Nedim Paşa'nın sadâretten istifası günü idi ki, Patrikhâne'ye gitmiştim. Patrik Vermanos, sohbetimiz esnasında Sultan Mahmud zamanında, Yunan istiklâline yardım töhmetiyle asılan selefi Gregorius'un o zamanki Çar'ımız Aleksandr'a gönderdiği bir mektubun müsveddesini bana okudu. Ele geçtiği zaman, Vermanos'un da sebeb-i felâketi olabilecek bu mektup, müteveffa Patrik'in Türkleri dünya hayat-ı siyâsiye ve askeriyesinde korkulacak bir mevcudiyet halinden çıkarmak, hattâ müstakil bir millet olabilmekten mahrum edecek çok şâyan-ı dikkat tavsiyeleri ihtivâ ediyordu. Vazifem müddetince edindiğim tecrübeler ve şahit olduğum hâdiselerin doğruluğunu tasdik ettiğini maâlesef iş işten geçtikten sonra anladığım bu tavsiyeler şunlardır :

Türkler'i, maddeten ezmek ve yıkmak gayr-i mümkündür. Çünkü, Türkler, çok sabırlı ve mukâvemetli insanlardır. Gâyet mağrurdurlar ve izzet-i nefis sâhibidirler. Bu hasletleri de dinlerine bağlılıklarından ve kadere rıza göstermelerinden, an'anelerinin kuvvetinden, Padişah'larına, kumandanlarına, büyüklerine olan itaât duygularından gelmektedir. Türkler, zekidirler ve kendilerini müsbet yolda sevk-u idare edecek reislere sâhip oldukları müddetçe de çalışkandırlar. Gayet kanaatkârdırlar. Onların bütün meziyetleri, hattâ kahramanlık ve şecaât duyguları da an'anelerine olan merbutiyetten, ahlâklarının selâbetinden gelmektedir.

Türkler'de evvelâ itaât duygusunu kırmak ve manevî rabıtalarını kesretmek, dinî metânetlerini zaafa uğratmak icâp eder. Bunun da en kısa yolu, an'anat-ı milliye ve mâneviyelerine uymayan haricî fikirler ve hareketlere onları alıştırmakdır. Türkler hâricî muâveneti reddederler. Haysiyet hisleri buna mânidir. Velev ki, muvakkat bir zaman için zâhiri kuvvet ve kudret verse de, Türkler'i haricî muâvenete alıştırmalıdır. Mâneviyatları sarsıldığı gün, Türkler'i kendilerinden şeklen çok kuvvetli, kalabalık ve zâhiren hâkim kuvvetler önünde zafere götüren asıl kudretleri sarsılacak ve maddî vasıtaların üstünlüğü ile yıkmak mümkün olabilecektir. Bu sebeple Osmanlı Devleti'ni tasfiye için mücerred olarak harb meydanındaki zaferler kâfi değildir. Ve hattâ sadece bu yolda yürümek, Türkler'in haysiyet ve vekârını tahrik edeceğinden, hakikatlara nüfuz edebilmelerine sebep olabilir. Yapılacak olan, Türkler'e bir şey hissettirmeden bünyelerindeki bu tahribi tamamlamaktır.

KAYNAK:
Yunan Mezalimi - Kadir MISIROĞLU, Sebil Yayınları : 244, XV. Basım, İst./1997, sh. 265 – 267

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder