Şeyh Recep olayı Millî Mücadele’ye tepki
olarak meydana gelmiş olaylardan biridir. Amasya görüşmeleri sırasında, Şeyh
Recep ve arkadaşları 18 ve 19 Ekim 1919 tarihinde Sivas postahanesinden
tehditle Padişah’a, Salih Paşaya ve Mustafa Kemal Paşaya üç mektup gönderirler.
Mustafa Kemal Paşanın isteği üzerine Sivas Valisi Reşit Paşa tarafından Şeyh
Recep ve arkadaşları tutuklanırlar. Şeyh Recep davayı Samsun’a nakleder ve
Samsun’dan İstanbul’a gider. 1922 Ekiminde Ulusal kuvvetler İstanbul’a girince,
Atina’ya gider oradan, Mısır, Mekke ve Suriye’ye geçer. Suriye’nin Humus
Sancağı’na yerleşir. Güç şartlar altında yaşar. 1938 yılında çıkarılan Genel Af
Kanunu ile yurda döner.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Sivas Kongresi’nde Anadolu ve Rumeli’deki müdafaa-i
hukuk örgütlerinin birleştirilmesi ve İstanbul hükûmetiyle ilişkilerinin
kesilmesi sonucunda Damat Ferit hükûmeti çekilmiş yerine Ali Rıza Paşa hükûmeti
geçmişti. Heyet-i Temsiliye ile iyi ilişkiler kurmak isteyen Ali Rıza Paşa,
Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları ile görüşmeler yapmak üzere Amasya’ya Salih
Paşa başkanlığında bir heyet gönderdi. Ancak Anadolu’da Mustafa Kemal Paşa ve
ulusal hareket aleyhinde olanlar çalışmalarını sürdürüyorlardı. İstanbul
hükûmetince yaygınlaştırılan ve işgalci devletlerce de desteklenen
propagandalar neticesinde Türkiye’nin çeşitli yerlerinde ulusal birliği
zedeleyici hareketler meydana geldi. İşte bu olaylardan birisi de 1919 Ekim
sonunda Amasya görüşmeleri öncesinde meydana gelen ‘Şeyh Recep olayı’ dır.
Şemsettin oğullarından Şeyh Recep Kamil [Özgüneş]1,
İlyasoğlu Ahmet Kemal ve Zaralıoğlu Celal Sivas’tan saraya, Salih Paşaya ve
Mustafa Kemal’e üç telgraf çekmişlerdi. Amasya’da bulunan Salih Paşa ile
İstanbul’a padişaha çekilen telgraf 18 Ekim 1919, Amasya’da bulunan Mustafa
Kemal Paşaya gönderilen telgraf ise 19 Ekim tarihinde çekilmişti. Sivas
postanesinden telgrafların çekilmesi sırasında Şeyh Recep ve arkadaşları
postane memurlarını tehdit etmişler, bunlardan kendileriyle ilişkisi olan
memuru kandırarak padişaha telgraf çekilmesini sağlamışlardı.2
Salih Paşa ile padişahın Başyaveri Naci Beye
çekilen telgrafı, Mustafa Kemal Paşa onun Amasya’ya gelmesi üzerine kendisine
verdirmiş ve Şeyh Recep ile arkadaşlarının İstanbul hükûmetince
cezalandırılmalarını istemişti. Telgrafta, “ Sivas’ta aylardan beri olup
bitenleri anlamak ve meselenin içyüzünü öğrenmek için Sivas’a gelmeleri ” rica
edilmişti. Ayrıca bu çağrının, bilgin, tüccar ve esnaftan 160 kişinin mührünü
taşıdığı açıklanmıştı. Mustafa Kemal Paşaya çekilen üç imzalı telgrafta, “ Halkımız,
padişahın ve hükûmetin fikirlerini bizzat Salih Paşadan veyahut güvenilir bir
kaynaktan işitmedikçe, aradaki anlaşmazlığa halledilmiş gözüyle bakamayacaktır.
Bundan dolayı iki şıktan birini seçmek zorunda olduğunuzu arz ederiz” diyerek
tehdit edilen Mustafa Kemal Paşanın, ya müdafaa-i hukuk’ tan vazgeçmesi ya da
Sivas’a gelmemesi istenmiş olmalıydı.3
Padişaha gönderilen telgrafta, “...Kongre
Heyeti’nin başkanı Mustafa Kemal Paşa ve yanındaki küçük grubun, padişahın
güvenine sahip ve ulusal iradeyi temsil eden kişiler gibi davranmalarından
yakınılmıştı. Kendilerinin padişaha her yönüyle bağlı olduklarını vurgulayarak
Amasya’ya gelecek olan Salih Paşa ile Başyaver Naci Beyin Sivas’a
gönderilmesini dilemişlerdi.” Şeyh Recep ve arkadaşları padişaha çektikleri
telgrafın başına, telgrafları engelleyenlerin din ve devlet düşmanı olduklarını
ve sonunda kan dökülmesine neden olacaklarını belirten bir kayıt koymuşlardı.4
Gece yarısı postahanede geçen bu olaydan ne telgraf
memurları ne de başka bir kimse tarafından hiçbir makama haber verilmemişti.
Ancak ertesi sabah Telgraf Başmüdürü tarafından olayın vilâyete bildirilmesi
üzerine harekete geçilmişti. Gelişmelerden Sivas Telgraf Başmüdürü sayesinde
haberdar olan Sivas Valisi Reşit Paşa olanları Mustafa Kemal’e bildirmiş,
alınan seri ve şiddetli önlemler sayesinde bu olayın önlendiğini ileri
sürmüştü. Mustafa Kemal Paşa, Amasya’ya geldiklerinde İtilâf ve Hürriyetçilerin
yabancılarla birlikte birtakım haince hareketlere teşebbüs ettiklerine dair
bilgiler almış ve bunu her tarafa bildirmişti. Sivas’ ta böyle bir hareketin
gerçekleşmesine de inanmamıştı. Mustafa Kemal Paşa olaya neden olan şahısların
derhal tutuklanmasını Reşit Paşadan istemiş o da, Şeyh Recep ve arkadaşlarını
tutuklamıştı.5 Ancak Reşit Paşa bu olayı önemsememiş, memlekette durumun normal
olduğunu, asayişin bozulmadığını ileri sürmüştü.
Mustafa Kemal Paşa Amasya’dan Sivas’taki Heyet-i
Temsiliye üyelerine gönderdiği telgrafta alınması gereken önlemleri bildirmiş
ve şu noktalara değinmişti : “ Şeyh Recep ve hempalarının Sivas’ta Zat-ı
Şahane’ ye çektikleri telgrafnameyi Alemdar gazetesi neşretmiş ve Sivas’ın
hal-i heyecan ve galeyanda bulunduğuna dair mütalâatta ilâve etmiştir. Bu
mütalâat meyanında ahaliden cebren birçok para topladığımız yalanı da
münderiçtir. Vilâyet heyet-i merkeziyesi ve icap eden esnaf ve ayanın imzaları
altında ihzar olunacak tekzipnamenin umum matbuatla neşredilmek üzere Matbuat
Cemiyeti Reisi Velid Beye keşidesinin temin...”6
Mustafa Kemal Paşanın 24 Ekim 1919 tarihli bu
yazısına, 26 Ekim 1919 günü gönderilen Heyet-i Temsiliye’ nin cevabi yazısında
“ Vali Paşa hazretleriyle esnaf ve ahali tarafından tekzipnamelerin yazıldığı
maruzdur” deniyordu.7
Mustafa Kemal Paşa bu telgrafları ve Heyet-i
Temsiliye üyelerinin tutumunu şöyle değerlendiriyordu : “ Biz, bütün memleketi
ayıltmak ve aydınlatmakla uğraşıyoruz. Fakat düşmanlarımız da bize karşılık her
yerde ve hatta bulunduğumuz, her suretle hakim olduğumuz Sivas şehrinde bile,
alçakça maksatlarını gerçekleştirebilecek aşağılık vasıtalar bulmakta muvaffak
olabiliyorlar. Bütün ikazlarımıza, ihtarlarımıza rağmen , ben ayrılır ayrılmaz,
Sivas’taki zatların görülen dalgınlığı, her yerde, ne kadar kayıtsızlıklar ve
müsamahalar doğmuş olduğuna çok güzel bir misal teşkil eder.” “ Sivas’tan
yükseltilen bu sesin, düşmanlar için ne kadar kuvvetli ve önemli olduğu takdir
buyurulur.” 8
Çekilen telgrafın gerçeği yansıtmadığı ve Sivas
halkı ile ileri gelenlerinin düşüncelerini taşımadığı konusunda gönderilen
tekzip telgrafında, şu hususlar üzerinde durulmuştu : “ Sivas’ta küçük bir
ekalliyeti bile temsil etmeyen kısa akıllı bir şahıs ... safdilleri kandırarak
imza aldıkları ... mabeyn-i hümayuna çekmeye cüret ettikleri telgrafnamenin
mealine muttali olduk... üç şahısa, muhitte ne fikri, ne de içtimai
hezeyannamenin ancak kendi şahıslarının fikirlerinin tercümanı olabileceğini
katiyetle beyan eyleriz... Millî emellerin gerçekleşmesi için sönmez bir azim
ve sarsılmaz bir iman ile çalışan memleketimizde ... bu yerler ahalisi para
toplamak gibi hasis bir isnat ve iftirayı da kemal-i nefret ve şiddetle red ve
tekzip eyleriz... vahdet-i millîyenin nezih cereyanına el uzatmak isteyen
şerirlerin amme vicdanının pak hükmüne tevdiini...” 9
26 Ekim 1919 tarihli telgrafta, başta Müftü olmak
üzere Belediye Başkanı, ulemaya mensup olanlar, ayan ve eşraf, vilâyet meclisi
azaları, tüccarlar, ticaret odası üyelerinden bazılarının isimleri bulunmakta,
toplam 45 kişinin imzası yer almaktaydı. Bu telgraf, padişaha çekilen telgrafın
gerçekte 200 kişinin imzasını taşımadığı sadece Şeyh Recep ve iki arkadaşı
tarafından gönderilmiş olduğunu ortaya çıkardı.
Bu telgraf İstanbul’a ulaşıp gazetelerde
yayınlanmadan önce, 24 Ekimde Alemdar gazetesinde yayınlanan Şeyh Recep ve
arkadaşlarının padişaha çektikleri telgraf, İstanbul basınında karşılıklı
suçlamalar varan eleştirilere neden oldu.
Ruşen Eşref’ in Amasya’da, Mustafa Kemal Paşa ile
yaptığı görüşme ve konuşmalara dayalı olarak gönderdiği 27 Ekim 1919 tarihli
Tasvir-i Efkar’da yer alan haberlere göre; Kuva-yı milliye başkanları arasında
anlaşmazlığın söz konusu olmadığı ve olamayacağı, Salih Paşa ile Millî Teşkilat’ın
Heyet-i Murahhasası arasında hiçbir anlaşmazlığın bulunmadığını ve nihayet
Hareket-i Milliye aleyhine telgrafnameyi çektirenlerin de Şeyh Recep ile Kemal
ve Celal Efendi namlarında üç şahıstan ibaret olduğunu ortaya çıkarıyordu. 10
Alemdar, Peyam ve Türkçe İstanbul gazeteleri, 25
Ekim 1919 tarihli Tasvir-i Efkar’da yayınlanan ve Ruşen Eşref imzasıyla
gönderilen habere sert şekilde karşı çıktılar. Üzerinde durdukları hususlardan
biri de Millî Hareket’ e İttihatçılığın ve İttihatçıların karıştığı iddiası
idi. Haberde şunlar yer almıştı: Şeyh Recep’in şeyh olmadığı halde bu lâkabı
taşıdığı, yarı meczup olduğu, Millî Hareket’in sevk ve yönetiminde dahiyane
sandığı oy ve düşüncelerinden yararlanılmadığı, kendisine özgü saçma
telkinleriyle halkı kandırmaya yeltendiği, bunun üzerine siyasal davranış
değişikliği göstererek Hareket-i Millîye’ nin kendisi ve yandaşları tarafından
yönetilmesi gerektiğini savunmaya başladığı, bunda da başarılı olamayınca
milletvekili seçilmek için halk ile ilişki kurmaya çalıştığı, bu girişimlerinde
de başarılı olamayınca Bahriye Nazırı Salih Paşanın Amasya’da bulunmuş
olmasından yararlanarak onu sözkonusu olan telgrafla Sivas’a davet ettiği, bu
telgrafa kendisiyle birlikte Ahmet Kemal, Zaralıoğlu Celal ve yüzbaşılıktan emekli
İbrahim ismindeki kişilerin imzaladığı belirtilmekteydi..11
Bu haberin yayınlanmasıyla birlikte Şeyh Recep
hakkındaki bilgilerin gerçeği yansıtmadığı, onun ilim ve tahsil sahibi olduğu,
soylu bir aileye mensup bulunduğu v.b. iddialar bazı gazetelerde ortaya
atılmıştı. Şeyh Recep’in özeliklerine ve karakterine ilişkin olan bilgilerin
önemli bir kısmı ayan üyesi Aristidi Paşanın açıklamasıyla Sivas’tan gönderilen
bir telgrafa dayanıyordu. Aristidi Paşanın Millî Mücadele’ ye karşı olan Peyam
gazetesinin 29 Ekim 1919 tarihli sayısında yayınlanan mektubunda “ Şemsi Sivasi
Hazretleri ahvadından olan mumaileyh Şeyh Recep Efendi meczup değil, bilakis
memleketin dirayet ve kiyasetle maruf-ı akil ricalinden ve fikr-i selim
erbabından olduğu...” yer almıştı. Bu düşünce ve iddiaları destekler nitelikte
olan bir yazı da Sait Molla’ nın Türkçe İstanbul gazetesinde yer almıştı. Buna
göre Şeyh Recep ; “Sivas’ta en nafiz ve en akil ve en namuslu kimselerden
biriydi ..12.” Vasıf Bey de bir gazeteciyle görüştüğü sırada bu zevatın Sivas
Kongresi’nin aleni olmasını istediklerini söylemiştir.13
Bu tür yazılar bazı İstanbul gazetelerinde14 yer
almıştı . Bu yazı, Sivaslı Hamza Beyzade Abdullah Behcet, ve Sivaslı Gazzaz
Osman Paşazade Halil Cevdet imzalı idi. Yazıda, Şeyh Recep’in asil bir aileye
mensup, yüksek öğrenim görmüş, yüksek seviyeli bir vatansever olduğu ileri
sürülmüştü. Buna kanıt olarak da, Aristidi Paşanın mektubu gösterilmişti.
Gerçek, Aristidi Paşanın mektubunda ve Sivas’ tan gönderilen yazıda yer aldığı
gibi miydi ? Bu sorunun yanıtını Sivas Valisi Reşit Paşanın Dahiliye Nezaretine
gönderdiği bir raporda görüyoruz.
“... Bu adam ahaliden atfen şeyh lâkabını taşımakla
beraber sivildir. Tekkesi ve bilfiil meşihatı yoktur. Elyevm vilâyet encümeni
muvakkat azasındandır.... mecnun değildir, fakat akıllı da değildir. Memleketçe
inadıyla maruftur. Kendisini Platon addeder... falcılıkla iştigali meşhurdur.
Bütün millete şamil olan bir teşebbüste, önayak olduklarını zanettiği bazı
zevatın ittihatçı oldukları düşüncesiyle bu hareketin kendi ve hempaları
tarafından idare edilmesi lüzumunu ileriye sürmeye başlamış... Salih Paşaya
telgraf çekerek...” 15
Şeyh Recep ve arkadaşlarının girişimlerinde
yabancıların etkisi olmuş mudur ? Nutuk’ ta bu konuyla ilgili önemli bilgiler
vardır. Mustafa Kemal Paşa, “... düşmanların, Şeyh Recep’e gerçekten önemli bir
rol ifa ettirmiş olduklarını” , İngiliz Muhipleri Cemiyeti’ nin başkanı Sait
Molla’ nın Rahip Frew’ a yazdığı 24 Ekim 1919 tarihli mektupta16 Sivas olayı
ile ilgili olarak “Sivas vakasını nasıl buldunuz? Biraz düzensiz ama yavaş
yavaş düzelecek” 17 dediğini belirterek, olayın dışarıdan ve İstanbul’dan
yönlendirildiğini vurgulamaktadır.
Heyet-i Temsiliye Tutanakları’nda, Şeyh Recep’in
yabancılarla ilişkisi olduğu açıkça görülmektedir. 20 Kasım 1919 tarihli
oturumda , Sivas polisinin şehirdeki yabancılara ait raporu görüşülürken,
İtalyan zabitinin geldiği günden beri daima Karakin Efendiyle, birtakım
Ermenilerle, Şeyh Recep ve rüfekasıyla daima temasta bulunduğu. İngiliz
Sulter’in de bunları aradığı ve daima meşgul olduğu belirtilmektedir.
Bekir Sami Bey de, Şeyh Recep’in İtalyan ve
İngilizlerle görüşmesinin nazarı dikkati celbetmeli idi. Hükûmetin vazifesidir
18 diyerek konunun önemine değinmiş ve dikkatli olunmasını istemiştir.
Şeyh Recep ve arkadaşlarının bu tür hareketleriyle
ilgili kaydı, İngiliz Askerî İstihbarat Teşkilâtı’nın İstanbul şubesince
hazırlanan 7-14 Ocak 1920 günlerini kapsayan haftalık raporlarda görüyoruz.
Ankara Valiliği’nin 3 Ocak 1920 tarihinde Dahiliye Nezaretine gönderdiği
raporda ; “ üç ay önce milliyetçilerle çatışmaya giren Şeyh Recep ve
taraftarlarının Kayseri çevresindeki anti-nasyonalist grupları örgütlediği” ve
bunların, “ İngilizlerce Anadolu’ya gönderilecek büyük bir ordunun,
milliyetçileri silip süpürerek anti- nasyonalistlerin böylece zarardan
kurtarılacakları” söylentileri yaydıkları ve halkı kışkırtmaya çalıştıkları
belirtilmekteydi.19
Bu kayıtlardan da anlaşıldığı gibi, Şeyh Recep ve
arkadaşlarının, olay sırasında ve sonrasında sürekli yabancılarla doğrudan veya
dolaylı olarak ilişki içinde oldukları ve Türkiye’nin parçalanmasında bir araç
olarak kullanıldıkları görülmektedir.
Tutukluluk hali uzun sürmeyen ve Vali Paşa
tarafından kefaletle serbest kalan Şeyh Recep Kamil 20 davasını 14 Aralık
1919’da Samsun’a nakletmiş ve orada fazla kalmayarak İstanbul’a gitmiştir.
Sadrazam Damat Ferit Paşa kendisine beş bin kuruş maaş tahsis eder. Ancak Şeyh
Recep, bir dilekçe ile bu parayı kabul etmez ve hazineye bağışladığını
bildirir.21
İstanbul’un ulusal kuvvetler tarafından ele
geçirilmesi sonucu, 7 Ekim 1922’de, Atina’ya gider, orada kısa bir süre
kaldıktan sonra Mısır’a, oradan Mekke’ye, nihayet Suriye’nin Şam ve sonradan
Humus Sancağına bağlı Derfor Köyü’ne yerleşir.22
Yüzelliliklerden Ömer Fevzi Eyüboğlu, onu kurduğu
şubenin başına geçirir.23 Bulunduğu yerlerde ülke aleyhinde çalışan,
yüzellilikler, saltanat ve hilâfet taraftarları, hanedan üyeleri ve
Hoybuncular’ la işbirliği yapar.24 1934 yılında, ülkeye dönmek ister fakat
zararlı faaliyetlerinden dolayı bu isteği kabul edilmez.25 Eşi yanına gelir,
maddî sıkıntı çeker, ancak, 29 Haziran 1938’de çıkarılan Genel Af Kanunu ile
yurda dönebilir.
/Doç. Dr.
Oğuz Aytepe*
KAYNAKÇA:
1 Hürriyet ve İtilâf Fırkası mensubu olan Şeyh
Recep Kamil Özgüneş 18 Ağustos 1938’de Halep Konsolosluğumuza affedilmek üzere
verdiği dilekçesinde: ?? tarihinde Sivas’ta vefat eden Şemseddin Sivasi
evladından olduğunu, 1293 (1877)’te Sivas’ta doğduğunu , asıl nüfus sicilinin
Sivas’ın Küçük Minare mahallesinde kayıtlı bulunduğunu, 1921’de nüfus kaydının
İstanbul’a nakledildiğini belirtmektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivi,
(E.G.M.A.) Dos. 12242 / 5 (I).
2 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, C. III, İstanbul,
1973, s.1114 (Belge161).; Rauf Orbay, Cehennem Değirmeni, Siyasi Hatıralarım,
C. I, İstanbul, 2000, s.284.
3 Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, 2. Kitap,
İstanbul, 1992, s.19.
4 Gönderilen mektuplar için bkz., M.K. Atatürk,
a.g.e., s.301-302.
5 Dahiliye Nazırı Şerif Paşa kendisiyle yapılan bir
mülâkatta adliye müfettişinin tahkikat için Sivas’a göndereceğini açıklamıştı.
İkdam, 31 Ekim 1919, s.1. ; Adliye Nezaretinden gönderilen Mazhar Beye davanın
Samsun’a nakledilmesi isteğinde bulunan Şeyh Recep, isteğini kabul ettirmiş ve
davayı takip etmek için Samsun’a gitmiştir. Ancak Samsun’da uzun süre
kalamayacak ve İstanbul’a gidecektir. E.G.M.A., Dos.,12242 / 5 ( I ), s.3. ;
Tutuklananlardan haberleşme memuru Nazmi ve Başmemurluk müstahdahdemi Osman
Efendilerin işlerine son verilmiş, Nazmi Efendiye görevini suistimalden dolayı
ayrıca 3 Lira nakdî ceza verilmişti.. E.G.M.A., Dos. 12242 / 5 , B. 1- A/ 8,
(s.1).
6 Atatürk Özel Arşivi’den aktaran, İzzet Öztoprak,
“ Milli Mücadele’ye Tepki : Şeyh Recep Olayı”, Atatürk Araştırma Merkezi
Dergisi, C. V, S. 13 (Kasım 1988), s.239.
7 Atatürk Özel Arşivi’nden aktaran, İzzet Öztoprak,
a.g.m., s.239.
9 İkdam, 28.10.1919’dan aktaran, İzzet Öztoprak,
a.g.m., s. 240.
10 İzzet Öztoprak, a.g.m., s.241.
11 28 Ekim 1919’da yayınlanan bazı gazetelerinin
telgraf olayı ile ilgili başlıkları şöyleydi; “Mustafa Kemal’den gazetemize
telgraf – Meczup falcının mahut itirafları, Sivas ulema, meşayih, ayan ve
eşrafından red ve tekzip ediliyor” Türk Dünyası ; “Sivas’ın gerçek söz
sahipleri mahut telgrafa karşı ne diyorlar ? ” Vakit ; “Sivas telgrafının
hakikati : Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” İfham.
12 Alemdar Gazetesi, 27 Ekim 1919’dan aktaran,
İzzet Öztoprak, a.g.m., s.242.
13 Vakit gazetesinin 27 Ekim 1919 tarihli sayısında
Vasıf Beyle yapılan söyleşide ; “ Kongre inikat ettiği sürede Sivas’ dan
murahhas intihap edilmeye çalışmışlardır. Ahali kendilerini intihab etmemiştir.
Bunun üzerine kongreye müracaat ederek müzakeratın aleni olmasını ve
kendilerinin sami sıfatiyle hazır bulunmalarını istemişlerdir. Kongre bu talebi
müzakereye koymuş ve reddetmiştir. İzzet Öztoprak, a.g.m., s.242 / n.14 ; Oysa,
Sivas Kongresi açıldığı sırada Vilâyet encümeni üyesi olan Şeyh Recep,
konuştuğu Rauf ve Bekir Sami Beylere kongreyi açmak yerine hemen seçimlerin
yapılmasını ve mebusların oyu ile Damat Ferit hükûmetinin düşürülmesini
söylemiş, ancak bu isteği reddedilmiştir. E.G.M.A., Dos. 12242 / 5 (I) s.2.
14 Bkz, 27 Ekim 1919 tarihli Peyam ve Alemdar
gazeteleri.
15 Atatürk Özel Arşivi’nden aktaran, İzzet
Öztoprak, a.g.e., s. 243.; Şeyh Recep’in başka bir arşivde, Kadiri Tarikatı
postnişini olduğu belirtilmektedir. E.G.M. A., 12232 / 5 (I), B.: 1 / C-4.
16 Sait Molla ve Rahip Frew arasındaki yazışmalar
ele geçirilmiş, önemine binaen Amerikan ve Fransız siyasî temsilcilerine
verilmiştir. Cumhurbaşkanlığı Atatürk Arşivi, A.II-3, D. 14, F . 63-3.
18 Heyet-i Temsliye Tutanakları, Hazırlayan, Uluğ
İğdemir, Ankara, 1975, s.76, 77.
19 Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk
(1919-1938), C.I., Nisan 1919- Mart 1920, Ankara, 1973, s. 329.
20 Heyet-i Temsiliye Tutanakları, s.76.
21 E.G.M.A., Dos., 12242 / 5 ( I ), s.4.
22 E.G.M.A., Dos. 12232 / 5 (I), B. 1 / D – 4.
23 E.G.M.A., Dos. 12232 / 5 (I), B. 1 / B- 13.
24 E.G.M.A., Dos. 12232/ 5 ( I ), B. 2 / F- 4.
25 E.G.M.A., Dos. 12232/ 5 ( I ), B. 1 / G - 11.
----------------------
* Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve
İnkılâp Tarihi Enstitüsü Öğretim Üyesi -
- ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 55, Cilt:
XIX, Mart 2003
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder